Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    DİSK’ten Ankara yürüyüşü: İnsanca ücret, gelirde ve vergide adalet

    17 Aralık 2025

    Smart Solar grevi sürüyor: 25 Aralık’ta dayanışma gecesi düzenlenecek

    17 Aralık 2025

    DEM Parti’den Meclis’teki çocuk istismarı ile ilgili araştırma önergesi

    17 Aralık 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Müzakere-mücadele diyalektiği ve Süreç

      16 Aralık 2025

      Asgari ücret artışı en çok kime yarar?

      15 Aralık 2025

      “Bir masa örtüsü, bir saat ve 162 gün”: Tunç Soyer’in hücreden gelen sesi

      14 Aralık 2025

      Emperyalizm işbirlikçiliğinden, ‘garantör’lüğe Kıbrıs’ta Türkiye 

      13 Aralık 2025

      CHP: Dost mu, düşman mı?

      11 Aralık 2025
    • Seçtiklerimiz

      İmamoğlu davasındaki 4 bin 600 günlük (12 yıl 6 ay) sürenin mucidi kim?

      15 Aralık 2025

      Trump Doktrini: Küreselleşmenin krizi ve yeni Amerikan stratejisi

      14 Aralık 2025

      Stratejik illüzyon!

      8 Aralık 2025

      Bağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı

      7 Aralık 2025

      Asgari ücret, gıda fiyatları ve açlık sorunu

      6 Aralık 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Özlem Tolu: 2026 bütçesi eğitimin daha fazla piyasalaşacağı bir dönemin habercisi.

      15 Aralık 2025

      Onur Hamzaoğlu: “Sağlık Bakanlığı’nın bütçedeki payı yüzde 15’in altında olmamalı”

      13 Aralık 2025

      AP Milletvekili Langensiepen: “Engellilik siyaseti için değil sosyal politika yapmak için başladım”

      11 Aralık 2025

      Feray Mertoğlu: Müzakere sürdürülürken faşizme karşı mücadele yükseltilmelidir

      2 Aralık 2025

      Amed Dicle: Suriye’de de Türkiye’de de Kürtler statüsüzlüğü kabul etmeyecek

      2 Aralık 2025
    • Dosyalar
      • “Süreç” ve Sol
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası Girişimi

    Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası Girişimi

    Siyasi Haber15 Eylül 2015
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası Girişimi’nin kuruluş deklarasyonu açıklandı:

    Emperyalist-kapitalist dünya sistemi çok yönlü bir krizin içerisinden geçmektedir. Sistem; krizleri aşmanın yolunu, her zaman olduğu gibi yine işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına göz dikmekte bulmuştur. Dünyanın her yerinde işçi ve emekçilere yönelik sosyal, ekonomik ve kültürel yıkım programları hayata geçirilmektedir. Diğer yandan; emperyalist merkezler kendi krizlerini aşmak için, halklara karşı kirli bir savaş yürütmektedirler. Emperyalist güçler arası hegemonya savaşı olarak gerçekleşen kirli savaş ve saldırganlığın en ağır faturası ise yine yoksul halklara kesilmektedir.

    Bugün başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok yerinde emperyalist saldırılar, savaşlar, işgaller ve gerici boğazlaşmalar yaşanmaktadır. Etnik, dini ve mezhepsel çatışmalar bizzat emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından körüklenmektedir. Türk sermaye devleti de bu kirli saldırıların önemli bir aktörü olarak sahnede yerini almaktadır. Irak ve Suriye’de yaşananlara bakmak bile bu gerçekliği görmeye yetmektedir.

    Sermaye hükümeti AKP; izlediği dış politikayla, emperyalistlere göbekten bağlılığının gereği kardeş halklara karşı yürütülen kirli savaş ve katliamların baş aktörlüğünü yapmaktadır. İçerde ise ekonomik ve sosyal yıkım saldırılarını hayata geçirmekte, baskı ve zorbalık uygulamalarını artırmaktadır.

    İçinden geçtiğimiz dönemde dünya genelinde; kuralsız, esnek, taşeron çalışma biçimleri yaşamın bütününe hakim kılınmaya, kölece çalışma ve yaşam koşulları egemen hale getirilmeye çalışılmaktadır. Emperyalist-kapitalist dünya sisteminin organik bir parçası olan Türkiye’de de ekonomik, sosyal ve siyasal tüm gelişmeler bu bütünlük ekseninde yaşanmakta, emperyalist merkezlerde planlanan çok yönlü saldırılar burjuva hükümetler tarafından hayata geçirilmektedir.

