Selda Karafazlı, Rize milletvekili adayı. Genç bir kadın olarak, Karadeniz gibi bir bölgede, hele de Rize gibi gericiliğin, faşizmin, kontrgerillanın özel olarak örgütlendiği bir yerde aday olma cesaretini gösterdi, bunun zorluklarına karşı mücadele azmini gösterdi. Bunun üstüne, ailesinin bir kaç üyesinden gelen “onu aileden reddetme” açıklaması da bu zorlukları arttırdı. Ancak kendi ifadesiyle bütün yaşadığı yıkıcı süreçlere rağmen, daha büyük bir ailenin üyesi oldu, bir çok dost, akraba kazandı. Selda ile HDP tercihini, yaşadığı süreçleri ve gelecekten beklentileri üzerine bir sohbet gerçekleştirdik, bunu sizlerle paylaşıyoruz.
Röportaj: Kürşat Arslan
HDP’nin demokratikleşme programı, kadınların eşitliği ve özgürlüğü için mücadelesi, emekten yana tutumu, doğa ve yaşam savunuculuğu… Bunların hiç birini birbirinden ayrı kabul etmem mümkün değil. Hepsi birbirini tamamlaması gereken, birisi olmaz ise diğerinin de olmasının mümkün olmayacağı savunular. Bunlara ek olarak örgütlü bir mücadeleye girme isteğimi ve HDP’nin her kitleden ses alarak, her inanç grubu ve kimlikten olanlarla bir oluşum, bir çatılaşma sürecine girmesi diyebilirim.
Yıllarca amca olarak bildiğiniz, sıkıntınızda arayabileceğinizi düşündüğünüz ,aynı ağaca ait birer dal olduğunuzu hissettiğiniz kişiler sizi siyasi görüşünüzden dolayı reddediyor. Bunun ruhani yönden açıklaması pek de kolay değil. sinirle karışık yoğun üzüntüler yaşadım. Çünkü birlikte aynı sofrada yıllarca yemek yediğim kuzenlerimi, yengelerimi kaybettim. Ama sonrasında alıştım. Çünkü maalesef akrabanız da olsa sizin verdiğiniz mücadeleyi anlayamıyorsa çok da üzerine gitmemek gerek diyorsunuz.
Benim bu süreçte yaşadığım travmayı dünya da ve ülkemizde bana destek veren yüzbinlerce Karafazlı’nın ortaya çıkmasıyla akrabalığın değil can yoldaşlığın ne kadar önemli olduğunu öğrenerek atlattım sayılır ve bu bana büyük bir güç verdi.
Necmettin hocam cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde dirayetli bir duruş sergilemiştir. Aldığı darbeler ise demokrasiye atılmış darbelerdir. Bana gösterilen tepki de demokrasiye verilmiş bir tepkidir.Ama bu tepkiler sonucunda biz iki aday da Türkiye genelinde meşruiyet kazanmış olduk. Bize karşı yapılan provakasyonlar ters tepti ve hem bizi hem bünyesinde bulunduğumuz Halkların Demokratik Partisi’ni özelde Rize’de var etti. Genelde de partinin tartışılır olmasına katkı sundu. Bu varlığımızı belki de seçim çalışması yaparak kazanamayacaktık bile, düşünsenize tek bir bayrak bile asamadan etkili bir seçim çalışması yürütüyoruz. Halkın bize sahip çıkması bize karşı yapılmış ve yapılacak olan provakasyonları her zaman çürüttü ve çürütecek de.
Sonuç olarak Necmettin hocam olsun, ben olayım inandığımız bir mücadele içerisindeyiz. Rize’den milletvekili çıkamayacağımızı bildiğimiz halde bu yola girdik. Bu yol birer koltuk kavgası olsaydı belki 3-5 soysuza boyun eğebilirdik. Ama bizim derdimiz koltuk değil, bizim derdimiz anti-demokratik yapıyı yıkmak, inançlarımızı, derelerimizi, toprağımızı, kardeşliğimizi kısacası bütün yaşam alanlarımızı ve insanlığımızı bunları bizden almak isteyenlerden geri almak. Bugün bu tehtidlere boyun eğersek yarın yaşama boyun eğmiş olacağız. Bu duruşumuz Türkiye’de kardeşleşmenin bir aciliyet ve bir zorunluluk olduğunu da gözler önüne koymuştur.
Bu yüzden birimiz Don Kişot birimiz de Martı Jonathan olmaktan mutluyuz.
Halkın tepkilerine rağmen onlarca kişin gelip HDP’yi benimle, bizimle tartışıyor olmasının yaşadıklarımızın sonucunda çok önemli bir kazanım olduğunu düşünüyorum. Halk HDP’yi, bizleri ve eş genel başkanlarımızı tartışabiliyor. Rize’de bunu sağladıık ve bunun meyvelerini 7 Haziran’da alacağımıza inanıyorum.
Gelen tehditleri ve yaşatılan huzursuzlukları tüm halka mal etmek doğru olmaz. Çünkü halk bizi, “biz’ler”i tanımak istiyor. Yeni bir oluşumuz ve bu ilgi çekiyor. Biz’lerde kendilerinden birer parça buluyorlar ki zaten uzak değiliz.
