RÖPORTAJ – Gülfer Akkaya: “Biz kadınlar rızalık vermezsek cemleri bile başlatamazlar. Zaten Alevilik de erkeklerin hüküm sürdüğü bir inanç değil. Erkeklerin erkek zoru ile gasp ettiği bir inanç. Kadınları olduğu gibi Aleviliği de erkeklerin gaspından kurtarmakla yükümlü Alevi kadınlar.”
Röportaj: SiyasiHaber
SiyasiHaber yazarlarından Gülfer Akkaya ile Alevi kadınlar üzerine çıkarttığı üçüncü kitabı üzerine görüştük. Akkaya’nın “Alevi Kadınlar; Vardık, Varız, Var Olacağız!” ismiyle yayımlanan son kitabı Alevi kadınların örgütlenme sorunlarına odaklanıyor. Biz de kendisine Alevi kadınların öncelikli sorunlarını, örgütlenmede yaşadıkları problemleri ve bunlara ilişkin çözüm önerilerini sorduk.
Aleviler genel olarak yeterince örgütlü değilken siz neden ısrarla Alevi kadınların örgütlenmesini öne çıkartıyorsunuz? Alevi kadınlar neden ayrıca örgütlenmeli?
Alevi toplumunun temel sorunları inançlarının kabul edilmesi, cemevlerine statü verilmesi ya da eşit vatandaşlık gibi sadece Alevi olmaktan kaynaklı sorunlar. Buna kimlik sorunu diyoruz. Yani Alevilerin sorunu kimlik sorunu. Devlet, Alevilerin taleplerinin tamamını kabul etse -ki bunlar kabul edilebilir talepler- Alevilerin örgütlenme nedenleri kalmaz, mücadele sona erer. Oysa Alevi kadınların yaşadıkları kimlik sorunuyla sınırlı değil. Alevi ve kadın olmaktan kaynaklı sorunları var. Alevi oldukları için kimlik sorunları var. Ama daha önemlisi kadın oldukları için patriarka dediğimiz erkek egemen sistem tarafından hem ezilip hem sömürülüyorlar, yani kadınların karşılığı az değil, hiç ödenmeyen emeklerinin karşılığını alma ve cins olarak özgürleşme sorunları var. Bunların bir başka yansıması olan yaşam hakkı sorunları var. Kadınlar erkekler tarafından öldürülüyor ya da erkeklerin sistematik şiddetine uğruyor. Alevi kadınlar için örgütlenmek lüks değil, zaruret. İnancından dolayı ikinci sınıf vatandaş olmanın yanı sıra, yaşam haklarının ellerinden alınması, eviçinde emeklerinin sömürülmesi gibi ekstra devasa problemleri var.
Alevi kadınlar, diğer tüm kadınlar gibi, kamusal alanlarda yaşadıklarının yanı sıra ve ondan daha fazla ezilme ve sömürülmeyi eviçinde erkek akrabaları (koca, baba, erkek evlat) tarafından yaşıyorlar. Alevi kadınları da erkek egemen sistem kendi evinde, en yakınındaki erkekler tarafından ezip sömürür. Tanımadıkları erkekler, patronlar, devlet değil. Alevi kadınları da tıpkı dünyadaki tüm kadınları olduğu gibi aşık olduğu adamlar, babaları, oğulları, erkek kardeşleri, amcaları, dayıları döver, öldürür, aşağılar, çalıştığına el koyar, miras payını ellerinden alır, eğitim hakkını gasp eder, kimle konuşup kimle konuşmayacağını denetler, ne giyeceğine, ne giymeyeceğine karar verir. Hiç tanımadıkları, başka adamlar değil.
Cemevlerinin yasal statüye ulaşması ile evdeki koca tarafından dövülmek, sistematik olarak zorla cinsel ilişkiye zorlanmak, aşağılanmak, dayak yemek, eve hapsedilmek, ev kadınlığına mahkum edilmek gibi sorunları karşılaştırınca, Alevi kadınların örgütlenmesinin neden acil ve kaçınılmaz olduğunu anlamak zor mu?
Peki bu durum zaten yeterince örgütlü olmayan Aleviler içerisinde bir bölünme, kamplaşma yaratmaz mı? Şimdi sırası mı yani Alevi kadın örgütlenmesinin?!