    ‘80 darbesinin yolunu düzlediği neoliberal politikalar aradan geçen süre zarfında bir bir hayata geçirilerek, Türkiye; esnek, kuralsız, kölece çalışma ve yaşam koşullarının hüküm sürdüğü ve bu koşulların her geçen gün katmerlenerek artırıldığı bir ülke konumuna getirilmiştir. İşçi sınıfı ve emekçilerin on yılların birikimi ve mücadelesi üzerinden kazandıkları birçok hak, ‘80 darbesinin ortaya çıkarttığı baskı ve zorbalık koşullarında bir bir gasp edilmiştir. AKP hükümeti de iktidara geldiği andan itibaren bu saldırıları katlayarak artırmıştır.

    Taşeron ve esnek çalışma koşullarının doğrudan bir sonucu olarak güvencesizlik ve iş cinayetleri yaşamın temel parçaları haline gelmiştir. Soma’da, Torunlar İnşaat’ta olduğu gibi, çok basit iş güvenliği önlemleri dahi alınmadığı için kitlesel işçi katliamları yaşanmaktadır.

    On yıllardır biriken ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel sorunlar toplumun genelinde olduğu gibi özellikle işçi sınıfında da yeni bir mücadelenin olanaklarını mayalayan bir işlev görmektedir. İşçi sınıfı süreç içerisinde saldırılara karşı lokal düzeyde ve sınırlı da olsa tepkiler üretmiştir.

    Son yıllar ise bu açıdan işçi sınıfı cephesinden belirgin bir hareketlenmenin yaşandığı bir süreç olarak ilerlemektedir. İşçi eylemlerinin, direnişlerinin, grevlerinin sayısı her geçen gün artmakta, örgütlenme ve mücadele eğilimi güçlenmektedir.

    Haziran Direnişi’nin ortaya koyduğu ve toplumun genelini etkileyen süreç, ‘80 darbesinin karabulutlarını dağıttığı gibi, toplumda on yıllardır sosyal sorunlar ekseninde biriken mücadele dinamiğini de açığa çıkartmıştır. Haziran’da ortaya çıkan toplumsal mücadele potansiyeli fazlasıyla işçi sınıfı saflarında da mevcuttur.

    Sosyal hakların gaspından, ücret sorununa, esnek ve kuralsız çalışmadan taşeronlaşmaya kadar işçi sınıfı birçok fabrikada, işletmede, sektörde direnişler gerçekleştirmekte, eylemler örgütlemekte, greve çıkmaktadır. Bu süreç yeni ve güçlü bir sınıf mücadelesinin ilk adımlarını işaret etmektedir.

    İşçi sınıfı, hakları ve geleceği için bir arayış içerisindedir. Bu arayış bugün birçok fabrikada, sanayi havzasında örgütlenme çabası olarak hayat bulmaktadır. Sendikalaştıkları için işten atılma saldırısıyla karşılaşan işçilerin direnişlerinin yaygınlığı bunu göstermektedir. ‘80 darbesi koşullarında işçi sınıfının dağıtılan örgütleri ve zayıflatılan bünyesi, bugün kendini yeniden toparlama, yeni bir çıkışın olanaklarını mayalama evresindedir.

    Sınıflar mücadelesinin önemli bir alanı da, işçi sınıfının gündelik mücadelesini örgütleme araçlarından birisi olan sendikal alandır. Ancak mevcut sendikal yapı işçi sınıfının bu arayışına yanıt üretmek bir tarafa birçok direniş sürecinde açıkça görüldüğü gibi sistemin bir uzantısı haline gelmiş ve patronların çıkarına hizmet eden bir konuma düşmüştür. Birçok mücadele deneyimi ve örgütlenme süreci bizzat sendikal bürokrasi tarafından boğulmuş, kötürümleştirilmiştir. Sendikalar işçi sınıfının öz örgütlülükleri olmaktan çıkartılmıştır. Birilerinin meclise sıçrama, saltanat kurma, rant yeme vs. kapısına dönüşmüştür. Sendikacılık adı altında patronlar için danışmanlık ve insan kaynakları görevleri yürütülmektedir. Kimin işe alınacağı, kimin çıkarılacağı vb. gibi görevleri işçi sendikası yöneticisi sıfatındaki kişiler yürütmektedir. Ekonomik ve sosyal sorunlarda olduğu gibi politik konularda da sermaye sözcüsü gibi davranan sendikalar gerçeği ile karşı karşıyayız. Fabrikalarda işçilerin haklarından çok sermayenin çıkarlarını koruyan sendikal çeteler yaygınlaşmıştır. Bu durum ise sendikadan sendikaya farklı tonlarda yaşanmaktadır. İlerici olarak tabir edeceğimiz sendikalar ve buralara hakim anlayışlar ise protestoculuk sınırlarını aşamamaktadırlar. Sermayenin saldırılarını tespit eden fakat aşma iradesi koymayan-koyamayan konumdadırlar. Bunun sonucu olarak icazetçiliği, uzlaşmacılığı sendikal mücadele biçimi olarak kurumsallaştırmışlardır. Bugünkü haliyle sendikal alan, tekil istisnalar dışında sınıf mücadelesinin önündeki en önemli engellerden birine dönüşmüştür.

