İmamoğlu, Kanal İstanbul ile ilgili bir açıklamasında, “Burada, seçimlerde gizledikleri ve ifade edemedikleri, etmedikleri bir başka sorun var, bir başka konu var. Bir telaş var, acelecilik var. Yani geç kalmış gibi bir tavır var. Açgözlülük var” demişti. Kanal İstanbul güzergahında TOKİ inşaatları yükseliyor, yargı kararları hiçe sayılarak Bakanlık eliyle ihaleler düzenleniyor. İmamoğlu operasyonu, 65 milyar dolarlık rantın önündeki en büyük engele mıntıka temizliği olabilir mi?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde büyük oranda rakibi olması beklenen Ekrem İmamoğlu ile birlikte çok sayıda kişinin gözaltına alınması hem yurt içinde hem de yurt dışında büyük infial yarattı. İmamoğlu’nun “yolsuzluk” ve “terör” suçlamalarıyla gözaltına alınması, Türkiye’de ve dünyada geniş yankı uyandırırken, iktidara yakın medya operasyonu “hukuki bir süreç” olarak tanımladı, muhalif medya ise “siyasi darbe” vurgusu yaptı.
İmamoğlu’nun ve CHP’li belediyelerle ilintili kişilerin gözaltına alınmasına yönelik operasyonu “sivil darbe” olarak nitelendirenler epeyce fazla sayıda.
Olabilir mi? İmamoğlu’nun CHP’nin gerçekleştireceği ön seçimlerde cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesine dört gün kala hileli yöntemle diplomasının iptal edilmesi, iki ayrı soruşturma başlatılarak evinden polis konvoyuyla gözaltına alınması, İstanbul’da dört gün boyunca toplanma, gösteri, yürüyüş yasağı ilan edilmesi, sosyal medya platformlarına erişimin yavaşlatılması gibi gelişmeler düşünüldüğünde pekala olabilir…
Diplomanın iptal edilmesinin hemen ardından yolsuzluk, suistimal, ihaleye fesat karıştırma ve hatta terörle iltisaklı olduğu iddialarıyla gözaltı süreci başlatılmış oldu. Aynı gün içinde İmamoğlu’nun ortağı olduğu inşaat şirketine de el kondu. Cumhurbaşkanlığı koltuğu için aday gösterilecek popüler bir isim, bir mıntıka temizliğiyle, zapturapt altına alma yoluyla ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
Peki, durumu sadece bununla açıklayabilir miyiz?
Önce son günlerde yaşanan bazı gelişmelerden bahsedelim ve ardından parçaları birleştirelim.
Biliyorsunuz Türkiye tarihinin en tartışmalı projelerinden biri Kanal İstanbul.
Erdoğan’ın özellikle seçim dönemlerinde gündeme getirdiği ve seçim vaadi olarak yurttaşa sunduğu ancak bilim insanlarının karşı çıktığı, neden yapılmaması gerektiği üzerine onlarca raporun hazırlandığı Kanal İstanbul’a ilişkin Rezerv Alanı İlanı ve Çevre Düzeni Planı, Aralık 2024’te İstanbul 5’inci İdare Mahkemesi tarafından hukuka aykırı bulunarak iptal edildi.
İdare Mahkemesi, rezerv yapı alanı kararının gerekli bilimsel ve teknik analizler yapılmadan alındığını ve bu kararın kentsel dönüşüm amacından uzaklaşılarak İstanbul’un doğal alanlarını tehdit eden yeni yerleşim projelerine dayanak oluşturduğunu kaydetti.
Mahkeme, rezerv yapı alanı ilan edilen bölgelerin, İstanbul’un orman, tarım ve su havzaları gibi korunması gereken doğal alanlarını içerdiğini belirterek, detaylı bir inceleme ve rapor hazırlanmadan ilanların yapıldığına dikkat çekti.
