Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Divriği halkı işten çıkarılan Çiftay işçilerinin yanında

    14 Ekim 2025

    Aydın Büyükşehir Meclisi’nde gerginlik: CHP ve AKP’li üyeler arasına polis bariyeri

    14 Ekim 2025

    DEM Parti, Rojin Kabaiş’in ölümüyle ilgili “DNA skandalı”nı Meclis gündemine taşıdı

    14 Ekim 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Egzotikleştirilen ayrımcılık ve rıza suistimali olarak: “Çingene pembesi”

      13 Ekim 2025

      Dicle’nin kıyısında, bir kitabın sayfaları arasında

      12 Ekim 2025

      AİHM kararı: Hukuk mu, egemenlik mi?

      7 Ekim 2025

      Avrupa’da iki hayalet dolaşıyor: Faşizmin ruhu ve komünizmin hayaleti

      2 Ekim 2025

      Uçakta engelli yolcuların bitmeyen çilesi

      2 Ekim 2025
    • Seçtiklerimiz

      Ateşkes ne için?

      13 Ekim 2025

      SDG düğümü çözülüyor mu? Fırat hattında buzlar kırıldı mı?

      13 Ekim 2025

      İsrail’in spor turnuvalarından menedilmesi gerekliliği

      10 Ekim 2025

      Ben Gvir’i sevebilir miyiz?

      10 Ekim 2025

      7 Ekim’den iki yıl sonra: İsrail neyi hedefledi, neyi başardı?  

      8 Ekim 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      ‘Kadıköy Kültür Evi hem nefes aldığımız hem de birlikte söz kurduğumuz bir yer’

      10 Ekim 2025

      Herkes için Onurlu Bir Barış

      5 Ekim 2025

      Beyza Üstün: Sadece halklar değil tüm canlılar, ekosistemler özgür olmalı

      1 Ekim 2025

      David Adler: İsrail ablukasının normalleştirilmesine direnmeliyiz

      28 Eylül 2025

      Yıldız Tar: İktidarın bekası çözümsüzlükte, toplumun bekası barışta

      25 Eylül 2025
    • Dosyalar
      • “Süreç” ve Sol
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Aydemir Güler: Türkiye kolay çözümler ülkesi değildir

    Aydemir Güler: Türkiye kolay çözümler ülkesi değildir

    Siyasi Haber22 Mart 2021
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Aydemir GÜLER yazdı – Bunca tecrübeye rağmen, ekonomide, dış politikada veya ittifak manevralarında tıkanan bir AKP’nin yeniden bir çözüm/barış sürecine kapı arayabileceği umudu sönmüyor. Hatta yetkinin alabildiğine merkezileştiği bir rejimde Şefin bir Kürt barışına imza atmasını engelleyecek kısıtlardan da kurtulacağı yolunda teoriler alttan alta yaşayabiliyor. Bu beklentiler AKP’nin kurduğu basıncın muhalefette yarattığı yansılara örnek olsun.

    2021 Newroz’unda siyasi iktidar ne yapmak istiyor? Altı boş çıksa da “insan hakları eylem planı” lafları edip sonra Gergerlioğlu’nun vekilliğini düşürüp bir de HDP’ye kapatma davası açmak tutarlı davranışlar olabilir mi? Eğer burjuva siyaset dilinin maddi gerçekliğin düzgün bir aynası olduğu yolunda bir boş inançla hareket ederseniz tutarsızlığa dikkat çekersiniz. Oysa sözünü ettiğimiz iki yönelimi birbirine bağlayan ortak payda başka yerde aranmalıdır.