    Haziran Direnişi’nin ardından gerçekleşen ve son yılların birçok yönüyle en önemli direnişlerinden birisi olarak yaşanılan Greif işgali, sendikal hareketin içine düştüğü durumu bütün açıklığı ile göstermiştir. Bütün tonları ile sendikal kastın gerçek iç yüzünü ortaya sermiştir. Sınıf sendikacılığı anlayışının ne demek olduğunu bir kere daha hayata geçirilen pratikle göstermiştir. Greif öncesi sınıf sendikacılığı anlayışı ile hareket ettiğini ifade eden anlayışların maskelerini düşürmüştür.

    Greif Direnişi sınıf mücadelesinde yeni bir sürecin devrimci sınıf sendikacılığı anlayışının en güçlü adımı olarak yaşanmıştır. Örgütlenme sürecinden taban inisiyatifine dayalı işçi iradesine, ortaya koyduğu taleplerin sınıfın bütününü ilgilendiren yakıcılığından bu talepleri kazanmak için ortaya konulan işgal iradesine kadar birçok yönüyle yeni döneme nasıl ilerlenmesi gerektiğini göstermiştir.

    Dünyanın her yerinde işçi ve emekçilerin en temel sorunlarından biri olan taşeron köleliğe karşı işçi sınıfının mücadele yasalarını rehber alarak gerçekleşen Greif direnişi; DİSK/Tekstil başta olmak üzere bürokratik, uzlaşmacı, hain sendikacılık anlayışını benimsemiş kesimlerin saldırıları ile karşı karşıya kalmıştır. Direnişin meşru talepleri, başta örgütlü olunan DİSK/Tekstil olmak üzere sendikal camia tarafından “hayalci” bulunmuştur. Hayalci bulunan talep ise bugün bütün sendikaların temel sorun ilan ettikleri taşeron köleliğin Greif’te kaldırılması talebidir. Fakat asıl rahatsızlık duyulan ise Greif direnişi ile açığa çıkan devrimci sınıf sendikacılığı anlayışının her renkten, tondan sendikal kastın kurulu düzenini sarsmasıdır. Sendikal mücadeleye yeni sınırlar getirmesidir. Fiili-meşru mücadelenin olmazsa olmaz olduğunu göstermesidir. Sendikaların, sendikal mücadelenin bürolardan çıkartılarak fabrikalara, sokaklara dişe diş bir mücadele ile taşınması gerektiği gerçeğidir.

    DİSK/Tekstil Sendikası taban iradesi ile yükselen bu şanlı direnişe sahip çıkmak yerine Greif yönetimi ile kapalı kapılar arkasında gizli görüşmeler yapmayı tercih etmiştir. Direnişi ve işçi demokrasisine dayalı iradeyi kırmak için her türlü kirli yöntemi hayata geçirmişlerdir. Bu tutumlarını daha da ileri vardırarak polis ihbarcılığı yapacak kadar düşkünleşmişlerdir. Greif Direnişi’ne gerçekleştirilen polis saldırısının en temel dayanağı ise savcılığa DİSK/Tekstil tarafından sunulan belge olmuştur. Sendikal ihanet şebekelerinin bu tutumları ilk değildir. Sınıfın örgütlenmesi karşısında benzer saldırılar sürekli olarak yaşanmıştır. Özellikle sınıf sendikacılığı anlayışına sahip fiili-meşru mücadeleyi eksen alan işçi bölüklerinin olduğu yerlerde sendikal bürokrasi koltuk kaybetme kaygısı ile düzenin kolluk görevlileri gibi çalışmaktan geri durmamıştır. Patronlarla anlaşılarak örgütlenmenin sonlandırılması, öncü işçilerin işten atılması, ilerici mücadele eğilimlerinin iğdiş edilmesi, işçilerin korkutularak sindirilmesi gibi yöntemlerle sendikal kast, kendi düzenini sürdürmüştür. Greif Direnişi’nin önden hazırlığının güçlü olması sendikal bürokrasinin bu oyunlarını boşa düşürmüştür.

