Suriye’nin uzun yıllar çatışmasız kentlerinden biri olan Efrîn’in, bugün suç örgütleri için ‘en güvenli bölge’ haline getirildiğini belirten HDP MYK’si, uluslararası demokratik kamuoyuna Efrîn ve diğer bölgelerde devam eden işgal ve savaş suçlarına karşı ses yükseltme çağrısında bulundu.
SiyasiHaber
2011 yılında başlayan Suriye’deki savaşta yıllarca Suriye’nin çatışmasız bölgelerinden biri olan Efrîn kentinin 20 Ocak 2018'den beri üç yıldır Türkiye’nin işgal altında tutulduğunu belirten Halkların Demokratik Partisi, Efrin kentinin işgaline ve savaş suçlarına karşı tavır alma çağrısı yaptı.
2011 yılından bu yana Suriye’de devam eden savaşta Efrîn kentinin çatışmasız bölgelerden biri olduğu ifade edilen açıklamada Efrîn’e dair, “AKP iktidarının Kürt düşmanlığı politikası sonucu üç yıl önce bugün işgal altına alınmıştır. Kürt, Arap, Türkmen, Ermeni ve Asurilerin ortak meclisleri eliyle demokratik yönetimin inşa edildiği Efrîn, 3 yıldır Suriye’nin dört bir yanından taşınan çetelerin insafına terk edilmiş, çoğunluğu Kürt olmak üzere yüzbinlerce Suriyeli topraklarını terk etmek zorunda kalmıştır” ifadeleri kullanıldı.
İşgalden bu yana uluslararası hukukta suç olarak tanımlanan uygulamaların devam ettiğinin altı çizilen açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
“Birçok izleme örgütü, kentte yaşayan sivillere yönelik zorla yerinden etme, mal ve mülkleri yağmalama, kadın ve çocuklara yönelik cinsel saldırılar gibi uluslararası hukukta suç olarak tanımlanan birçok uygulama kesintisiz olarak devam etmektedir. Bu suçları işleyen örgütler ise TSK denetiminde olan Suriye Milli Ordusu (SMO) çatısı altında bulunan ve daha öncesinde de Suriye’nin dört bir yanında insanlığa karşı savaş suçu işlediği BM raporlarınca kanıtlanmış gruplardır. Özellikle BM’nin Ocak-Temmuz 2020 tarihlerini kapsayan raporunda da yer aldığı gibi, bu suç örgütleri TSK gözetiminde açık bir şekilde savaş suçu işlemeye devam etmektedir.
BM başta olmak üzere uluslararası birçok izleme örgütlerinin çağrılarına rağmen işgalden sorumlu olan AKP iktidarı tarafından bu suçların araştırılmasına dair ne bir adım atılmıştır ne de bir açıklama yapılmıştır.
Yüz binlerce Kürt yurdundan edildi
Suriye halkları için en güvenli bölge olan Efrîn, 20 Ocak 2018 tarihi itibarıyla AKP iktidarı eliyle suç örgütleri için en güvenli bölge haline gelmiştir. Uluslararası hukuka da aykırı olan ve Efrîn’i yerleşik halkından ve tarihinden koparmaya çalışan bu işgal ve ilhak, halklar için acı ve yıkımdan başka bir şey getirmemiştir. Kürt düşmanlığıyla şekillenen bu işgal planı sadece Efrîn’de değil, aynı zamanda Serêkanî (Resulayn) ile Grê Spî’de de (Tel Abyad) uygulanmaktadır. Etnik temizlik ve nüfus mühendisliği ile sınır boyundaki yüz binlerce Kürdü yurdundan edip, selefi ideolojiye biat edenleri yerleştiren iktidar, bu suç örgütlerinin yağma, tecavüz, katliamlarına göz yumarak ortak olmaya devam etmektedir. Efrîn ile başlayan işgal ve ilhak saldırısı sonucu insanlığın ortak mirası olan tarihsel ve kültürel değerler de tahrip edilerek talan edilmiştir. Zeytinlikler başta olmak üzere Efrîn’in ekonomik değerleri yağmalanmıştır.
Asimilasyoncu zihniyet
Efrîn başta olmak üzere Suriye’deki Kürt kentlerini işgal ettikten sonra Türkiye’den kaymakamların atanması, kentlerin idari olarak Türkiye’ye bağlanması, PTT ve üniversite gibi devlete bağlı kurumların bu bölgelerde açılarak ilhak planını kalıcılaştırmayı amaçlamaktadır. Kürtçe tabelaların sökülüp yerine Türkçe tabelaların asılması, Kürt değerlerine dair sembol ve izlerin silinmeye çalışılması, eğitim müfredatının ve dilinin Türkçeleştirilmesi gibi uygulamalar da asimilasyoncu zihniyeti açıkça göstermektedir.
‘İşgale karşı tavır alın’
AKP-MHP iktidarı, başta Efrîn olmak üzere Suriye ve tüm Ortadoğu’da savaşı körükleyen yayılmacı politikalardan bir an önce vazgeçmelidir. Kürt düşmanlığının hiç kimseye faydası yoktur. Kürtler ile savaşmak yerine; eşitlik, adalet, özgürlük ve barışa dayalı bir coğrafyanın inşa edilmesi için sorumluluk alınmalıdır. 3’üncü yıldönümü vesilesi ile Türkiye ve uluslararası demokratik kamuoyunu, Efrîn ve diğer bölgelerde devam eden işgale, işlenen cinayetlere ve bütün savaş suçlarına karşı bir kez daha ses yükseltmeye, tavır almaya çağırıyoruz.”