Ekoloji Meclisi üyeleri bugün İ.Ü. Çapa Hastanesi’nde Yaşar Kemal’i ziyaret etti.
Haber Merkezi – Ekoloji Meclisi’nin İstanbul ve Diyarbakır üyeleri, bir süredir İ.Ü. Çapa Hastanesi’nde tedavi görmekte olan Yaşar Kemal’i ziyaret etti. Yazarın eşi Ayşe Semiha Baban ile görüşen grup, kendisine Büyük Ustayı en kısa zamanda aralarında görmek istediklerini, mücadelenin kendisini beklediğini belirttiler. Ekoloji Meclisi Koordinasyonu’ndan Prof. Dr. Beyza Üstün, Ekoloji Meclisi adına Yaşar Kemal’e hitaben yazılmış bir mektubu okudu. Mektup okunurken çok duygulanan Baban, eşi adına teşekkür edip Ekoloji Meclisi’ne başarılar diledi.
Görüşmenin ardından yoğun bakım ünitesinde yatmakta olan Yaşar Kemal’in odasının kapısında bulunan anı defteri imzalandı ve mektup deftere yazıldı. Ekoloji Meclisi ile birlikte ziyarete katılan HDP Parti Meclisi üyesi Osman Ergin de deftere Kürtçe şu notları düştü: “Büyük üstat, Anadolu ve Mezopotamya’nın Homeros’u. Gözlerimiz yoluna bakıyor. Haydi kalk ve her zamanki gibi bizi gururlandır.”
Ekoloji Meclisi’nin Yaşar Kemal’e yazdığı mektup şöyle:
Sevgili Yaşar Kemal;
Biz; Şavşat’tan-Bodrum’a, Yıldız Dağları’ndan Hasankeyf’e, Hopa’dan Sivas’a, Kaz Dağları’ndan Hewsel’e, Dersim’den, Mersin’e Sinop’a Anadolu’nun ve Mezopotamya’nın toprakları üzerinde; havamızı, suyumuzu, toprağımızı, canımızı, canlılarımızı korumaya çalışanlar olarak; seni dede, baba, abi, amca, eğitmen, öğretmen belledik.
Bir kuşun ötüşündeki nameyi, bir kekliğin sekişindeki telaşı, bir çiçeğin salınışındaki gölgeyi, bir derenin akışındaki şırıltıyı, her şafakta denizin menevişlenişini sen öğrettin bize.
Kavaklar yel esende nasıl kucaklaşıyor, buğu yükseldikçe tarlada tohumlar nasıl uyanıyor, kuzular meleşdikçe çobanın kavalı nasıl türkü yakıyor, sen öğrettin bize.
İncirin bala, üzümün şaraba, emeğin ekmeye dönüştüğünü senden öğrendik.
Tarlada ırgat, fabrikada işçi, yaylada göçer olmak ne demek senden öğrendik.
Dağın bir değil birçok yüzü var, denizin bir yüzü değil bir de dibi var, her yolun bir başı ama hiç sonu yok, bunu da senden öğrendik.
Öğrenmek yetmez, yaşamak lazım, ot gibi değil insan gibi yaşamak lazım. Karınca sürüsü, kuş sürüsü, şiir dizesi denli örgütlü olmak lazım.
Halay çekeceksek halay gibi, semah döneceksek semah gibi, silah atacaksak mermi gibi olmak lazım. Demez miydin?
Tarlaları çakırdikenleri, Çukurova’yı sarı sıcak, Binboğalar’ı ayaz, Ege Dağlarını düşman bastı… Arsenik, siyanür, sülfirikasit, ağır metal, erozyon, heyelan, gürültü toz duman… Dereler susuz, ormanlar kuşsuz, dağlar topraksız kaldı. Her dinamit patlayanda, bir ağıt, bir deme, türkü, bozlak, maya susar oldu.
Eşkiya düze indi. Kesmedik, zeytin, selvi, çam, ardıç, meşe bırakmadı. Deşmedik toprak, kör etmediği göze kalmadı….
Sen uyuyalı bu böyle….
Ders zili çaldı.
Biz sınıfta yerlerimizi aldık.
Kapı açık, ağız dolusu küfürlerini özledik.
Haydi canımız, yoldaşımız, eğitmenimiz,
Haydi heval mücadelede seni bekliyoruz…
Ekoloji Meclisi