HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran: “HDP onlarca yıldır verilen kadın mücadelelerinin mirasının bileşkesidir, HDP 12 Eylülcülere boyun eğmeyen devrimcilerin mirasçılarıdır. İşte tam da bu nedenle HDP susturulamaz.”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, partinin Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. HDP’ye yönelik operasyonlara değinerek konuşmasına başlayan Başaran, “Bu sabah yine Türkiye’nin genelinde Adana, Kocaeli, Balıkesir, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere onlarca yöneticimiz yine gözaltına alındı. Bunların aralarında her dönem iktidarların hedefi haline gelen, her dönem iktidarlar açısından tehlike olarak görülen, her dönem iktidarlar tarafından saf dışı bırakılması gerektiği düşünülen İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan var. Tam da İnsan hakları eylem planlarının tartışıldığı bir dönemlerde sözde görünürde insan hakları ama işin özünün son 5 yılda partimize yönelik aralıksız siyasi soykırım operasyonlarının bir parçası, yine uzun bir süredir yürütülen çöktürme eylem planı olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu ülkede insan hakları eylem planları sözde kalan ama ülkenin demokrasisini, ülkenin özgürlüğünü çöktürme eylem planını devrede olduğunu görüyoruz bunun geliştirildiğinin şahitliğini yapıyoruz” dedi.
“17 Mart Darbesi ülkenin ortak yaşam iradesine, özgürlüklerine, geleceğine yönelik bir darbedir”
17 Mart Darbesi’nin ülkenin ortak yaşam iradesine, özgürlüklerine, geleceğine yönelik bir darbe olduğunu vurgulayan Başaran, şöyle devam etti: “Son günlerde maalesef yine bu ülkenin ortak gelecek iradesine çok sert bir biçimde AKP-MHP ittifakının saldırıyla karşı karşıyayız. İki gün önce Ömer Faruk Gergerlioğlu vekilimiz bir haberi retweetlediği gerekçesiyle aldığı ceza mecliste okunarak vekilliği düşürüldü. Biz bunu protesto ederken toplum tepki gösterirken bir de partimizin kapatılması ile ilgili davanın açıldığını basın üzerinden tebligatla öğrendik. Ve bu 17 Mart darbesi olarak tarihe geçecek bir süreçti aslında. Bu 17 Mart darbesi tıpkı önceki darbeler gibi ülkenin ortak yaşam iradesine, özgürlüklerine, geleceğine yapılan bir darbeydi. Mevzu sadece bir vekilliğin düşürülmesi HDP’nin kapatılması meselesi değil, HDP’nin kendisi bu ülkenin geleceği açısından büyük bir şanstır. HDP gençlerin, kadınların, işçilerin, emekçilerin, sesi duyulmayan, bu ülkede sesi kesilmek istenen bütün toplumsal kesimlerin partisidir. HDP bir kadın partisidir bugün aslında HDP’nin kapatılmak istenmesi kadın mücadelesine de vurulmak istenen büyük bir darbedir.
“HDP kadın mücadelelerinin mirasının bileşkesidir, 12 Eylülcülere boyun eğmeyen devrimcilerin mirasçılarıdır”
“HDP onlarca yıldır verilen kadın mücadelelerinin mirasının bileşkesidir, HDP 12 Eylülcülere boyun eğmeyen devrimcilerin mirasçılarıdır” diyen Başaran “İşte tam da bu nedenle HDP susturulamaz” dedi.
HDP’nin kapatılmasına yönelik girişimi ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesini neden kadın mücadelesine bir darbe olarak tanımladıklarını anlatan Başaran sözlerini şöyle sürdürdü. “Yürüttüğümüz siyasetin kendisi bu ülkede erkek egemen siyasete karşı yapılan bir hamle bir duruş ve bir yaklaşımdır. Eş başkanlık sisteminden eşit temsiliyete, belediyelerde kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışına kadar kadınların toplumsal alanın tümünde, siyasal alanın tümünde olmasını savunan, bunun öncülüğünü yapan, bunun mücadelesini veren hatta bütün dünyaya örnek olan bir partidir HDP. Sadece kendi partimizde kadın temsiliyetini artırmadık. Sadece eş başkanlık sistemiyle kadınların sesini, sözünü partinin içerisinde artırmadık. Ayrıca diğer partilere de örnek olarak kadınların sesinin, siyasetinin, sözünün, düşüncesinin siyasi alanda varlığını sağlayan bir partiyiz.
Tam da bu nedenle bilinmelidir ki bu saldırılar kadın mücadelesine bir saldırıdır. HDP’nin kapatılmaya çalışılması kadınların siyasi alandan tasfiye edilmesine çalışmaktır. Tam da bu nedenle mücadele edip HDP’yi bu noktaya getiren bütün kadınlara daha önce seslendiğimiz gibi sesleniyoruz. Gelin ortak mücadele ile kurduğumuz bu fikri ortak mücadele ile koruyalım. Ortak mücadele ile erkek egemen zihniyetin karşısına nasıl dikildik ise bir kez daha dikilelim. Nasıl ortak mücadele ile İstanbul Sözleşmesini koruduk, nasıl ortak mücadele ile nafaka hakkımızı savunduysak, bugün ortak mücadele ile eş başkanlık sistemimizi eşit temsiliyet hakkımızı, kadınların siyasette daha çok varlığı için mücadele eden HDP etrafında kenetlenip, hep beraber koruyalım.