Aldığımız genel tepkiler çok güzel. Sorularla gelen insanlar bizi mutlu ediyor çünkü soru sormak değişime açık olmaktır, karşı tarafı dinlemeye hazırım demektir, dinlemesini bilene. Biz; soruların içerdiği tabuları yıkabiliyoruz, devlet eliyle yaratılan ve empoze edilen düşmanlığı yok edebiliyoruz. Bugüne kadar inandıkları yolda yaşadıkları hayal kırıklıklarını anlıyor ve onlardan barış dolu yarınları inşaa edebilmek için yardım istiyoruz. Rize halkı artık “HDP VAR” diyebiliyor. Bu çok güzel bir gelişme. Güzellerin yanında olumsuzları anlatmaya bie gerek yok diyorum çünkü benim için, biz’ler için her zafer işareti Rize’de bir devrimdir.
HDP, bölgemiz için 210 bin çay üreticisinin geçim kaynağı olan yaş çayda yaşanan adaletsizlikleri ortadan kadırmayı öneriyor. Her yıl ülkemize giren 50 -60 bin tona yakın kaçak çayı engelleyeceğiz. Çaykur’un özelleştirilmesine müsaade etmeyeceğiz. Çaykur’da sendikasızlaştırmaya karşı mücadele edeceğiz. Çay üreticisine gerçek emeğinin karşılığı verilecek.
Karadeniz’de, Karadeniz’in baş belası olan HES’lere karşı yaşam alanlarını koruyacak politikaları hayata geçireceğiz. İlimizde yapımı planlanan yaklaşık 70 HES projesinin durdurulması için mücadele veriyoruz, vereceğiz. Faaliyette olan yaklaşık 3 HES’in faaliyetlerinin durdurulmasının hukuksal çalışmalarını yapacağız. Halkın malı olan dereleri peşkeş çektirmeyeceğiz, suyun ticarileştirilmesine müsaade etmeyeceğiz.
Bölgemizde tarım alanında emeği sömürülen kadınlarımızın yanında olacağız. Yaşamını daha çok tarlada, bağda, bahçede geçiren; bütün bunlar yetmezmiş gibi evinde çocuğuna ve eşine adeta hizmetkar olan kadınlarımızın 2. sınıf muamele görmesine, toplumdan dışlanmasına izin vermeyeceğiz. Bölgemizdeki kadınlarımızın politikleşmesi için onları politik mücadele alanlarına taşıyacağız.
Bölgemizde özellikle Lazlara, Hemşinlilere, Gürcülere, Rumlara, Ermenilere ve Kürtlere yönelik ayrımcı politikalara karşı duracağız. Özellikle bölgemizde sayısal anlamda yüzbinleri bulan lazların dilinin korunması ve geliştirilmesi için mücadele edeceğiz. Bölgemizdeki diğer halklardan olan yurttaşlarımızın hak ve hukukunu, dil, din ve inanç özgürlüklerini koruyup geliştireceğiz. Türkiye genelinde de yaşanan ancak özellikle de bölgemizde çok sık olarak karşılaştığımız; Kürt yurttaşlarımıza karşı yapılan ırkçı, faşist saldırılara ve ötekileştirilmelere karşı hak ve hukuku eşit yurttaşlık temelinde savunacağız. Bölgemizdeki Kürtlere yönelik oluşturulan algıyı değiştireceğiz.
HDP’nin demokrasiyi sadece kitapta yazan bir kelime olmaktan çıkarıp hayata geçireceğine inanıyorum ki buna başladı. Eşit hak ve özgürlüklerin sağlanacağına, kadınları ikinci sınıf vatandaş olmaktan çıkarıp sivil toplum örgütlerine, belediye meclislerine, sokaklara çıkaracağını düşünüyorum. HDP hayvan hakları diyor, insanların kendisinden başka canlıların da varlığının önemli olduğunu vurguluyor; bu, yaşama verdiği önemi göstermekte ve bu yaşama verdiği önem daha temiz bir siyasetin yapılacağının en büyük kanıtıdır. En büyük farkı her dilden, her dinden insanı bünyesinde bulundurması. En önemlisi de diğer siyasi partilerin de silkelenip , kendi hatalarıyla yüzleşmesini sağlamasıdır
Baraj bence hiç sıkıntı değil ve benim hedefim % 15, iyi düşünelim iyi olsun. Rize de ise 7 bin oy hedefliyorum. Hala açıkça gösterilemeyen, söylenemeyen ama sandık başında gelecek olan oyların olduğunu biliyoruz, öğreniyoruz. 7 bin oy beklentimin de en önemli nedeni artık halkın uyandığını düşünmemdir. Geçim kaynaklarımız ve yaşam alanlarımız yalanlarla, dolanlarla yıllarca elimizden alındı ve alınmaya devam ediyor. Aile bağlarımız bitirildi, yalnızlaştırıldık. Köylerdeki kapılarımız kapandı. İnsanlar bunlara özlem duyuyor. Hepimizin içinde birer deli dalga var ve bu deli dalga gün gelecek bütün barajları yıkacak.
Galiba söylemek istediklerimi söyledim. A, pardon söylemek istediğim bir şey kaldı!
Sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için mücadele eden denizin çocuklarından özgürlük mücadelesi veren dağların çocuklarına selam olsun. Selam olsun yaratacağımız özgürlük dolu günlere.
HDP’ ye he de!