Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    İzmir’in şişmanı, işçi düşmanı!

    7 Haziran 2025

    İzBB grevinin hatırlattıkları…

    7 Haziran 2025

    Barış Ünlü: “AKP ‘Türklük Sözleşmesi’nin devlet ayağını çökertti”

    6 Haziran 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      NATO’nun çürüyen tahtı; Emperyalizmin hırsızlık imparatorluğu çöküyor mu?

      2 Haziran 2025

      Yaban domuzunun günahı ne?

      31 Mayıs 2025

      Artı Değer Van Spor ve Marx’ın teorisi üzerine mizahi bir deneme

      28 Mayıs 2025

      Ahmet Saymadi’nin ilk duruşması: “Tutukluluk halinin devamına…”

      21 Mayıs 2025

      Tarihin sustuğu yüzyıl: Kürtler, Lozan ve barışın hikâyesi

      18 Mayıs 2025
    • Seçtiklerimiz

      İzmir’in şişmanı, işçi düşmanı!

      7 Haziran 2025

      İzBB grevinin hatırlattıkları…

      7 Haziran 2025

      Soykırım tarihi bir mesele değildir

      5 Haziran 2025

      Aleniyet olmadan güven olmaz

      5 Haziran 2025

      İzmir, Talat ve ‘derin’ CHP

      4 Haziran 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      Gölgede kalan mesele: Lozan ve Süryaniler

      31 Mayıs 2025

      Mahir Sayın: Yeni çıkış sosyalistler açısından sağlam bir başlangıç noktası

      22 Mayıs 2025

      Tsitsekun’un 161’inci yılında: “Yas günü”nün ötesine nasıl geçeceğiz?

      21 Mayıs 2025

      Bir Türkiye hikâyesi olarak Golik: ‘Görülmüştür’ damgalı Kürtçe mizah dergisi, nasıl dava konusu oldu?

      21 Mayıs 2025

      Gençler geleceksizliğe mahkum edilişilerine baş kaldırıyor – Ertuğrul Kürkçü

      23 Mart 2025
    • Dosyalar
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Karataşlı: Trump ABD’de otoriter bir model kurmanın işe yarayacağını düşünüyor

    Karataşlı: Trump ABD’de otoriter bir model kurmanın işe yarayacağını düşünüyor

    Dr. ŞAHAN SAVAŞ KARATAŞLI ile Gazete Duvar adına MÜHDAN SAĞLAM’ın yaptığı söyleşinin ikinci bölümü: Karataşlı'ya göre ABD'de demokrasinin gerilemesi Trump ile başlamadı ama onunla hızlandı. 21. yüzyılda ekonomik gücü merkezileştiren, kontrolü artıran bir parti devleti modeli yükselişte. Bu noktada Çin’in etkisi göz ardı edilemez. Şu anda dünyanın yükselen gücü Çin olduğu için, Batı sistemleri “Buna benzeyen bir sistem nasıl kurarız?” sorusunu soruyor.
    Siyasi Haber11 Şubat 2025
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    ABD Başkanı Donald Trump, dış politikada şaşırtıcı pratik ve söylemlere imza atıyor. ABD içerisindeki dönüşüm de bundan geri kalmıyor. Trump’ın seçilmesi sonrası, 2025 planı adıyla bilinen bir metin dolaşıma girmiş ve bürokrasiden yargıya, yardımlardan vergilere uzanacak bazı düzenlemelere imza atacağı söylenmişti. Nitekim seçim kampanyası da yemin törenindeki görüntü de bu iddiaların gerçekliğine dönük kaygıyı besledi. Nihayetinde 6 Ocak Kongre Saldırısı sanıklarının affı, tekno milyarderlerin yakın çemberinde poz vermesi, Elon Musk’ın adeta bir eş başkan gibi davranarak İngiltere ve Almanya’nın iç işlerine karışması ‘ABD nasıl bir modele evriliyor?’ sorusunu akıllara getiriyor. Özellikle muhafazakar yargıçların atamalarda etkili konumda olacağına dönük beklenti, iktidar ile bazı yargıçlar arasında başlayan söz düellosu bürokrasiden yargıya ABD’de otoriterleşmenin hızlandığı yönünde bir izlenime kapı açıyor.