Şimdi değilse ne zaman? Üstelik bu kadar gecikilmişken… Kadınlar örgütlenmeli çünkü çözülmesi gereken yığınla sorunları var. Kadınlar örgütlenmeli çünkü karşılarındaki erkekler, erkeklik örgütlü. Örgütlü erkeklere karşı örgütsüz kadınlarla hiçbir şey yapamazsınız.
Kadınların örgütlenmesi için ‘bölüyorsunuz’ diyenler kadın örgütlenmesini istemeyen cinsiyetçilerdir. Çünkü kadınlar örgütlenirse bu cinsiyetçi kadın düşmanları çıkarlarından, ayrıcalıklarından olacaklar. Bunu çok iyi görüyorlar. Erkek egemenliğinin nimetlerinden yararlanmaktan vaz geçemeyen erkekler, hem patron hem devlet gibidir, bu nedenle kadınların örgütlenmesinden çıkarları gereği çekinirler. Çünkü kadınları ezip sömürenler erkekler. Onlar kadınların örgütsüzlüğünü tercih ederler ki istedikleri gibi ezip sömürebilsinler kadınları. Malum, kadınlarla erkekler arasında tıpkı işçiler ve patronlar gibi çıkar mücadelesi var. Ayrıca ancak örgütlenmiş kadınlarla kurumların yönetim ve karar mekanizmalarında daha çok ve daha örgütlü, güçlü şekilde yer alabilirsiniz. Kadınlar güçlenmek ve sorunlarını gerçekten çözmek istiyorlarsa örgütlenmek zorundalar.
Eğer kendinizi siyasi olarak öne çıkartmak için örgütleniyorsanız bu, toplumu bölüyorsunuz anlamına gelir. Eğer devletin amaçlarını bir toplumsal grubun içine sokmak için örgütleniyorsanız bu toplumu bölmek anlamına gelir. Ama iki şeyi yapmak istiyorsanız bu bölmek değil, o toplumu birleştirmek anlamına gelir. Biri; o toplumun gerçek sorunlarına çözüm aramak için örgütleniyorsanız, diğeri; kadınları erkeklerin zulmünden kurtarmak için örgütlüyorsanız o toplum bölünmez, aksine sımsıkı birbirine kenetlenir. Kadın dayanışması küçümsenecek bir örgütlenme değildir. Ona, devletin de, erkeklerin de gücü yetmez. Yeter ki bu dayanışmayı sağlayabilelim. Ancak böyle bir birlik Alevi kadınları güçlendirir ve hem kendisini hem toplumu her türlü hile hurdaya, oyuna dalavereye, müdahaleye karşı korur.
Altını çizerek söyleyeyim bunun olması için gerçek zeminde, yani kadınların sorunlarını görüp bilen zeminde örgütlenmesi lazım kadınların. O zemin de “Biz canız, bizi niye bölüyorsunuz?” zemini değil. Erkekler çoktan kadınları can olmaktan çıkartmış, canını almış, dışlamışlar. Bu zemin kadınların canına can katacak, kadınları gerçek anlamda can’lılaştıracak zemindir.
Yeri gelmişken bir de eleştiride bulunmak istiyorum. Alevi kurumlarında örgütlü bulunan kadın arkadaşların çabaları çok kıymetli, iyi ki varlar ve çok güzel işler yapacaklar, bundan kuşkum yok. Ama bu kurumlarda üst düzey yönetimlerde bulunan kadınların da bugüne dek ortak bir kadın mücadele hattının oluşturulamamasına ilişkin özeleştirel davranması, bugünden sonra bunu sağlamak için kolektif çalışmaların önünü açmaları gerekiyor.
“Yol bir, sürek binbir” felsefesini temel alan Alevilikte kadınların sorun başlıkları ortaklaştırılabilir mi?
