Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    İklim mücadelesi, çevresel ırkçılıkla mücadeleyi de kapsamalıdır 

    26 Ekim 2025

    İrlanda: Solun desteklediği Catherine Connolly, cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı.

    26 Ekim 2025

    Batman Belediyesi’nde sendikal baskı iddiası: “Kayyım emekçileri sendikalarından istifa etmeye zorluyor”

    26 Ekim 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Siyasetin simülasyonu ve kimliğin krizi

      24 Ekim 2025

      Avrupa için göçmenler yük mü?

      23 Ekim 2025

      Roman halkına yönelik stigmatizasyon ve kolonyal gacoluk

      23 Ekim 2025

      Arjantin Ve Uruguay’daki Maraşlılar, Antepliler, Adanalılar

      23 Ekim 2025

      Bir davanın karanlığında ışık aramak: Ercüment Akdeniz’e özgürlük!

      22 Ekim 2025
    • Seçtiklerimiz

      ESMA’nın hatırlattıkları

      26 Ekim 2025

      İki devrimci müze soygunu: Kolombiya ve İrlanda

      24 Ekim 2025

      TBMM komisyonu, neden ekoloji örgütlerini dinlemedi?

      20 Ekim 2025

      Türkiye’de ekonomik planlama neden başarısız oldu?

      20 Ekim 2025

      Hakan Tosun cinayetinin anatomisi: Fosil faşizminin çıplak yüzü

      18 Ekim 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Ilan Pappe: Filistinliler hâlâ etnik temizlik ve soykırımla karşı karşıya

      16 Ekim 2025

      ‘Kadıköy Kültür Evi hem nefes aldığımız hem de birlikte söz kurduğumuz bir yer’

      10 Ekim 2025

      Herkes için Onurlu Bir Barış

      5 Ekim 2025

      Beyza Üstün: Sadece halklar değil tüm canlılar, ekosistemler özgür olmalı

      1 Ekim 2025

      David Adler: İsrail ablukasının normalleştirilmesine direnmeliyiz

      28 Eylül 2025
    • Dosyalar
      • “Süreç” ve Sol
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » ESMA’nın hatırlattıkları

    ESMA’nın hatırlattıkları

    KADİR AKIN Bianet için yazdı: ESMA, Garaj Olimpo ve Otomotiv Orletto, Arjantin’deki Askeri Diktatörlük uygulamalarının insanlık dışı, kirli örnekleriyle doluydu. Şimdi bu binalar kamulaştırılmış ve tarihi mekanlar olarak hafıza merkezleri haline getirilmiş. İnsan hakları mücadelesi için kullanılan ofislerde diktatörlük dönemine ait işlenen suçlar araştırılıyor. Hala cezaevlerinde üst düzey ordu ve polis mensupları işledikleri bu suçların cezasını çekiyorlar. [Bizim ise] önümüzde yürümemiz gereken uzun yollar, yıllar var. Enseyi karartmadan…
    Kadir Akın26 Ekim 2025
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    RED dökümanter film gösterimleri için gittiğim Uruguay ve Arjantin’de etkinlikler sonrasında gezmek ve görmek istediğim yerlere gitme fırsatı buldum. Buenos Aires’te Plaza de Mayo anneleriyle tanışmayı, ESMA ve Garaj Olimpo’yu görmeyi çok istiyordum.

    Arjantin’de 1976 yılında gerçekleşen askeri darbe ile Isabel Martinez de Peron iktidardan uzaklaştırılmış, yerine içinde Videla’nın da olduğu 3 generalin oluşturduğu Askeri Konsey iş başına gelmişti. Önümüzdeki yıl bu kanlı darbenin 50. sene-i devriyesi. Sadece Arjantin değil, bir zincirin halkaları gibi CİA tarafından tezgâhlanan Condor Planı ile koyu bir siyasi gericilik bütün kıtayı kasıp kavurmuştu. En başta sol-sosyalistler olmak üzere on binlerce muhalif bu süreçte katledildi.