    Trump’ın organik sınıfsal bloku kimlerden oluşuyor? Süper zenginler olarak bilinen teknoloji devlerinin sahipleri burada nasıl bir konuma sahip? Bürokrasideki atamalar ve istifalar sistemde nasıl bir sürüklenmeye yol açıyor? Trump, neden parti devlet kavramına sıcak bakıyor, ABD’de böyle bir sistem mi kuracak?

    The University of North Carolina, Greensboro’da öğretim üyesi olan, tarihsel kapitalizm, eşitsizlik, toplumsal hareketler, emek ve milliyetçilik dinamiklerini küresel ve uzun tarihsel bir perspektiften inceleyen Dr. Şahan Savaş Karataşlı ile yapılan söyleşinin ilk bölümünde Trump’ın Orta Doğu politikalarını ve Erdoğan-Trump ilişkileri üzerinde duruldu. İkinci bölümünde ABD’nin sınıfsal yapısını, Trump’ın kurduğu hegemonik bloku, devletin dönüşümünü ve gelecekte artması beklenen otoriter yapılara sempatinin ekonomi politik arka planı ele alınıyor.

    Karataşlı’ya göre 21. yüzyılda ekonomik gücü merkezileştiren, kontrolü artıran bir parti devleti modeli yükselişte. Bu noktada Çin’in etkisi göz ardı edilemez. Şu anda dünyanın yükselen gücü Çin olduğu için, Batı sistemleri “Buna benzeyen bir sistem nasıl kurarız?” sorusunu soruyor. Trump da ABD’de benzer bir otoriter modelin işe yarayacağını düşünüyor.

    Mühdan Sağlam: Biraz da ABD içindeki duruma bakalım isterim. Trump’ın hem kampanyası hem de yemin töreninde alışık olmadık şekilde teknoloji şirketlerinin temsilcileri ön sırada yer aldı. Trump’ın çevresinde konumlanan isimleri de dikkate aldığımızda bu nasıl bir sınıfsal bloku temsil ediyor? Bir başka anlatımla Trump kimi temsil ediyor?

    Şahan Savaş Karataşlı: Trump’ın ikinci yemin töreninde gördüğümüz Elon Musk, Jeff Bezos ve Mark Zuckerberg gibi isimler yalnızca tekno elitler değil, bunlar aynı zamanda dünyada yeni bir kapitalist sınıfın liderleri. Bu süper-milyarderler sadece ABD’nin değil, dünyanın da en zenginleri. Bu isimlerin toplam serveti, ABD’nin toplam servetinin yüzde 0.67’sine denk düşüyor. Bu oran daha birkaç yıl önce yüzde 0.30’lardaydı. Bu hızda ilerlerlerse birkaç yıl içinde ABD’nin toplam servetinin yüzde 1’i birkaç kişinin elinde olacak. Bu dünyada eşi benzeri görülmemiş bir servet yoğunlaşması ve eşitsizlik göstergesi.

    Bu süper-milyarderlerin genel özelliği, yakın bir zamanda ortaya çıkan internet, akıllı telefonlar, dijital platformlar, yapay zeka gibi teknolojileri sermaye birikiminin ihtiyaçlarına yönlendirebilecek mecraları (Amazon, Facebook gibi) yaratmış veya ele geçirmiş olmaları, yeni enerji sistemlerini kullanmaları ve buna yönelmeleri (Tesla gibi), ve yeni finansal araçlarla, kripto paralar, risk sermayeleriyle büyümüş olmaları.

    ‘Rockefeller servetini 40 yılda biriktirirken Musk 3-4 yılda biriktirdi’

    Bu aslında yeni bir olgu değil. Kapitalizm, tarih boyunca üretici güçleri teknolojik devrimsel sıçramalarla geliştirmeyi başarmış ve bunu yaparken üretim, ticaret, enerji ve finans ekseninde yeni bir zenginler sınıfı yaratmıştır. Örneğin, Sanayi Devrimi sırasında tekstil fabrikalarıyla kömür ticaretiyle zenginleşen bir sınıf oluşmuştu. Benzer biçimde, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında ivmelenen İkinci Sanayi Devrimi ile otomotiv, demir-çelik ve petrol sektörü gelişmiş; ve bu süreç Rockefeller ve Carnegie gibi büyük sermaye sahiplerini yaratmıştı. Geçen yüzyılın Rockefeller’i kimse, bugün de Elon Musk, Jeff Bezos gibi isimler aynı kapitalist sınıfın çağdaş temsilcileri olarak öne çıkıyor.

