Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    MESEM: Bakan’a göre “erken yaşta yönlendirme”, sendikalara göre çocuk emeği sömürüsü 

    20 Kasım 2025

    Savaştan nefret eden bir gerilla lideri: Öcalan’ın yıllar sonra yayımlanan söyleşisi

    20 Kasım 2025

    Suruç Aileleri İnisiyatifi, Kadıköy’de adalet çağrısı yaptı: “Hiçbir düş yarım kalmayacak”

    20 Kasım 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Savaştan nefret eden bir gerilla lideri: Öcalan’ın yıllar sonra yayımlanan söyleşisi

      20 Kasım 2025

      Karanlığa karşı direnmek: Türkiye’de transların mücadelesi

      20 Kasım 2025

      Bir politikanın çöküşünü konuşuyoruz

      20 Kasım 2025

      Yoksul yaşam, yaşam değildir

      19 Kasım 2025

      Yokluğunun 25. yılında: Ahmet Kaya

      16 Kasım 2025
    • Seçtiklerimiz

      Bahçeli ne demek istedi?

      20 Kasım 2025

      İş cinayetleri bilinenin iki katı!

      18 Kasım 2025

      Barcelona acı vatan

      16 Kasım 2025

      23 yılda 36 bin iş cinayeti tesadüf mü?

      16 Kasım 2025

      Türkiye işçi mezarlığı: İş cinayeti rejiminin oluşumu

      13 Kasım 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Naci Görür: “Önemli olan kentleri depreme dirençli yapmaktır”

      12 Kasım 2025

      Kerem Yıldırım: “Kemalizm, Türkiye sosyalist hareketinde hâlâ bir engel”

      12 Kasım 2025

      Barış Karabıyık: ‘Temizlik’ diyenler önce kendi ellerine baksın

      11 Kasım 2025

      Ali Coşkun: İşçi sınıfı üretimden gelen gücüyle toplumsal barışın en güçlü dayanağıdır

      29 Ekim 2025

      Altan Açıkdilli: “Canımı çekiştiriyor yine canım”

      28 Ekim 2025
    • Dosyalar
      • “Süreç” ve Sol
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Pırıl pırıl olmayanları da savunuyoruz

    Pırıl pırıl olmayanları da savunuyoruz

    MERAL SOZEN Bianet için yazdı: Şimdi yeniden soralım: Gerçekten ne için mücadele ediyoruz? Adalet herkes için mi, yoksa sadece “pırıl pırıl” olanlar için mi? Eğer herkes içinse, dili de buna göre kurmak zorundayız. Yoksa tam da karşı çıktığımızı düşündüğümüz sistemi güçlendiririz.
    Meral Sözen6 Nisan 2025
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Son günlerde haksız ve hukuksuz gözaltılara, işkenceye, adaletsiz yargı süreçlerine karşı yükselen tepkilere baktığımızda, sadece devletin ve medyanın dilini değil, muhalefetin dilini de sorgulamamız gerekiyor. Çünkü bazen en büyük tuzak, en güçlü itirazların içine sinsice yerleşiyor.

    Gözaltına alınan, tutuklanan veya saldırıya uğrayan gençler için sıkça şu ifadeler kullanılıyor: “Pırıl pırıl çocuklar”, “Bu ülkenin en iyi üniversitelerinde okuyorlar”, “Ülkenin geleceği onlar.” Peki, neden? Bir insanın haksızlığa uğramaması için pırıl pırıl olması mı gerekiyor? Pırıl pırıl derken neyi kastediyoruz? Işıl ışıl, tertemiz, lekesiz, sorunsuz bir bedeni, bir ruhu mu? Siyah olan, kirli görünen, öfkeli olan, hayata tutunamayan, işsiz kalan, sisteme ayak uyduramayanlar ne olacak? Onları savunmayacak mıyız?

    Bu dil, sadece masumiyet iddiası taşımıyor, aynı zamanda normu ve hiyerarşiyi de yeniden üretiyor. Çocuk diyerek onları korumaya çalışırken aslında politik özneliklerini ellerinden alıyoruz. Onlar çocuk değil, genç, yetişkin ve en önemlisi politik bilinçleriyle hareket eden insanlar. Çocuk demek, masumiyet atfetmekle birlikte, aynı zamanda “bilmiyorlar, kandırıldılar” imasını da içeriyor. Oysa ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar ve bu yüzden cezalandırılıyorlar.

    Başarı vurgusu da başka bir tuzak. “Ülkenin en iyi üniversitelerinde okuyorlar” diyerek onları ayrıcalıklı bir yere koyarken, farkında olmadan şöyle demiş oluyoruz: Eğer en iyi üniversitelerde okumuyor olsalardı, eğer “başarısız” olsalardı, eğer toplumun gözünde “kaybeden” olsalardı, bu kadar savunmaya değer olmayacaklar mıydı? Buradaki mantık, tam olarak engellilik meselesinde karşımıza çıkan “sakat bedenin inşası” tartışmasını hatırlatıyor: Engelliler ancak çalışabiliyorlarsa, üretime katılabiliyorlarsa kabul ediliyor. Tıpkı şimdi bu gençlerin ancak “geleceğe katkı sağlayacak” bireyler oldukları ölçüde değerli bulunmaları gibi.