     

    ***

     

    AKP 1923 Cumhuriyeti’nin yıkılışına imza attı. Artık “eski düzen” diyebildiğimiz bu yapıdan söz ederken bir eşitsizlik ve adaletsizlik jeneratörü olduğunu ikide bir tekrarlamak güncel siyasette anlam taşımıyor. Soldan bakıldığında bu malumun ilanıdır, çünkü Türkiye kapitalist bir ülkeydi, 1923 Cumhuriyeti de burjuva karakter taşıyordu. Bu tarihsel gerçeklik, içinde yaşadığınız düzenin “gerisine dönme” arzusunu sağlıklı bir eleştiri haline getirmez. Yurttaşlık eşitliği getirmedi diye ümmetçilik tercih edilemez. AKP karşıdevrimci bir partidir ve eski düzene getirdiği eleştirinin zamanında demokratikleşme hatta devrim diye pazarlanması asrın sahtekârlığıdır. 

     

    Asıl olan budur ve AKP’nin tarihinde taktik önceliklerin ötesine geçen politika değişiklikleri, biri diğerinin inkârı sayılabilecek, yani farklı stratejilere denk gelen dönemler aranmamalıdır. AKP’nin sadece hüküm sürdüğü yılları kapsamakla kalmayan, sağın bütün karşıdevrimci birikimine, en başta 12 Eylül rejimine uzanan bir “süreklilik” başat faktördür. Bu sürekliliği saptayamadığınız takdirde insan hakları eylem planı yazmayı iktidarın “demokrat yanına”, sonraki saldırılarını ise içindeki diktatörlük hevesine bağlarsınız. Orada duramaz, bu demokrat ve diktatörce eğilimleri iktidar bloğunda kimlerin temsil ettiğini araştırmaya kalkarsınız. Bunlar yapıldı: Örneğin Gülen Erdoğan’ı aldatmıştır, ekonomik krizin sorumlusu damattır, polis terörünün müsebbibi Soylu’dur; savaş kışkırtıcılığı Davutoğlu’nun hanesine yazılmalı, tuhaf konuşmalar yazıcı danışmanların cehaletiyle açıklanmalıdır… Şimdi de “küçük ortak iktidarı esir aldı” tezinin az buz taraftarı yok! Aynı “Kürt sorununu” içinde yaşadığımız sosyo-ekonomik düzene, kapitalizme bağlamak yerine tek parti diktatörlüğüne, 12 Eylül işkencecilerine, 90’ların silahlı çözümcülerine fatura çıkartmak gibi. Bu daraltma düzenin aklanmasına yaramaz mı?

    Bütün bunlar yanlış. Farklı halkların aynı coğrafyada varoluşu, düzen tarafından, belirli bir momentte yaşanan sömürü sistemine eklemlenir ve ezme-ezilme ilişkileri yeniden üretilmiş olur. Bu nedenle düzenin sahiplerinden, egemen güçlerden çözümün önünü açmalarını veya parçası olmalarını beklemek gerçekçi değildir. Kürt sorunu kuşkusuz etnik/ulusal kaynaklardan doğdu. Ancak her ulusal çelişki belirli bir somut bağlamda “sorun” karakteri edinir. Önceleri merkezi otoritenin güçlenmesi ve yerel iktidar alanının daralması bir bağlam olarak işlev görmüşken, kapitalizmin gelişmesi, kentleşme ve proleterleşmeyle paralel biçimde Kürt sorunu da bir “emekçi sorunu” olarak güncellenmiş oldu. Çıkış yolunu sınıflar mücadelesinde değil, uluslararası ilişkilerde aramaksa kimseyi çözüme yaklaştırmadı. Bugün Kürt sorunu, bir yandan milyonlarca emekçinin görece daha ağır sömürü koşullarına mahkûm edilmesi, bu biçimde sermaye kârlarını katlarken işçi sınıfı kitlelerinin etnik temelde parçalanması olarak tezahür ederken, diğer yandan Ortadoğu’da emperyalist rekabetin avucunun içinde yoğrulmaktadır. 

