Ali İsmail Korkmaz’ın abisi Gürkan Korkmaz, Ali İsmail Korkmaz’ın Eskişehir’de hastanede yaşam mücadelesi verdiği sırada Nuriye Gülmen ile yaşadığı bir anısını anlattı. Korkmaz, “Anıları mücadelemizde yaşayacak” dememek için, zaman varken yaşamları için mücadele etmeli” dedi.
Gezi Direnişi’nde Eskişehir’de polis ve eli sopalı siviller tarafından katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın abisi Gürkan Korkmaz, Twitter hesabı üzerinden 2013 yılının haziran ayında Osmangazi Üniversitesi’nde Ali İsmail Korkmaz’ın hastanede yaşam mücadelesi verdiği sırada yanlarına gelen, bugün açlık grevinin 111’inci gününde tutuklu bulunan akademisyen Nuriye Gülmen ile yaşadığı bir anısını anlattı.
Korkmaz’ın anlattı anı şöyle:
Size Nuriye Gülmen ile yaşadığım bir anımı anlatayım;
Haziran 2013, Ali İsmail Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde yaşam mücadelesi veriyor, biz de hastanenin bahçesinde Ali İsmail’in gözlerini açmasını bekliyorduk…
O zamanlar OGÜ’de akademisyen olan Nuriye (Gülmen) Hoca her gün yanımıza uğrar; kimi zaman kahvaltılık getirir, beraber kahvaltı ederdik; kimi zaman akşam sohbetine gelir, geç saatlere kadar sohbet ederdik.
Günde 10 dakika görme hakkını kullanıp Ali İsmail’in elini tutmak, gözlerini açmasını beklediğimizi söylemek için annem her gün Ali İsmail’in yanına, yoğun bakıma geçerdi.
Sanırım ayın 27’siydi, dayımlar memleketten gelmiş; anneannem, amcamlar, dayımlar, kuzenler cümbür cemaat bahçedeydik. Annem sevinçle geldi bahçeye; “solunum cihazını sökmüşler, Ali İsmail artık kendi başına nefes alabiliyor” dedi. Nasıl bir sevinç, nasıl bir heyecan anlatamam. Kalktık, sarıldık, ağlaştık… Artık daha da inançlıydık Ali’nin yaşayacağından, gözlerini açıp bizlere gördüğü rüyaları anlatacağından…
Biz köy yerinde oturuyoruz Antakya’da; yaz aylarının vazgeçilmezidir, akşamüstü masa kurulur evin avlusunda, iş dönüşü toplanırız amcalar, yengeler, kuzenler hep bir arada. Kimi içeceğini getirir, kimi yemeğini indirir o masaya, bazen okey oynanır bazen tavla; ama ağustos böceklerinin sesi duyuluncaya kadar sohbet edilir o masa etrafında.
O gün de hali hazırda bütün aile orada, içimizde ayrı bir umutla. Kuzenlerle sofra kuralım dedik.
Hastane avlusundayız; herkes tanıyor, Ali İsmail’in ailesiyiz, "en iyisi karşı çimlere gidelim, üniversiteli gençler hep oralarda oturuyor" dedik. Tam soframızı kurduk, muhabbet ediyorken, gülüştüğümüz bir anda Nuriye Hoca seslendi; “gözünüz aydın nefes almaya başlamış” dedi. Ben nasıl utandım, nasıl kızardım anlatamam. Ali İsmail’in abisiyim ya, Ali İsmail hastanede ölümle pençeleşiyor ya, sanki gülmek bana yasakmış gibi, yaptığım bir ayıp bir suçmuş gibi kızardım bozardım, ne diyeceğimi şaşırdım. "Hocam" dedim, "kuzenler gelmiş, biz köy yerinde otururuz, avluda masa koyarız; sohbet, tavla…" diye gevelerken, sıkıntımı anladı; gülümsedi, “afiyet olsun, rahat olun lütfen, ben haberi duyunca uğramak istedim” dedi. "Oh be" dedim, nasıl rahatladım.
Şimdi ben neden mi bunları anlattım; karşısında kızarıp bozardığım Nuriye Hoca KHK’larla işinden atıldı. İşini geri istediği için defalarca işkenceye maruz kaldı, gözaltına alındı, 110 gündür açlık grevinde ve sırf açlık grevi yaptıkları için Nuriye Hoca ile Semih Hoca tutuklandı.
O gün gülümseyip "rahat ol" dedi de boğazıma dizilmedi lokmalarım, şimdi kendisi 110 gündür açlık grevindeyken, hukuksuz bir şekilde tutukluyken değil yemek yemeyi, aldığımız nefesi nasıl rahat soluyabiliriz sorarım size.
"Anıları mücadelemizde yaşayacak" dememek için, zaman varken yaşamları için mücadele etmeli!
#NuriyeSemihYaşarsaBayramOlur