Okmeydanı’nda Cemevi’ndeki cenaze törenine katılmak için orada bulunan Uğur Kurt, polisin açtığı ateşte başından vurularak öldürülmüştü. Polis S.K’nın avukatı Tolga Yurdakul, davanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesine itiraz ederek, müvekkilinin meşru müdafaa yaptığını söyleyerek savunma yaptı.
Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Avukat Tolga Yurdakul, “O an karşı tarafı durduracak başka bir aleti bulunmamaktadır” diye savunma yaptı ancak sanık polis, ifadesinde araç içinde biber gazı atmakta kullanılan silahın bulunduğunu söylemişti.
S.K’nın avukatı ise tabiri caizse olayda müvekkilini ‘mağdur’ durumuna kadar getirdi. Molotof kokteylleri atıldığı gerekçesi ile S.K’nın ateş açtığı ve “panik ve heyecan içinde düzgün nişan almasının mümkün olmadığı” savunması yapan avukat, sunduğu itiraz dilekçesinde şöyle ifade etti:
“C.K. adlı gösterici ile polis arasında 31 metre mesafe bulunmaktadır. Bu mesafeden, olayın yaratmış olduğu heyecan, panik ve acil durumu içerisinde sakince ve net bir şekilde nişan alarak, hedef tutturmayı beklemek mümkün değildir. Olay yerinde 24-62 kod numaralı zırhlı aracın, yani içerisinde bulunan polislerin görev yeri normalde o bölge değildir. Sanık o bölgeyi bilmemektedir. Dolayısıyla hangi yolun dar olduğunu, hangi yolun sonunda hangi dükkan veya binaların olduğunu bilmeleri, öngörmeleri mümkün değildir. Sanığın sokağın sonunda cemevi olduğunu, cemevinde bir cenaze merasimi için bulunduklarını bilmesi mümkün değildir. Zaten bunları sanığın bilmesi ve buna göre hareket etmesi beklenemez ve beklenmemesi gerekir.”
Polis Vazife ve Salahiyerleri Kanunu 16. maddesi gereğince polisin silah kullanmaya yetkisi olduğu ifade edilirken dilekçede ayrıca, “Bu istenmeyen ve beklenmeyen, binde bir gerçekleşmesi mümkün olan bir olaydır. Müvekkil daha önce o bölgede çalışmamıştır. Kaldı ki aracın kapalı alan olan arkasından şok ve panik içinde indiğinden yakın alanda ve çevrede göstericilerden başkaları olabileceğini düşünme fırsatı dahi olmamıştır” denildi.
22 Mayıs’ta öldürülen Uğur Kurt’u vuran polis hakkında “taksirle ölüme neden olma” suçundan üç ila altı yıl arasında hapis cezası istemiyle iddianame düzenlenmiş. İstanbul 85. Asliye Ceza Mahkemesi ise görevsizlik kararıyla dosyayı ağır ceza mahkemesine göndermişti. Mahkeme S.K’nın ‘olası kasıtla adam öldürme’ suçundan 20 yıldan 25 yıla kadar hapisle yargılanması gerektiğini kaydetmişti.
Kurt Ailesi’nin avukatı Turgut Kazan ise karşı dilekçesinde, son molotofkokteylinin saat 11:38:07’de atıldığını, polisin zırhlı araca girip kendisini koruyabilecekken, araçtan silahını alıp döndüğünü kaydetti. S.K.’nın amirleri tarafından beş kez, ‘Sıkma’ diye uyarıldığını kaydeden Kazan, “Saat 11:38:10’da üçüncü bir kişi molotof fırlatıp hemen dönüyor ve yan sokağa giriyor. Yani, bu son molotofu atan, zaten kaçıyor. Ateş etmeyi gerektiren, yeni ve başka bir tehlike yok. Ama sanık saat 11:38:12’de ateşe başlıyor. Böylece Kurt vuruluyor” dedi. Ateş etmeden önce sanık polisin elinde, gaz kapsülü atmakta kullanılan FN silahının bulunduğunu vurgulayan Kazan, ”Ayrıca shortlantta dört tane gaz bombası bulunduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla varsayılan tehlikeyi, ölüme yol açmayacak bu imkanlarla bertaraf etmek mümkünken, arabadan tabancayı alıp ateş etmek, meşru müdafaa veya taksirle ölüme sebebiyet sayılamaz. Terörle mücadelede görev almış polisin, bu şekilde ateş edildiği zaman , kurşunun bir insana isabet edeceğini ve onu öldürebileceğini mutlaka öngörmüş olması gerekir” dedi.