Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Gerçek barış mı, ideolojik restorasyon mu?

    31 Temmuz 2025

    Gazeteci Ercüment Akdeniz’in tutukluluğuna devam kararı

    31 Temmuz 2025

    Aşkın ve özgürlüğün önüne engel konamaz

    31 Temmuz 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Gerçek barış mı, ideolojik restorasyon mu?

      31 Temmuz 2025

      Aşkın ve özgürlüğün önüne engel konamaz

      31 Temmuz 2025

      Silahlanma Yarışı ve Savaş Tehdidi

      30 Temmuz 2025

      Benim için bir onur: Gercüşlü gazeteci Yahya Orhan

      30 Temmuz 2025

      “Past Lives”dan Tuba’ya: Dillerin taşıdığı hafıza

      29 Temmuz 2025
    • Seçtiklerimiz

      İnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı, tek cümleyle konu kapatıldı

      31 Temmuz 2025

      Yeni(den) Osmanlıcılık

      30 Temmuz 2025

      Toplu sözleşme değil, toplu dayatma: Kamu emekçileri ne yapmalı?

      30 Temmuz 2025

      İsrail için cezasızlık devri sona eriyor

      30 Temmuz 2025

      Bahçeli “Ebedi rejim” istiyor ama…

      29 Temmuz 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      İsrail’in ‘iç’ mücadelesi gerçekten çıkmazda mı?

      21 Temmuz 2025

      SYKP Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz: Kalıcı barış için sürecin seyircisi değil, öznesi olmalıyız

      8 Temmuz 2025

      Yangınların ortasında dayanışmanın motor gücü: Kuryelerin afetle mücadelesi – Mesut Çeki

      2 Temmuz 2025

      Kadir Akın: “Türk sosyalistleri Ermeni sosyalistlerinin varlığını görmezden geldiler, çünkü onlar Ermeniydi.”

      27 Haziran 2025

      SYKP’li Turgan: Solun örgütsel bir yenilenmeye ihtiyacı var

      11 Haziran 2025
    • Dosyalar
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Hangi suç, kimin cezası, neyin adaleti?

    Hangi suç, kimin cezası, neyin adaleti?

    PINAR ÖĞÜNÇ Agos için yazdı: 2021'den sonra faaliyete geçen S Tipi ve Y Tipi Ceza İnfaz Kurumları ya da Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu olarak tarif edilenlerse büyük kısmı tek kişilik hücrelerden oluşan, hem mimari yapıları hem de uygulamaları nedeniyle tecritin hüküm sürdüğü yapılar. Gökyüzü havalandırmada dahi görünmüyor, tüm iletişim megafon ve butonlarla sağlandığı için tamamen insansızlaştırıcı, açık görüş her mahpus için ayrı olduğundan daha da yalnızlaştırıcı. Bu yüzden “kuyu” olarak anılıyorlar.
    Pınar Öğünç28 Eylül 2024
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Adalet neden sarayda dağıtılsın? Hukuk sisteminin işlediği fiziki mekânlar için öncelik neden kamu erişimi açısından yaygınlık değil de, merkezi noktalarda cismen büyüme olsun? Adaletin sağlanmasıyla ebadın ne ilgisi var? İlginçtir, dünya üzerinde bu konuda Türkiye ile yarışan başka bir ülke bulunmamasına rağmen “dünyanın en büyük adalet sarayı” dalındaki tuhaf iddia 2000’li yılların başından beri gündemin bir köşesinden eksilmiyor.

    Şimdiye dek bu tamlamanın hakkını veren yer İstanbul Anadolu Adalet Sarayı’ydı. 2006’ta başlayan inşaat bittiğinde 360 bin m2’lik alanda sekiz bloğa yayılan yapı, bütün o birbirini andıran sayısız koridor, işlevsiz salonlar ve yüksek duvarlarla adalete erişimin güçlüğünü simgeleyen bir anıta daha çok benziyordu. Yurt sathında bunu takip eden çok sayıda adalet sarayı var. Konunun tekrar güncel olmasının nedeni ise “dünyanın en büyük adalet sarayı”nın yine elbette Türkiye’nin kaptırmayacağı bir gururla ülke içinde adres değiştirecek olması. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, geçen hafta 745 bin 900 m2’lik alana yayılacak yeni Ankara Adalet Sarayı’nın temelini attı. Hakikaten büyük; yapıda 1382 hakim ve Cumhuriyet savcısı odası, 588 adet duruşma salonu bulunacak.

