CHP’nin 21’inci Olağanüstü Kurultayı, Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde başladı.
Kurultayda konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonu, “başarısız darbe girişimi” olarak değerlendirdi.
CHP’nin 21’inci Olağanüstü Kurultayı’nda konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Adına ‘kent uzlaşısı’ deseler, bizim ‘Türkiye İttifakı’ dediğimiz bu süreçte belediye başkanlarımız neyle suçlanıyorsa partinin genel başkanı olarak kendi talimatım olarak ilettiğimi ve sorumlunun ben olduğumu açıkça ifade ediyorum. Partimiz her kesimden olduğu gibi Kürtlerin de partisidir. Ama iktidar Kürtlerin belediye meclislerinde temsil edilmesini suç saymaktadır. Ekrem Başkana yapılan kumpas bir yanı ile Kürtlerin seçilme ve seçme hakkına kurulan kumpastır. Kürtler, kendilerini defalarca kandırmış, her fırsatta suçlamış, cezalandırmış ve zulmetmiş olan bu AK Parti iktidarına en kuvvetli yanıtı yine kendileri vereceklerdir” dedi.
‘İBB’ye yönelik iftiralar’
Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik suçlamaların asılsız olduğunu belirterek, “İBB’ye iftira atılacakken, İBB’ye iş yapan herkesi ‘naylon faturalar kestiği anlaşılmıştır’ yazarken, bu şirketi de yazmışlar” dedi. Ekrem İmamoğlu’na yönelik yapılan suçlamaların sadece algı yönetimi olduğunu vurgulayan Özel, bu iftiraların asılsız olduğunu belirtti.
‘Kent uzlaşısı’ tanımına ilişkin açıklama: ‘Kürtlerin temsili suç sayılıyor’
Özel, partisinin “Türkiye İttifakı” sürecinde, CHP’nin her kesimden olduğu gibi Kürtlerin de partisinin olduğunu vurgulayarak, “Kent uzlaşısı” kavramı üzerinden de değerlendirmelerde bulundu. “Bizim ‘Türkiye İttifakı’ dediğimiz süreçte belediye başkanlarımız neyle suçlanıyorsa, partimin genel başkanı olarak kendi talimatım olarak ilettiğimi ve sorumlunun ben olduğumu açıkça ifade ediyorum” diyen Özel, CHP’nin Kürtlerin seçilme ve seçme hakkını savunduğunu söyledi.
Özel konuya ilişkin şunları kaydetti:
“Bir yandan da Ekrem Başkanı, İBB’ye kayyım atayabilmek için terörle ilişkilendirmeye çalışıyorlar ve söyledikleri yapılan iş, ‘kent uzlaşısı’dır. Açıkça söyleyelim, ben kent uzlaşısı sözünden, tanımlamasından korkmam. Ancak bu DEM Parti’nin bir tanımlamasıdır. Kendi parti meclislerinde aldıkları bir kararla ‘biz kazanacağımız illerde kazanacağız, kazanamayacağımız illerde kayıtsız, şartsız muhalefeti desteklemek yerine eğer aday kent suçu işlemeyeceğine, hak ihlali, ayrımcılık yapmayacağına inandığımız bir adaysa kent uzlaşısı noktasında yaklaşacağız’ dediği bir parti meclisi kararıdır. Ancak CHP, kent uzlaşısının bu tanımını reddetmemekle ama ‘DEM, DEM kökenli Kürt, batıdaki Kürt, doğudaki Kürt’ bu kelimelerin hiçbirini kriminalize etmemekte ve listelerinde bulundurabildiği gibi eski, önceki dönem AK Parti’li, MHP’li, İYİ Partili pek çok ismin de listelerinde olmasına Türkiye İttifakı adını vermekte, tüm renkleri kucakladığını söylemektedir. Bakın Ekrem Başkanı tutuklamak istedikleri, terörden tutuklayarak kayyım atamak istedikleri soruşturma evresine kendine sorguda sordukları şudur: ‘Kent uzlaşısı ile batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin belediyeleri kazanamasalar da belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde edilmesi sonucunda belediye meclis kararlarında söz sahibi olmalarının, yerel yönetimlerde yer almalarının ve siyasi bir denge unsuru olmalarının amaçlandığı’ suça bakın.
Biz bu seçimlerde Türkiye İttifakında AK Parti’li, İYİ Parti’li, MHP’li isimleri, kanaat önderlerini listelerimizde bulundurduğumuz gibi geçmişte DEM Parti’de siyaset yapmış ya da yapmamış, bir parti üyeliği olan ya da olmayan ancak kitleleri harekete geçirebilecek dürüst, çalışkan, temsil niteliği olan Kürtleri seve seve ve baş göz ederek listelerimize koyduk. Bunun sağlanması için suçladıkları belediye başkanlarına, altında imzamla ilçe başkanlarına gitmiş yazım var. Buradan bir kez daha söylüyorum, savcının yaptığı ‘kent uzlaşısı’ tanımlaması keşke böyle yapılabilse de batıdaki Kürtler temsil olanağı tamamen bulabilseler de sadece Kürtler değil, belediye meclislerinde seçimi kazanamayacak tüm partilerin temsilcileri olsa da o kentin uzlaşısı, o kente en iyi hizmet için birleşse.