    Ancak aralarında bir fark var: Rockefeller kendi servetini yaklaşık 40 yılda biriktirirken, bugün Musk, sadece nominal değil, reel anlamda da Rockefeller’dan daha zengin, bu serveti 30 milyardan 400 milyarın üstüne yaklaşık 3-4 yılda çıkardı. Yani burada önemli olan sermayenin sadece yoğunlaşması ve merkezileşmesi değil, aynı zamanda bu sürecin eşi görülmemiş bir hızda gerçekleşiyor olması.

    ‘Trump süper milyarderlere beni desteklerseniz sizi büyütürüm, önünüzdeki engelleri kaldırırım diyor’

    Peki Trump için bu grup neden önemli?

    Trump da milyarder, ama bir süper-milyarder değil. Trump süper-milyarderlere şu mesajı veriyor: Beni desteklerseniz, yanımda durursanız sizi büyütürüm, önünüzdeki engelleri ortadan kaldırırım. Örneğin Facebook (META) gibi yapıların önündeki en büyük sorun olan tekel karşıtı yasaları etkisiz hale getirmeyi vadediyor. Yapay zeka, kripto alanındaki denetim mekanizmalarını esnetebileceğini, vergide indirime gideceğini bildiriyor. Özellikle Space X gibi firmalar için önemli olan kamu ihalelerini size yönlendirebilirim diyor. Benzer biçimde başta Amazon olmak üzere işçi çalıştıranlara, işçi ücretlerini düşürmeyi, şu anda ivme kazanan sendikalaşmayı geriletmeyi vadediyor. Bunların karşılığında da bu isimlerden finansal ve siyasi destek istiyor.

    ‘Musk ve Thiel sağ hareketi yönlendirebileceklerini düşünüyorlar’

    Elon Musk ve Peter Thiel (PayPal) gibi isimler zaten sağ partileri destekliyor ve ideolojik olarak da Trump’a yakınlar. Dahası bu isimler yeni sağ hareketi yönlendirebileceklerini de düşünüyorlar. Thiel, JD Vance’in destekçisi. Musk, defacto başkan gibi Cumhuriyetçilere müdahale ediyor ve dünyadaki sağ hareketlerle ilişki kuruyor. Bezos ve Zuckerberg gibi isimlerse Trump’ın uzattığı havucu, sopaya yeğliyorlar.

    Ancak burada dikkat edilmesi gereken başka bir durum var. Trump’ın temsil ettiği sınıfı bunlarla sınırlandırırsak bu bizi yanıltır, dahası büyük çelişkiyi görmemiş oluruz.

    ‘Trump’ın aslında şehirlerden kırsala uzanan organik bir sınıfsal bloku var’

    Haklısınız, bildiğim kadarıyla Trump, Mavi Duvar olarak da anılan, Demokratların oy deposu denilen, işçi sınıfının ağırlıkta olduğu şehirlerden de oy almıştı.

    Evet, doğru. Trump bu şehirlerde kent ve kırsaldaki insanlara da seslendi ve onları kendisini seçmeye ikna etti. Yani Trump’ın aslında organik bir sınıfsal bloku var. Bu desteği nasıl aldığını tarihe bakarak anlayabiliriz.

    Amerikan tarihini 1945’lerden 1970’lerin sonuna kadar yönlendiren üç toplumsal hareket var. İlki 1870’lerde ivme kazanan ve 1945’lerde zirveye çıkan güçlü bir işçi hareketi. Bu süre zarfında çalışma süreleri, ücretler, koşullar konusunda ciddi haklar elde edildi ki 1945-1973 arasında ABD’de gelir adaletsizliği de azaldı. 1980’de Reagan döneminde ise neoliberalizm ile beraber sendikal hareketlerin önü kesildi. Güvencesizlik arttı, ücretler düştü ve 1980 sonrası küreselleşme süreciyle beraber de üretim Asya’ya kaymaya başladı. 1980 sonrasında ABD’de işçi hareketi gerilerken, 1955-68 sonrasında giderek hız kazanan diğer iki toplumsal hareket, yani siyah hakları hareketi ve feminist hareket, güçlenmeye devam etti. Reagan’ın reformları bu iki toplumsal gücü geriletemedi. 1990’larda Clinton döneminde, Demokrat Parti bu iki hareketi neoliberalizmle sentezledi ve kimlik siyasetleriyle bir ittifak oluşturuldu. Bu ittifak Obama ve Biden döneminde de sürdü. Siyahların, kadınların ve LGBTİQ+ bireylerin özellikle şehirlerde, ofislerde çalışan eğitimli orta sınıfları, bu ittifakın temsilcisi oldular. 

