HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, eşbaşkanlarla yapılan online toplantıda konuştu. Buldan, 8 Şubat’ta yeni kampanya başlatacaklarını açıkladı. Sancar ise hedeflerinin “HDP’yi Türkiye’nin bütününde etkili olacak bir noktaya taşımak” olduğunu açıkladı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Yerel Yönetimler Kurulu, belediye eş başkanlarıyla online toplantıda bir araya geldi. HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlığında yapılan toplantıda siyasal süreç, yerel yönetimlerin rolü ile sürece katılımı ve planlama gündemleri hakkında değerlendirmelerde bulunuldu. HDP basın bürosu tarafından paylaşılan bilgilendirme notunda HDP Eş Genel Başkanları Buldan ve Sancar’ın açıklamalarına yer verildi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, 7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihlerinde siyasi bir darbe planlandığını kaydederken, “Kayyım uygulamasını iyi bilmek lazım” diye konuştu. Sancar, şöyle devam etti: “Hem Türkiye tarihinde hem Kürt halkının karşılaştığı uygulamalar bağlamında çok özel bir yeri olduğunu belirtmek lazım. İktidarın basit bir sindirme operasyonun ötesinde bir anlam içeriyor. Yeni rejimi hem Kürt halkına hem Türkiye toplumunun tümüne dayatmanın yöntemi olduğunu şimdi herkes daha iyi görüyor. Bunu biz en başta söylemiştik, kayyım rejimi yeni bir rejimin inşasının en kritik yöntemi ve can alıcı uygulamasıdır demiştik. Zaman içinde ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı. Keşke bu öngörümüz haklı çıkmasıydı.
Seçimlerin anlamsızlaştığı söyleminin iktidarın psikolojik hedeflerinden biri olduğunu söyleyen Sancar, halkın gözünde meşru olanların görevden alınan belediye eş başkanları olduğunu ifade etti.
Mithat Sancar konuşmasına şöyle devam etti:
HDP olarak önümüze koyduğumuz asıl hedef partiyi Türkiye’nin bütününde etkili olacak bir noktaya taşımaktır. Yani partini daha da büyümesini sağlamaktır. Yerel yönetimlerde şu aşamada, iktidar bloku tarafından gasp edilen belediyelerimizin yeniden nasıl kazanılacağını biz biliyoruz. Bu çalışmalar sürecek. Fakat bu iktidarı değiştirmek için, zihniyetini değiştirmek için daha da büyümek zorundayız. Hem Kürdistan’da hem Türkiye'nin diğer bölgelerinde daha etkili siyasal aktör haline gelmek için çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz.
Türkiye’nin vazgeçilmez aktörüyüz
Böyle de yapıyoruz aslında. Yani HDP’yi Türkiye’yi yönetecek bir güç, yönetim dengelerini etkileyecek bir güç haline taşımamız gerekiyor. Bunun çeşitli formülleri olabilir, illa bir ittifaka dahil olarak gerçekleşecek diye bir şey yok. Tam tersine başka yöntemlerle de Türkiye'de yönetim formüllerinin vazgeçilmez aktörü olarak ortaya çıkmamız ve kendimizi bu şekilde yerleştirmemiz, konumlandırmamız gerekiyor. İşte ancak o zaman hem yerel yönetimlerde hem Türkiye’deki bütün sorun alanlarıyla ilgili politikalarda etkili oluruz.
HDP ile baş edemiyorlar
Biliyorsunuz çok önemli bir saldırı var bize karşı. Bu saldırı çeşitli formüllerle genişletilmek isteniyor. Mesela partinin kapatılması gündeme geliyor, bunun amacı partiyi sindirmektir. Başta Kürt halkı olmak üzere bütün çevreleri bezdirmektir, politikadan demokratik siyasetten soğutmaktır. HDP’nin bir çare olamayacağı psikolojisini yerleştirmektir. Aslında bu iktidar bloku açısından bir çaresizliğin itirafıdır. İktidar bloku ne yaparsa yapsın HDP’yi politik olarak etkisiz kılamıyor. Politik olarak HDP ile baş edemeyince de yeni oyunlar, yeni yollar açmaya çalışıyor. Ama bunlar nafile.
Yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz
Aranızda daha önceki partilerimizde çalışan arkadaşlarımız da vardır, Ahmet (Türk) abi olsaydı onun deneyimlerini dinlerdik, daha önce partiler de kapatıldı ama bu siyasi hareket ve gelenek yoluna devam etti. Parti kapatmaya fazla kulak asmayınız. Buna karşı siyasi çarelerimiz vardır. Arkamızda güçlü bir birikim ve güçlü bir tecrübe bulunuyor. Bundan yararlanarak yolumuza daha da büyüyerek devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Buldan: demokratik siyaset saldırı altında
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ise, demokratik siyasete yönelik kapsamlı bir saldırı olduğuna dikkati çekti. Buldan, “Aynı zamanda Kürtlerin her yerde varlığına, yaşam alanlarına çok kapsamlı bir saldırı var. Bunu Güney Kürdistan’dan, Rojava’dan, Türkiye’de siyaset kanallarının daraltılmasından ve HDP’ye yapılan saldırılardan görüyoruz. Evet demokratik siyasete yönelik bir saldırı var ve bu demokratik siyaset içerisinde sadece HDP ve Kürtlerin saldırı altında olduğunu söylemek az olur. Demokratik siyasetin bütün kanallarına Türkiye’de barışı, demokrasiyi savunanlara ve bir bütün olarak muhalefete saldırıların olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü AKP-MHP iktidarı kendini ayakta tutmanın yol ve yöntemlerini bize saldırarak bulmaya çalışıyor” ifadelerinde bulundu.