    DİSK Tekstil’in tescilli ihaneti orta yerde duruyorken, DİSK Genel Merkezi süreç karşısında tutum almaya çağrılmış fakat kimi zaman “bağlı sendikanın kendi iç işleyişi, karışamayız” söylemiyle, kimi zaman ise direnişi karalama kampanyasının dolgu malzemesi haline gelerek ihanetçi sendikal anlayışın yanında yer alınmıştır. DİSK’i DİSK yapan bütün değerler bir kenara itilmiştir. Greif Direnişi DİSK’e hakim anlayışların DİSK’i DİSK yapan değerleri temsil etmediklerini göstermiştir. Bugün DİSK’i DİSK yapan değerler Greif direnişi ile temsil edilmektedir.

    Mevcut sendikal anlayış yeni sürece ve sınıfın mücadele ihtiyaçlarına yanıt üretemez. İşçi sınıfının örgütlenme ve yeni dönem mücadele potansiyeli Greif direnişinin açtığı yoldan köklü bir değişim süreciyle karşılanabilir. Greif direnişi, sendikal bürokrasinin, patron uzantısı sendikal anlayışların olduğu kadar sınıf adına mücadele ettiklerini iddia eden reformist, uzlaşmacı, icazetçi sendikal anlayışların da iflasını göstermiştir.

    Sermayeye olduğu kadar sendikal bürokrasiye karşı da dişe diş bir mücadele örgütlemek sorumluluğu ertelenemez bir görev durumundadır.

    Sermaye düzeninin yasal cenderesi, her geçen gün hayata geçirilen kölelik yasaları, mevcut sendikal hareketin tablosu, Greif işgalinin deneyimleri ışığında fiili-meşru militan  mücadeleyi zorunlu kılmaktadır.

    İşçi sınıfının ekonomik ve sosyal çıkarlarını savunmak oldukça önemlidir. Ancak sendikal mücadele; ücret sendikacılığı sınırlarında değil, işçi sınıfının ekonomik ve sosyal çıkarlarının yanı sıra politik çıkarlarını içermek, bunun pratik gereklerini yerine getirmek zorundadır.

    Bugün için “ilericilik”, “devrimcilik” adı ile kamuoyunun karşısına çıkan bütün sendikal anlayışlar bu gerçekleri teorik olarak ifade etmektedirler. Hatta mücadele yollarının fiili-meşru mücadele anlayışı olduğunu döne döne vurgulamaktadırlar. Fakat pratikte bunun tam tersi yaşanmaktadır. Bu açıdan mevcut sendikal kastı parçalamak, sınıf mücadelesinin önünü açmak adına önemli bir ihtiyaçtır. Bunu yapacak yegâne güç ise sınıf bilinci ve taban inisiyatifleri ile mücadeleye çekilmiş işçi bölükleridir. Greif Direnişi dersleri ışığında böylesi bir adımın yakıcılığını fazlası ile hissediyoruz.

    Özelde tekstil iş kolunda genelde ise işçi sınıfının örgütlenme mücadelesinde sınıf sendikacılığı anlayışı ile yükselecek bir mevziiyi yükseltmek için yola çıkıyoruz.

    Amacımız mevcut sendikalara rakip bir sendika yaratmak değildir. Mevcut sendikalara alternatif olmak gibi bir derdimiz de yok. Çünkü mevcut sendikaların büyük bir kısmı patron sendikası, geri kalanı ise düzenin icazetini aşamayan bir yaklaşımı temsil ediyorlar. Son yıllarda yaşanan direnişlere bakmak bile bu gerçekliği görmek için yeterlidir. Tek başına Tekstil işkolunda dahi bu gerçeklik tüm çıplaklığı ile gözler önündedir. Sektörde çok sayıda sendika vardır. Bu sendikaların hiçbiri son yıllarda filli-meşru mücadele anlayışı ile bir mücadele örgütlememiştir. İşkolundaki sendikaların en ilericisi olanı protestoculuğu aşamamaktadır. Bu tutumların sınıf mücadelesine katkısı sınırlıdır. Yapılması gereken bunların aşılması ve işçi sınıfının öz iradesini açığa çıkaracak fiili-meşru mücadeleyi rehber alacak bir örgütlenme çabası içersine girmektir. İşçi sınıfının örgütlenmesinin başkaca da yolu yoktur. Ötesi, mevcutlar içersinde en ileri olan sendikal anlayışların dahi sınıfın en ufak hak alma mücadelesini patronların insafına bırakması demektir.