Alevi toplumu birçok milliyetten oluşuyor. Roman, Arap, Kürt, Türk gibi. Zaten Alevilerin haklarını kazanmasını istemeyenler de Alevi toplumunu buradan bölmeye çalışıyorlar. Bu durum kadınlara da yansıyor. Ancak kadınlar açısından bir diğer nokta temel bir durum olarak kadınlık sorunlarının ortaklığı. Yani Roman, Türk, Kürt, Arap kadın fark etmiyor, Aleviliğin hangi süreğinden oldukları fark etmiyor, hepsi erkeklerin şiddetine maruz kalıyor, aileye, erkeklere mahkum bırakılarak anneleştiriliyor, eşleştiriliyor. Türk kadınları şöyle üstündür denilerek yapılan ajitasyonu kaldırdığınızda altında gerçeklik ortaya çıkıyor. O muhteşem diye kandırılmaya çalışılan Türk kadınının emeklilik hakkı yok, çok az sayıda kadın emeklilik hakkına sahip. Yıllarca çalışıp emekli olamayan ne çok kadın var. Boşansa alacağı yoksulluk nafakası 250-300 lira. Bakıyorsunuz Kürt kadınların da durumu farklı değil. Onlar da erkek şiddetini yaşıyor, boşanma sorunu yaşıyor, yoksulluk sorunu yaşıyor. Şiddet görüyorlar. Öldürülüyorlar. Cinsel tacize ve tecavüze uğruyorlar. Devlet kadınları farklılıkları üzerinden birbirine karşı konumlandırmaya çalışabilir. Kadınların yapması gereken bu farklılıklarla beraber kendilerini ezdirmemenin yolarını bulmak. Kadınları buluşturan, ortaklaştıran böyle önemli bir zemin var. Buna kadınlık durumu diyoruz.
Yanı sıra inançlarının kabul edilmediği bir toplumda yaşıyor Alevi kadınlar. Üstelik cinsellik üzerinden gelen saldırılarla. Yine aynı inançtan oldukları erkeklerle de aralarında sorun var. Kadınlar erkeklerle aynı ocaklardan da geliyor olsalar, erkeklerle aynı evlerde de yaşıyor olsalar kadınlar kocalarından daha yoksul. Durum böyleyken inançlarının kadıncıl yanlarını törpüleyerek yok etmeye çalışan erkeklerle aynı inanç için yan yana mücadele veriyorlar. Bu yan yana oluşun içinde mesela Alevi erkekler ve dedeler tarafından üzeri çizilen ana’ların yeniden hak ettikleri statüye ulaşması ve çoğalması için de Alevi kadınlar olarak ortak mücadele vermek zorundalar. Ana’lar tüm Alevi kadınların varlık simgesidir. O simgeyi yok ederseniz kadınları yok edersiniz. Bugün cemlerde Alevi kadınlar temsili olarak yoklar, oraya Ana’lar oturana dek yok olmaya devam edecekler.
Yine inanç zemininden devam edersek hangi sürekten, hangi milletten olurlarsa olsunlar Alevi kadınların inanç ritüellerinde sıkıştırılmak istenen rolleri aynı ya da çok benzer. Cemlerdeki 12 hizmetten, derneklerdeki görev bölüşümüne Alevi kadınların paylarına düşen roller, görevler ne yazık ki istisnalar dışında hep aynı.
Türk, Kürt, Arap, Roman kadınlar için anadilinde inancını sürdürme sorunu var. Sünnileştirilmiş bir Alevilikle yüz yüzeyiz. Anadilinde gülbanglar yerine Arapça duaların okunduğu cemler, cenaze törenleri Alevi kadınların da sorunu çünkü anadil sosyalleşmede, varlığını ortaya koymada, başka ülkelerde, metropollerde, göçle gidilen illerde en çok kadınların ihtiyacı.
Peki Alevi örgütlerinin kendileri bile ayrı ayrı eksenlerde örgütlenmeyi tercih etmişken, kadınların bu ayrışmaları aşarak ortak örgütlenmesi mümkün mü? Mümkünse ne getirir, ne götürür?
Mevcut durumda erkeklerin her şekilde davranma lüksü var. Kadınların yok. Bunları röportajın başında ifade ettiğimi düşünüyorum. Her gün dayak yiyerek yaşayamazsınız. Sürekli şekilde aşağılanmayı kaldıramazsınız. Bizde eşitlik var denerek sürekli mutfağa tıkıştırılmayı görmezden gelemezsiniz. Bizde ana ve dede var denerek sonsuz sayıda dedenin varlığına karşılık sadece üç beş ananın var olmasını kendinize bile açıklayamazsınız.
