Dünyanın gözü önünde Filistin halkı Siyonist İsrail devleti tarafından soykırıma tabi tutulurken, emperyalist / kapitalist Batı devletlerinin de aralarında bulunduğu pek çok ülkeden Filistin Devleti’ni tanıma açıklamaları geldi.
Kurtla yiyip çobanla ağlayan bu devletleri görünce insan ne düşeceğini şaşırıyor ister istemez. O yüzden yaşananları bir kez daha gözler önüne serip bu tutum değişikliğinin nedenini irdelemekte fayda var.
Gazze’de İnsanlık Krizi
7 Ekim 2023’te başlayan ve bugüne kadar devam eden İsrail saldırıları, Gazze’yi yerle bir etti. Emperyalist merkezlerin kontrolündeki Birleşmiş Milletler’e göre bile bu saldırılar soykırım tanımına uyar nitelikte. Sivil altyapı, hastaneler, okullar ve su şebekeleri hedef alındı; 65.000’i aşkın insan hayatını kaybetti.
Ekonomik olarak, Gazze’nin %80’i yıkıldı; tarım alanları, fabrikalar ve ticaret yolları yok oldu. Ekolojik açıdan bakıldığında, su kaynakları kirletildi, elektrik kesintileri günlük yaşamı felç etti ve hava kirliliği arttı. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar en ağır bedeli ödeyen gruplar oldu.
Soykırımın Ortakları
Tüm dünyanın neredeyse canlı yayında izlediği bu soykırımın sahadaki uygulayıcısı Siyonist Netanyahu yönetimindeki İsrail devleti olsa da, başta ABD olmak üzere pek çok emperyalist / kapitalist devlet soykırımın destekçisi ya da izleyicisi pozisyonundaydı.
ABD bu süreçte kesintisiz ve tereddütsüz bir biçimde İsrail’e milyarlarca dolarlık askeri yardım sağladı ve diplomatik olarak İsrail’in korumalığını yaptı. Avrupa Birliği ülkeleri ise -son süreçteki cılız “uyarı” mesajlarını saymazsak- İsrail’e yönelik yaptırımları gündeme getirmek şöyle dursun, ekonomik, askeri ve diplomatik işbirliğini sürdürdü.
Bu desteğin birkaç somut örneğine bakalım:
- ABD, İsrail’in silah ithalatında yüzde 69 payla açık ara birinci; 2023 itibarıyla yıllık 3,8 milyar dolar askeri yardım anlaşmalarıyla Washington kritik bir destekçi.
- Almanya, Avrupa’nın birincil silah tedarikçisi: 2023’te yaklaşık 326,5 Euro milyon değerinde silah lisansı açtı; denizaltılardan tank bileşenlerine kadar geniş portföyle destek veriyor.
- Birleşik Krallık, F-35 parça programı kapsamında İsrail’e kritik askeri destek sağlıyor.
- İtalya, silah ihracatını sürdürüyor; Leonardo’nun Apache helikopter modülleri gibi ürünler halen İsrail’e gidiyor.
- Kanada, resmi silah ihracatını durdurduğunu açıklasa da, mermi ve parça sevkiyatlarının devam ettiği verilerle teyit edildi.
(Bu bilgiler için kaynak site: middleeasteye.networldbeyondwar.org.)
İsrail’in 2024 yılı itibarıyla en büyük ithalat partnerleri ise sırasıyla şunlardı:
- Çin: 19 milyar dolar / yüzde 20.7
- ABD: 9.4 milyar dolar / yüzde 10.2
- Almanya: 5.6 milyar dolar / yüzde 6.1
- Hindistan: 4.1 milyar dolar / yüzde 4.5
- İtalya: 3.6 milyar dolar / yüzde 3.9
- Güney Kore: 3.3 milyar dolar / yüzde 3.6
- Türkiye: 2.8 milyar dolar / yüzde 3.05
Bu ülkeler, İsrail’in toplam ithalatının büyük bir kısmını oluşturuyorlar. (https://www.aljazeera.com/news/2025/5/22/which-countries-trade-the-most-with-israel-and-what-do-they-buy-and-sell)
Ayrıca Azerbaycan İsrail’in en önemli enerji tedarikçilerinden biri; Azerbaycan, İsrail’in petrol ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını karşılıyor ve aynı zamanda stratejik bir silah alıcısı. Ve tabi bu petrol Türkiye üzerinden İsrail’e taşınıyor!
Erdoğan’ın timsah gözyaşları
BM Kürsüsünden İsrail’in Gazze’deki saldırılarını “Soykırım” olarak tanımlayan Erdoğan iktidarı tüm hamasi söylemine rağmen askeri, ticari ve diplomatik ilişkilerini hiç kesmedi Siyonist İsrail rejimiyle.