    1954-1989 yılları arasında Paraguay ile başlayan askeri darbeler, Amerika’nın “arka bahçesi” olarak gördüğü bu kıtada sırasıyla 1964-1985 Brezilya, 1971-1978 Bolivya, 1976-1983 Arjantin, 1973-1985 Uruguay ve 1973- 1990 yıllarında Şili’de devam etti. Bu süreçte birbirleriyle iş birliği yapan diktatörlüklerin 60 binden fazla insanın öldürülmesinden sorumlu oldukları biliniyor. Bu zincirleme askeri diktatörlükler bir tesadüf değildi.

    Milton Friedman’ın ekonomik modeli olan Monetarizm Şili için ilk deneydi. Geleneksel tarımın yok edilmesi ve kırların kentlere göçü büyük bir işsizler ordusu yaratmış, sermaye için ucuz iş gücü dönemi başlamıştı. Neoliberal politikaların uygulamaya sokulduğu bu süreçte kitle hareketlerine yer yoktu. Sendikaların işlevsiz bırakıldığı, sol-sosyalist örgütlerin ezildiği, toplumsal muhalefetin bir bütün olarak susturulduğu bir ortam yaratılmak isteniyordu.

    1975 yılında Şili’nin başkenti Santiago’da bir araya gelen ülke yöneticileri, kendi sınırları içinde rahatlıkla operasyon yapma ve bilgi paylaşımı konusunda anlaşmaya vardılar. Condor Planı’nın motor ülkeleri olarak Şili, Arjantin ve Uruguay öne çıkıyordu. Bu ülkeler içinde Arjantin diktatörü Jorge Rafael Videla, vahşi uygulamaları nedeniyle adından en çok bahsedilen kişi oldu. Videla, daha sonra kendi döneminde işlenen insanlık suçları nedeniyle birkaç kez yargılanıp küçük cezalara çarptırıldıysa da 2010 yılında 31 sol görüşlü mahkûmun Cordoba’da bulundukları cezaevinden alınarak kurşuna dizilmelerinden birinci derece sorumlu tutularak ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Sadece Videla değil o dönemin sorumlularından 30 kişiye daha değişik hapis cezaları verilmişti.

    Arjantin’de diktatörlük döneminde sorumluluk almış, işkence ve kaybetme suçları işlemiş olanlar hakkında hala davalar ve soruşturmalar devam ediyor. 2017’nin son ayında Buenos Aires’te “ölüm Uçuşları” yapan uçakları kullanan 3 pilot, insan hakları savunucularının uzun uğraşları sonrasında yargılandıkları mahkemece ömür boyu hapis cezasına çarptırılmışlardı. 17 Mayıs 2013 yılında cezaevindeki hücresinde öldüğünde Videla 87 yaşındaydı. Videla için hiçbir tören yapılmasına izin verilmedi. Nereye gömüldüğü bile bilinmiyor. Arkasında 30 bin kayıp, on binlerce insana yapılmış işkence, tecavüz ve diktatörlük mağdurlarının en az 400 çocuğunun kaçırılarak rejim yanlısı ailelere verilmesi, binlerce mal-mülke el konulması, yağma, talan ve kirli bir geçmiş bırakarak gitti.

    ESMA

    Buenos Aires’te son iki günümü askeri diktatörlüğün kirli gaddarlıklarının sergilendiği hafıza merkezlerini gezmeye ayırdım. ESMA (Deniz Kuvvetleri Mekanik Okulu) bunların en büyüğü ve gezmek için en iyi düzenlenmiş yerdi. Kapıda beni karşıladılar. Binayı tanıtan bir krokide işkence, sorgu odaları ve ölüm yolculuğuna çıkartılanların tutuldukları yerler işaretlenmişti.