Ocak 2025’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bilim insanlarının katılımıyla “Kanal İstanbul Bilgilendirme Toplantısı”nın raporunu yayınladı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul’un İstanbul ve Türkiye için stratejik bir beka meselesi olduğunu belirterek, 135 milyon metrekarelik bir alanın tarım ve orman alanlarını içeren kısmının tahrip edileceğini söyledi. İmamoğlu, “İstanbul’un korunması ve iyileştirilmesi, yalnızca yerel bir sorumluluk değil, ulusal bir görev olarak görülmelidir” ifadelerini kullandı.
Projenin tarım alanları, ormanlar, su havzaları ve deniz ekosistemleri üzerinde geri dönülemez tahribata yol açacağı ifade edilirken, Sazlıdere Barajı’nın yok edilmesi, Terkos Gölü’nün tuzlanma riski ve Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununun kalıcı hale gelme olasılığı en önemli çevresel tehditler olarak belirtildi. Proje alanında yaşayan 15 endemik türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağına dikkat çekildi.
65 MİLYAR DOLARLIK RANT KAPISI
Kanal İstanbul için harcanması öngörülen 65 milyar doların İstanbul ve ülkenin daha acil ve öncelikli ihtiyaçlarına kaynak sağlamak için kullanılabileceği kaydedildi.
Ayrıca, -ki burası önemli- projenin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ek 19,2 milyar liralık bir yük oluşturacağı ve deplase benzeri altyapı işlemleri nedeniyle İSKİ’ye en az 45 milyar liralık bir maliyeti olacağı belirtildi. Bu kapsamda asıl hedefin kamu yararı oluşturmak değil, ticari kazanç elde etmek olduğu vurgulandı. Bu denli yüksek bir maliyetin deprem hazırlıkları, yoksullukla mücadele ve eğitim gibi öncelikli alanlara aktarılabileceği dile getirildi.
Yine bu gelişmenin akabinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, şubat ayında İstanbul Kuzey Marmara Otoyolu 8. Kesim Nakkaş Projesi Etabı Sazlıdere Köprüsü İnşaat Alanı’nda inceleme yaptı. Sazlıdere Köprüsü aynı zamanda Kanal İstanbul Projesi’ndeki altı köprüden biri olarak biliniyor. Daha önce medyaya servis edilen haberlerde de Sazlıdere Köprüsü’nün ayaklarının yolun geçeceği seviyeyi aşarak yaklaşık 90 metreye ulaştığı açıklanmıştı.
Bu arada, şubat ayında İstanbul Büyükşehir Belediyesi TOKİ’nin inşaatlarını neredeyse tamamladığı Kanal İstanbul güzergahındaki 24 bin 150 konut ve 1121 dükkanlık Yenişehir Projesi’ne yönelik önemli bir açıklama yaptı. İBB, İSKİ İçme suyu Havzaları Yönetmeliği’ne aykırı bulduğu projeyi yargıya taşıdığı ve imar planlarını iptal ettirdiği için, konutların İSKİ ve İGDAŞ’a yapılan su ve atık su hizmeti ile doğal gaz abonelik başvurularını reddettiğini açıkladı.
YENİ İMAR DÜZENLEMELERİ: YARGI KARARLARI YOK SAYILDI
İBB, İstanbul’un en önemli içme suyu kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı ve çevresindeki içme suyu havzalarına yapıldığı iddia edilen konut projeleriyle ilgili yargıya başvurmuştu. İBB’nin başvurusu üzerine, İstanbul 6. İdare Mahkemesi, Dursunköy Mahallesi’ndeki Emlak Konut-THY projesine ait imar planlarını 8 Temmuz 2024’te iptal etti. Yine yukarıda da bahsettiğimiz üzere, İstanbul 5. İdare Mahkemesi de, Kanal İstanbul Projesi’ne ilişkin rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliği kararlarını hukuka aykırı bularak iptal etmişti.