    ‘Trump’ın organik blokunun asıl bileşenleri, eski dönemin zayıflayan demir-çelik, otomotiv, ağır sanayi ve petrol üreticileri’

    Trump’ın organik sınıfsal blokuysa bunun tam zıttı. Kentlilerden çok kırsalı, eğitimli sınıfın hassasiyetleri yerine eğitimsiz grupların kaygılarını, ofis çalışanları yerine fabrikaların kapanmasıyla işsiz kalan işçileri, küreselleşme ile kültürel çeşitliliği öne çıkaranlar yerine, daha çok Protestan kökenli beyaz bir Amerikan milliyetçiliğini temsil ediyor. Kapitalistler arasında da Trump’ın organik blokunun asıl bileşenleri, bahsettiğimiz yeni çağın yükselen tekno milyarderleri değil, eski dönemin zayıflayan demir-çelik, otomotiv, ağır sanayi ve petrol üreticileri. Yani maddi üretimden gelen ve küreselleşmenin yarattığı uluslararası rekabet nedeniyle zayıflayan kesimler. Aslında, tekno milyarderler Trump’ın organik sınıfsal blokunun doğal uzantıları değil; aksine, onun temsil ettiği ekonomik yapının dışında, hatta zıttı bir konumdalar.

    ‘Trump’ın etrafında oldukça kırılgan bir koalisyon şekillendi’

    Bu çizdiğimiz resimde temsil grupları arasında bir çelişki yok mu?

    Evet var ki bu çelişkinin gözden kaçmaması gereken üç önemli boyutu var.

    Birincisi, Trump etrafında şekillenen koalisyon oldukça kırılgan. Bu kırılganlık, Musk ile Trump arasındaki çelişkilerde belirginleşmeye başladı. Örneğin, Trump Çin’e yönelik gümrük vergilerini artırmak ve Çin’de üretim yapanları yakından denetlemek istiyor, ancak Musk’ın Tesla’sı Şangay’da üretim yapıyor ve kritik malzemeleri Çin’den tedarik ediyor.

    İkincisi, Trump son derece pragmatist bir siyasetçi; çıkar sağladığını düşündüğü unsurları, eski veya yeni olmalarına bakmaksızın, kendi politikalarıyla çelişse bile hızla gündemine entegre edebiliyor. Başlangıçta elektrikli araçlara ve kripto paralara mesafeli olsa da, Elon Musk ve kripto yatırımcılarıyla ittifak kurmaktan çekinmiyor. Bu esneklik, onun popülist sağ politikalarında inanılmaz bir manevra kabiliyeti ve direnç kazanmasını sağlıyor ve böylece koalisyon içindeki çelişkileri bir süre yönetilebilir kılıyor.

    ‘Musk sağ hareketleri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyor’

    Üçüncüsü, Musk’ın Trump’a verdiği destek yalnızca ideolojik ve finansal değil, aynı zamanda stratejik bir müdahale içeriyor. Musk, Trump’ın yörüngesinde pasif bir şekilde hareket etmek yerine, sağ hareketleri kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyor ve zaman zaman Trump’a rağmen etki alanını genişletmeye çalışıyor.

    Trump iktidarıyla beraber dikkat çeken, kadınların, LBGTİQ+ bireylerin dışlandığı, muhafazakar bir hat. Bunun ötesinde sisteme küçük de olsa muhalif olan üniversitelere, kurumlara, medyaya bir baskı dalgası da bekleniyor. Dünyanın otoriter eğilimleri tartıştığı bir dönemde, özellikle yargıda Trump’a yakın isimlerin yer etmesini de dikkate alırsak, ABD’de otoriter bir dönemin ayak sesleri mi hissediliyor?