Türkiye’nin, resmi olarak Mayıs 2024’te İsrail’le ticareti tamamen durdurduğunu açıklamasına rağmen; veriler, kâğıt üstünde olsa bile, ticaretin hâlâ dolaylı yollarla sürdüğünü gösteriyor. 2025’in ilk beş ayında Yunanistan, Malta, Romanya gibi üçüncü ülkeler üzerinden İsrail’e yapılan Türkiye menşeli ihracat 394 milyon doları buldu; 2024’te ise Türkiye, Çin, ABD, Almanya ve İtalya’nın ardından İsrail’in 7. en büyük tedarikçisi olarak 2,86 milyar dolarlık ihracat yaptı.
Silah ve mühimmat bazında doğrudan büyük hacim olmasa da ( 2024’te sadece 317 bin USD seviyesinde), petrol ve emtia anlamında önemli hacimler bulunduğu iddia ediliyor: özellikle Azerbaycan kaynaklı petrolün Türkiye üzerinden İsrail’e ulaştığına dair bulgular var.
Dayanışmanın Kriminalizasyonu

Bugün Filistin’i tanımak için sıraya giren Batı ülkelerinin pek çoğu, İsrail’in saldırılarına karşı gerçekleştirilen dayanışma eylemlerine, açıklamalarına, tutum alışlarına dahi tahammül etmediler bu süreçte.
BM ve uluslararası insan hakları örgütleri, İsrail’in Gazze’de soykırım ve savaş suçları işlediğini belgelerle ortaya koymalarına rağmen, İsrail’i protesto eylemleri şiddetli polis müdahaleleri, gözaltılar ve yasal baskılarla karşılaştı. Aktivistler, sosyal medya paylaşımları nedeniyle suçlandı, yargılandı, işinden atıldı, kriminalize edildi ve fişlendi.
Filistin’in Tanınması: Tarihi damgadan kaçış
Küba ve Vietnam gibi tarihsel, Güney Afrika, İspanya, Norveç ve İrlanda gibi 7 Ekim sonrası süreçte Filistin halkının yanında duran tutarlı birkaç ülke dışında, son dönemde Filistin Devleti’ni tanıma sırasına giren batı ülkelerinin pek çoğu “soykırım destekçisi” sicilinden isimlerini sildirme gayretindeler. Tıpkı “Nazi Almanya’sının Yahudi Soykırımı” gibi, artık tarihe “Siyonist İsrail’in Filistin Soykırımı” olarak kaydolan insanlığa karşı işlenmiş bu suça verdikleri desteğin üstünü karartmaya çalışıyorlar.

Küresel Güney’in yeraltı ve yer üstü zenginliklerini Batı’ya aktaracak India-Middle East-Europe Economic Corridor’unu- IMEC (Hindistan- Ortadoğu – Avrupa Ekonomik Koridoru) güvence altına almak için İsrail’e, İsrail’i bölgenin patronu yapacak olan Abraham antlaşmasına verdikleri desteğin yarattığı sonuçtan kaçmak istiyorlar. Son anda yaptıkları bu manevrayla ellerini İsrail’in kanlı üniformalarında temizlemeye çalışıyorlar.
Şayet dünya halklarının vicdanı sermayenin vicdanı gibi kurumuş olsaydı ve ödedikleri bedele rağmen İsrail soykırımının karşısında, Filistin Halkının yanında ısrarla durmaya devam etmeselerdi, böyle bir vizyon düzeltmeye dahi ihtiyaç duymayacaktı bu devletler.
İngiltere’nin, Fransa’nın, Kanada’nın, Avusturalya’nın Filistin Devleti’ni tanımalarının bir sebebi de artık zaman zaman hayatı durdurma noktasına gelen Filistin dayanışma eylemlerini kontrol altına alma çabasıdır şüphesiz.
Her şeye rağmen
Her şeye rağmen Filistin Devleti’nin bugün BM’ye üye 193 ülkenin 156’sı tarafından tanınması önemli bir kazanımdır. Dünya halklarının direnişinin mecbur bıraktığı bu adımı şimdi kalıcı kazanımlara dönüştürmek için bastırmalı, İsrail’in saldırılarının durdurulması, Gazze’nin yeniden inşası ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının güvence altına alınması için somut ve hızlı adımlar atılmasını sağlamalıyız.
ABD korumalı İsrail saldırganlığının durdurulması ve püskürtülmesi adeta bir uçurumun kenarında asılı duran bölgede tersine rüzgarların esmesinin ve güçlenmesinin önünü açar. Gazze’nin ABD-İsrail planındaki gibi yok edilmesi ise bölgede daha büyük çatışma ve savaşların geçiş kapısı olacaktır.
Nehir’den denize özgür Filistin ve barış içerisinde Ortadoğu için Filistin ve Kürt sorununu çözmek altın anahtar değerindedir. Bu anahtarı cehennemin kapısını açmak isteyenlerin ellerine bırakmayalım.
23.09.2025