Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    DEM Milletvekili Kordu: Bütçe doğanın ve emeğin sömürüsüne, sermayenin kâr hırsına hizmet ediyor

    8 Kasım 2025

    Erkek / devlet şiddeti ve kadın tutsaklar

    8 Kasım 2025

    Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yasaklanan Alevilik kitapları

    8 Kasım 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Erkek / devlet şiddeti ve kadın tutsaklar

      8 Kasım 2025

      Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yasaklanan Alevilik kitapları

      8 Kasım 2025

      Her şey o kadar da kötü değil!

      7 Kasım 2025

      Kuyu Tipi Hapishaneler: Tecrit ve direniş

      6 Kasım 2025

      Romanes: Cadı dilinden direniş diline

      5 Kasım 2025
    • Seçtiklerimiz

      Ekim Devrimi 108 yaşında: Geçmişin harabesinden geleceğe yol yapmak

      7 Kasım 2025

      “New York, New York”

      6 Kasım 2025

      Sudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları

      3 Kasım 2025

      Trump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı?

      2 Kasım 2025

      Motokuryelerin ekim isyanı

      28 Ekim 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Ali Coşkun: İşçi sınıfı üretimden gelen gücüyle toplumsal barışın en güçlü dayanağıdır

      29 Ekim 2025

      Altan Açıkdilli: “Canımı çekiştiriyor yine canım”

      28 Ekim 2025

      DSİP’ten Şenol Karakaş: Ne barış süreci demokrasinin gelişmesine ne de demokratik adımlar barış sürecinin nihayete ulaşmasına ertelenebilir

      27 Ekim 2025

      Ilan Pappe: Filistinliler hâlâ etnik temizlik ve soykırımla karşı karşıya

      16 Ekim 2025

      ‘Kadıköy Kültür Evi hem nefes aldığımız hem de birlikte söz kurduğumuz bir yer’

      10 Ekim 2025
    • Dosyalar
      • “Süreç” ve Sol
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Hakan Yücel: Gençlik zor zanaat

    Hakan Yücel: Gençlik zor zanaat

    Siyasi Haber13 Ekim 2016
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    SEÇTİKLERİMİZ- Galatasaray Üniversitesi İktisat ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi / Sosyolog Yrd. Doç. Dr. Hakan Yücel’in Hürriyet’teki yazısı: Gençlik zor zanaat

    2015 Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, nüfusun yüzde 16.4’ünü 15-24 yaş grubundaki ‘genç nüfus’ oluşturuyor. Dikkat edilecek olursa, burada alınan yaş aralığı kabaca liseye başlama ve üniversiteden mezun olma dönemini kapsıyor. Bu biyolojik bir durumu değil, toplumsal konumu gösteriyor.


    Tam da bu nedenle, ünlü Fransız Sosyolog Pierre Bourdieu “gençlik laftır” diyerek “gençlik” sözünün toplumsal olarak kurgulandığına işaret ediyor. Toplumun farklı kesimlerinde, farklı meslek alanlarında, farklı toplumsal alanlarda “genç” olmak farklılaşır. Örneğin, genç araştırmacı bursları için 40 yaşına kadar başvuru yapmak mümkün, 40’lı yaşlardaki bir yazar “genç yazar” olarak nitelenebilir. Bir maden işçisi içinse 40 yaş hiç de genç bir yaş değil.


    Modernleşme öncesindeki atalarımızın dünyasında toplumsal düzen, bugünkü gibi gençlerle yaşlıların değil kadınlarla erkeklerin ayrışmasına dayanıyordu. Çok küçük yaşlardan itibaren kız ve erkek çocukları, yetişkinler dünyasında sosyalleşmeye ve üretim sürecine katkıda bulunmaya başlıyorlardı. Başka bir deyişle, çocukluktan yetişkinliğe geçiş hızla gerçekleşiyordu, sınırlar muğlaktı.