    AKP siyasi iktidar olarak, düzenin temsilciliğini ve yürütücülüğünü üstlenmiştir ve bugünkü tablonun sorumlusudur. Ancak buraya gelinmesine katkısı olanlar var. Kuşkusuz başta AKP’yi çözüm partneri sayanlar. Bu noktaya bütünlük ve süreklilik kavramlarına sarılmak yerine yüzeysel, sınıf dışı yaklaşımlarla varıldı. 2021 Newroz’unda siyasi iktidarın Kürt politikasını tartışırken bu temel yanılgı doğru sonuçlara açılacak yolları bir kez daha tıkayabilir. 

     

    ***

     

    Güncelliğe odaklanalım. Geçtiğimiz günlerde iktidarın açtığı baskıcı kartların geri tepip tepmeyeceği tartışması, bana sorarsanız, spekülasyonun ötesine geçmeyecektir. Gergerlioğlu’nun milletvekilliği daha önceki Berberoğlu örneği gibi geri kazanılabilir, Anayasa Mahkemesinde açılan dava kapatmayla sonuçlanmayabilir. Ama AKP’nin bu başlıklarda bir ilkesi var mıdır ki? AKP’nin maksadının açılan kartlarda tastamam yazıldığını neden düşünelim? Daha ilk adımda kabaca “saray karşıtlığı” olarak tanımlayabileceğimiz, sağdan sola uzanan geniş yelpazenin çok kırılgan olduğu görülmüştür. Kürt siyasetinin kriminalize edilmesinin karşısında ilkeli bir konumlanış ortaya çıkmamaktadır. Bu, uzun süredir “günü kurtarmayı” zafer addeden siyasi iktidar için başlı başına bir başarıdır. 

    “Kapitalizmin gelişmesi, kentleşme ve proleterleşmeyle paralel biçimde Kürt sorunu da bir “emekçi sorunu” olarak güncellenmiş oldu.”

    Dağılan muhalefetin ortaklaştığı biricik tez, bize AKP’den ilk seçimlerde kurtulacağımızı söylüyor. Oysa son baskıcı hamle tam da seçme ve seçilme hakkını kapsayan bir alanı bombardımana tutmuş oldu. Yine, daha önce AKP’nin “günü” riske sokan oylamaları tanımaması, dokunulmazlıkları kaldırması, milletvekilliklerini düşürmesi, seçimleri iptal veya kadük etmesi, olmadı kayyum atayıvermesi gibi. Kemal Kılıçdaroğlu iktidarın “bu gidişle” kendiliğinden çökeceğini söylemişti; Pervin Buldan da saldırıyla partisinin oylarının arttığını dile getiriyor… 

     

    Seçimden daha yüksek bir iktidar mekanizması oluşturulması, yalnızca Kürt başlığıyla ilintili değildir. Sermayenin ekonomik kriz koşullarında kâr oranlarını yukarı çekebilmesi ile bu mekanizma arasında güçlü bir bağ bulunuyor. Denetim sisteminin çalıştığı bir rejimde Ankara dış politikada son yıllardaki radikal zikzakları çizemezdi. Bugünün dünyası bir bütün olarak tercihini seçim dahil burjuva demokratik kurumlar lehine kullanmamaktadır. Türkiye bu küresel yönelimin parçasıdır. Bu yönelim karşısında seçimin, inanmak istenilenin tersine yalnızca itibarsız değil, aynı zamanda etkisiz kurumların başında geldiği söylemek abartılı olmaz.

     

    Siyasi iktidar ülkeyi bütünüyle kendi renklerine boyayamıyor olabilir. Örneğin şeriatçı parti şeriat ilan edecek otoriteye kavuşamıyor. Ama ortada, yani düzen siyasetinde laik bir odak kalmamasını çoktan sağlamış bulunuyor. Yani AKP’nin uyguladığı basınç muhalefeti bir biçimde dönüştürüyor. Yukarıda değindiğim karşıdevrimin öncesinde Türkiye’de emperyalizmin ajanları da kendilerini yurtsever göstermek zorunda hissederdi; şimdi dış dengelerde dans etmek her tür ilkeden arındırılmış durumda. Özetle AKP’nin başarısı, açtığı bir sayfayı son satırına kadar arzu ettiği gibi doldurmasıyla ölçülemez. Bunca tecrübeye rağmen, ekonomide, dış politikada veya ittifak manevralarında tıkanan bir AKP’nin yeniden bir çözüm/barış sürecine kapı arayabileceği umudu sönmüyor. Hatta yetkinin alabildiğine merkezileştiği bir rejimde Şefin bir Kürt barışına imza atmasını engelleyecek kısıtlardan da kurtulacağı yolunda teoriler alttan alta yaşayabiliyor. Bu beklentiler AKP’nin kurduğu basıncın muhalefette yarattığı yansılara örnek olsun.