“İktidar, Abdullah Öcalan’ın sağlık ve yaşamıyla ilgili kaygıları giderecek iletişimin kurulmasını sağlamalıdır”
Bir süredir İmralı’da Abdullah Öcalan üzerinde mutlak bir tecrit uygulandığına, Öcalan’la en son avukat görüşünün 7 Ağustos 2019 gerçekleştiğini ve Öcalan’ın pandemi sürecinde 27 Nisan 2020 de ailesi ile telefon görüşmesi yaptığını hatırlatan Başaran, 14 Mart’ta bazı anonim sosyal medya hesapları üzerinden Abdullah Öcalan’ın yaşamıyla ilgili ortaya atılan iddialarla ilgili de açıklamalarda bulundu.
Abdullah Öcalan’ın hayatıyla ilgili ortaya atılan iddiaların hangi kaynaklardan beslendiğini, bu iddialarla nasıl bir süreç yönetilmeye çalışıldığını elbette bildiklerini ve bunun yeni bir durum olmadığını dile getiren Başaran sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu iddiaların toplumda daha fazla kaygı ve tepkiye neden olmasının esas nedeni yürütülen mutlak tecrit siyasetidir. Bugün İmralı’da Sayın Öcalan üzerinden başlatılıp, Türkiye’nin tümüne yaygınlaştıran tecrit yönetiminin kendisidir. Aslında bugün bu kaygıları besleyen, bu kaygıları daha fazla ön plana çıkartan yaklaşım ve cezaevlerinde yüzlerce gündür politik tutsaklar, mutlak, hukuksuz, ulusal ve uluslararası hukuka aykırı bu tecridin kaldırılması için açlık grevindeler. Buradan her defasında seslendiğimiz gibi iktidara bir kez daha sesleniyoruz. Sorumluluğunuzu yerine getirin, bakın talep demiyorum çünkü iktidar bu konuda sorumludur. Sayın Öcalan bütün mahpuslar gibi ailesi, avukatları ile görüşme hakkına sahiptir ve bu da hukuksuz bir biçimde engellenmektedir. Bu oluşan kaygıları gidermek için en kısa zamanda, bir dakika dahi beklemeden Sayın Öcalan’la ilgili sağlık ve yaşam koşullarına dair kaygıları giderecek, iletişimin sağlanması, iletişim kurulması mutlaka ama mutlaka sağlanmalıdır.
“8 Mart’ta yaktığımız ateşi Newroz alanlarında büyütelim”
Newroz’a ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Başaran şunları söyledi:
“Newroz’a doğru gidiyoruz. 8 Mart’ta renklerimizle, coşkumuzla, özgürlük iddiamız, özgürlük talebimiz ve isyanımızla alanları, meydanları doldurduk. Türkiye ve Kürdistan’ın bütün illerinde kadınlar etten barikatları, iktidarın yasak politikalarını, iktidarın sindirme politikalarını aşa aşa, mücadele ede ede, direne direne ortak ses yükseltiler. Şimdi 8 Mart’ın coşkusuyla Newroz’a gidiyoruz. Bütün bu partimize dönük saldırılara karşı, çöktürme eylem planına ve tecritin toplumsallaştırma siyasetine karşı bu yıl daha büyük bir coşkuyla, daha büyük bir inançla, daha büyük bir kararlılıkla Nevroz alanlarını dolduracağız.
Newroz her dönem olduğu gibi bizim için mücadelenin yükseldiği, direnişin ön plana çıkartıldığı günlerdi. Buradan bütün kamuoyuna ve halkımıza sesleniyoruz. Newroz’da tecride karşı özgürlüğün sesini yükseltelim. HDP’ye karşı yürütülen saldırılara karşı HDP irademdir! HDP benim! HDP gençliktir, kadındır, işçidir, emekçidir diyerek, Newroz alanlarında hep beraber ses yükseltelim. Gelin bize reva gördükleri bu faşist rejime karşı özgür bir geleceği hep beraber kurabiliriz diyelim. Gelin 8 Mart’ta yaktığımız ateşi Newroz’da daha da büyütüp, daha da yaygınlaştıralım. Gelin tepkimizi Newroz alanlarında demokratik bir biçimde hep beraber yükseltelim. Geri adım atmadığımızı bir kez daha gösterelim. Gelin başarılı olmayacaklarını Newroz alanlarından ifade edelim. Gelin renklerimizi siyaha, gündüzümüzü geceye çeviremezsiniz diyelim. Gelin hep beraber HDP etrafında birleşelim. Gelin hep beraber ortak mücadele yürütelim. Çünkü biliyoruz li, HDP’ye saldırı, ısrarla ifade ettiğimiz gibi sadece HDP’nin kurumsal kimliğine değil. HDP bir tabela partisi değil, HDP bir bina değil, HDP bir fikriyattır ve bu fikriyatı Newroz alanında bir kez daha hep beraber yükselteceğimize inanıyoruz.”