    ESMA’da sorgulanan binlerce insandan 5000 kişi kaybedilmişti. Büyük çoğunluğu “ölüm yolculuğu” denen Skyvan PA-51 kargo uçaklarıyla Güney Atlas Okyanusu’nun karanlık sularına atılıyordu. Şimdi bu uçak Esma’da sergileniyor. Kapının girişinde ziyaretçileri karşılayan yazıda şunlar yazılı:

    “Bu tur sizi eski Deniz Kuvvetleri Mekanik Okulu’nun tarihini farklı dönemler boyunca yeniden inşa etmeye davet ediyor. Son Arjantin diktatörlüğüne odaklanan tur, aynı zamanda orijinal işlevlerinin boyutlarını ve bir anma merkezi olarak yapısının önemini de ele alıyor. Tarih turu, gelecek nesiller için hafıza ve insan hakları konusunda eleştirel ve öz eleştirel düşünmeyi teşvik etmemizi sağlıyor.”

    Çok geniş bir alana kurulu Deniz Kuvvetleri Mekanik Okulu, (ESMA) darbe sonrası operasyonel gizli gözaltı ve sorgu merkezi haline getirilmiş ama Arjantin genelinde 750’den fazla irili ufaklı böyle işkence merkezi olduğunu yine ESMA’da dağıtılan broşürden anlıyorsunuz. Operasyonlar gece yarısı başlayıp sabahın ilk ışıklarına kadar sürüyormuş. Önceleri sol-sosyalist militanlar, sendikacılar, öğretmen, gazeteciler ve entellektüellerle başlayan operasyonlar; işkence altında alınmış yeni bilgilerle ve ihbarlarla halka halka yayılarak devam etmiş.

    Lıbertador caddesindeki kapıdan giren arabalar bahçenin içinden geçerek Subay Lojmanları olarak bilinen 3 katlı binaya yakın bir yerde park ediyor, gözaltına alınanlar gözleri bağlı olarak binaya sokuluyor ve önce binanın altındaki geniş salonda tutuluyorlar, sonra da 2. ve 3, kattaki hücrelere dağıtıyorlar. Bir de binanın arkasındaki açık alandan merdivenle inilen geniş bir mahzen var. İşkenceli sorguların yapıldığı yerlerden birisi de burası. Arabaların park edildiği yer ise hemen yandaki caddeden iyice izole edilerek kaldırım taşlarıyla örülen bir duvarla görünmez kılınmış. İşkence yöntemleri bütün diktatörlüklerde uygulananlardan farksızdı.

    CİA bütün sorgu deneylerini buraya da eksiksiz aktarmış. Panama’da “Amerikalar Okulu”nda eğitilen asker ve polisler bütün askeri diktatörlüklerde rol oynamıştı. Arjantin genelinde operasyonlarda para ve değerli eşyanın yanı sıra televizyon ve buzdolaplarına da el konulmuş. Bunun için özel depolar ve bunların satışından elde edilen paralar için ortak kasalar kurmuşlar. Bunu Garaj Olimpo ve SIDE’nin (Devlet istihbarat Sekreterliği) kullandığı Otomotiv Orletti’de dinledim, kanıtlarını gördüm.

    Siyasi şubede toplamda 40 gün kalmış ve işkenceli sorgulardan geçmiş biri olarak, anlatılanlar, orada okuduklarım ve gördüklerim beni hızla yıllar öncesine götürdü. Kilometrelerce uzakta 1982 yılında İstanbul Gayrettepe’deki Siyasi Şube’yi bana hatırlattı. Kurbanların tutuldukları hücreler temsilen yeniden yapılmış. Çünkü hem ESMA, hem Garaj Olimpo, hem de Automotores’de işkence alanlarının izlerini silmeye çalışmışlar. Hücreler yıkılmış, gizli gözaltı merkezine ait materyaller yok edilmeye çalışılmış ama izler tanıkların anlatımıyla belirgin biçimde yeniden ortaya çıkartılmış.