     

    AKP’nin günü kurtaran zaferlerinin rejimi sağlamlaştırdığı ise söylenemez. Tersine, öncesinde yüzde 30’un bile altında oy alan partilerin iktidar olabilmesine sahne olan Türkiye’de başkanlık sisteminin iktidarı yüzde 50’yi geçme zorunluluğuyla yüz yüze bırakmasında olduğu gibi, her ileri adım krizi yapısallaştırıyor. Ancak bu süreci bir çöküşün ve köklü bir dönüşümün eşiğine geldiğimize yormak son derece temelsiz olacaktır. AKP ne giderek sağlamlaşan bir yeni rejim inşa edebilmektedir, ne de seçim veya başka bir yolla azıcık iteklendiğinde yıkılacak bir köhnelik halindedir. 

     

    Türkiye bir kolay çözümler ülkesi değil. Türkiye’de herhangi bir sorunda yeni ufukların şekillenebilmesi için bir temel eksenin vücut bulması gerekiyor. Bu eksen bağımsız ve örgütlü bir emekçi hareketinden başkası olamaz. Kürt sorunu emekçi ekseninden kaçırıldığı ölçüde, burjuva siyasetinin ve bölgesel rekabetin kirli ellerinin içine düşer. Buradan çıkmak kolay olmayabilir. Ama bütün bu sorunlarla Newroz Bayramında yüzleşilmeyecek de ne zaman yüzleşilecek?

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    SYKP’li Turgan: Solun örgütsel bir yenilenmeye ihtiyacı var

    11 Haziran 2025

    Ertuğrul Kürkçü: Diktatörlük yıkılmadıkça…

    29 Mart 2021

    Elif Torun Öneren: Faşizme karşı verilen her mücadele meşrudur ve haktır

    23 Mart 2021
    Destek Ol
    Yazılar
    Cumur Ülker

    Egzotikleştirilen ayrımcılık ve rıza suistimali olarak: “Çingene pembesi”

    Mehmet Murat Yıldırım

    Dicle’nin kıyısında, bir kitabın sayfaları arasında

    Ömer Bölüm

    AİHM kararı: Hukuk mu, egemenlik mi?

    Tuncay Yılmaz

    Avrupa’da iki hayalet dolaşıyor: Faşizmin ruhu ve komünizmin hayaleti

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Akdoğan Özkan

    Ateşkes ne için?

    Fehim Taştekin

    SDG düğümü çözülüyor mu? Fırat hattında buzlar kırıldı mı?

    Ahmet Talimciler

    İsrail’in spor turnuvalarından menedilmesi gerekliliği

    M. Ender Öndeş

    Ben Gvir’i sevebilir miyiz?

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    Divriği halkı işten çıkarılan Çiftay işçilerinin yanında

    14 Ekim 2025

    MESEM, çocuk işçiliğine uydurulan yasal kılıftır

    10 Ekim 2025

    Van’da kayyımın işten çıkardığı 223 işçi 70 gündür direniyor

    8 Ekim 2025
    KADIN

    Rojin Kabaiş soruşturmasında yeni gelişme: Cinsel saldırı ihtimali ortaya çıktı

    11 Ekim 2025

    Ev içi şiddet, çalışma yaşamının da konusudur!

    10 Ekim 2025

    Eskişehir’de kadınlardan Rojin Kabaiş için “adalet zinciri”

    28 Eylül 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.