Fethullah Gülen’in “Son arzum” başlıklı yeni konuşması yayınlandı. Gülen konuşmasında, “Bir tek arzum var, bunu bana ve bu hizmete yapanlar, idam sehpasına götürdükleri zaman bir tek arzum var. Bu zalimleri getirin; ölmeden evvel, bunların yüzüne tükürmek geliyor içimden” dedi.
Gülen Cemaatinin ABD’deki lideri Fethullah Gülen'in son konuşması yayınlandı. "Son arzum" isimli konuşmada Gülen darbe girişimine ve sonrasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Odatv'de yer alan habere göre Gülen, kendisine "fırâk-ı dâlle" yani "hak yoldan ayrılmış" diyen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez için de "diplomalı cahil" ve "kendini bilmez" ifadelerini kullandı.
‘Hırsızlığı gündemden düşürmek için böyle bir oyuna ihtiyaç vardı’
Bir darbe planlanıyor. Öyle bir darbe ki… Başçavuşlar, onbaşılar, çavuşlar bile bir darbe planlasa, evvela ne yaparlar? Gitseniz, evde bu türlü şeyleri hiç bilmeyen, benim bacılarıma, analarıma sorsanız, derler ki, ‘Yahu en evvela başbakanı, cumhurbaşkanını, bakanları falan derdest ederiz!’ Halkın üzerine tanklar sürüyorsunuz… Allah aşkına, böyle komik bir darbe olmaz. Ama diplomasızlığı gündemden düşürmek için daha büyük bir gündem oluşturmaya ihtiyaç vardı. Haramîliği, hırsızlığı gündemden düşürmek için, tapelerdeki resimleri ve konuşmaları gündemden düşürmek için, elini güçlendirmek için, karalamaya matuf daha farklı bir fırçaya, daha farklı bir siyah boyaya ihtiyaç vardı. Böyle bir oyuna, böyle bir senaryoya ‘bî idrâk’ bazıları da inandılar.
‘Ölmeden önce son arzum ‘tükürün o zalimlerin hayasız yüzlerine’ deyip önce kendim tükürmek’
Bir tek arzum var. Bunu bana ve bu Hizmet’e yapanlar, idam sehpasına götürdükleri zaman bir tek arzum var. Ben de askere gitmeden evvel Edirne’de imam iken iki defa ruhânî reis olarak idamlıkta bulundum. Bu zulmü, bu haksızlığı, bu i’tisafı yapanlar, arzumu sorsa, ‘Son arzun nedir?’ diye; rica edeceğim: ‘Gülerek ölüme gidiyorum. Bu zâlimleri getirin; ölmeden evvel, bunların yüzüne tükürmek geliyor içimden.’ Benim son arzum budur, ölmeden evvel. ‘Tükürün o zalimlerin hayasız yüzlerine’ deyip evvela kendim tüküreceğim.
‘Dün ‘savcısıyız’ deyip askerleri tutturduğunuz emniyetçileriniz, takdir ettiğiniz hakimleriniz savcılarınız…”
Dün ‘savcısıyız’ deyip askerleri tutturduğunuz emniyetçileriniz. Takdir ettiğiniz, göklere çıkardığınız adliyecileriniz, hâkimleriniz, savcılarınız… Ben yemin ederim, bunları daha sonra o televizyonlarda, siz söyleyince, simalarını gördüm, tanıdım. Hiç alakası yok. Fakat meselenin olduğu gece, paraların oradan oraya taşındığı gece, haramîliklerin setredilmeye çalışıldığı gece, rüşvetlerin ketmedilmeye çalışıldığı gece, bir kısım fetva eminlerinin de ‘Bunlar, -efendim- rüşvet değil, hediyedir!’ dediği gece… Aynı gecede birden bire hemen suçluyu bulup onu tecziye etmek, onu karalamak, öyle bir denâet, öyle bir şenaattir ki, tarihte gâvur bile yapmamıştır bunu.