Tuncay Yılmaz – Diğer yazıları
Siyasette hiçbir şey rastgele olmaz. Hele söz konusu olan sınıf siyasetiyse… Siz buna bir de iktidardakilerin “HDP alerjisini” katarsanız seçim hükümetinde 3 HDP’li bakanın yer almasının onların için ne büyük ızdırap olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz.
Tayyip Erdoğan ve hempaları iktidar koltuğunu bırakmamak/paylaşmamak için ülkeyi bir iç savaşın eşiğine kadar getirmiş durumdalar. 45 günlük koalisyon orta oyunundan sonra bu tuluatın “Denyo”su Davutoğlu bir seçim hükumeti buyurdu. Türkiye siyasetine yedi bin yabancı bir gözlemciyi dahi ikna edemeyecek pozlarla “İktidar Cumhurbaşkanında değil, bende” pozları vererek bu teklifin Erdoğan’ın yönlendirmesi ve onayıyla değil de kendisinden geldiği havası yaratmak istedi.
Efendi kaptan, başkumandan, haşmetli Erdoğan’dan izin almadan neredeyse tuvalete dahi gitmeyen Davutoğlu’nun “iktidar bende” pozları olsa olsa “traji komik” olarak değerlendirilebilir.
Biz işin bizi ilgilendiren tarafına bakalım.
İçleri kan ağlasa, yatıp kalkıp “HDP de CHP ve MHP gibi seçim hükümetine girmeyi kabul etmese de seçim meydanlarında HDP’ye karşı konuşacak malzememiz olsa” diye dua etseler de Erdoğan çetesi seçim hükümetine 3 HDP’li Milletvekilini almak zorunda kaldılar. “Zorunda kaldılar” diyorum zira, 7 Haziran öncesi ve sonrasında bu çetenin ağzından düşürmediği, bir an olsun düşmanlıktan vazgeçmediği, sabah akşam küfrettiği tek güç HDP’ydi. Erdoğan’dan Davutoğlu’na, Akdoğan’dan Arınç’a tüm çete elemanları mikrofon buldukları, kamera gördükleri her yerde HDP’nin milletimiz için ne büyük tehlike olduğunu anlatıp durdular.
Hayat böyle işte, yediğin hurmalar günü gelir seni tırmalar!
Peki nasıl oldu bu iş? Erdoğan çetesinin bunca nefretine rağmen nasıl oldu da Denyo Davutoğlu seçim hükümetine HDP’li vekilleri de davet etmek zorunda kaldı? Ve neden bu arkadaşlarımızı seçtiler?
Üç arkadaşımızın seçim hükümetine davet edilmek zorunda kalması her şeyden önce HDP’nin başarılı siyasetinin sonucudur. HDP seçim sürecinde gösterdiği performansı, siyasetin sertleştiği, silahların konuştuğu süreçte de sergilemeyi başardı. Tüm tuzaklara, ayak oyunlarına, tehditlere rağmen siyaset sahnesinin ana aktörü, göz ardı edilemez, manipüle edilemez gücü olarak alanda kalmaya başardı. HDP, Türkiye siyasi arenasının yaşadığı bu karmaşık sürecin en güvenilir öznesi olmayı başararak “atlanamaz, üzeri çizilemez” bir aktör oldu. Her şeyden önce hükümet listesine dahil edilmesinin belirleyici sebebi budur. Erdoğan çetesi siyaset dışı kalmış, hükümet listesine alınmadığında geniş kamuoyu tarafından tepkiyle karşılanmayacak bir HDP’yi çok isterdi, ama olmadı.
Ve elbette bu kadar değil. Egemen devlet aklı savaşın şiddetlendiği, öz yönetimlerin birer birer ilan edildiği bu süreçte Kürtlerin devletle köprüleri tamamen atmasını istemiyor. Diğer partilerden tespit edilen adayları da dikkate aldığımızda AKP bir adım daha gerilerken “mayınlar” döşemeyi ihmal etmiyor. Bu mayınlardan bir tanesi, Tuğrul Türkeş, patladı bile. CHP genel başkanının ağzından “CHP’de böyle karaktersizler yoktur” ön almasıyla şimdilik tehlikeyi savuşturmuş görünse de siyasetteki bu basiretsizliği seçim meydanlarında çokça malzeme edilecek görünüyor. HDP’yse daha başından bu oyuna gelmeyeceğini, isim tartışması yapmayacağını, olası bir seçim hükümetinde yer alarak sürecin Türkiye halklarının lehine gelişmesi için çaba göstereceğini ilan etmişti.
