19 Mart Küresel İklim Grevi gününde gençlik örgütleri ve yaşam savunucuları İzmir Barosu’nda basın açıklaması gerçekleştirdi.
19 Mart Küresel İklim Grevi gününde Ekoloji Birliği Gençlik Meclisi’nin çağrısı ile İzmir Barosu’nda bir araya gelen gençlik örgütleri ve yaşam savunucuları basın açıklaması gerçekleştirdi.
“İklim krizine karşı boş vaatler istemiyoruz” denilen açıklamada “İklim kriziyle birlikte hali hazırda sistemimizde var olan eşitsizlikler ve adaletsizlikler de derinleşiyor. İklim adaletsizliği ile birlikte ortaya sosyal adaletsizlik de çıkıyor. Bu yüzden de bizler tüm bu eşitsizlikler için kadınların, çocukların, LGBTİ+ bireylerin, doğanın ve canlıların yaşam hakları için hak savunuculuğu yapıyor, her zaman iklim adaleti sosyal adalettir diyoruz.” denildi.
Açıklamadan satır başları şöyle:
“Özellikle ülkemizde bu pandemi dönemi çok fazla adaletsizliği art arda yaşadık. Şirketler tarafından yapılan doğa talanı ve sömürüsü bitmedi.”
“Bize yaşam veren Kazdağları’nda aktif, pasif, arama ruhsatlı, işletme ruhsatlı olmak üzere birçok alan ve şirket söz konusu. Bu şirketlere izin verilmesi demek geleceğimizin satılması demektir. ”
“Türkiye’de imara açılmak istenen onlarca ormanlık alan var. Bu alanların yerine villalar, alışveriş merkezleri, eğlenceye yönelik birimler ve daha onlarcası yapılmak yani zenginlerin ve “ayrıcalıklıların” ihtiyaçları karşılanmak isteniyor. Ormanların imara açılması demek hepimizin yaşam alanlarının yok edilmesi demektir. “
“Türkiye’de havamızı kirleterek bizleri zehirleyen onlarca kömürlü termik santral, radyoaktif atıkları çevreye bırakarak onlarca canlıyı tehdit eden nükleer santral ve Türkiye’nin her yerini işgal etmiş olan ve doğayı yok eden yüzlerce hidroelektrik, rüzgar enerji santralleri var. Tüm bu santrallerin yapılıyor oluşu ve buna izin verilmesi demek temiz hava, su ve toprak hakkımızın elimizden alınıp, satılması milyonlarca insanın sağlığıyla oynamak demektir.”
“Türkiye’de Kanal İstanbul yani talan projesi gibi dev projeler ile onlarca yaşam alanı büyük bir tehlike içerisinde. Bu projelerin inadına yapılmak istenmesi demek yuvasından edilen binlerce canlı demektir. Ve bu yapılanlar bizlere sadece inat ve rant uğruna halkını, doğasını, toprağını ve diğer canlıları yok sayan bir sistemin var olduğunu düşündürtüyor maalesef…”
“Ve bu yapılan talan projelerinin daha nicesi var. Peki bizlere, toprağımıza, hayvanımıza faydası olmak yerine zararı olan bu projelere ne sebeple izin veriliyor? Bizlerden hangi sebeplerle bu talanlara ve doğa katliamlarına karşı susmamız ve yapılanlara göz yummamız bekleniyor? Tüm bu olanlar için bizler hükümetlerden ve karar alıcılardan boş vaatler istemiyoruz. Doğa talanları bitene kadar bu projelere karşı sesimizi duyurmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.”