    Sağ kurtulan ve daha sonra darbeciler ve işkenceciler hakkında açılan davalarda tanıklık eden yüzlerce insanın anlatımları var. Bunların bir kısmını duvarlardaki panolarda okuyorsunuz ve bunlar suratınıza çarpıyor. 1976 yılında 1,5 ay ESMA’da kalan Mirta Perez’in 2013 yılının Nisanı’nda darbecilerin birleştirilmiş davasındaki tanıklığı şöyle:

    “İşkence her zaman mukoza ve hassas bölgelere yapılıyordu. Bu korkunç derece aşağılayıcıydı. Tecavüzler de aşağılayıcıydı. Çünkü ilk başta size anlattığım gibi o sandalyede gözlerim bağlı oturuyordum ama sonra zamanla, ne kadar zaman geçti bilmiyorum, beni yatağa bağladılar. Temiz bir yataktı. Beni oraya kelepçelediler. Rahatlamamı beklediler ve bana tecavüz ettiler. Hep aynı insanlardı ve sanırım geceydi…”

    İkinci ve üçüncü kattaki odalarda gezerken odalara konmuş video enstalasyonlarda mahkemelerde yapılan tanıklıkları izliyor, dinliyorsunuz. Bu merkezlerde yıllarca tutulan insanlar var. Hamile olanların çocuklarını doğurmaları bekleniyor, muhtemel ki daha sonra onları “ölüm uçuşu” bekliyor. Gözaltındaki insanların malına mülküne sahte belgelerle çökülüyor. El konulan araçlar boyanarak ve sahte plakalarla ESMA’nın hizmetinde kullanılıyor. En yaygın kullanılan arabalar, Peugeot-404 ve Ford-Taunus. Duvar panolarında bilgilerin ve tanıklıkların suçun ortaya çıkmasındaki ve faillerin yargılanmasındaki önemi tekrar tekrar anlatılıyor. Bir çarpıcı tanıklık ise şöyle:

    “Victor Basterra, Peronist Taban Hareketi’nin bir üyesiydi. 10 Ağustos 1979’da yasa dışı bir şekilde gözaltına alındı. 3 Aralık 1983’te denetimli serbestlik kapsamında serbest bırakılıncaya kadar ESMA’da tutuklu kaldı. Grafik tasarımcı olarak deneyimi nedeniyle İstihbarat Departmanı’na bağlı bu bodrum katında faaliyet gösteren dokümantasyon bölümünde çalışmak zorunda bırakıldı. Orada ordu için sahte belgeler oluşturulması gerekiyordu. Basterra gizlice fotoğraflar çekti. Bazı belgelerin kopyalarını saklamayı başardı. Bu belgeleri ışığa duyarlı malzeme kutularının içinde muhafaza etti. Ayrıca tutuklananların negatif fotoğraflarını da saklamayı başardı. Geçici tahliye izni verildiğinde bu belgeleri ve fotoğrafları dışarıya çıkarttı. 1985 yılında “Basterra Raporu” olarak bilinen materyali basına açıkladı. Cuntalar Davası mahkemesine sunduğu bu dosya ile birçok işkenceci ve katilin yüzünün görülmesini ve ceza almalarını mümkün kıldı. İfadesinin içeriği aynı zamanda gizli merkezin işleyişinin nasıl olduğunu belgelediği gibi, bugün hala adalet için ilgi çekici ve delil teşkil etmektedir.”

    Garaj Olimpo

    Buenos Aires’in Floresta mahallesinde geniş bir arazi üzerine kurulu “Federal Polis Otomotiv Bölümü”ne ait eski bir otobüs garajından bozma Olimpo’yu bulmam zor olmadı. Kapıdaki enformasyon görevlisine kendimi tanıtınca idare bölümünden Maria ve Martina’yı çağırdı. Bir gün önceki ESMA ziyaretimden haberdarlardı ve beni tanıyorlardı. 1980 Askeri darbesi sonrasında cezaevinde 6 yıl yatmış ve İstanbul siyasi şubede sorgulanmış olmam aramızda bir tür yakınlık yaratmıştı. Sıkıca sarıldılar bana. Hafıza ve bellek mekanlarında çalışanlar sol görüşlü muhalif insanlardı. Bana Kürt hareketinin durumunu sordular. Gelişmeleri takip etmeye çalışıyorlardı.

