CHP Milletvekili Utku Çakırözer, Gezi Davası’nda tutsak edilen 7 kişiyi cezaevinde ziyaret etti. Tutsaklar, Çakırözer aracılığıyla mesaj gönderdi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Gezi Davası kapsamında yargılanan ve 18’er yıl hapis cezası verilen Can Atalay, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay ile 4,5 yıllık tutukluluğun ardındın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Osman Kavala’yı Silivri Cezaevinde; yine haklarında 18 yıl hapis cezası verilen Mücella Yapıcı, Mine Özerden ve Çiğdem Mater’i de Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevinde ziyaret etti.
Gezi tutsakları, Çakırözer aracılığıyla mesaj gönderdi. O mesajlar şöyle:
Osman Kavala – “Mahkemenin verdiği cezaya şaşırdım. Hiç suçum yok ama bu kadar yatırdıktan sonra bir ceza vermeden bırakmaların beklemiyordum. Ama böylesine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına şaşırdım. Ama daha çok şaşırdığım husus benimle birlikte 7 saygın isme 18 yıl hapis cezası verilmesi. Bu isimlerin her biri yasalara hukuka bağlı, onlarca yıldır ülkemizin iyiliği için çalışan kişiler. Onlara da böyle bir zulüm yapılıyor olması çok üzücü.
Mahkemenin bu kararları aslında üyesi olduğumuz AİHM’e hakaret niteliğinde. Türkiye’nin AİHM’e ‘o dosyadan beraat etti’ dediği dosyadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldım. Hükümet AİHM’e, ‘Ben seni oyalamak için dosyalar uydurdum. Seni aldattım. Şimdi de senin kararlarını tanımıyorum’ diyor aslında bu kararla. Maalesef sonuçta zararlı çıkan Türkiye’nin saygınlığı oluyor.”
‘Vicdanları ezen buldozer’
Hakan Altınay – “Bu tarafsız adil bir mahkemenin verdiği kara değil, tam bir deli saçması! Bu kararın bize, ailelerimize verdiği zarar belli. Hukukun, adaletin, vicdanların üzerinden buldozer gibi geçen bir karar. Ama bir de Türkiye’nin itibarına verdiği büyük hasar var. Batı’da Türkiye’nin dostu olan, hiçbir karşılık beklemeden Türkiye’nin olumlu imajı için çabalayan isimlerin her biri bu ve buna benzer adaletsiz uygulamalar nedeniyle artık Türkiye’ye sırt çevirmiş durumda. Kimden bahsediyorum Marti Ahtisaari, Thorbjorn Jagland. İnsan en çok buna üzülüyor. Savcı benim o dönemde Avrupa Birliği’ne yazdığım mektubu delil koymuş. Ne demişiz biz? ‘Aman Gezi Direnişine karşı yaşanan bu olumsuzlukları bahane edip Türkiye’nin AB sürecini durdurmayın’ diyoruz. Bu sözler zor durumda bırakıyormuş Türkiye’yi. Şimdi iddia ediyorum hangisi daha çok zarar veriyor Türkiye’ye? Benim mektubum mu? Yoksa bizi mahkum eden bu adaletsiz yargı mı? Toplumun vicdanı ile bu kadar oynamamak lazım. Herkse herkesi sevmek zorunda değil ama herkes herkesin hakkına hukukuna saygı göstermek zorunda. Ülkede bir hukuk güvencesi olması şart.”
‘Gururla Gezi’yi savunacağız’
Tayfun Kahraman – “Bizim şahsımızda topluma yaşatılan bu zulme karşı duracağız. Bizi tecrit koşullarında içeride tutmak isteseler de onurumuzla, gururumuzla Gezi’yi savunmaya devam edeceğiz. Evimizi ziyaret ederek çok büyük dayanışma gösteren Kemal Kılıçdaoğlu’na ve bu haksızlığın karşısında susmayan tüm siyasetçilere teşekkür ediyoruz. Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu bize güçlü biçimde sahip çıkıyor. Teşekkür ediyoruz.”
‘Bu memleket bu deli gömleğine sığmaz’
Can Atalay – “Bu kararlar susturmak korkutmak istedikleri Gezi ruhuna hiçbir şey yapamaz. Birlikte mücadele edeceğiz, birlikte kazanacağız. Bu memleket, giydirmek istedikleri bu deli gömleğine sığmaz. Cumhuriyete sahip çıkacağız. Onu demokratikleştireceğiz. 100. yılında demokratik cumhuriyet 84 milyon olarak hepimizin birbirine armağanı olacak. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in ve diğer liderlerin bu hukuksuzluğa karşı durmasından, Gezi’ye sahip çıkmasından mutluyuz.”
‘Hukukun gücü değil, gücün hukuku çalışıyor!’
Mine Özerden – “Hukuk katledilerek tamamen haksız bir biçimde tutuklandık. Hukukun gücü değil, gücün hukuku çalışıyor. Bir hakim net biçimde burada suç yok, delil yok beraat etmeleri gerekir derken, AKP’den aday adayı olmuş diğer hakim bize en ağır cezaları veriyor. Bu nasıl adalet? Tiyatro bile diyemeyeceğimiz bir müsamere bu yaşanan ve bize yaşatılan! Ayrıca garibimize giden bir başka husus daha var. Bakın 61. Hükümetin tüm bakanları, işte Arınç’ı, Çiçek’i, Babacan’ı Davutoğlu’su bu davada mağdur olarak karşımızda. Toplam 740 müşteki var. Hiçbiri ama hiçbiri de şikayetini geri çekmiş değil. Siyasetçilerin de biraz onurlu olmasını bekliyor insan.”
‘Yaşlansak da gönül aynı gönül…’
Mücella Yapıcı – “Yaşlansak da gönül aynı gönül! Mücadeleye devam! Dimdik ayakta duruyoruz. Herkesin bayramını kutluyorum. Mahkeme aşamasında da söyledim. Bir daha söylüyorum: 2014 yılında açılan davada biz beş kişi beraat ettik. Ve o beraat kararı kesinleşti. O yüzden eski Roma’dan beri evrensel kural olan ‘Non Bis İdem’ ilkesine göre aynı suçtan tekrar yargılanmam mümkün değil. Büyük hukuksuzluk. Kaçma şüphemiz var diye tutukladılar. Oysa ben dava sürerken üç kez yurtdışına toplantılara gittim. Kaçacak olsam kaçardım.”
‘’Kaçma şüphesi var’ diyorlar, Almanya’daki işimi bırakıp geldim!’
Çiğdem Mater – “Çok haklı olduğumuzu bildiğimiz için burada cezaevinde çok iyiyiz. Toplumun genelinden de destek görüyoruz. Bizi sarıp sarmaladıklarını hissediyoruz. Ama bu mesele sadece bizim meselemiz değil. Türkiye’nin hukuku ile ilgili. Yani herkesin paylaştığı ortak duygu şu: Bu yaşananlar bir gün bizim de başımıza gelebilir! İşte o yüzden bu sadece Osman’ın Mücella’nın Çiğdem’in, bu 8 kişinin meselesi değil. Türkiye’nin hukuk mücadelesi, adalet mücadelesi. Bakın ben Almanya’daki işimi, projemi bırakıp geldim. Girişte pasaportumun elimden alınacağını bilerek döndüm. Şimdi diyorlar ki kaçma şüphesi var onun için tutukluyoruz. İşte bu zihniyeti kabul etmiyorum ve tutukluluğumuza her yargı organında itiraz edeceğiz.”