Bu yanıyla farklı süreklerden olsalar da kadın olmalarından kaynaklı sorunlar bazında Alevi kadınların birlikte hareket etmesi, örgütlenmesi mümkün, hatta zorunlu.
Ne mi getirir Alevi kadıların örgütlüğü? Kadınlar tek tek, birbiri ile ilişki halinde olmayan kurumlarla değil, birlikte olunca güçlü. Kimliksizleştirilmiş, itibarı yok edilmiş, Alevi kurumlarında erkeklerin güçlenmesi için çalıştırılan sessiz sakin kadınları kendi hakları için mücadele eden, kızları, kız torunları için daha güzel bir geleceği müjdeleyen kadınlara dönüştürüyor kadınların örgütlülüğü.
Ne mi götürür? Alevi toplumunu iliklerine dek etkilemiş muhafazakarlığı, cinsiyetçiliği, erkeklerin elinde olan iktidarı götürecek. Erkekliği zayıflatacak. Erkekleştirilmiş Alevilikle yüzleşerek kadıncıl Alevi inancını yeniden inşa edecek. Kadınlar için oldukça kârlı değil mi? (Gülüyor.)
Alevi kadınlar açısından bugün için en acil üç talep, üç hareket planı ne olmalıdır diye sorsak?
Tartışmasız ilk madde erkek şiddeti. Çünkü kadınlar öldürülüyor. Aleviler ne kadar gizlemeye çalışsalar da Aleviler içerisinde de erkek şiddeti inanılmaz boyutlarda. Türkiye, Kıbrıs ve Avrupa’daki Alevi kadınların ve tüm Alevi kurumlarında öncelikli hedefi erkek şiddetine karşı ortak mücadele olmalı. İkincisi, Alevi kurumlarında, cemevlerinde, program ve tüzüklerde kadınların ikincilleştirilmesine karşı pozitif ayrımcı kadın politikalarının yer alması. Eşit temsile acilen geçilmesi. Üçüncü olarak, kadıncıl Alevilik inancından vazgeçmiş Alevi toplumuna bu değerleri yeniden kazandırmak için mücadele etmek.
Peki devlete, onun asimilasyonuna karşı kadınlar bir şey yapmayacak mı diye sorabilir canlar. Yapacaklar tabii. İçerideki erkek egemenliğine, Aleviliği erkekleştiren asimilasyona karşı verdikleri örgütlü mücadele ile heybelerine topladıklarını devlete, iktidara karşı da kullanmaktan hiç çekinmeyecekler.
Bunların olabilmesi için Türkiye, Kıbrıs ve Avrupalı Alevi kadıların buluşması gerekir. Ortaklaşmış mücadele olmadan olmaz.
Bu sizin Alevi kadınlar üzerine üçüncü çalışmanız. Ve takip ettiğimiz kadarıyla Türkiye’de, Kıbrıs’ta Avrupa’da pek çok Alevi derneğinde kâh karma, kâh sadece kadınların organize ettiği panel ve etkinliklere konuşmacı olarak katılıyorsunuz. Oradan aldığınız tepkiler nasıl? Çalışmanızı güçlendiriyor mu yoksa umut kırılmaları mı yaşıyorsunuz?
Alevi kadınlarla ilgili ilk araştırmam olan Sır İçinde Sır Olanlar Alevi Kadınlar adlı kitabımla ilgili çalışırken bu alana ilişkin başka planım yoktu. Ama gerek Alevilik inancını öğrendikçe ve bunun beni bir kadın olarak nasıl güçlendirdiğini fark ettikçe, gerekse Alevi kadınların ve birçok erkek arkadaşın bu çalışmalara verdiği önemi gördükçe haliyle benim de tutumum, davranışım değişti. Çok kısa süre içinde 17+ Alevi Kadınlar grubunu oluşturduk. Bu çok önemli bir oluşum ve daha şimdiden etkilerini, sonuçlarını görüyoruz. 17+ Alevi Kadınlar grubunun sözleri, talepleri, ürettikleri kısa sürede çok çeşitli çevrelerce kabul gördü, sloganlaştırıldı ve her yerde dillendiriliyor. Bu çok gurur verici bir şey.
