Aydın Söke’de Greenpeace tarafından hazırlanan rapora göre köyün içme suyunda izin verilen limitlerin 24 katı radon 222 gazı ölçüldü. Ayrıca, köye 2.5 kilometre uzaklıktaki eski uranyum sondaj alanında da limitlerin 35-40 katı radyasyon ölçülmüş.
Aydın Söke'nin Kisir köyü yakınlarındaki Osmankuyusu mevkiinde 1960'lı yıllarda yapılan uranyum aramaları sonucu yörede çok sayıda sondaj kuyusu açıldı. Sondaj çalışmaları sonrası bölge herhangi bir önlem alınmadan terk edildi. 2014'te ise yörede yapılan ölçümlerde bu uranyum sondajlarının bulunduğu alanda limitlerin çok çok üzerinde radyasyon değerleri ölçülmüştü. 2017 Haziran ayında Kisir Köyü'ne giderek çeşitli ölçümler yapan Greenpeace, yaptığı ölçümlerin sonucunu bir rapor haline getirmesine rağmen bu raporu kamuoyuna açıklamamıştı. Evrensel Gazetesi o verilere bugün ulaşabildi.
Greenpeace 17-18 Haziran 2017 tarihleri arasında, sertifikalı radyasyon uzmanları Jekhi Harkonen ve Jan Beranek de aralarında yer aldığı dört kişilik bir ekiple bölgede incelemelerde bulundu. Greenpeace'in bölgede yaptığı araştırma iki ana bölümden oluşuyor; uranyum aramalarının yapıldığı sahadaki radyasyon seviyesinin ölçümü ve köydeki üç farklı su kaynağından alınan su örneklerindeki radyasyon değerlerinin analizi.
Bunun için 18 Haziran 2017’de 3 farklı bölgeden su numunesi alınıyor. Rapor grafiğinde belirtilen 'A' verileri Kisir köyünden 4 km yukarıdaki nehirden alınan yüzey suyu, 'B' köyün merkezindeki bir sebilden alınan suyu, 'C' verileri de daha önce uranyum çıkarılan bir dağın yamacındaki kaynaktan gelen musluk suyu gösteriyor.
Radon 222 gazı normal limitten 24 kat fazla!
Grenpeace raporunun daha girişinde ölçüm sonuçlarının ortaya koyduğu endişe şöyle ifade ediliyor; "Su analizlerinde özellikle bir noktada ciddi bir sorun tespit ettik. Bölgede yaşayanların içme suyu için kullandığı bir çeşmede, radon 222 radyoaktivitesinin Avrupa Konseyi Direktifi'nde belirtilen litrede 100 bekerellik sınır değerin çok üstünde, 2400 bekerel civarında olduğu görüldü." Raporda buradaki suyun içme suyu olarak kullanıldığına dikkat çekilerek, çeşmenin ivedilikle kapatılması talep ediliyor. Greenpeace ayrıca yetkilileri göreve çağırıyor.
Sebilden de yüksek radon çıktı
Rapora göre köy içindeki bir sebilden alınan örnekte de "daha az radyoaktiviteye" rastlandığı dile getiriliyor. Edindiğimiz bilgilere göre bu sebil köy muhtarına ait kahvesinin önünde bulunan ve üzerinde "Greenpeace çeşmesi" yazan sebil! Sebil muhtemelen köye daha önce Greenpeace tarafından hediye edilmiş. Su analizlerinin yapıldığı Fransa'daki CRIIRAD (Radyoaktivite Üzerine Bağımsız Araştırma ve Bilgi Alma Komisyonu) Laboratuvarı sebilden alınan bu sudaki radon içeriğinin de içilmeden önce azaltılmasını öneriyor.
Nehirden alınan suda sorun yok
Greenpeace Raporuna göre Kisir Köyüne 4 km uzaktaki bir nehirden alınan su örneğinde ise herhangi bir sorun yok. Yine yüzey radyasyonuyla ilgili yapılan analizlerde köy merkezinde ölçülen değerler 20 km ötedeki Söke ile aynı ve kabul edilebilir düzeyde.
"Musluk suyu kullanılmamalı"
Raporda uranyum çıkarılan bir dağın eteğindeki kaynaktan temin edilen musluk suyunda ölçülen brüt alfa radyoaktivitesi, radon 222 radyoaktivitesinin çok çok üzerinde olduğu belirtilerek şu değerlendirmelerde bulunuluyor; "Bu su düzenli olarak içme amacıyla kullanılmamalıdır ya da en azından içmeden önce içindeki radon giderilmeye çalışılmalıdır. Başka bir problem de yüksek düzeyde radon içeren musluk suyunda, çözünen radonun banyo yaparken, çamaşır ve bulaşık yıkama esnasında içerideki havaya sızmasıdır. Solunum yolunda, suda çözünen radonun alınmasından doğan doza ek doz alımı (bir yılda yüksek sayıda milliSievert) söz konusu olacaktır."
Maden sahasında 35-40 kat fazla radyasyon!
