Bölgede planlı, programlı, isteyerek, kasten ve tasarlanarak cinayet işleniyor. İlk adım olarak Trakya tarım topraklarının 1/3’ü ve bütün su varlığı kaya gazı ve petrolüne kurban ediliyor. Daha önce ufak sondajlar yaptıkları bölgeye 2015 yılı içinde topluca girecekler. 2 yılı aşkın süredir Diyarbakır’da sondaj işlemleri süren kaya gazı üretim sürecine dair birçok yazı yazmaya çabaladık. Bu nedenle Silvan’da bir panel düzenleyerek sürecin sulara, toprağa ve canlı yaşama etkilerini konuştuk.
Oradan Trakya halkına kötü bir kader birliği yaşadığımızı fakat bu süreci ortak mücadelelerle durdurabileceğimizi ve başarının da ancak bu yolla mümkün olabileceğini duyurmaya çalıştık. Tabii süreç her iki bölgede de henüz görünür değildi ve hala topraklarımızda yoğun bir çalışma başlamış değil ancak kararlarını aldılar imzaları çaktılar ve kan emiciler, yok ediciler önümüzdeki günlerde birer birer boy göstermeye başlayacaklar.
Trakya’yı nasıl planladırlar!
(İMP) İstanbul Metropolitan Planlarında, tüm Marmara bölgesi içeren bir yaklaşımla Kocaeli, Yalova, Bursa, Çanakkale ve özellikle Trakya’ya yeni bir rol biçildi. Trakya ve Namık Kemal Üniversitelerince hazırlanan ve AKP hükümetince 2005 yılında kabul edilen Trakya’nın çevre düzeni planı, Trakya Kalkınma Ajansı tarafından revize edilmesine karar veriliyor ve bu iş İMP’yi hazırlayan şirkete ihale edilerek üniversitelerce planda yer verilen koruma bölgeleri kaldırılıyor.
Üniversitelerce hazırlanan ve bakanlıkça kabul edilen 1/100.000 çevre düzeni planlarına uygun 1/25.000’lik planlar yıllarca Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ belediyelerince yapılmadı ve İMP’nin planları iğdiş etmesi beklendi ve iğdiş edilen 1/100.000’lik planlara uygun 1/25.000’lik planlar CHP’li belediyelerce yapıldı. CHP ve AKP meclis üyeleri bu planları el birliği ile onayladılar.
2012 yılında Lüleburgaz Mal Müdürlüğü’nde yapılan bir ihale ile Lüleburgaz çevresinde bulunan yaklaşık bin dekar arazinin 5 yıllığına kiralanma ihalesi yapıldığı basında yer almıştı. Trakya dışından kişilerin gelip ihaleye girmesi nedeniyle “Trakya toprakları istila mı ediliyor?” biçiminde tartışmalar yaşanmıştı.
Tekirdağ Valisi Ali Yerlikaya 2012 yılında, bankalar tarafından kıskaca alınmış ve borç batağı içine sürüklenmiş köylülere şöyle sesleniyordu “Dünyanın ilk 4 zengini blok, tek tapu olarak yekün verimli tarım arazilerini son 10 yıldan beri topluyor. Şehrimizin tarım arazilerine yönelik onu elde etmeye, arazi, arsa, tarla toplamaya yönelik bir gayretin olduğunu işittim. Valiniz olarak, bir kardeşiniz olarak ben dahi 1 dekar araziyi bana verin parası neyse alayım dersem lütfen buna bile cevap vermeyin” diyerek ne anlatmaya çalışıyordu acaba! Yazımızın ilerleyen kısmında göreceğiniz gibi tarım topraklarının tamamının yok edilmek istendiği bir döneme girerken vali toprak satışlarına o gün niye karşı çıkıyordu ve bugün yaşananlar karşısında nasıl bir tutum alacak doğrusu merakla bekliyoruz.
Son gelişmeler!
Milliyet gazetesinde yayınlanan bir haberden alıntı ile yazımıza devam edelim, “Türkiye’nin Rusya ile doğalgazda indirim pazarlığı devam ederken Ceyhan’ın ardından Trakya da enerji merkezi oluyor. Rusya’dan gelecek gaz Trakya’dan girecek. Böylece Trakya bir doğalgaz merkezi olacak. Burada LNG tesislerinin de kurulabileceği, geniş bir alan oluşturulacak. Trakya’nın İran, Irak, Rusya, Azerbaycan gibi çok sayıda ülkenin yeni yatırımları için büyük önem taşıdığı belirtiliyor.”
Bu yaşanacakların sadece bir yanı. Asıl tehlike kaya gazı denilen ve yerin 3-5 bin metre altında bulunan karbon kayaçların sondajlarla döşenen borular yoluyla çok yüksek basınçla ve içine 1000’e yakın kimyasal eklenmiş suların yer altına basılması. Bu yolla kırılmalar yaratıp bu kırılmalar sonucunda açığa çıkan gaz ve petrolün yer yüzüne alınması. Süreç kısaca böyle. 1 hektar alanda en az 1 sondaj yapıldığını düşünürsek binlerce sondajla bölge delik deşik edilecek. Yer üstü ve yeraltı tüm su varlığını tüketip, aküferlerin tamamen kirletileceği ve geri dönülmesi imkansız bir sürece doğru gidiyoruz.