    Olimpo’nun gizli bir sorgulama merkezi haline getiriliş sürecini ve 1978 Ağustos’undan 1979 yılının ocak ayına kadar geçen 6 aylık sürede 500 insanın kaçırılarak buraya getirildiğini, kayıt dışı olarak sorgulandığını ve bunların büyük bölümünün kayıp olduğunu belirttiler. 6 ay gibi bir sürede burasının faaliyete son vermesinde 1978 yılında Arjantin’de oynanan Dünya Kupasının önemli rolü olduğunu söylediler. Dünya kupası için uluslararası medyanın Arjantin’de bulunması bu konuyu aktüel hale getirmiş ve Olimpo’nun deşifrasyonu sağlanmış. Kurtulanların sayısı 90 kişi imiş ve dönemin sorumlularıyla ilgili açılan 5 davanın sonunda yargılanan failler ceza almışlar. Çok yüksek ve etrafı açık bir Pazar yerini andıran çatının altına sorgucular onlarca hücre yapmışlar. Kamyonet kasalarında gözleri bağlı getirilen muhalifler nereye geldiklerini anlayamıyorlarmış. Hemen girişte “gazino” dedikleri yerde ise operasyonlarda yağmalanan yüzlerce televizyon ve buzdolabının tutulduğunu söylediler. İşkenceli sorguların, yıkılan ama izleri belli olan hücreler bölümünde yapıldığını anlattılar.

    Garaj Olimpo, hafıza mücadelesine kendini adamış bir grup mahalle sakini, gözaltı merkezinden sağ kurtulanlar, kayıp yakınları ve insan hakları örgütlerinin mücadelesi sonrasında “devlet terörizmi tarafından işlenen suçların tarihin hafızasında yeniden canlandırılması ve insan hakları ile demokratik değerlerin teşviki için bir alan” olarak kayda geçmiş. Cumhurbaşkanlığı Ofisi ve Buenos Aires Şehir Yönetimi arasında imzalanan anlaşma ile de bu resmiyet kazanmış.

    Aslında Olimpo ile ziyaretlerim bitmişti ama bana “Automotores Orletti” (Orletti Otomotiv) adıyla bilinen bir gizli operasyon merkezinin çok yakında olduğunu ve orayı da görmemin iyi olacağını söylediler. Telefonla arayıp bilgi verdiler ve benim geleceğimi söylediler.

    Automotores Orletti (SIDE)

    Tabelasında, Hafıza ve İnsan Haklarının Geliştirilmesi İçin Alan yazan yeri bulmam zor olmadı. Gösterişsiz, tren raylarına bakan tek katlı kepenkli bu yere dışardan bakıldığında herhangi bir işyeri olduğu sanılabilir. Beni kapıda karşılayan Ricardo Maggıo önce bu bina ile ilgili bilgi verdi:

    “Eski bir gizli gözaltı, işkence ve imha merkezi olan burası, devlet terörizminin hafızasının ve Latin Amerika’daki Hafıza, Hakikat ve Adalet mücadelesinin araştırılması, yaygınlaştırılması ve inşası için bir alan teşkil ediyor. Birinci Ordu Kolordusu’nun 601. İstihbarat Taburu ile iş birliği içinde Devlet İstihbarat Sekreterliği’nin (SIDE) kontrolündeki üssü olmuş. Buenos Aires’in Floresta semtinde, Sarmiento tren raylarının karşısında bulunan bu eski otomobil tamirhanesi ve iki katlı aile evi, gizli merkez kurmak için SIDE ajanları tarafından kiralanıp yenilenmiş. Bu merkez, Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili, Paraguay ve Uruguay’ın baskıcı örgütlerinin yasa dışı eylemlerini organize ettiği ve bölge ülkelerindeki halk militanlarının ve siyasi liderlerin kaçırılması, takas edilmesi, kaybolması ve öldürülmesini koordine ettiği suç anlaşması olan Condor Operasyonu‘nun Arjantin’deki ana üssü olarak işlev görmüş.”

