Halkların Demokratik Partisi(HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları Meclis bütçe görüşmelerinde konuştu
SiyasiHaber
Meclis Genel Kurulu'nda başlayan 2020 yılı bütçe görüşmelerinde HDP adına söz alan Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları gövenlikçi politikalara dikkat çekerek ''Ne yazık ki Türkiye'de savunma stratejisi güvenlikçi siyaset ve militarizm üzerine oturtulmuş durumda. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay burada yaptığı sunumda ifade etti.'' diye konuştu. Hatimoğulları sözlerine şöyel devam etti ''AKP'de zuhur eden siyasi anlayış, yeni Osmanlıcılık ve yayılma hayalidir. Bugün Orta Doğu'da, Afrika'da yani Fas'tan Suriye'ye kadar yayılmacı siyaseti, diğer bir adıyla çizgi olarak "İhvân-ı Müslimîn" kuşağının, Müslüman kuşağın burada zuhur etmesi, varlık göstermesi için siyaset izledi. Buna Mısır'daki ilişkiler Libya'daki ilişkiler, Suriye'deki ilişkiler ve yapılanmanın nasıl hizmet ettiğini hep beraber izliyoruz. Bununla mı kalındı? Hayır, değil tabi ki çünkü aynı zamanda, bu ülkede inşa edilmekte olan tek adam rejiminin abartılı istihbarat örgütlenmesiyle herkese dayatılan biat etme kültürünü yaratabilmek için daha fazla baskı lazım, dolayısıyla daha fazla bütçe lazım. Çünkü ihraç gerekiyor KHK'lerle, mahpuslarla, coplarla, gazlarla tek adam rejimini kalıcılaştırmak lazım bunun için de fazla bütçeye ihtiyaç var. İkinci bir söylemleri ise: "Sınırlarımız tehdit altında." Evet, bize göre de sınırlarımız tehdit altında ama sınırlarımız Suriye özelinde yani 911 kilometreye sahip olduğumuz sınırlar özelinde söyleyecek olursak; El Nusra, El Kaide, IŞİD ve uzantısı selefi cihadist çetelerin tehdidi altında. Bakın, bugün orada yapılmak istenen siyaseti, politikayı buradan defalarca ifade ettik. Bir güvenli bölge oluşturulacak, mülteciler oraya yerleştirilecek, hangi parayla ve niye? Orada bir Arap kuşağı oluşturarak Türkiye'de ve Rojova'da Kürdistan bölgesi arasında bir hat oluşturmak istenmektedir ve bu şu anlama geliyor: Tam tersi bu güvenlikçi politika, başımıza savaşı açmaktadır. İleride bir Kürt-Arap savaşının, tarihsel bir savaşın önü bu politikalarla açılmaktadır.'' ifadelerini kullandı.
Açıklamanın tamamı:
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığının bütçesi üzerine konuşacağım ve elbette güvenlik ve savunma bütçesini konuşurken Türkiye'nin savunma stratejisini ifada etmeden bütçesinin planlanmayacağını da bilen bir yerden, onunla ilgili birkaç kelam ederek bütçeyle ilgili konuşmama devam edeceğim.
Değerli halklarımız, ne yazık ki Türkiye'de savunma stratejisi güvenlikçi siyaset ve militarizm üzerine oturtulmuş durumda. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay burada yaptığı sunumda ifade etti. Gerçi, biz Cumhurbaşkanının bizzat gelip burada 600 milletvekilini, dolayısıyla seçmenleri, dolayısıyla Türkiye'nin 82 milyon vatandaşını muhatap almasını beklerdik ama bu nezaket dahi gösterilmedi ve o gün kendisi yoktu. Dedi ki Sayın Oktay: "Güvelik ve savunmayı, bütçeyi, küresel ölçekte artan tehditler ve 15 Temmuz askerî darbe girişiminin Türkiye'de yarattığı iklim üzerine planlıyoruz." Oysaki gerçekler şunlardır: AKP'de zuhur eden siyasi anlayış, yeni Osmanlıcılık ve yayılma hayalidir. Bugün Orta Doğu'da, Afrika'da yani Fas'tan Suriye'ye kadar yayılmacı siyaseti, diğer bir adıyla çizgi olarak "İhvân-ı Müslimîn" kuşağının, Müslüman kuşağın burada zuhur etmesi, varlık göstermesi için siyaset izledi. Buna Mısır'daki ilişkiler Libya'daki ilişkiler, Suriye'deki ilişkiler ve yapılanmanın nasıl hizmet ettiğini hep beraber izliyoruz. Bununla mı kalındı? Hayır, değil tabi ki çünkü aynı zamanda, bu ülkede inşa edilmekte olan tek adam rejiminin abartılı istihbarat örgütlenmesiyle herkese dayatılan biat etme kültürünü yaratabilmek için daha fazla baskı lazım, dolayısıyla daha fazla bütçe lazım. Çünkü ihraç gerekiyor KHK'lerle, mahpuslarla, coplarla, gazlarla tek adam rejimini kalıcılaştırmak lazım bunun için de fazla bütçeye ihtiyaç var. İkinci bir söylemleri ise: "Sınırlarımız tehdit altında." Evet, bize göre de sınırlarımız tehdit altında ama sınırlarımız Suriye özelinde yani 911 kilometreye sahip olduğumuz sınırlar özelinde söyleyecek olursak; El Nusra, El Kaide, IŞİD ve uzantısı selefi cihadist çetelerin tehdidi altında. Bakın, bugün orada yapılmak istenen siyaseti, politikayı buradan defalarca ifade ettik. Bir güvenli bölge oluşturulacak, mülteciler oraya yerleştirilecek, hangi parayla ve niye? Orada bir Arap kuşağı oluşturarak Türkiye'de ve Rojova'da Kürdistan bölgesi arasında bir hat oluşturmak istenmektedir ve bu şu anlama geliyor: Tam tersi bu güvenlikçi politika, başımıza savaşı açmaktadır. İleride bir Kürt-Arap savaşının, tarihsel bir savaşın önü bu politikalarla açılmaktadır.
