Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve partner kuruluşlar, Türkiye’de basın özgürlüğüne yönelik artan baskılara karşı harekete geçilmesi için çağrı yaptı.
IPI ve partneri olan basın özgürlüğü, ifade hürriyeti, insan hakları, basın meslek ve haber kuruluşlarının Türkiye’de gazetecilere yönelik hak ihlallerinden endişe duyduğu vurgulanan açıkalamada, “Türkiye, demokrasi ve insan haklarının yanı sıra, ifade ve basın özgürlüğünün korunmasına ilişkin uluslararası standartlara ve kendi anayasasında yer alan koruyucu hükümlere uygun hareket etmelidir” denildi.
2025 yılının Ocak ayında en az dokuz gazetecinin tutuklandığı, altı gazeteciye hapis cezası verildiği, beş gazetecinin gözaltına alındığı, 23 gazeteci hakkında soruşturma başlatıldığı ve bir gazetecinin polis müdahalesiyle karşılaştığına dikkat çekilen açıklamada, son bir ayda kaydedilen basın özgürlüğü ihlallerindeki endişe verici artışın kronolojisi de paylaşıldı.
IPI, baskılarla gözaltı ve tutuklama kararlarını şu ifadelerle anlattı:
• 2 Ocak’ta yetkililer, gazeteci Aslıhan Gençay hakkında Hatay’daki yolsuzluklarla ilgili haberlerinden dolayı soruşturma başlattı. Haberine erişim engeli getirilerek, dezenformasyon yasası da dahil olmak üzere birçok suçlama yöneltildi—bu durum araştırmacı gazeteciliği bastırma girişimi olarak görülüyor.
• 7 Ocak’ta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Kobani davasının son duruşmasını takip eden 21 gazeteci hakkında soruşturma başlattı. Gazeteciler, izinsiz fotoğraf çektiği iddiasıyla para cezasıyla karşı karşıya—bu durum rutin dava haberlerinin suç unsuru haline getirilmesi anlamına geliyor.
• 17 Ocak’ta evlerine yapılan polis baskınıyla gözaltına alınan altı gazeteci – Reyhan Hacıoğlu, Necla Demir, Rahime Karvar, Vedat Örüç, Velat Ekin ve Ahmet Güneş avukatlarına erişim de dahil olmak üzere temel yasal haklarından mahrum bırakıldılar ve 20 Ocak’ta ifadeleri alınmadan tutuklandılar. Yetkililerin tutuklama gerekçesi ise gazetecilerin meşru gazetecilik faaliyetleri oldu. (Ahmet Güneş 4 Şubat’ta tahliye edildi)
• 21 Ocak’ta Rudaw TV muhabiri Rawin Sterk Yıldız, İstanbul Beyoğlu’nda bir gözaltı işlemini belgelerken gazeteci olduğunu açıkça belirtmesine rağmen polis müdahalesiyle karşılaştı.
• 23 Ocak’ta beş gazeteci Yakup Çetin, Ahmet Memiş, Cemal Azmi Kalyoncu, Ünal Tanık, Yetkin Yıldız, Gökçe Fırat Çulhaoğlu “terörle” ilgili yeniden yargılandıkları davada, somut deliller olmamasına rağmen, 2 yıldan 6 yıla kadar ağır hapis cezalarına çarptırıldı.
• 24 Ocak’ta gazeteci Eylem Babayiğit’in mesleki faaliyetlerinden dolayı tutuklanması “örgüt üyeliği” suçlamasının keyfi kullanımını bir kez daha gözler önüne serdi.
• 28 Ocak’ta bir bilirkişi ile yapılan telefon görüşmesinin kaydını yayınladıkları gerekçesiyle gazeteciler Barış Pehlivan, Seda Selek ve Serhan Asker’in gözaltına alınması kamuyu ilgilendiren haberlere getirilen kısıtlamalar konusunda endişe yarattı. Mahkeme, Seda Selek ve Serhan Asker’i adli kontrol şartıyla serbest bıraktı.
• 28 Ocak’ta T24 yazarı Şirin Payzın hakkında sosyal medya paylaşımları nedeniyle “terör propagandası” iddiasıyla soruşturma başlatılması, çevrimiçi paylaşımların suç unsuru sayılmasının endişe verici bir şekilde arttığını gösteriyor.
• 28 Ocak’ta JINNEWS’in eski haber müdürü gazeteci Safiye Alagaş terör suçlamalarıyla yargılandığı davada 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Alagaş daha önce bir yıl tutuklu yargılanmıştı. Şu anda temyiz sürecini tutuksuz bekliyor.
• 29 Ocak’ta Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, Program Koordinatörü Kürşad Oğuz ve gazeteci Barış Pehlivan, bir bilirkişi ile yapılan telefon görüşmesinin kaydını yayınladıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Pehlivan ve Oğuz adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Toktaş kaçma şüphesi ve delilleri karartma ihtimali gerekçe gösterilerek 30 Ocak’ta tutuklandı. Bu durum, keyfi tutuklama kriterlerinin endişe verici kullanımını gözler önüne serdi.