    Alt kattaki geniş alan 15 aracın rahatlıkla sığabileceği büyüklükte idi. Bu operasyon merkezine getirilerek kaybedilen 33 Uruguaylının fotoğraflarının olduğu pano dikkatimi çekti. İçeriden üst kata bir merdiven uzanıyordu ama dışarıya çıkıp bir başka binaya giriyor gibi yandan üst kata çıktık. Burası küçük bir aile evi gibiydi ama mutfak bölümünden arka tarafa açılan kapı ile 3 oda ve büyük bir salon gözaltı ve sorgu merkezi olarak kullanılmış. Ricardo odaları tek tek gezdirip işlevlerini anlattı. Buradan kurtulan az sayıdaki mağdurun tanıklıkları ile bütün bilgiler kayıt altına alınmış. Bu gizli gözaltı merkezinde insanlar en fazla 15 gün süreyle tutuluyormuş. Bu süreden sonra bilgi alamayacaklarını düşünüyorlarmış! Daha sonra ise muhalifler farklı yöntemlerle kaybediliyormuş! Varilin içine konarak üstüne beton döküldüğünden bile söz edildi!

    Gizli ve yasa dışı bu merkezlerde yasal bir takip yapmak, ifade almak, savcılık ve mahkeme süreçleri işletmek gibi bir amaç güdülmediği çok belliydi. İnsanlar buraya kaçırılarak getiriliyorlardı. Esas amaç bilgi almak ve imha etmekti. Üst katta tren raylarına bakan ve 30 civarında insanı alacak büyüklükteki bir odanın sol tarafında üstte gözetleme camları ve kapının karşısındaki duvarda sayısız kurşun delikleri vardı. Ricardo “çömel dedi”. Oturan birinin 20-25 cm üstünden başlıyordu kurşun delikleri. Bana bunu anlatmak istiyordu. Arada odaya girip oturan ya da çömelmiş insanların başları üzerinden silahla tarayıp ne tepki verdiklerine bakıyorlarmış. Gözaltındakilerin hepsinin gözlerinin bağlı olduğunu tahmin ediyorsunuzdur. Yukarda tavana asılı olan borular ve ipler son derece tanıdık geldi bana! Diğer bir odada ise duvar boyunca 4 ayrı düzenekten kablolar sarkıyordu!

    Odaların ikisinde de, birisi duvara gömülü diğeri ise taşınamayacak büyüklükte, para kasası vardı. Ricardo bu kasalara operasyonlarda ele geçirilen paranın, değerli eşyaların, el konulan televizyon ve buzdolaplarının satışından elde edilen gelirlerin konduğunu, sonra istibarat subaylarının bunları kendi aralarında paylaştıklarını anlattı. Gayrettepe’de tezgâhta iken yeni alıp giyemediğim pantolonumu ve babamın bana verdiği çakmağı gözbağının altından sorgucuların üstünde görmüştüm. Gördüklerim neydi ki? Bütün operasyonlarda el koydukları paranın, değerli eşyaların haddi hesabı yoktu! Kilometrelerce uzakta bunları hatırladım. Yakında bir okul olmalıydı, bahçeye çıkmış onlarca küçük çocuğun bağırışları geliyordu. Onların sesi geliyorsa, işkence altındaki insanların sesleri de dışarıya gidebilirdi. Ricardo “elbette duyuluyordu” dedi. Topluma korku salmak, sindirmek, tedirginlik yaratmak ve sessiz kalınmasını sağlamak bütün diktatörlüklerin ortak özelliğiydi. “Kimi kime şikâyet edecekler ki, onlar da kaçırılabilir hatta yok edilebilirdi” sözleri durumun vahametini anlatıyor sanırım.