    Cezaevi kapasitesinin arttırmayı topluma müjde gibi duyurmayı, hatta yeni tip cezaevlerini seçim öncesi kampanya vaadi olarak sunmayı da aynı anlayışın devamı sayabiliriz. Cezaevlerinin fiziki yapılarındaki değişiklikler, adaletin sağlanmasına yönelik en ufak bir umut barındırmamakla birlikte, bilakis yapıları ve kimi koşulları nedeniyle insan hakları anlamında bir geriye gidişin işareti oluyorlar.

    Sistematikleşen ihlaller

    Ankara’daki bitinceye kadar şimdilik dünyanın en büyüğü olan İstanbul Anadolu Adalet Sarayı’ndan başka görüntüler gördü Türkiye geçen hafta. Polis memuru Şeyda Yılmaz’ı öldüren, üç kişinin de yaralanmasına neden olan zanlı siyah çöp poşeti giydirilmiş şekilde polis eşliğinde adliyeye sevk edildi, hayvanların taşındığı bir araçtaki fotoğrafları paylaşıldı. Failin şimdiye dek kasten yaralamadan hırsızlığa, cinsel tacize kadar 26 ayrı suçtan sabıkası bulunuyordu. 19 yaşında genç bir insanı suç makinesi haline getiren toplumsal koşullar, sadece kendisinin geçmişi üzerinden konuşulabilecek olan cezasızlık gündem yaratamadı; kötü muamele ve işkence yasağını failin kimliğine bakılmaksızın uygulamanın bir hukuk devleti güvencesi olması, cinayetin yarattığı infiale kurban edildi. Oysa daha önce işlediği 26 suçtan aldığı cezalara rağmen cezaevine girmemişti. 

    Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre Eylül başı itibarıyla Türkiye’de 272 kapalı ceza infaz kurumu, 100 müstakil açık ceza infaz kurumu, 4 çocuk eğitimevi, 11 kadın kapalı, 8 kadın açık, 9 çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumu bulunuyor; toplam kapasite ise 295.268 kişi. 2006’dan beri kimi küçük ya da yetersiz cezaevleri kapatılıyor, yeni bir inşaat hamlesi ve şehir mühendisliği olarak da ele alabileceğimiz biçimde yenileri yapılıyor. Cezaevleri doğaları itibarıyla hak ihlallerine açık kurumlar, son yıllarda daha modern bir infaz sistemi getirmekle övünülenler ise bunlara yenilerini eklemiş durumda.

    Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın yıllardır düzenli olarak hazırladığı günlük hak ihlalleri raporlarında sadece son birkaç haftaya bakıldığında dahi kamuoyunun ancak azının ilgi alanına giren bu ihlallerin ne kadar yaygın ve neredeyse sistematik hale geldiği apaçık görünüyor. Bütün bunlar farklı basın organlarına yansıyan haberlerden derlenmiş: Süresi kesintiye uğratılan spor, sosyal ve kültürel faaliyetler, keyfi biçimde azaltılan havalandırma saatleri, arama dayatmaları, kitap ve gazete okunmasına, değişimine yapılan müdahaleler, kantinde çok kalitesiz ya da pahalı ürünlerin satılması, mektup alma ya da yollama sürecinde engellemeler, hasta mahpusların sağlık erişimine erişimlerindeki güçlükler, sevklerinin ertelenişi, uzatılan tahliyeler, “açık görüşte mahpus yakınlarına zafer işareti yapmak” gibi gerekçelerle açılan soruşturmalar, haberleşme ya da açık görüş cezaları, fiziksel ve psikolojik şiddet, çıplak arama, kötü muamele, kapasite üzerinde dolu cezaevlerinde ağırlaşan günlük hayat koşulları…

