Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Tarihe tanıklık: Carpe diem

    12 Temmuz 2025

    Devrimci şiddetin sınırları ve dönüşümü: Tarihsel materyalist bir değerlendirme

    12 Temmuz 2025

    Yeni Eşik

    11 Temmuz 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Devrimci şiddetin sınırları ve dönüşümü: Tarihsel materyalist bir değerlendirme

      12 Temmuz 2025

      Yeni Eşik

      11 Temmuz 2025

      Ateşe verilen silahlar, söze dönen direniş

      11 Temmuz 2025

      Kapitalizmin yapısal krizi: Üretim fazlası ve eşitsizliğin kökleri 

      9 Temmuz 2025

      “Adagöl Kuşadası’nın nefesidir” – Kent Dayanışması ayakta

      8 Temmuz 2025
    • Seçtiklerimiz

      Tarihe tanıklık: Carpe diem

      12 Temmuz 2025

      Tam da şimdi daha fazla demokrasi zamanı

      9 Temmuz 2025

      Bizi bu havalar mahvetti

      9 Temmuz 2025

      SYKP Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz: Kalıcı barış için sürecin seyircisi değil, öznesi olmalıyız

      8 Temmuz 2025

      Aliyev ile Paşinyan’ın Zelenskileşme sendromu ve fırsattan tuzağa Zengezur

      7 Temmuz 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      SYKP Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz: Kalıcı barış için sürecin seyircisi değil, öznesi olmalıyız

      8 Temmuz 2025

      Yangınların ortasında dayanışmanın motor gücü: Kuryelerin afetle mücadelesi – Mesut Çeki

      2 Temmuz 2025

      Kadir Akın: “Türk sosyalistleri Ermeni sosyalistlerinin varlığını görmezden geldiler, çünkü onlar Ermeniydi.”

      27 Haziran 2025

      SYKP’li Turgan: Solun örgütsel bir yenilenmeye ihtiyacı var

      11 Haziran 2025

      Josu Urrutikoetxea: Silahlı mücadeleden müzakereye, ETA’dan Kürt mücadelesine

      9 Haziran 2025
    • Dosyalar
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Bir Banka, Bir Saat, Bir Yalnızlık: isviçre

    Bir Banka, Bir Saat, Bir Yalnızlık: isviçre

    ZEYNEL A. GÖÇER yazdı: Avrupa’nın bilimsel ve sosyal ilerlemeleri tesadüf değil; tarihsel, politik ve ekonomik koşulların bir sonucudur. Ne İsviçre bir cennettir, ne de üçüncü dünya ülkeleri cehennemdir.Sorunlar da, erdemler de evrenseldir; yeter ki nereye bakacağımızı bilelim.
    Zeynel A. Göçer16 Haziran 2025
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    8,7 milyon nüfusa yaklaşan İsviçre’de kişi başına düşen gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) yaklaşık 90 bin dolar civarında. Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Reto-Romanca olmak üzere dört resmî dili bulunan bu küçük ama etkili ülke, son beş yüzyılda savaş görmemiş nadir coğrafyalardan biri.

    Çikolatası, saati, ilaç ve kimya sanayisi, dünyaca ünlü peynir çeşitleri, Alp Dağları, “Heidi” masalı, Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu ve tabii ki bankacılık sistemiyle bilinen İsviçre, nüfusunun yaklaşık yüzde 25’i yabancılardan oluşan bir göçmen topluluğuyla birlikte yaşıyor. Bu oran Avrupa ortalamasının oldukça üzerinde.

    Demokratik bir konfederasyonla yönetilen İsviçre’de ulusal meclis 200 milletvekilinden oluşurken, kantonları temsil eden Ständerat (Eyaletler Meclisi) 46 üyeden oluşuyor. Federal Konsey olarak adlandırılan yürütme organı ise 7 bakandan oluşuyor ve kararlar genellikle mutabakatla alınıyor. Koalisyon hükümetleri, siyasi istikrarın önemli bir göstergesi olarak kabul ediliyor.

    Ülke 26 kantondan oluşuyor ve her biri kendi bayrağına sahip. İsviçre bayrağı ulusal sembolken, kanton bayrakları yerel kimliklerin ifadesi olarak öne çıkıyor. Bu renkli çeşitliliğe rağmen İsviçre ne bölünmüş ne de parçalanmış. Aksine, çeşitliliği kurumsal temsiliyet ve katılımla birleştirmiş bir model sunuyor.

    Ancak madalyonun öteki yüzünü de görmezden gelmek mümkün değil.

    Sessiz krizler ülkesi

    İsviçre, refah düzeyi yüksek bir ülke olmasına rağmen sosyal ve psikolojik sorunlar bakımından Avrupa’nın en dikkat çekici örneklerinden biri. Günümüzde her iki İsviçreliden biri, hayatının bir döneminde psikolojik destek almış durumda. Depresyon, yalnızlık, anksiyete gibi ruhsal rahatsızlıklar ülke genelinde ciddi bir sorun.

    İntihar oranları da bu tabloyu destekliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre İsviçre, Avrupa’da intihar oranlarının en yüksek olduğu ülkelerden biri. Her yıl yaklaşık 1.000 erkek ve 400 kadın hayatına son veriyor. 2023 itibarıyla intihar oranı 100.000 kişi başına yaklaşık 14 olarak kaydedilmiş durumda. Bu oran, İsviçre’yi hâlâ Avrupa ortalamasının üzerine taşıyor.