    Evet, bence kesinlikle öyle. Ancak bence içinde olduğumuz durum ayak seslerini aştı, çünkü bunu artık açık seçik görebiliyoruz. Ama şunu ifade etmek gerekir. Otoriterleşme eğiliminin Trump döneminde arttığı bir gerçek, ama bu eğilimi yalnızca Trump’a bağlamak doğru değil.

    Bugün, hem günlük yaşamda hem de siyaset bilimi ve sosyoloji alanında farklı metodolojilerle yapılan demokrasi endekslerinde ABD’deki demokratik gerileme açıkça görülüyor.

    ‘Trump ABD’de partizan bir bürokrasi ve siyasal bir yargıyla parti devleti inşa etme stratejisi uyguluyor’

    Anladım, ancak bu sürecin Trump döneminde hızlanmasının nedenleri nelerdir?

    Bunun pek çok sebebi var. Bunlardan biri yargının siyasallaşması: Trump, muhafazakâr yargıçları atayarak ABD’de yargı bağımsızlığını zayıflatıyor ve yargıyı yürütmenin çıkarlarına uygun şekilde şekillendiriyor. Bir diğer neden ise federal bürokrasinin partizanlaşması. Bu durum, aynı zamanda bir parti devleti inşa etme stratejisinin parçası olarak işliyor. Tarafsız bir federal bürokrasi yerine, doğrudan parti ajandasına hizmet eden bir yapı oluşturuluyor ve kariyer memurlarının yerine partiye sadık isimler atanıyor.

    Seçim sürecine müdahaleler, seçmen haklarının kısıtlanması ve seçim denetim mekanizmalarının siyasallaştırılması da bu sürecin önemli unsurları arasında. Örneğin, 2020 seçimlerine müdahale eden isimlerin kritik görevlere atanması, medya ve muhalefet üzerindeki baskının artması ve sosyal medya platformlarının daha fazla kontrol altına alınmaya çalışılması bu eğilimin parçaları.

    ‘ABD’de demokratik gerileme, Trump döneminde hızlansa da daha önceye uzanıyor’

    Ayrıca, siyasi şiddetin meşrulaştırılması da bu sürecin bir diğer boyutunu oluşturuyor. Bir yandan 6 Ocak Kongre baskınına katılanlar siyasi kahraman gibi gösterilirken, diğer yandan sol toplumsal hareketlerin silah zoruyla bastırılması tartışılıyor. İfade özgürlüğüne yönelik müdahalelerin artması ve bunun akademiye yansıması da demokratik gerilemenin bir başka boyutu.

    Bu süreç, temelde yürütme gücünü artırarak, denetleyici ulusal ve uluslararası kurumları zayıflatmayı amaçlayan bir dönüşüm. Eğer önceki sistemi demokrasi olarak tanımlıyorsak, bu yapı hızla kan kaybediyor. Trump döneminde bu eğilim ivme kazanmış olsa da, demokratik gerilemenin kökenleri Trump öncesine dayanıyor.

    ‘Kapitalizmdeki merkezileşme ve hızlanmayla beraber bürokrasi, demokrasi, toplumsal müzakere ayak bağı olarak görülmeye başlandı’

    Peki bunun nedeni ne? Yani neden bu eğilim güçleniyor?

    Bu eğilimin güçlenmesinin birkaç temel nedeni var.

    İlki, kapitalizmin seyriyle ilgili. ABD gibi gelişmiş kapitalist devletlerde burjuva demokrasisini ayakta tutan iki temel faktör vardır: Farklı kapitalist gruplar arasındaki güç dengesi ve tabandan yükselen toplumsal hareketler. Normalde kapitalistler arasındaki güç dengesi, siyasi alanda kurumsal denetim ve güçler ayrılığı olarak kendini gösterir. Ancak günümüzde servetin olağanüstü bir hızla birikmesi, sermayenin birkaç kişinin elinde merkezileşmesi, ABD’yi giderek oligarşik bir yapıya dönüştürüyor. Demokrasi, giderek en güçlü sermaye kesimlerinin çıkarlarına tabi hale geliyor ve aşınıyor. Üstelik bu merkezileşmenin olağanüstü bir hızla gerçekleşmesi, paranın çok hızlı kazanılması, spekülatif piyasaların anlık kararlarla yön değiştirebilmesi, kapitalistlerin bürokrasiyi, demokrasiyi ve geniş toplumsal müzakereleri bir ayak bağı olarak görmesine neden oluyor. Örneğin, bugün yapay zekânın ve büyük verinin etik, toplumsal, ekolojik ve hukuksal sonuçlarını tartışmak, bu alanlardan hızla zenginleşen kesimler için büyük bir ayak bağı. Trump, bu sermaye grubuna hitap ederek, denetimleri kaldırma ve hızlı karar alma sözü veriyor.