    Yönetim tekniği olarak hapsetme

    2021’den sonra faaliyete geçen S Tipi ve Y Tipi Ceza İnfaz Kurumları ya da Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu olarak tarif edilenlerse büyük kısmı tek kişilik hücrelerden oluşan, hem mimari yapıları hem de uygulamaları nedeniyle tecritin hüküm sürdüğü yapılar. Gökyüzü havalandırmada dahi görünmüyor, tüm iletişim megafon ve butonlarla sağlandığı için tamamen insansızlaştırıcı, açık görüş her mahpus için ayrı olduğundan daha da yalnızlaştırıcı. Bu yüzden “kuyu” olarak anılıyorlar. İnsan Hakları Derneği’nin konuyla ilgili raporunda bu koşulların yaratacağı psikiyatrik rahatsızlıkların yanı sıra kısa, orta ve uzun vadede neden olacağı fiziksel hastalıklara dair de uyarıda bulunuluyor. 

    İHD’nin yine Mayıs ayında konuyla ilgili yayınladığı açıklamada önemli bir detay daha var. 2020’den sonra infaz kanundaki değişiklikler sonucu “siyasi mahpuslar ve sadece eleştirel veya muhalif görüşlerini ifade ettiği için alıkonulanlar” dışında son dört yılda yaklaşık 200 bin mahpusun hapishanelerden salındığının altı çiziliyor, fakat hapishanelerdeki tutuklu ve hükümlü sayısı son dört yılda yaklaşık 47 bin yükselmiş. Buradan da “Son 19 yıl içinde tutuklu ve hükümlü sayısında görülen beş buçuk mislinden fazla artış, tutuklu ve hükümlülerin hapishanelere giriş çıkış sirkülasyonunda ve mahpus sayısı artışında görülen yüksek hız, hapishanelerdeki bulunan mahpus sayısının toplam nüfusa oranının yüksekliği hep birlikte değerlendirildiğinde, hapsetmenin siyasal iktidar açısından nasıl asli yönetim tekniği haline geldiği” sonucu çıkıyor. Kimin cezaevinde olduğu, kimin olmadığı konusunda taşlar oturuyor. Bu hakikat, çöp poşetiyle ifadeye getirilme sahnesinde olduğu gibi suçun niteliğine bakılmaksızın hukuk devleti normlarında diretmenin önemini hatırlatıyor. TİHV’in bu konuya dair açıklamasında bitirdiği gibi bitirelim: “Unutmayalım ki bir tek insanın dahi insanlıktan çıkarılması aslında toplum olarak hepimizin insanlıktan çıkması demektir.”

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    İnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı, tek cümleyle konu kapatıldı

    31 Temmuz 2025

    Yeni(den) Osmanlıcılık

    30 Temmuz 2025

    Toplu sözleşme değil, toplu dayatma: Kamu emekçileri ne yapmalı?

    30 Temmuz 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Zeynel A. Göçer

    Gerçek barış mı, ideolojik restorasyon mu?

    Elif Gamze Bozo

    Aşkın ve özgürlüğün önüne engel konamaz

    Furkan Ege

    Silahlanma Yarışı ve Savaş Tehdidi

    Mehmet Murat Yıldırım

    Benim için bir onur: Gercüşlü gazeteci Yahya Orhan

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Siyasi Haber

    İnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı, tek cümleyle konu kapatıldı

    Necmiye Alpay

    Yeni(den) Osmanlıcılık

    Zülküf Güneş

    Toplu sözleşme değil, toplu dayatma: Kamu emekçileri ne yapmalı?

    Kıvanç Eliaçık

    İsrail için cezasızlık devri sona eriyor

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    Yangının ortasında emek alarmı: Orman işçileri grev eşiğinde

    30 Temmuz 2025

    İşçi sınıfının açlıkla imtihanı

    5 Temmuz 2025

    İşçiler ne yapsın?

    11 Haziran 2025
    KADIN

    Patriarkayı yık

    22 Haziran 2025

    Kadının İnsan Hakları Derneği, İstanbul Sözleşmesi’ni AİHM’e taşıdı

    3 Mayıs 2025

    DEM Parti Kadın Meclisi’nden Saadet Partisi’ne ziyaret

    14 Mart 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.