    Uyuşturucu kullanımı, alkol bağımlılığı, boşanma oranları gibi sosyo-psikolojik göstergelerde de İsviçre Avrupa’daki en yüksek değerlere sahip ülkeler arasında.

    Kapitalist üretim ve tüketim sisteminin tüm dinamiklerinin yoğun şekilde yaşandığı bu toplumda, Karl Marx’ın “yabancılaşma” tezi, gündelik yaşamda oldukça görünür durumda. Aile bağlarının zayıfladığı, bireyciliğin yüceltildiği, toplumsal dayanışma yerine kişisel başarı ve statünün ön plana çıktığı bir yaşam tarzı giderek norm haline geliyor.

    Eski bir dostumun dediği gibi: “Anadolu, Mezopotamya ya da Ortadoğu’da gece yarısı bir dağ köyüne gitseniz, sizi misafir ederler, evdeki en iyi yatağı sererler. Avrupa’da rastgele bir kapıyı çalsanız, önce polisi ararlar.”

    Bu benzetme belki biraz romantik ama önemli bir değer farkına işaret ediyor.

    Ancak burada bir genelleme tuzağına düşmemek gerekir. Antropoloji biliminin de ortaya koyduğu gibi, kültürler mutlak iyi ya da mutlak kötü olarak sınıflandırılamaz. Her toplumun olumlu ve yaşatılmaya değer yönleri vardır. Esas olan bu yönleri fark etmek ve geliştirmektir.

    Bilimin ve toplumsal gelişimin coğrafyası

    Avrupa’nın bugünkü gelişmişliğinin temelinde, 18. yüzyıl Aydınlanma düşüncesi, Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi’nin yarattığı yapısal dönüşüm yatıyor. Bilim, teknoloji ve seküler yaşam tarzı Avrupa’ya ciddi bir avantaj kazandırdı. Sosyal bilimlerin kurucularının da bu kıtada çıkmış olması bir rastlantı değildir.

    • Auguste Comte (1798-1857): Pozitivizmin ve sosyolojinin kurucusu.
    • Emile Durkheim (1858-1917): Toplumsal dayanışma, anomi, intihar üzerine kuramlarıyla sosyolojinin temel taşlarından.
    • Max Weber (1864-1920): Modern kapitalizmin ruhunu anlamak için Protestan etik teorisi.
    • Karl Marx (1818-1883): Tarihsel materyalizm, sınıf mücadelesi ve yabancılaşma kavramlarıyla sosyal teorinin merkezinde yer aldı.
    • Friedrich Engels (1820–1895): Marx’la birlikte bilimsel sosyalizmin kuramsal zeminini oluşturdu.

    Öte yandan İslam dünyasında da İbn Haldun gibi öncü düşünürler ortaya çıktı. 14. yüzyılda yazdığı Mukaddime, birçok sosyal teoriye ilham kaynağı oldu. Ancak bu çizgi maalesef sürdürülemedi.

    Bugün İtalya, Almanya gibi ülkeler geçmişte faşizmin karanlık yüzünü yaşamış olsa da, bu toplumlar tarihleriyle yüzleşmeyi ve toplumsal dönüşümü başarmış durumdalar.

    Sonuç yerine

    Emperyalist eğilimleri bir kenara koyarsak, Avrupa’nın bilimsel ve sosyal ilerlemeleri tesadüf değil; tarihsel, politik ve ekonomik koşulların bir sonucudur. Ancak bu gelişmeler Ortadoğu’da neden olmasın? Eğer koşullar farklı şekillenseydi, belki de sosyolojinin beşiği Bağdat ya da Şam olabilirdi.

    Bu nedenle kanaatim odur ki:

    Ne İsviçre bir cennettir, ne de üçüncü dünya ülkeleri cehennemdir.
    Sorunlar da, erdemler de evrenseldir; yeter ki nereye bakacağımızı bilelim.

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Devrimci şiddetin sınırları ve dönüşümü: Tarihsel materyalist bir değerlendirme

    12 Temmuz 2025

    Yeni Eşik

    11 Temmuz 2025

    Ateşe verilen silahlar, söze dönen direniş

    11 Temmuz 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Siyasi Haber

    Devrimci şiddetin sınırları ve dönüşümü: Tarihsel materyalist bir değerlendirme

    Mertcan Titiz

    Yeni Eşik

    Mehmet Murat Yıldırım

    Ateşe verilen silahlar, söze dönen direniş

    Coşkun Özdemir

    Kapitalizmin yapısal krizi: Üretim fazlası ve eşitsizliğin kökleri 

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    M. Ender Öndeş

    Tarihe tanıklık: Carpe diem

    Toros Korkmaz

    Tam da şimdi daha fazla demokrasi zamanı

    Kıvanç Eliaçık

    Bizi bu havalar mahvetti

    Siyasi Haber

    SYKP Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz: Kalıcı barış için sürecin seyircisi değil, öznesi olmalıyız

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    İşçi sınıfının açlıkla imtihanı

    5 Temmuz 2025

    İşçiler ne yapsın?

    11 Haziran 2025

    Grev okulundan dersler

    10 Haziran 2025
    KADIN

    Patriarkayı yık

    22 Haziran 2025

    Kadının İnsan Hakları Derneği, İstanbul Sözleşmesi’ni AİHM’e taşıdı

    3 Mayıs 2025

    DEM Parti Kadın Meclisi’nden Saadet Partisi’ne ziyaret

    14 Mart 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.