    Greif Direnişi bunun değişmesi gerektiğini göstermiştir. Fiili-meşru mücadeleyi rehber almış sınıfın mücadele yasaları ile hareket eden sendikal bir hareketin olmadığını göstermiştir. Bu ihtiyacın ürünü olarak özelinde Tekstil işkolunda genelde ise tüm işçi sınıfına devrimci sınıf sendikacılığı anlayışını taşıyacak bir çaba ortaya konulmuştur. Sendikal faaliyetimizin temellerini Greif Direnişi’nin açığa çıkardığı değerler oluşturmaktadır.

    Bu adım sınıfın önünde engele dönüşen sınıf mücadelesini düzenin sınırlarına çeken ve boğan sendikal anlayışların aşılması için de bir irade beyanıdır.

    İşçi sınıfına karşı güvensizleşmiş, patronlaşmış sendikacılığa karşı devrimci sınıf sendikacılığı ekseninde sınıfın kendi sözünü söyleyeceği, kendi kararını alacağı, pratik tutumlarını taban iradesi üzerinden şekillendireceği mücadele mevzisii yaratma iradesidir.

    Tüm bunların ışığında dünya ve Türkiye’deki gelişmelere, işçi sınıfın kendi kimliği ve tarihsel misyonu üzerinden sözünü söyleyeceği bilinç ve kafa açıklığının, örgütsel biçimlerin yaratılması için atılacak bir ön adım olacaktır.

    Sınıfın kendi devrimci programı etrafında sermaye düzenine karşı birleşmesinin gerekliliğini işaret edecek bir araç olacaktır. Ancak böylesi bir sendikal anlayış işçi sınıfına geleceğini kazanması için yapması gerekenleri gösterebilir.

    Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız değerlendirmeler, başta Greif direnişi olmak üzere yaşanılan süreçlerin ortaya çıkarttığı deneyimler ve sürecin omuzlarımıza yüklediği misyonun bilinciyle yan yana gelen öncü-devrimci tekstil işçileri olarak Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası’nın kuruluş çalışmalarını bir aşamaya getirmiş bulunuyoruz. Genel çerçevesi ile ifade ettiğimiz bakış ve hayata geçirmeye çalışacağımız mücadele ilkelerimiz üzerinden, başta sınıfın bütününü özelde ise kendi sektörümüz olan tekstil sektöründe işçi sınıfının mücadelesini güçlendirmek için bir adım atıyoruz. Sermayeye karşı yürütülen bu mücadelede aynı zamanda sendikal bürokrasiye karşı devrimci sınıf sendikacılığını güçlendirme, bunun pratik olarak da inşa edilmesi hedefiyle hareket ediyoruz. Öncü devrimci tekstil işçilerini duyarlı kamuoyunu bu çabayı güçlendirmeye, sınıf mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.

    12 Ekim 2014

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    DEM Parti’nin “Ekmek ve Barış İçin Bütçe” yürüyüşü Batman’da başladı

    12 Aralık 2025

    Hayata Dönüş davasında zamanaşımı kararına savcıdan itiraz

    11 Aralık 2025

    İşine son verilen belediye işçisi bedenini ateşe vererek intihar etti

    7 Aralık 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Muhsin Dalfidan

    Müzakere-mücadele diyalektiği ve Süreç

    Necla Akgökçe

    Asgari ücret artışı en çok kime yarar?

    Mehmet Murat Yıldırım

    “Bir masa örtüsü, bir saat ve 162 gün”: Tunç Soyer’in hücreden gelen sesi

    Tolga Güney

    Emperyalizm işbirlikçiliğinden, ‘garantör’lüğe Kıbrıs’ta Türkiye 

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Kemal Vuraldoğan

    İmamoğlu davasındaki 4 bin 600 günlük (12 yıl 6 ay) sürenin mucidi kim?

    Ümit Akçay

    Trump Doktrini: Küreselleşmenin krizi ve yeni Amerikan stratejisi

    Fehim Taştekin

    Stratejik illüzyon!

    Ümit Akçay

    Bağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    DİSK’ten Ankara yürüyüşü: İnsanca ücret, gelirde ve vergide adalet

    17 Aralık 2025

    Smart Solar grevi sürüyor: 25 Aralık’ta dayanışma gecesi düzenlenecek

    17 Aralık 2025

    Birleşik Metal-İş Boettcher’de greve gidiyor

    16 Aralık 2025
    KADIN

    İsviçre Parlamentosu’nun “kadın düşmanı” kararına karşı kadınlar parlamentoyu kuşattı

    10 Aralık 2025

    Serap Avcı meşru müdafaadan beraat etti

    10 Aralık 2025

    Brezilya’da On Binlerce Kadın Şiddete Karşı Sokakları Doldurdu

    9 Aralık 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.