Transatlantic Exploration Mediterranean International Pty. Ltd. Kendi sitesindeki etkinlik alanı!
Sürecin aktörleri!
Geçtiğimiz günlerde Resmi gazetede, Trakya topraklarının yeni sahiplerinin kimler olduğu yayınlandı. Toprakların yeni sahipleri olan şirketlerin isimlerine ve işgal edilecek toprakların yer ve miktarına bir göz atalım;
*Transatlantic Exploration Mediterranean International Pty. Ltd., Petrako Petrol Doğalgaz İnşaat Taahhüt İşleri ve Dış Tic. Ltd. Şti. ve Valeura Energy Netherlands B.V. adlı ortaklığa Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde 1049, Edirne’nin Süloğlu ve yine Kırklareli’nin Havsa ilçelerinde 11.559 hektar ve ilave olarak 5.395 hektar alan yani toplam: 18.003 hektar 1. sınıf tarım toprağı.
*Thrace Basin Natural Gas Türkiye Corporation, Pinnacle Turkey Inc. Ve Corporate Resources B.V. şirketlerine Tekirdağ merkez ve Muratlı ilçesinde 6327 hektar 1. sınıf tarım toprağı.
*Türkiye Petrolleri A.O. ve Amity Oil International Pty Ltd. ortaklığına Tekirdağ Çorlu ve Çerkezköy’de 1561 hektar 1. sınıf tarın toprağı.
*Türkiye Petrolleri A.O. ve Petronas ortaklığına, Tekirdağ Hayrabolu’da 2429+2430+964: 5823 hektar 1. sınıf tarım toprağı.
Toplam 31.714 hektar, yani 317.140 dönüm 1. Sınıf tarım arazisi kaya gazı şirketlerine verilmiş. 2005 verilerine göre Trakya’nın tarım toprağı 1.042.000 hektardır. 9 yılda bu alanların çokça daraldığının da farkındayız ancak net bir veri elimizde yok. Buna rağmen çok açık bir biçimde Trakya tarım topraklarının en az 1/3’ü bu kararlarla birlikte tarım toprağı olmaktan çıkmıştır. Kalan topraklar ise kaya gazı üretiminden doğacak sonuçlar nedeniyle tamamen yok edileceğinden dolayı Trakya’da tarımın bitmek üzere olduğunu açıkça söyleyebiliriz.
Kaya gazı çıkarılma sürecinde bir adet sondaj kuyusuna bir seferde 1000’e yakın kimyasal ve kumla birlikte yaklaşık 18.000M3 su basılmaktadır. Bir kuyuya bu su basma işlemi 15-20 kez tekrarlanmakta ve toplamda bir kuyuda ortalama 300.000M3 su kullanılmaktadır. Kullanılan kimyasallar, petrol ve gaz nedeniyle sular hiçbir biçimde geri kazanılamamaktadır. Sondaj kuyularının sayısı binlere, onbinlere ulaştığında yer üstü ve yer altı sularının tükenip kirleneceğini, yeraltında suyu depolayan aküferlerin yok edileceğini, çevrede bulunan barajların ve derelerin tamamının kuruyacağını ve tarımın yapılamaz hale geleceğini ve nihayetinde tüm insan ve hayvanların bölgede yaşayamaz hale gelerek göç etmek zorunda kalacağını bilmek zorundayız.
Trakya ve Mezopotamya topraklarında ezelden bu yana tarım yapılmaktadır. Her iki bölgede kapitalizmin ve sermayenin üretim süreçleri ve birikim yolları için feda edilebiliyor. Uzun yıllardır Kürt halkının özgürlük mücadelesi sürerken bu mücadeleyi sönümlendirmekten gayrı bir hedefi olmayan hükümet, barış sürecini de böyle ele almakta ve attığı her adımda ilke edindikleri “kazan-kazan” hedefi ile hareket ederken sermaye çıkarlarından ve bölgenin her karış toprağı ile emek gücünün sermaye birikim sürecine bağlanmasından gayrı hiçbir dertlerinin olmadığı açıkça görülebiliyor.
Trakya’da amaçlanan da farklı değildir. 2009 yılından bu yana Trakya’da yaşananlar bize gösteriyor ki her şey planlı ve programlı olarak devam ediyor. Sözde muhalefet partisi olan CHP ve MHP’de bu süreçlerde adeta mevcut hükümetin koltuk değnekliğini yapıyor. Bizleri kamplara bölen sistem partilerinin hepsi, mevcut sömürü ve saldırı düzeni olan kapitalizmin birer uzvu olduklarını attıkları adımlarla bizlere gösteriyorlar.
Bu süreci durdurmak zorundayız. Alacağımız tutumun iki sonucu olacak, ya insanlık ve doğa kazanacak ya da barbarlık…
(Bu yazı 23 Aralık 2014 günü Özgür Gündem Gazetesinde yayınlanmıştır)