Mehmet Murat Yıldırım/BERN
Basel-Stadt Büyük Meclis üyesi ve BastA! Partisi Genel Sekreteri Franziska Stier, Bässlergut Cezaevi’ndeki idari gözaltı uygulamalarını kanton hükümetine sordu. Stier, “İnsanlar hiçbir suç işlememelerine rağmen parmaklıklar ardında tutuluyor. Bu, özgürlüğü kısıtlamanın istisna olmaktan çıkıp alışkanlığa dönüştüğünün göstergesi,” dedi.

İsviçre’de her yıl yaklaşık üç bin kişi, sınır dışı edilmeleri için idari gözetime alınıyor. Bu kişiler herhangi bir suç işlemedikleri halde, çoğu zaman cezaevlerine benzeyen koşullarda tutuluyor. Basel-Stadt’taki Bässlergut Cezaevi de bu uygulamanın merkezlerinden biri.
Basel’in sol-sosyalist partisi BastA!’dan Franziska Stier, kanton hükümetine sunduğu önergeyle, bu uygulamanın insan haklarına ve orantılılık ilkesine aykırılığını gündeme taşıdı.
Stier’in önergesinde yer alan verilere göre, Bässlergut’un idari gözaltı biriminde her yıl ortalama 287 erkek tutuluyor. 2025 yılı içinde şimdiye dek 25 açlık grevi yaşandı. Bu tutukluluk biçimi, cezai bir mahkeme kararıyla değil, doğrudan göçmenlik makamlarının idari kararıyla uygulanıyor.

Stier, bu uygulamanın “ceza hukukunun mantığına” dönüştüğünü vurgulayarak şunları sordu, “Bässlergut’un hapishane niteliği açıkça ortadayken, parmaklıklı pencereler, kilitli kapılar, cep telefonu yasaklarıyla idari tutukluluk nasıl haklı gösteriliyor? Kanton, özgürlükten yoksun bırakmaya alternatif hangi hafif tedbirleri değerlendiriyor?”
Önergede ayrıca, açlık grevlerinin arka planı hakkında hükümetin bilgi sahibi olup olmadığı ve bu protestoların ciddiye alınıp alınmadığı da sorgulandı. Stier, “Hiçbir suç işlememiş insanlar, seslerini duyurmak için bedenlerinden başka araç bulamıyorlar,” diyerek hükümeti duyarsız kalmakla eleştirdi.
İşkenceyi Önleme Ulusal Komisyonu (NKVF) daha önce Bässlergut’taki gözaltı koşullarını eleştirmiş, çocukların idari nedenlerle gözaltına alınmaması gerektiğini belirtmişti. Stier, kanton hükümetine “Bu ilkeyi paylaşıyor musunuz?” sorusunu yöneltti.
Önerge metninde yer alan “Mara” örneği, göçmen kadınların yaşadığı trajedilere dikkat çekiyor: Tunus’ta şiddete uğrayan ve İsviçre’de travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bir kadın, vize süresi dolduğu için sınır dışı edilmek üzere hapsedilmişti. Stier, “Bu bir güvenlik önlemi değil, insan onuruna aykırı bir cezalandırma biçimidir,” dedi.
BastA! Partisi, idari gözaltının kaldırılmasını ve göçmenlerin insan onuruna uygun koşullarda barındırılmasını savunuyor. Franziska Stier’in önergesi, yalnızca göçmenlerin değil, İsviçre’deki temel haklar sisteminin de sorgulanması gerektiğine işaret ediyor, “Devlet, insanların özgürlüğünü elinden aldığında, bu mutlak bir istisna olmalı. Ama artık alışkanlık haline geldi. Asıl sorun, insanları göç ettikleri için suçlu sayan bir sistemdir.”