     


    Modernleşmeyle birlikte, kabaca ifade edersek, meslek edinmek/toplumsal hayata hazırlanmak için formel eğitim bir gereklilik halini aldı. Böylece, önce seçkinlerin sonra orta sınıfların çocuklarının hayata hazırlandıkları eğitim kurumları oluştu. Çocukluk ile yetişkinlik arasında bir ara dönemi kapsayan toplumsal konum olarak “gençlik” oluştu ve zamanla kapsadığı nüfus ile zaman aralığı arttı. Yükseköğrenimin yaygınlaşmasıyla 30’lu yaşları dahi kapsar oldu. Toplumsal anlamıyla “genç”, öğrenim süreci içinde bulunan, henüz üretici olmayan, çocuklukla yetişkinlik arasında adeta “Araf”ta yer alan kişidir. Bu sürecin uzaması, kapsadığı nüfusun artması “gençler”i çok önemli bir toplumsal grup haline getiriyor.


    Yükseköğretimde okullaşma yüzde 40’a ulaştı. Nüfusumuz yaşlanıyor ama ‘gençlerimiz’ artıyor. TÜİK verilerine göre 2014/2015 öğrenim döneminde, yükseköğrenimdeki net okullaşma yüzde 39.5, ortaöğrenimde ise yüzde 79.3 oldu. Bu sayılar bize, toplumsal anlamıyla genç olanların ya da sosyoloji diliyle ifade edersek “idealtype” olarak genç olanların son derece önemli bir nüfus oluşturduklarını gösteriyor.


    Günümüzün genç nüfusu artık çok büyük oranda öğrenim süreci içinde yer aldığından “sosyolojik” anlamda da “genç bir nüfustur” ve bu “sosyolojik anlamda genç nüfus” genel nüfusun yaşlanmasına rağmen daha da artacak. Yeniden belirtmek isterim ki, toplumsal bir grup olarak genç olmak, biyolojik anlamda genç olmaktan son derece farklı. Zaten tam da bu nedenle, geçmişte gençlerin çok küçük bir oranını oluşturan öğrencilerin eylemleri “gençlik eylemleri/gençlik hareketleri” olarak anılmış, “öğrenci” sıfatının eklenmesine çoğu kez gerek duyulmamış.


    Yükseköğrenime devam artık sıradanlaştı


    Cumhuriyet’in ilk onyıllarında bu anlamıyla gençlik, geleceğin seçkinlerini oluşturmaya aday çok küçük bir grubu kapsıyordu. 1920’li yıllarda sadece birkaç bin genç yükseköğrenim görüyordu. 1960’da genç nüfusun yüzde 3’ü yükseköğrenim olanağına ulaşıyorken, 1968’de bu oran yüzde altıyı aşmıştı. Hâlâ küçük bir oran yükseköğrenim görüyor olsa da, bir kitleselleşme ve buna bağlı olarak da gençlik sorunları ve eylemleri söz konusu oldu. Benzer bir durum, ortaöğrenim için de geçerli. Cumhuriyet’in ilk yıllarında, her kenttelise yokken, 1960’a gelindiğinde 13-18 yaş aralığındaki gençlerin okullaşma oranı yüzde 12’yi geçmişti.


    Bugün ise, gençler için ortaöğrenimin esas hale gelmiş, bir yükseköğrenim kurumuna devamın ise sıradanlaşmış olduğunu gözlemliyoruz. Yaşı uygun olan hemen her gencin ortaöğrenime devam edeceği ve yine her iki gençten birinin üniversiteöğrencisi olacağı günler de çok yakında. Peki, buna sevinmeli miyiz yoksa kaygılanmalı mıyız? Şahsen, her ilde en az bir üniversite kurulmuş olmasını ve gençlerin yarısına yakınının yükseköğrenim yapma olanağına sahip olmasını olumlu bulanlardanım. Üstelik yükseköğrenim yapan gençlerin oranının artışının yanı sıra, kadınların yükseköğrenime ulaşma oranı da artıyor, erkeklerle eşitleniyor. Oysa 40 yıl öncesinde toplam öğrenci nüfusunun sadece yüzde 28’ini, neredeyse 1/4’ünü, kadınlar oluşturuyordu. Bugün ise kadınların oranı erkekleri geçmiş durumda. Erkeklerde yükseköğrenimde okullaşma oranı yzüde 38 iken, kadınlarda yüzde 41.1. Kabaca ifade edersek, kadınlarda yükseköğrenime ulaşma oranı geçen zaman zarfında erkeklere göre iki kat fazla olmuş.