    Daha sonraları Plaza De Mayo anneleri olarak tanınan ve kaybedilen yakınlarını aramak için Başkanlık Sarayı’nın bulunduğu alanda 1976 yılının sonlarından itibaren buluşup seslerini duyurmaya çalışan kayıp yakınlarının da kaybedilmesi gaddarlığın sınırlarını belirsiz hale getirmiş. Careaga, 16 yaşındaki hamile kızı Ana María’nın kayboluşunu ihbar etmesinin ardından kendisi de kaçırılmış, iki Fransız rahibe ve diğer dokuz kişiyle birlikte 14 Aralık 1977 gecesi şehirdeki havaalanından kalkan bir Skyvan PA-51 kargo uçağından Okyanusa atılmış. Careaga’nın cesedi, diğer iki Plaza de Mayo annesi Azucena Villaflor ve María Bianco ile birlikte altı gün sonra kıyıya vurmuş ve kimsesizler mezarlığına gömülmüş. Kemiklerin kime ait olduğu ancak DNA testiyle 2003 yılında belirlenebilmiş. Mahkeme Arrú ve D’Agostino’nun üç saatlik bu uçuşta pilotluk yaptıklarını belirlemiş. Bu arada uçak Amerika, Miami’de yeni sahibinde bulunmuş ve 1977 yılına ait bütün orijinal uçuş seferleri de bozulmadan kayıt altında kalmış. Uçağı kullanan üç askeri pilota ömür boyu hapis cezası verilmiş. Uçağın ESMA’da sergilendiğini yazmıştım.

    Bellek ve hafıza merkezleri

    Gezme fırsatı bulduğum ESMA, Garaj Olimpo ve Otomotiv Orletto, Arjantin’deki Askeri Diktatörlük uygulamalarının insanlık dışı, kirli örnekleriyle doluydu. Şimdi bu binalar kamulaştırılmış ve tarihi mekanlar olarak hafıza merkezleri haline getirilmiş. İnsan hakları mücadelesi için kullanılan ofislerde diktatörlük dönemine ait işlenen suçlar araştırılıyor. Hala cezaevlerinde üst düzey ordu ve polis mensupları işledikleri bu suçların cezasını çekiyorlar. Yeni deşifrasyonlarla davalar açılıyor ya da ölmüş failler teşhir ediliyor. ESMA’da onlarca ortaokul, lise talebesi, halktan insanlar gördüm. Rehberler onlara burada olup bitenleri anlatıyorlardı. Hafta sonları daha da kalabalık ziyaretçi gruplarının geldiğini söylediler. Devlet suç işlemez, devlet katil olmaz ezberi burada bozulmuş. Devlet terörizmi tarafından işlenen suçların tarihin hafızasında yeniden canlandırılması ve insan hakları ile demokratik değerlerin teşviki için bir alan olarak bu mekanlar kayda geçmiş. Sorumlular, hem de devlet başkanlığı düzeyinden üst düzey general ve polis şeflerine kadar, yargılanıp hüküm giymişler. Arjantin’deki askeri diktatörlük sadece sol-sosyalist örgüt üyelerini, sendikacıları, entelektüelleri, yazarları ve Peronistleri [hedef alan] değil, insan hakları savunucularına, kiliselerden rahip ve rahibelere kadar uzanan bir kaybetme politikası izlemiş. Karşı çıkan, itiraz eden kim varsa diktatörlüğün gadrine uğramış.

    Arjantin, darbe döneminin sona erdiği 1984’ten sonra bu yüzleşme ve hesap sorma noktasına nasıl geldi? Bu konuda Türkiye’de en kapsamlı çalışma 11-15 Nisan arasında Arjantin’e bir çalışma ziyareti gerçekleştiren “Hakikat, Adalet ve Hafıza Çalışmaları” grubu adına Nazan Üstündağ’ın kaleme aldığı rapordur. Bunun okunmasını salık veririm. Sol-sosyalist çevreler tarafından yeterince bilinmeyen bu rapor, darbecilerin kendilerini koruma ve işledikleri suçları örtme çabalarını ve yargılama süreçlerinin hangi aşamalardan geçtiğini ayrıntılarıyla ortaya koyuyor.

