14 Şubat Sevgililer Günü öncesi “Öldüren sevgi istemiyoruz” diyen kadınlar Kadıköy Süreyya Operası önüne yürüdü.
SiyasiHaber
Kadınlar Birlikte Güçlü’nün çağrısıyla 14 Şubat Sevgililer Günü öncesi kadınlar, “Öldüren sevgi istemiyoruz” diyerek Kadıköy Pavlonya Sokak’ta bir araya geldi. Kadınlar buradan "Kadınlar Birlikte Güçlü" yazılı olan mor bandanalarıyla Süreyya Öperası önüne yürüdü. Polis kadınların slogan atmasını engellemeye çalıştı ancak kadınlar büyük bir coşkuyla sloganlar eşliğinde Süreyya Operası önüne yürüdü.
Süreyya Operası önünde “Kadınlar birlikte birlikte güçlü”, “Hayır kabul etmiyoruz” ve “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa” sloganlarını sürdüren kadınlar, “14 Şubat hediyelerle kutlanıyor ama kadınların öldürülmesini engellemeye gelince kimse görevini yapmıyor. En romantik, en gösterişli, en kırmızı kalpli, en birbiriyle yarışan evlilik teklifleri pandemiye rağmen sürüyor” dedi.
Basın açıklaması Havva Cuştan ve Şahika Hancı tarafından okundu. Açıklamada, "Biz kadınlar süslü cümlelerinizin altında yatan karanlık gerçeği biliyoruz. İstediğimiz özgür yaşamı ancak el ele vererek birlikte kurabileceğimizi de biliyoruz. “Aşk, sevgi, ailede yaşanır” sözlerine inanmıyoruz, çünkü o “ailelerinizin” içinde biz nefes alamıyoruz, örseleniyoruz, katlediliyoruz. Pandemide kadın emeği sömürüsü kat be kat artmışken, birçok kadın işsiz bırakılmışken ya da iyice güvencesiz koşullarda çalışıyorken hiçbir şey yokmuşcasına “Sevgililer Günü” hediyeleriyle bu çarkın dönmesine rızamız yok. Tekrar haykırıyoruz: Eşitliğin olmadığı bir dünyada aşk da yok! Varlığımıza, arzularımıza, kararlarımıza, hayır’larımıza alışacaksınız" denildi.
Açıklamanın tamamı:
Bu Pazar 14 Şubat Sevgililer Günü. Kapitalist, erkek egemen sistemin kadınlar şiddetin gölgesinde yaşamıyormuşcasına kadınlara sahte bir değer biçtiği bir gün. ‘Makbul’ sayılmayan aşklar, bedenler, kimlikler bir ‘yoktur’la hem yok sayılıp hem hedef gösterilirken, heteroseksist düzenin kadınla erkek arasında ve illa ki evlilik içinde yaşanan aşkı kutsadığı bir gün. Bugün için hediyeler almaya sokaklara çıkıldı, sürprizler hazırlandı. Sevgi adı altında kadın emeği sömürüsü, erkek şiddeti, flört şiddetinin türlü biçimleri pofuduk oyuncaklarla, pırlantalarla, mutfak robotlarıyla, kozmetik ürünlerle gizlenmeye çalışılıyor.
“Kıskanıyorum”, “acaba başka bir şey mi giysen”, “kim aradı”, “telefonuna bakabilir miyim” gibi örtük, ekonomik, psikolojik şiddet ile dolu ilişkiler, sevgililer gününde çiçeğe, hediyelere sarılarak sahte bir sevgi gösterisi ile sürdürülüyor. Ertesi gün – hatta aynı gün! – ev içi emek sömürüsü, şiddet ve eşitsizlik devam ediyor.
Kadınların her gün katledildiği, fail erkeklerin çeşitli bahanelerle serbest bırakıldığı, katillerin cezasızlıkla ödüllendirildiği erkek egemen sistemde; böyle günler en çok da erkek şiddetini görünmez kılmaya yarıyor. Aylardır Nadira’ya, Yeldana’ya ne olduğunu öğrenememişken; Ümit Can Uygun’un Aleyna’nın katili olduğunu haykırmamıza rağmen cinayetten tutuklanmıyorken; Pınar Gültekin’i katleden erkek “yakalanacağımı düşünmezdim” diyebiliyorken; Fatma Şengül’ün katili “ilk kez suç işlediği” için indirim alıyorken; İpek Er’in katili tecavüzcü Musa Orhan hala aramızda dolaşıyorken; Melek İpek hayatını savunduğu için tutuklanıyorken; eşit bir yaşamdan da eşit bir aşktan da söz edilemez.
Devlet yetkilileri birinci ağızdan LGBTİ+’ları hedef alarak “sapkın” diyor, cumhurbaşkanı kadını aileyle, anneliği de heteroseksüellikle sınırlandırıyor. Devlet yetkilileri nefret suçu işliyor. Aile içinde artan şiddeti önlemeyen devlet, kadının ille de evlenmesini ille de çocuk doğurmasını bekliyor. Bir haberimiz var patriyarkal devlete: Lezbiyen anneler de vardır! İster evlenir ister evlenmeyiz, ister doğurur ister doğurmayız, ister hamile kalır kürtaj oluruz, ister kızlı-erkekli ister kadın kadına ister hiçbir kalıba sığmadan aşk yaşarız! Evet tüm bu kararlar bizim. Erkek egemen düzenin, kimi adamların irademizi yok sayarak bize atadığı o hayatı yaşamayacağız.
İşte, evde, sokakta, hayatımızın her alanında isyan ediyoruz: Biz öldüren, öldürmeyince de süründüren sevginizi istemiyoruz. Sevgi adı altında gizlenen örtük şiddetinizi istemiyoruz. Kandırıldığımızı nereden mi anlıyoruz: O ‘romantik’ sofraları toplarken, bulaşıklarını yıkarken, ertesi gün patronu memnun etmek için sabahın köründe gittiğimiz işte kazandığımız maaşımıza el konurken ve daha nicesi.
Biz kadınlar süslü cümlelerinizin altında yatan karanlık gerçeği biliyoruz. İstediğimiz özgür yaşamı ancak el ele vererek birlikte kurabileceğimizi de biliyoruz. “Aşk, sevgi, ailede yaşanır” sözlerine inanmıyoruz, çünkü o “ailelerinizin” içinde biz nefes alamıyoruz, örseleniyoruz, katlediliyoruz. Pandemide kadın emeği sömürüsü kat be kat artmışken, birçok kadın işsiz bırakılmışken ya da iyice güvencesiz koşullarda çalışıyorken hiçbir şey yokmuşcasına “Sevgililer Günü” hediyeleriyle bu çarkın dönmesine rızamız yok. Tekrar haykırıyoruz: Eşitliğin olmadığı bir dünyada aşk da yok! Varlığımıza, arzularımıza, kararlarımıza, hayır’larımıza alışacaksınız.