    Üniversiteler arasındaki fark da derinleşti


    Ancak yükseköğrenimin yaygınlaşması, her ilde en az bir üniversitenin açılması sayesinde ulaşılabilirliğinin kolaylaşmasıyla birlikte üniversiteler arasındaki farkın da derinleşmiş olduğunu görüyoruz. Üniversite ve bölümlerin istihdam hedefi olmaksızın açıldığını, üniversiteler ve bölümler arasında zaten geçmişte de var olan eşitsizliğin derinleştiğini unutmamalıyız. Dolayısıyla, yükseköğrenime ulaşma düzeyinin artması, eşitsizliklerin azalması anlamına gelmiyor. Eşitsizlik, sadece üniversiteler arasında öğrenim kalitesindeki -uçurum düzeyine ulaşan- fark ve büyük ölçüde buna bağlı olan istihdam farklılaşmasından ibaret de değil.


    Bir başka önemli konu da, taşra üniversitelerinin bulundukları kent üzerindeki ve yine bu kentlerin üniversiteler üzerindeki etkisi. Bazen üniversiteler bulundukları kent üzerinde kültürel anlamda olumlu etki yapar, bu kentleri “üniversite kentleri” haline getirirken, bazen de kentler üniversiteleri geriletiyor, düşük standartlı “yüksek liseler”e dönüştürüyorlar. Akademi dünyasının olmazsa olmazı olan yüksek standartta ifade özgürlüğü, bilimsel ve kültürel faaliyetler için gerekli ortam maalesef her üniversitede söz konusu değil. Bu nedenle her ilde üniversite açılmış olması kağıt üzerinde doğru bir bilgi olmasına karşın, somut düzeyde maalesef tartışmalı.


    (Bu yazı 13 Ekim 2016 tarihinde Hürriyet'te yayınlanmıştır)

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Ekim Devrimi 108 yaşında: Geçmişin harabesinden geleceğe yol yapmak

    7 Kasım 2025

    “New York, New York”

    6 Kasım 2025

    Sudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları

    3 Kasım 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    İrem Kabataş

    Erkek / devlet şiddeti ve kadın tutsaklar

    Mahsuni Gül

    Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yasaklanan Alevilik kitapları

    Ercan Jan Aktaş

    Her şey o kadar da kötü değil!

    Coşkun Özdemir

    Kuyu Tipi Hapishaneler: Tecrit ve direniş

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Kavel Alpaslan

    Ekim Devrimi 108 yaşında: Geçmişin harabesinden geleceğe yol yapmak

    Ertuğrul Kürkçü

    “New York, New York”

    Fehim Taştekin

    Sudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları

    Ümit Akçay

    Trump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı?

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    İsviçre’de inşaat işçileri grevde: “Daha kısa çalışma saatleri ve adil ücret istiyoruz”

    8 Kasım 2025

    Van’da işten çıkarılan belediye işçileri 100. günde: “Ya kazanacağız ya kazanacağız”

    8 Kasım 2025

    Gebze’de çöken bina: Uyarı raporu yıllar önce hazırlanmış, bakanlık kamulaştırmayı durdurmuş

    7 Kasım 2025
    KADIN

    Erkek / devlet şiddeti ve kadın tutsaklar

    8 Kasım 2025

    Eşitlik İçin Kadın Platformu: 11. Yargı Paketi kadınların mücadelesini suç sayıyor!

    4 Kasım 2025

    Erkekler Ekim’de 22 kadını öldürdü: Şiddet durmuyor

    4 Kasım 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.