Kayyım atamaları HDP ile sınırlı kalmayacak
HDP’li belediye eşbaşkanlarının seçildiği günden beri kayyım tehdidi ile karşı karşıya kaldığına dikkati çeken Buldan, şunları söyledi: “Kayyım meselesinin, pandemide fırsata çevrilen bu anlayışın devam ettiğini ve farklı kesimlere yöneleceğini söyledik ve bu konuda haklılığımız tescillenmiş durumda. Kayyım HDP’li belediyelere başlarda atandı, öncelikle HDP’li belediyeler hedef seçildi. Özellikle Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne kayyım atanması, yine CHP’li bazı belediyeler üzerinden kayyım atanması söylenti olsa da önümüzdeki süreçte Türkiye’nin her yerine, demokratik kitle örgütlerine sirayet edeceğini gösteriyor. Biz bunu daha önceden söylemiştik ve bugün haklı bir noktada olduğumuzu görüyoruz. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne kayyım atanması, CHP’li belediyelere bir operasyon yapılacağının söylenti olarak yaygın şekilde ifade edilmesi bu işin sadece HDP ile sınırlı kalmayacağını gösteriyor. Meclis'te bazı düzenlemeler de yapıldı. Meclis'te çıkan bazı yasalarla STK’lerle yakın zamanda ve istedikleri zaman iktidarın kendisiyle aynı görüşte olmayan her kuruma, oluşuma, partiye ya da örgüte kayyım atanmasının önünün açıldığını biliyoruz.
Tecridin kırılmasını gündeme almalıyız
Saldırı bütün boyutuyla devam ediyor. HDP’nin kapatılma meselesi gündemde. Ben de dahil 9 milletvekilinin fezlekesi her an gündeme gelebilir. Kobanî davası Nisan ayının sonunda başlayacak. AİHM kararı çok önemli bir karar, bunların yanında bir tecrit meselesi var. Hala İmralı Cezaevi’nde uzun süredir devam eden bir tecrit var. Gündemimizde olan ancak bir türlü çözüm bulamadığımız bu sorunla ilgili cezaevlerinde açlık grevi var. Şu an itibariyle her ne kadar süreli ve dönüşümlü olsa bile yakın bir zaman içinde çözüm bulunmaz, tecrit kırılmaz ve talepler yerine getirilmezse- ki bu talepler içerisinde öncelikli olarak tecrit var, Kürdistan'a yönelik saldırılar var, cezaevlerindeki hak ihlalleri var-açlık grevi meselesi farklı bir boyuta evrilebilir. Bu da daha fazla zorluk ve sıkıntılara neden olur. Arkadaşlarımızın hayati meselesi gündeme gelir. Biz bu mesele başka bir evreye dönüşmeden tecridin kırılması, Sayın Öcalan ile avukat ve aile görüşlerinin yapılması ve saldırıların durması için kapsamlı olarak bu meseleyi gündemimize almak durumundayız.
Yeni bir kampanya başlatıyoruz
8 Şubat’ta yeni bir kampanyayı gündemimize alıyoruz. Haziran ayına kadar sürecek olan 4-5 aylık bir kampanyadan bahsediyoruz. Bu kampanyanın 4 ana konusu tecrit, açlık grevleri, Kobanî davası ve AİHM kararıdır. Bütün bunların hem Kürtlerin hem de demokrasi güçlerinin gündeminde olması önemlidir. Bütün bu meseleler sadece Kürtleri ilgilendiren meseleler değil. Bir bütün olarak Türkiye’yi ilgilendiren meselelerdir. O yüzden her kesimi, genişleye bildiğimiz kadar bizim dışımızdaki insanları katabildiğimiz oranda başarılı olabileceğimizi düşünüyoruz. Sadece bizimle sınırlı kalmayan bir süreci başlatacağız. Yanımıza demokrasi güçleri başta olmak üzere siyasi partileri, STK’leri, demokratik kesimleri alabileceğimiz bir süreci başlatacağız. Her kentin kendi özgününde yanına alabileceği mutlaka farklı kesimler vardır. Bu süreci birlikte ortaklaştırıp eylem ve etkinlikleri birlikte yapıp sonuç alıcı bir şekilde tamamlayacağımıza inanıyoruz.
(MA)