    Ama tam da burada, daha köklü bir sorun var: Engellilik dediğimiz kavramın kendisi zaten yapay bir icat. İnsanları bedensel ve zihinsel olarak çalıştırılabilir olup olmamalarına göre ayıran bir sistemin ürünü. Sanayi devriminden bu yana, insanlar önce “çalışabilir” ve “çalışamaz” olarak kategorize edildi. Sonra çalışamayanlar “eksik” sayıldı, sonra bu eksiklik bir “kusur” gibi görüldü, sonra bu kusuru düzeltecek rehabilitasyon mekanizmaları kuruldu. Bir noktadan sonra da artık herkes, en ufak bir farklılık gösterdiğinde bu sisteme göre tanımlanır hale geldi. “Engelli” kavramı böyle doğdu. Bugün iş bulamayan, sisteme uyum sağlayamayan, toplumun düzenine dahil olamayan herkesin maruz kaldığı ayrımcılık, işte o ilk kırılma anlarının bir devamı.

    Sağlamcılık dediğimiz şey, sadece fiziksel veya zihinsel farklılıkları dışlamaz. Aynı zamanda, normun dışına çıkan herkesi, çalışamayanı, üretime katılamayanı, “pırıl pırıl” olmayıp göze batacak kadar “düzensiz” olanı marjinalleştirir. İşte tam da bu yüzden, gözaltına alınan bu gençleri savunurken kullanılan dilin nereye yaslandığını iyi görmek gerekiyor. Eğer yalnızca “başarı hikayesi” olanları, yalnızca “gelecek vadedenleri” savunuyorsak, zaten en baştan yeniliyoruz demektir. Çünkü bu, toplumun sadece “çalıştırılabilir” olanlara hak tanımasıyla aynı mantığın ürünü. Oysa mesele parlaklık değil, haklılık.

    Bir insanın hak ihlaline uğramaması için başarılı, masum, pırıl pırıl veya ülkeye faydalı olması gerekmez. Haksızlık haksızlıktır. İşkence işkencedir. Hukuksuzluk hukuksuzluktur. Sınıfı, kimliği, geçmişi, geleceği ne olursa olsun, bir insanın adalet talebi değerlidir.

    Üstelik bu süreçte sadece sağlamcı ve hiyerarşik bir dil değil, cinsiyetçilik ve ırkçılık da kendini gösteriyor. Tutuklananlar savunulurken kullanılan cinsiyetçi küfürler, öfkenin erkeklik üzerinden kodlanması, “terörist değiliz” diyerek birilerinin aslında gerçekten “terörist” olduğunun ima edilmesi… Tüm bunlar, iktidarın belirlediği dil çerçevesine farkında olmadan boyun eğmek anlamına geliyor.

    Şimdi yeniden soralım: Gerçekten ne için mücadele ediyoruz? Adalet herkes için mi, yoksa sadece “pırıl pırıl” olanlar için mi? Eğer herkes içinse, dili de buna göre kurmak zorundayız. Yoksa tam da karşı çıktığımızı düşündüğümüz sistemi güçlendiririz.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Bahçeli ne demek istedi?

    20 Kasım 2025

    İş cinayetleri bilinenin iki katı!

    18 Kasım 2025

    Barcelona acı vatan

    16 Kasım 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Yekta Armanc Hatipoğlu

    Savaştan nefret eden bir gerilla lideri: Öcalan’ın yıllar sonra yayımlanan söyleşisi

    Mehmet Murat Yıldırım

    Karanlığa karşı direnmek: Türkiye’de transların mücadelesi

    Siyasi Haber

    Bir politikanın çöküşünü konuşuyoruz

    Muhsin Dalfidan

    Yoksul yaşam, yaşam değildir

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Ertuğrul Kürkçü

    Bahçeli ne demek istedi?

    Aziz Çelik

    İş cinayetleri bilinenin iki katı!

    Kıvanç Eliaçık

    Barcelona acı vatan

    Özgür Müftüoğlu

    23 yılda 36 bin iş cinayeti tesadüf mü?

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    Swatch Türkiye’de grev var

    19 Kasım 2025

    DİSK-AR: çalışabilir 66,5 milyon kişinin sadece 22,8 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda

    19 Kasım 2025

    KESK’ten Adana mitingine çağrı: “Geçinemiyoruz!”

    18 Kasım 2025
    KADIN

    EŞİK’ten 25 Kasım çağrısı: “Şiddetsiz evler, sokaklar, okullar ve iş yerleri İçin mücadeleyi büyütüyoruz”

    20 Kasım 2025

    Polis, Van’da TJA’nın sergisine baskın düzenledi: 7 kadının fotoğraflarına el konuldu

    18 Kasım 2025

    Altınoluklu kadınlar 25 Kasım’a kadar yaşam nöbetinde

    18 Kasım 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.