(Liste temsili bir liste olup geçtiğimiz ayın tüm basın özgürlüğü ihlallerini yansıtmamaktadır)
IPI ve partner kuruluşlar tarafından yapılan açıklamanın devamı şöyle:
“RTÜK’ün kararları basın özgürlüğünü tehdit ediyor”
Türkiye’nin yayın düzenleyicisi RTÜK, eleştirel medya kuruluşlarını hedef alan endişe verici bir tutum sergilemeye devam ediyor. Gazetecilerin kayıtlı bir telefon görüşmesini yayınlamaları nedeniyle gözaltına alınmalarından hemen önce, RTÜK Başkanı konuyla ilgili medya kuruluşları ve gazeteciler için olası sonuçlar konusunda uyarıda bulundu- bu da yaklaşan gözaltı ve tutuklamaların sinyalini verdi. Açıklamasında, Halk TV’yi bir bilirkişi ile yapılan telefon görüşmesini izinsiz kaydetmek, yayınlamak ve devam eden yasal süreçleri etkilemeye çalışmakla eleştirdi.
Bu olay, eleştirel medya üzerindeki baskının devamını yansıtıyor. 2024’te RTÜK, çoğunluğu hükümeti eleştiren medyayı hedef alan, toplam 81,5 milyon Türk lirası para cezasıyla sonuçlanan 24 yayın yasağı uyguladı.
RTÜK’ün düzenleyici yetkilerini eleştirel medya kuruluşlarını cezalandırmak için sistematik şekilde kullanması, bağımsız yayıncılık ve Türkiye’deki medya çoğulculuğu noktasında ciddi endişeler uyandırıyor.
Yakın zamanda bir örnek olarak, 20 Ocak 2025’te Bolu’da meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği otel yangını sonrasında, RTÜK Başkanı medya kuruluşlarına yalnızca resmi kaynaklardan gelen bilgileri aktarmaları talimatını verdi. Bu talimatın hemen ardından, Bolu 2. Sulh Ceza Hakimliği, Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine felaketle ilgili haberler hakkında yayın yasağı getirdi.
Adli kontrol tedbirleri: Yeni bir sansür aracı
Cezaevindeki gazeteci sayısında bir düşüş görülse de, bu durum endişe verici bir gerçeği maskeliyor: Yurt dışı yasakları, düzenli imza verme zorunluluğu ve ev hapsi gibi adli kontrol tedbirleri basın özgürlüğünü kısıtlamanın alternatif araçları olarak kullanılıyor. Bu eğilim, gazetecilerin hareket ve ifade özgürlüğünü kontrol etmeyi amaçlayan eşit derecede antidemokratik bir uygulamayı temsil ediyor. Bu tedbirlerin sistematik olarak uygulanması ve artan çevrimiçi sansür, bağımsız gazeteciliği susturma yöntemi olarak geleneksel tutuklamanın yerini alıyor gibi görünüyor.
Son vakalar da bu durumu örnekliyor. Gazeteciler gözaltına alındıktan kısa süre sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, keyfi olarak uygulanan yurt dışı yasakları, ev hapsi ve diğer kısıtlamalar, mesleki görevlerini etkili bir şekilde yerine getirmelerini engellemeye devam ediyor. Aslen yargı süreçlerini güvence altına almak için istisnai tedbirler olarak tasarlanan bu önlemler, basın özgürlüğü üzerinde caydırıcı bir etki yaratmak için kullanılıyor.
Basın özgürlüğüne yönelik bu ağır ihlaller karşısında, Türkiye’deki yetkilileri adalet ilkelerine bağlı kalmaya, keyfi gözaltı ve tutuklamaya maruz kalan gazetecileri serbest bırakmaya ve haberciliğin kamuyu ilgilendiren tartışmalar ve demokrasideki hayati rolünü korumaya çağırıyoruz.”
İmzacılar:
• Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)
• Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)
• Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ)
• Avrupa Gazeteciler Birliği – Belçika (AEJ Belçika)
• Avrupa Gazeteciler Birliği – Bulgaristan (AEJ Bulgaristan)
• Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)
• Bulgaristan Helsinki Komitesi
• Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD)
• Danimarka PEN
• Freedom House
• Gazeteciler Cemiyeti (GC)
• Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ)
• Güney Doğu Avrupa Medya Örgütü (SEEMO)
• Gürcistan Gazetecilik Etiği Bildirgesi (Georgian Charter of Journalistic Ethics)
• Gürcistan Medya, Enformasyon ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (CMIS)
• IFEX
• İrlanda PEN/PEN na hEireann
• Katalan PEN
• Kürt PEN
• Medya Geliştirme Vakfı (MDF, Gürcistan)
• Medya ve Göç Derneği (MGD)
• Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)
• Netgazeti / Batumelebi (Gürcistan)
• OC Media
• Armãn PEN
• PEN Amerika
• PEN Bosna Hersek
• PEN Esperanto
• PEN İsveç
• PEN Melbourne
• PEN Norveç
• PEN Québec
• PEN Türkiye
• Punto24 Bağımsız Gazetecilik Derneği (P24)
• San Miguel PEN
• Sansür Endeksi (Index on Censorship)
• Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ)
• Uluslararası PEN
• Vietnamese Abroad PEN Centre
• Yabancı Medya Derneği (FMA Turkey)
• Yapay Gündem