Siyasi analiz ve tarihsel perspektifiyle tanınan yazar Kerem Yıldırım, geçen yıl Praksis Yayınları’ndan çıkan kitabı üzerinden Türkiye sosyalist hareketinde Kemalizm tartışmasını ele aldı. Sinan Cantürk’ün sorularını yanıtlayan Yıldırım, Türkiye Komünist Partisi’nden İbrahim Kaypakkaya’ya uzanan çizgide Kemalizm’in sosyalist hareket üzerindeki etkilerini ve farklı yaklaşımları değerlendirdi.
Röportajın Detayları:
Sinan Cantürk: Öncelikle söyleşi teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Söyleşiye şu soruyla başlamak isteriz: Kemalizm, Türkiye sosyalist hareketi açısından sorun olmaya devam ediyor mu?
Kerem Yıldırım: Elbette devam ediyor. Sosyalist soldaki uzun süredir devam eden ve kurumsallaşan ideolojik-siyasal tasfiyecilik, kendini bir yanıyla Kemalizm’e yelken açma olarak gösteriyor. Kemalizm’in olumlanması, Türkiye komünist hareketinde hem en kadim hem de en güncel sınıf uzlaşmacılığı ve oportünizm belirtisidir. Tarihsel TKP’den bugüne uzanan süreçte Kemalizm’in olumlanması, demokratik siyaseti ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni de kapsayarak sosyalist ve demokratik siyaseti silikleştirmiştir. Kemalizm, Türk burjuvazisinin kurucu ideolojisi olarak işçi düşmanı, anti-komünist, ezilen milliyetleri yok sayan ve anti-demokratik bir yapıya sahiptir. Toplumsal formasyonu tekçi ve homojen kılar, “sınıfsız ve imtiyazsız toplumu” esas alır ve sınıf mücadelesini ulusçu reflekslerle etkisizleştirir.
Sinan Cantürk: Kitabınızda sosyalist soldaki Kemalizm tahlillerini Tarihsel TKP ve İbrahim Kaypakkaya’nın tezleriyle sınırlandırmışsınız. Bu, meselenin dar bir çerçevede ele alınması anlamına gelmiyor mu?

Kerem Yıldırım: Bu sınırlama bilinçli bir tercihtir. Türkiye ve Kuzey Kürdistan komünist hareketinde asıl olarak iki temel yaklaşım vardır ve diğer tüm yaklaşımlar bunların çevresinde biçimlenir.
Birinci yaklaşım, Sovyetler Birliği’nin ihtiyaçları doğrultusunda Kemalizm’e kurban edilen Tarihsel TKP trajedisidir. Bu yaklaşım, hem Tarihsel TKP’yi yok etmiş hem de sınıf uzlaşmacısı bir ideolojik-siyasal gelenek yaratmıştır. Günümüzde sosyal-şoven ve reformist siyasetler, Tarihsel TKP’den kaynaklanan bir motivasyon taşır.
İkinci yaklaşım ise İbrahim Kaypakkaya’da temsil edilir. Türkiye komünist hareketinin en nitelikli Kemalizm tartışması, Kaypakkaya’nın önderliğinde Türkiye İhtilalcı İşçi Köylü Partisi (TİİKP) içinde yürütülmüştür. Tartışmanın bir tarafı Doğu Perinçek’tir. Perinçek’in Kemalizm savunusu, Tarihsel TKP’nin oportünist çizgisini aşarak, Türk burjuva devletinin bir fraksiyonuna dönüşme etkisi yaratmıştır.
Kaypakkaya ise Kemalizm’i esastan olumsuzlamış, düşman sınıfın kurucu ideolojisi olarak tanımlamıştır. “Kemalizm, faşizmdir” diyerek meseleyi anlaşılır ve uzlaşmaz bir zeminde ortaya koymuştur. Bu çizgi, İslamcı burjuva geleneğe karşı Kemalist burjuva geleneğin yamacından kopan tarihsel oportünizme karşı bir proleter devrimci kopuştur. Kaypakkaya’nın ulusal sorun çözümlemesi de bu nedenle berraktır. Bugün solda Kemalizm’e yelken açan her siyasal çevre, ilk olarak Kaypakkaya’ya saldırmaktadır. Kaypakkaya çizgisi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da tutarlı bir komünist çizginin doğuşunu temsil eder ve proleter devrimci çizgi için kutup yıldızı niteliğindedir.