Şahsen bana çeşitli tepkiler geliyor haliyle, ama kadınların ve bu gidişatın yanlışlığını gören erkeklerin çabası, samimiyeti etkileyici. Mevcut gidişat üzerine planları olanlar, ondan beslenenler elbette rahatsız. Kadınların politikleşmesini, güçlenmesini, talepkâr olmasını istemiyorlar ama hayatın aktığı da bir yön var.
Kadınların ve genel olarak Alevilerin bu kadar kısa zamanda söylenenleri, anlatılanları bu kadar yaygın şekilde sahipleneceğini hiç düşünmemiştim. Başlı başına bu bile çok ama çok değerli bir şey. Mesela hiç duymadığım, varlığını bilmediğim oluşumlar kitaplarımın adını slogan yapmışlar, afişlerinde kullanıyorlar… Bunları bana da yolluyorlar. İnsana iyi geliyor. Umutsuz kalmıyorsunuz.
Alevi derneklerinin genel görünümünü nasıl buluyorsunuz? Çoğunluğu erkeklerden oluşan dernek yönetimleri sizin bu çabanızı nasıl karşılıyor, nasıl karşılamalılar?
Alevi kurumlarını tutucu, cinsiyetçi, dışa kapalı ve ürkek buluyorum. Dışarıya karşı kendisini daha açık ve daha direkt ifade eden, toplumuna daha ulaşabilen örgütlenmeler olabilmeli.
“Bizde kadın erkek eşit” diyen toplumun erkek yöneticileri sanırım kadınların yüksek sesle konuşabilmesine, güçlü varoluşlarına gafil avlandılar. (Gülüyor) Şubeler, bağımsız kurumlar, çok sayıda cemevi, dernek çok sahip çıktı çalışmalara. Sonuçta 4-5 yıllık süre zarfında abartmıyorum yüz ellinin üzerinde etkinliğe katılmışım.
Gözlemlediğim, merkezler genel olarak susuyor. Temkinliler. Hazır olmadığınız bir duruma karşı sanki olmamış gibi tepki verirsiniz ya, öyle. Bir de yönetimi cinsiyetçi erkeklerden oluşan kurumlar var, en kötüsü onlar, ya yok sayıyorlar ya da sizi karalıyorlar. Hakkınızda olumsuz konuşuyorlar. Bunu anlıyorum, keyifleri, rahatları kaçıyor, kolay değil.
Başından beri bu mücadelenin haklılığına inanan, kadınların örgütlenmesine, Alevi toplumundaki erkekleşmeye karşı mücadelemizi destekleyen kurumları, tek tek erkekleri burada özellikle belirtmek istiyorum. Bir başka belirtmek istediğim şey şu. Kitaplarımı okuyup “Söylediklerinde haklı” diyen ama susan, mesafeli duran erkek yöneticileri, dedeleri Aleviliği muhafazakarlaştıranlara karşı daha cesur olmaya çağırıyorum. Safları sıklaştırmaya davet ediyorum. Eni sonu buluşacağız, bunu onların da görebildiklerini biliyorum. Daha ne kadar direnecekler göreceğiz.
Her ne kadar siz şahsen kitaplar yazıyor olsanız da 17+ Alevi Kadınlar isimli bir organizasyonun da parçasısınız. Bu organizasyonun amacı nedir? Mevcut Alevi derneklerine, Alevi dernekleri içindeki kadın örgütlenmesine bir alternatif mi yaratmayı hedefliyorsunuz?
17+ Alevi Kadınlar çevresi mevcut kadın birimlerine alternatif değil. Neden olsun? O birimlerle dayanışan, onlarla paslaşan, yer yer o kurumların üzerindeki riski omuzlayan bir grup. 17+ Alevi Kadınlar grubu içinde mevcut Alevi kadın gruplarında yer alan kadınlar da var, bağımsız kadınlar da. 17+ Alevi Kadınlar grubu Alevi kurumlarının dışında değil, ama bildiğimiz anlamda içinde de değil. Tüm kurumlara eşit mesafede ama onlarla ilişki içinde olan bir grup.