Bu akılsız mayın döşeyicilerin hesap etmediği bir başka nokta ise HDP’nin diğer düzen partilerinden farklı bir yapıya sahip olduğu gerçekliğidir. HDP böyle manevralarla içerisine oynanabilecek bir parti değildir. HDP “nüfuslu adamların” birbirlerine sürekli olarak ayak oyunu oynadı bir parti değil bizzat “nüfusun kendisidir”. HDP’nn örgütlü tabanına rağmen hiçbir vekil ya da yönetici olduğu pozisyonda kalamaz. Diğer partilerin aksine HDP’de kitle ve yöneticiler arasında tek taraflı yönetim ilişkisi yoktur. Seçenler ve seçilenler karşılıklı etkileşim içerisindedir ve son tahlilde belirleyen seçenlerdir.
HDP’de alınan kararlar (Eş)başkan(lar)ın iki dudağı arasında değildir. Eşbaşkanlarımız parti kurullarının belirlediği politikaları en iyi şekilde temsil etmeye çalışmaktadır. Hakeza hiçbir vekilimiz, yöneticimiz de kolektif davranış biçiminin dışına çıkmaz, çıkamaz. Olası çıkışlar ise kolektif akıl tarafından hızla etkisizleştirilir.
Denyo Davutoğlu’nun seçtiği isimlerin arkasındaki bir diğer “akıl”sızlık ise bir ezilenler koalisyonu, konfederasyonu olan HDK/HDP’yi oluşturan dinamikler arasında çelişki yaratma “kurnazlığıdır”. Erdoğan Çetesi belirlediği isimler aracılığıyla HDP’nin Kürt, Alevi, Sosyalist, Feminist ve Ekolojist dinamikleri arasında çelişki yaratmayı umut etmiştir ama bir kez daha avucunu yalamak zorunda kalacaktır. HDP bu dinamiklerin sadece çıkar birliği değil aynı zamanda akıl ve irade birliğidir. Yıllardır verilen büyük mücadeleler, ödenen bedeller ve birbirine bağlanan umutlarla kurulmuştur. Siz HDP’den bir Kürtü seçseniz o daha çok Arabın, Ermeninin, kadının, işçinin hakkını arayacaktır. Siz bir Aleviyi seçseniz o daha çok yoksul Müslümanın, Hristiyanın, Ateistin, ekolojistin hakkını arayacaktır. Siz emek hareketinden gelen bir vekilmizi seçseniz o daha çok Kürdün, kadının, Alevinin hakkını kollayacaktır. Tek derdi servetine servet katmak, halkları ve inançları birbirlerine kutuplaştırarak düşmanlaştırmak olan sizin gibiler bu kalander meşrepliği bilmez.
Dolayısıyla, Erdoğan çetesinin tuzağı bir kez daha ellerinde patlayacaktır. Tıpkı gerilimi arttırarak HDP’nin arkasını boşaltacağı, kendi desteğini güçlendireceği hesabının patladığı gibi.
İstanbul Milletvekilimiz Levent Tüzel, Kocaeli Milletvekilimiz Ali Haydar Konca ve İzmir Milletvekili Müslüm Doğan arkadaşlarımızın seçim hükümetine girmeyi kabul etmeleri ve bakanlıkları iktidar yürüyüşümüzün yeni bir etabı olmuştur.
Düzen güçleri her türlü engelleme çabasına rağmen HDP’nin iktidar yürüyüşünü durduramıyorlar. Şimdi seçim hükümetinin bakanlar kurulunda yer alacak üç arkadaşımız seçim sonrasının kalıcı hükümetinde yer almaya devam edecekler ve Erdoğan çetesinin döküntüleri o alanı terk etmek zorunda kalacaklar.
Ve üç arkadaşımız bu iki aylık süreçte de her türlü imkanı sonuna kadar kullanarak HDP paradigmasını en geniş halk kesimlerine daha yakından anlatmanın imkanlarını zorlayacaklar. Bize düşen ise tüm aklımız, imkanlarımız, emeğimiz ve örgütlülüğümüzle arkadaşlarımızın arkasında durmaktır. Hep birlikte üç bakanımızın başka bir iktidar anlayışının mümkün olduğuna ilişkin güçlü bir duruş göstermelerine katkı sağlamaktır.
İdeolojimiz derin, perspektifimiz geniş, örgütlülüğümüz güçlü, mücadelemiz haklı ve yolumuz açık. Yeter ki gerektiği gibi yürümeye devam edelim.