    Türkiye hangi noktada

    12 Eylül Askeri Diktatörlüğü’nün üzerinden 45 yıl geçti. Sol-sosyalist örgütler Latin Amerika’da ne olup bittiğine bakabilselerdi, 80 darbesi ile onları neyin beklediğini anlama şanları olabilirdi.

    1984 yılında başlayan Kürt savaşı şimdi bir çatışmasızlık dönemi yaşıyorsa da hala bu konuda bir barış sağlanabilmiş değil. 2011 Anayasa Referandumu öncesi ve hemen sonrası rejim geçmişle yüzleşiyormuş gibi yaptı ama bu konuda tek adım atmadı. Çünkü o zaman referanduma sunulan anayasa konusunda geniş desteğe ihtiyaç vardı ve İleri Demokrasi masalı anlatılıyordu. Uzun yıllara dayanan işkence uygulamaları ve hukuksuzluklarla ilgili hiçbir somut cezalandırmaya gidilmeli. O dönemde fail olarak görülen, hatta aldıkları küçük cezaları konforlu cezaevlerinde yatarak çekenler, bugün hala devlet katında muteber durumdalar.

    Kürt Özgürlük Hareketine karşı sürdürülen savaşın kirli bir hal alması ise çok zaman önceleri oldu. İHD verilerine göre 1989-1999 arası on yılda 1964 kişi faili meçhul olarak katledildi. Ortada fail yok, ceza yok. İşkence merkezleri -ki bunlar esas olarak siyasi polis merkezleridir- ya yıkılıp yeniden yapıldı ya da tamamen yıkıldı. Faili meçhullerde kullanılan beyaz Torosların fotoğrafları asla olmaması gereken yerlerde duruyor. Yani demem o ki önümüzde yürümemiz gereken uzun yollar, yıllar var. Enseyi karartmadan…


    Fotoğraflar: Kadir Akın

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    İki devrimci müze soygunu: Kolombiya ve İrlanda

    24 Ekim 2025

    Arjantin Ve Uruguay’daki Maraşlılar, Antepliler, Adanalılar

    23 Ekim 2025

    TBMM komisyonu, neden ekoloji örgütlerini dinlemedi?

    20 Ekim 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Ercan Jan Aktaş

    Siyasetin simülasyonu ve kimliğin krizi

    Tuncay Yılmaz

    Avrupa için göçmenler yük mü?

    Siyasi Haber

    Roman halkına yönelik stigmatizasyon ve kolonyal gacoluk

    Kadir Akın

    Arjantin Ve Uruguay’daki Maraşlılar, Antepliler, Adanalılar

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Kadir Akın

    ESMA’nın hatırlattıkları

    Siyasi Haber

    İki devrimci müze soygunu: Kolombiya ve İrlanda

    Mehmet Horuş

    TBMM komisyonu, neden ekoloji örgütlerini dinlemedi?

    Ümit Akçay

    Türkiye’de ekonomik planlama neden başarısız oldu?

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    İşveren grev korkusuyla fabrikaya imam çağırdı

    25 Ekim 2025

    Çiğli Belediyesi’nde memurlar iş bıraktı: “Toplu sözleşme hakkımıza sahip çıkıyoruz”

    24 Ekim 2025

    Tapaten işçilerine araçlı saldırı: “İnsan canına kast var”

    23 Ekim 2025
    KADIN

    Kadınlar 11. Yargı Paketi’ne karşı sokağa çıkıyor: “Meclise getirmeyi aklınızdan bile geçirmeyin”

    25 Ekim 2025

    Maraş’ta erkek şiddeti: İki kadın öldürüldü, bir kadın ağır yaralı

    23 Ekim 2025

    Ercan Jan Aktaş: “Pınar Selek’siz barış olmaz”

    20 Ekim 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.