Rapor, maden sahasında ise özellikle iki noktada mahalledeki ölçüm sonuçlarının 35-40 katı seviyesinde radyasyon değerlerine rastladığını belirtiyor. Raporda bu alanla ilgili şu ifadelere yer veriliyor; "Kısa süreliğine de olsa bu noktalara gelinmemesi gerekiyor halbuki sahanın etrafında ne bir uyarı levhası ne de sahaya girmenizi engelleyecek bir önlem var. Maden sahasının ıslah edilmesi, numune alındığı belirtilen ve uygun bir şekilde kapatılmamış olan noktaların acilen kapatılması gerekiyor". Bahsedilen alanlar Greenpeace Raporunda tüm ölçüm sonuçları ve koordinatları ile birlikte ayrıntılı bir şekilde belirtiliyor.
"Köyde yaşayanlar zor durumda"
Greenpeace Rapor şöyle devam ediyor; "Kisir Mahallesinde yaptığımız ölçümler, özellikle içme suyunda radon aktivitesini de inceleyen kapsamlı bir araştırma yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Daha önce TAEK tarafından yapılan araştırmada bu konuda bir veri yok. Belirsizlik ve yetersiz araştırmalar Kisir'de yaşanları da zor durumda bırakıyor."
Raporda, Kisir mahallesinin, uranyum yataklarının bulunduğu bir bölgede olduğuna dikkat çekerek, "Yapılan ilk değerlendirmeler göz önünde bulundurulduğunda, CRIIRAD'ın önerisi, bu kaynaktan gelen musluk suyunun kullanıldığı evler de dahil olmak üzere, Kisir mahallesinde seçilecek evlerde, içerideki havanın radon radyoaktivitesinin izlenmesidir" deniliyor. Raporda "Sudaki radon içeriğini azaltmak için pratik öneriler" başlığı altında şu önerilere yer veriliyor; "En iyi çözüm, daha iyi su kalitesi olan başka bir kaynaktan su temin etmektir. Bu mümkün değilse, bazı karşı önlemler uygulanabilir. Muhtemelen en pratik yol, radon gazının çıkması için suyu havalandırmak ya da çalkalamaktır.
"Bölge halkı risk altında"
Raporun "Temel sonuç ve öneriler" kısmında şöyle denildi;
Araştırmada, Kisir Mahallesi'nde gama radyasyonu yüzey seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmedi. Kapsamlı bir ölçüm olmamakla birlikte, merkez köydeki açık alanlarda yaşamak, yüksek düzeyde radyasyon maruziyeti riski taşımıyor sonucuna varılabilir.
Buna karşın, tepelerdeki küçük vadide yüksek düzeyde radyasyona rastlandı. Burada ölçülen doz oranları referansın (köyün merkezinde tanımlanan seviyeler) ve bir dizi sıcak noktada ölçülenin 2-3 katıydı. Daha önceki uranyum arama faaliyetlerinin sonuçlarını iyileştirmek için herhangi bir eyleme geçilmezse, bu alan bölge halkı için potansiyel bir sağlık riski teşkil edebilir. Riskleri tespit etmek için düzgün ve daha ayrıntılı bir araştırma gereklidir. Aynı zamanda bölge halkının radyoaktif elementlere maruz kalmasının önlenmesi için tedbirler gerekmektedir.
En endişe verici durum, vadinin yamaçlarındaki oldukça yüksek düzeylerde (referanstan 30-45 kat daha yüksek) tehlikeli noktaların olduğu açık çukurlardır. Kısa süre için bile buraya gelinmemelidir. Bu noktalara uygun uyarı işaretleri yerleştirilmeli ve kazara bölgeye gelen ziyaretçiler için alan riski en aza indirgemek amacıyla ıslah edilmelidir.
40 yıl önce uyarı yapılmıştı
Manisa Köprübaşı ve Söke'nin Kisir Köyünde 40 yıl önce yapılan uranyum madenciliğinin çevresel ve sağlık etkilerini ele alan bilimsel çalışmalar, haberler ve yöre halkının anlatımları daha önce de "Uranyum Uğruna/Dilsiz Çocukları Ege'nin" adlı kitapta yer almıştı. Kitabın Önsözünü yazan Prof. Dr. Hayrettin Kılıç Greenpeace tarafından limitlerin çok çok üzerinde ölçülen radon-222 gazı ile ilgili şunları dile getiriyordu; "… Bugüne kadar Türkiye'de, terk edilmiş uranyum maden işletme tesislerinde yapılan çevresel etki çalışmalarında, radon gazının bu bölgelerde yaşayan canlılar üzerindeki biyolojik etkileri yeterince incelenmemiştir….. Bilhassa radon gazı, uranyum madeninden atmosfere yayılmaya başladığı andan itibaren dört gün içinde 8 adet yeni radyoaktif elementi yaratır. Böylece uranyum madenlerinde çalışan işçiler, bu bölgede yaşayan insanlar ve diğer canlılar aynı anda radon da dahil olmak üzere hem değişik kimyasal yapıya sahip hem de tümü radyoaktif olan 8 elementi solunum yoluyla ciğerlerine alır."
Evrensel, Greenpeace