‘Biz barıştan yanayız’
Ben adına ‘kent uzlaşısı’ deseler bizim Türkiye İttifakı dediğimiz bu süreçte belediye başkanlarımız neyle suçlanıyorsa partinin genel başkanı olarak kendi talimatım olarak ilettiğimi ve sorumlunun ben olduğumu açıkça ifade ediyorum. Partimiz her kesimden olduğu gibi Kürtlerin de partisidir. Ama iktidar, Kürtlerin belediye meclislerinde temsil edilmesini suç saymaktadır. Biz barıştan yanayız. Barışa destek oluruz, kendi önerilerimizi dile getiririz. Terör örgütünün silah bırakacağı, Kürtlerin sorunlarının demokratik yollarla açılacağı her türlü girişimi yıllardır istikrarla savunduk, savunmaya devam ediyoruz. Ama karşımızdaki iktidar, batıda seçimlere giren Kürtlere terör yaftası yapıştırmaktan çekinmiyor. Ekrem Başkana yapılan kumpas, bir yanı ile Kürtlerin seçilme ve seçme hakkına kurulan kumpastır. Kürtler, CHP’ye güvenebilirler ama kendilerini defalarca kandırmış, her fırsatta suçlamış, cezalandırmış ve zulmetmiş olan bu AK Parti iktidarına en kuvvetli yanıtı yine kendileri vereceklerdir. Eğer bugün hala kayyım varsa, seçilmiş siyasetçiler hala hapisteyse, çözüme dair söylenen her sözün altı boşaltılmaktadır.
‘Kürtlerin de teminatı biziz’
Kürt sorununun çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesinden geçer. Türkiye demokratikleşecek, tüm sorunlarını hep birlikte çözecek, iktidarın çıkar hesapları alanından çıkarılacak bu sonucun TBMM zemininde şeffaflıkla, samimiyetle, toplumsal mutabakatla çözülmesi için her gayreti göstereceğiz. Kürtlerin de teminatı biziz ve onları değersiz görmeyen tüm siyasi partiler bizim için değerlidir. Ancak terör sürecinde en büyük bedeli ödemiş şehitlerimizin analarının, evlatlarının ve gazilerimizin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir işin de içinde olmayacağımızı açıkça ifade etmek istiyorum.”
MASAK raporu açıklaması
Özel, CHP’ye yönelik operasyonların, MASAK raporuyla desteklenmeye çalışıldığını ancak bu raporun tutarsız olduğunu belirtti. Ekrem İmamoğlu’nun suçlamalarla ilişkilendirildiği MASAK raporunun içinin boş olduğunu ve operasyonların halkı kandırmaya yönelik olduğunu ifade etti.
Özel, konuya ilişkin şunları kaydetti:
“Şimdi öyle bir hale düştüler ki MASAK raporu bir poşet peçeteden ibaret. Tanık, gizli tanık beyanlarını destekleyecek kanıt dosyada ara ki bulasın, bir tane kanıt bulamadılar. İddianame yazacak MASAK patladı, kanıt yok, yalancı şahit çınar, meşe gibi odunlardan ifadelerinin birbiriyle çelişkileri avukatlar tarafından yakalanıyor, yüzlerine vuruluyor, çare yalancı tanık bulmakta. Öyle bir noktaya savruldular ki geçmişte İBB’de çalışan şimdi kamuda, Anadolu Ajansı’nda, bakanlıklarda, Cumhurbaşkanlığında iş yapan firmaların sahiplerini çağırıp yalancı tanıklığa meyletmelerini, onları yalancı tanıklığa zorlamaya çalışan görüşmeler yapılıyor. Kimi zaman İstanbul’daki sözde adalet sarayında kim zaman hakimevlerinde, kimi zaman bambaşka mekanlarda. Her biri ile ilgili detaylı bilgimiz var. Bu kişilere yapılan baskılarda kişiler ‘ben oraya girmedim, İstanbul bana ters, ben zaten buranın işini aldım’ deyince ‘buradan ekmek yiyorsun, ne olur orada ortaya çıkarılması gereken bir rüşvet çarkına şu ifadeyi imzalasan, sen bunu söylesen ne olur’ diyene ‘günü olur iftira olur’ diyeni odasından kovan, ‘Bundan sonra alırsın sen o ihaleleri’ diyenlerin hukuk fakültesinden diplomalarının olması, dünyanın en kutsal mesleği, savunma mesleğinin karşısında iddiaları oluşturmak için bu kadar ahlaki zeminden uzaklaşmaları… kendileri için değilse bu ülkede onları bu mevkilere getiren bir iktidarı 23 yıldır yenemediysek en büyük sorumluluk bize aittir. Hepsi için ne yapmak gerekiyorsa, ilk seçimde seçimleri kazanıp bu ülkeyi yeniden demokrasi ile tanıştırarak mutlaka başaracağız. Yargıdaki bir avuç çetenin yargılandıkları günleri göreceğiz eninde sonunda. Silivri’de kadın mahkumları SEGBİS ile çağırıp ‘1.5 yaşında, 3 yaşında kızın varmış. Bak son kez burdayım. Ekrandan giderim 10 yıl ne beni ne evladını görürsün’ ifadelerini kullananların SEGBİS görüşmesinin kaydını sildirmek üzere bu ifade bize ulaştıktan sonra çabaladıklarını, uğraştıklarını ve orada o görüşmenin kaydını sildirmeye çalıştıklarını biliyorum. O görüşmelerin en yakın zamanda televizyon ekranlarında yer alması için gayret sarf ediyorum. Eninde sonunda bunları Türkiye’ye de dünyaya da rezil edeceğim. Size söz veriyorum. “