17+ Alevi Kadınlar grubunun amacı Alevi kadınlarla beraber kadın bilincini oluşturmak ve bunu siyasi bir hatta buluşturarak Alevi kadınları ortak mücadelede yan yana getirmek için üzerine düşeni yapmak. Dışardan akıl veren, elini taşın altına koymayan bir grup değil 17+ Alevi Kadınlar. Hem kütüphanelerde çalışıp bilgi üreten hem sokaklarda eylemlerde sözünü söyleyen, tavrını koyan hem salon salon koşturarak panel, seminerlerle kadınlarla yan yana gelip bilgiyi paylaşan, konuşup tartışan, beraber ne yapabiliriz diye çabalayan hem şehir şehir, ülke ülke dolaşarak Alevi kadınlar hakkındaki bilgiyi araştırıp kitaplar-tezler yazan ama hem de örgütlenen bir grup.
17+ Alevi Kadınlar grubunu bir dernek ya da kadın kurumu oluşturmayı hedefleyen grup gibi düşünmek de hata olur. Yani klasik, bildiğimiz örgütlenme biçimi yok bu grubun. 17+ Alevi Kadınlar sınırların ötesine ulaşmayı amaçlayan, bu nedenle kendisini bir kurum olarak tanımlamak yerine her yerde yaşayan Alevi kadınlarla ilişkiye geçmeyi hedefleyen bir ağ, farklı ülke ve kurumlarda yer alan üyeleri ile her yere ulaşabilen, sözünü yaygınlaştıran, kadınlarla farklı coğrafyalarda buluşabilen…
Önemli olan 17+ Alevi Kadınlar grubu değil, önemli olan kadınlarla beraber kadınlar için daha güzel bir hayatı kurabilmek. Bunun için çabalayabiliyor olmak.
Kitaplarınızla ve panellerinizle düşüncelerinizi aktarıyorsunuz, ama son olarak Alevi kadınlara bizim röportajımız aracılığıyla söyleyeceğiniz bir şeyler var mı?
Kadınlar aşık oldukları erkeklere, babalarına, oğullarına ve diğer erkek akrabalarına karşı mücadele veriyorlar. Çünkü kadınların sömürüsü asıl olarak eviçinde oluyor. Ve eviçindeki erkekler kadınları dövüp, emeğine el koyuyor, bedenine saldırıyor. İnsanın aşık olduğu kişinin kendisine bunları yapıyor olduğunu kabul etmesi en zor olanı. Kadınların güvendikleriyle, en sevdikleriyle karşı karşıya gelmesi demek milyarlarca insanın, milyarlarca evin, cadde ve sokağın olduğu şu dünyada bir başına orta yerde yapayalnız kalması demek. Bunu bu yola girmeye meyletmiş her kadın kendinden bilir. Ben de kendimden biliyorum. Ne sosyalist mücadele, ne Kürt meselesi, ne çevre meselesi, ne Alevilerin sorunları hiç biri feminist mücadele gibi böyle doğrudan sizi etkilemez, canınızı yakmaz. Kadınların kocalarına, babalarına karşı direnmesi, mücadele etmesi tahmin edilemeyecek kadar zor, acılı, kahırlı bir süreçtir. Bunu erkekler bilmez. Sadece kadınlar bilir. Zaten birçok kadını feminist olmaktan uzaklaştıran da bu durumun kendisi.
Alevi kadınlar ve tüm kadınlar, hepimizin yapması gereken şey sevgiyi ve haksızlığa uğramışlığı ayırt edebilmek. Ne kadar aşık olursak olalım, sevgilimiz ya da kocamız bize haksızlık yapıyorsa o iç sesi bastırmak yerine ortaya çıkartarak isyana dönüştürmek, bize istediği gibi davranamayacağını o kişiye göstermek zorundayız. Haksızlığa karşı her yerde açıktan mücadele etmekten başka çaremiz yok. Cemler de buna dahil. Ana’nın olmadığı cemi de, kadınları taciz eden, döven erkeklerin olduğu cemi de kabul etmek zorunda değiliz. Biz kadınlar rızalık vermezsek cemleri bile başlatamazlar. Zaten Alevilik de erkeklerin hüküm sürdüğü bir inanç değil. Erkeklerin erkek zoru ile gasp ettiği bir inanç. Kadınları olduğu gibi Aleviliği de erkeklerin gaspından kurtarmakla yükümlü Alevi kadınlar.