Fakat bu yargı kararları hiçe sayılarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Kanal İstanbul güzergahında TOKİ için yeni ihaleler düzenledi. Aralık 2024’te Arnavutköy Sazlıbosna’da 9 bin 92 konut ve 592 dükkanın yapımı için 11 ihale, Ocak 2025’te ise yine Sazlıbosna’da 12 bin 309 konut ve 406 dükkanın yapımı için 17 adet ihale düzenledi.
Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyondan bir süre önce Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Arnavutköy Sazlıbosna ve Hacımaşlı Mahallelerinde Kanal İstanbul Yenişehir Rezerv Yapı alanı sınırları içerisinde kalan toplam 8 milyon 200 bin metrekarelik arazide imar düzenlemesi yaptı.
İmar planları daha askıdan inmeden 12 Şubat günü jet hızıyla TOKİ’nin baraj havzasına etaplar halinde yapacağı toplam proje bedeli 30 milyar 615 milyon TL olan 12 bin 16 konutluk inşaatın Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci başlatıldı.
Medyaya yansıyan haberlerde, 14 Şubat günü de TOKİ’nin aynı bölgede yapmayı planladığı toplam 12 bin 858 konut için ÇED süreci için başvuru yapıldığı kaydedilirken, konut projelerinin toplam bedeli 34 milyar 757 milyon TL olarak aktarıldı.
Tapuda tarla ve toprak vasfına sahip arazileri betona çevirecek 24 bin 874 konut inşaatı için atılan ilk adımın ardından baraj havzasında toplam 65 milyar 372 milyon liralık rant yaratan konut projesinde yeni bir gelişme yaşandı. Etaplar halinde yapılacak proje için sunulan altı ayrı başvuru karara bağlanırken, 13 Mart’ta İstanbul Valiliği “ÇED gerekli değildir” kararı verdi, inşaatların önü açılmış oldu.
MURAT KURUM ADAYKEN “GÜNDEMİMİZDE YOK” DEMİŞTİ
Hatta son seçimlerde Cumhur İttifakı’nın İBB başkan adayı Murat Kurum, Kanal İstanbul projesiyle ilgili bir soruya, “İstanbul’un gündeminde olmayan hiçbir iş bizim de gündemimizde olmayacak” demişti. Ancak, seçimi kaybeden Murat Kurum kısa bir süre sonra yeniden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na getirildi. Kurum, bir süre sonra Kanal İstanbul projesinin imar planlarını tekrar askıya çıkardı.
Öte yandan, bir yıl önce Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın 2024-2028 Stratejik Planı’nda Kanal İstanbul’un yüzde 20 oranında tamamlandığı bilgisi yer aldı. Raporda, 2027’de kanalın yüzde 30’unun, 2028’de ise yüzde 45’inin tamamlanmasının hedeflendiği belirtilmişti.
AKP iktidarı, Kanal İstanbul için ne Avrupa bankalarından ne de Körfez bölgesinden su yolunun yapımı için fon bulamıyor, sadece Arap ülkelerinden gayrimenkul alımı gerçekleşiyor. Arka arkaya yargı kararları hiçe sayılarak yapılan inşaatlar ve devam eden inşaat ihaleleri bir kez daha Kanal İstanbul’un aslında bir gayrimenkul projesi olduğunu doğruluyor.
Sonuç olarak Kanal İstanbul’daki iş sandığımızdan çok daha büyük, çok daha derin bir kıran kırana sermaye aktarımını ve rantsal bölüşümü işaret ediyor.
İmamoğlu, yaptığı son açıklamalardan birinde, aslında önemli bir duruma dikkat çekiyordu: “Burada, seçimlerde gizledikleri ve ifade edemedikleri, etmedikleri bir başka sorun var, bir başka konu var. Bir telaş var, acelecilik var. Yani geç kalmış gibi bir tavır var. Açgözlülük var. Bunu hissettim. Açık ve net.”
Bir telaş, bir acelecilik ve açgözlülük… En ufak bir muhalefete, karşı duruşa, yargı sürecine tahammülleri yok. O sebeple bu, Kanal İstanbul rantının önündeki en büyük engel Ekrem İmamoğlu’na yönelik mıntıka temizliğidir…