    ‘Sivil ve toplumsal haklara dönük artan baskı demokrasiyi geriletiyor’

    İkincisi, toplumsal hareketlerin evrimiyle ilgili. Demokrasinin gelişmesini sağlayan temel unsur, tabandan yükselen toplumsal hareketlerdir. İnsanların hak ve özgürlüklerini kazanmasını sağlayan bu hareketler, tarih boyunca demokratik ilerlemeye öncülük etti. Ancak 1980’den beri işçi hareketine yönelik baskılar ve günümüzde giderek yükselen sivil haklar ile LGBTİQ+ hareketine yönelik tepkiler, tarih boyunca kazanılmış hakları ve özgürlükleri halkın elinden alıyor. 1980 sonrası sendikalaşma hakkının zayıflatılması gibi, bugün siyahların, göçmenlerin, kadınların ve LGBTİQ+ bireylerin kazandıkları haklar sistematik olarak kısıtlanıyor. Bu da demokrasinin gerilemesine yol açıyor.

    ‘Dünyada ekonomik güç merkezileşirken kontrolü artan bir parti devleti modeli yükselişte’

    Üçüncüsü, dünyada küresel ölçekte yaşanan bir dönüşüm var. 21. yüzyılda ekonomik gücü merkezileştiren, kontrolü artıran bir parti devleti modeli yükselişte. Bu noktada Çin’in etkisi göz ardı edilemez. Şu anda dünyanın yükselen gücü Çin olduğu için, Batı sistemleri “Buna benzeyen bir sistem nasıl kurarız?” sorusunu soruyor. Ancak her ülke buna kendi özgün siyasi yapısına uygun bir şekilde yanıt veriyor. Rusya, bu modeli Putin ve oligarklar üzerinden yürütürken, Trump, ABD’de benzer bir otoriter modelin işe yarayacağını düşünüyor. 

    Söyleşinin ilk bölümü:

    Karataşlı: ‘Trump’ın Gazze çıkışı ABD’nin Ortadoğu’daki tüm iddiasının değiştiğini gösteriyor’
    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    İzmir’in şişmanı, işçi düşmanı!

    7 Haziran 2025

    İzBB grevinin hatırlattıkları…

    7 Haziran 2025

    Soykırım tarihi bir mesele değildir

    5 Haziran 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Coşkun Özdemir

    NATO’nun çürüyen tahtı; Emperyalizmin hırsızlık imparatorluğu çöküyor mu?

    Mehmet Murat Yıldırım

    Yaban domuzunun günahı ne?

    Zeynel A. Göçer

    Artı Değer Van Spor ve Marx’ın teorisi üzerine mizahi bir deneme

    Siyasi Haber

    Ahmet Saymadi’nin ilk duruşması: “Tutukluluk halinin devamına…”

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Özgür Müftüoğlu

    İzmir’in şişmanı, işçi düşmanı!

    Bahadır Altan

    İzBB grevinin hatırlattıkları…

    Ohannes Kılıçdağı

    Soykırım tarihi bir mesele değildir

    Ali Sinemilli

    Aleniyet olmadan güven olmaz

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    İzBB grevinin hatırlattıkları…

    7 Haziran 2025

    Emeğin Son Çaresi: Boykot Stratejisini Anlamak – Eric Dirnbach

    7 Nisan 2025

    Ankara Tabip Odası, TTB, KESK, TMMOB: Barışçıl protesto haklarına müdahaleye son verin

    28 Mart 2025
    KADIN

    Kadının İnsan Hakları Derneği, İstanbul Sözleşmesi’ni AİHM’e taşıdı

    3 Mayıs 2025

    DEM Parti Kadın Meclisi’nden Saadet Partisi’ne ziyaret

    14 Mart 2025

    Kadınlar Taksim’de yasağa rağmen yürüdü: Susmuyor, isyan ediyoruz

    8 Mart 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.