Yine bir şey daha Plan Bütçe Komisyonunda Sayın Bakan ifade etti: "Burada bildiğiniz gibi Suriye geçici hükûmeti var." Süremden gitmesin diye hepsini okumuyorum; "Mustafa Abdurrahman Bey temsil eder bu hükûmeti…" diye devam eder ve altında "…Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ihdas edilir." diye tutanaklarda yer alıyor. Buradan sormak istiyorum; Suriye'de millî hükûmet var mıdır? Neye göre kurulmuştur? Sizin bunlarla ilgili bağlarınız nedir? Buraya ayırdığınız para nedir? Hangi meşru hükûmetten bahsediyorsunuz? Cenevre görüşmelerine katılmış olan bir grubu, bir hükûmet olarak addediyorsanız bu Libya'da işlediğiniz hatanın tekrarı anlamındadır.
Yine, üçüncü olarak deniyor ki: "Doğu Akdeniz meselemiz var, o yüzden daha çok silah, o yüzden daha çok savunma bütçesi." diyorsunuz ve bununla ilgili geçen hafta burada alelacele -hukuksuz olduğunu bir kere daha iddia ediyoruz- Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükûmetiyle, Doğu Akdeniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat buraya geldi ve bu Meclis çoğunluğuyla onaylandı. Buradan temel eleştirilerimizi sıralamıştık ama ben şu soruyu tekrarlamak istiyorum: Bugün Kahire'de Doğu Akdeniz Forumu'nda Türkiye yoksa bunu siyaseten sorgulamak gerekmiyor mu? Oraya gemi yollayarak, sondaj gemilerinin peşine askerî gemiler yollayarak… Bu mudur yürüteceğiniz siyaset, bu mudur başarınız? Ve deniyor ki: "Şayet Libya Hükûmeti isterse oraya asker de göndeririz, lojistik destek de sağlarız." Lojistik destek sağladığınızı zaten biliyoruz ama tıpkı sancak beyleri misali kim, nereye, ne kadar asker ve lojistik destek istiyorsa, oraya göndermeye hazırlık yapıyorsunuz.
Bir diğer maddeyse, sizlerin öne sunduğu Kürt sorunu… Tabii ki, biz bu konuyu her tartıştığımızda burada kıyamet kopuyor ve iktidar partisi diyor ki: "Bizim içimizde de Kürt milletvekilleri var." Biz bunu biliyoruz. Bakın, bu ülkede Kürt sorunu var kabul etseniz de etmeseniz de. Kürtler eşit vatandaşlık ilkesiyle haklarını talep ediyorlar kabul etseniz de etmesiniz de.
Bunun için de, değerli arkadaşlar, ben sadece, kayyum atanmış belediyelerle ilgili -2 belediye için- bir oran vermek istiyorum: Diyarbakır'da -biliyorsunuz, orası da Kürtlerin yoğun yaşadığı bir bölgedir- HDP yerel seçimlerde yüzde 62,93; genel seçimlerde yüzde 65,5 oy almış. Van'da HDP'de yerel seçimlerde yüzde 53,83; genel seçimlerde yüzde 59,3 oy almış. Bakın, bu rakamlara baktığımız zaman, siyaseten de, matematik olarak da biz şunu biliriz ki: Bu oranın dışında kalan oylar, bütün hilelere rağmen -ki bu oyların çok üzerinde oy aldık- başka partilere verildi ama burada sizler matematik biliyorsanız bu rakamların… Siz "terörist" diye iddia ederseniz büyük yanılgınızı ve güvenlikçi politikanızı görürsünüz bir kez daha.
Gelelim, bu politikaların yarattığı maliyetlere. İnşaat sektörü bitti; şimdi, silah sanayisi, savaşa dayalı büyüme modeli. Bunun için de başta Tank Palet Fabrikasını Katar sermayesine usul usul verdiniz, peşi sıra da "dünür" ya da "damat" diyeceğimiz -ki ABD ve Türkiye başta olmak üzere damatlar diyarında yaşıyoruz- Bayraktarlara peşkeş çekiyorsunuz SİHA ve İHA üretimlerini.
Kürt sorunun çözülmemesinin bu ülkeye maliyeti -küçük bir örnek- 2013-2015'te çatışmasızlık süreci varken savunmaya ayrılmış olan bütçe ile 2016'dan sonraki bütçeyi kıyasladığımızda yüzde 53 oranında bir artış var; bu da bize gösteriyor ki, demek ki Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülseydi, bu ülkede demokrasi inşa edilseydi, bu ülkenin doğusuyla, batısıyla her Allah'ın günü biraz daha polis alarak, her Allah'ın günü biraz daha asker alarak, silah alarak yönetilemeyeceğini anlardınız.
Yine, S-400 ve F35'lere ayrılan bütçe… S-400'lere 2,5 milyar dolar, F35'lere şu an 1,2 milyar dolar harcanmış fakat bu şayet programa dâhil edilirse 2,3 milyar dolar daha verilecek yani bunun anlamı şu: Henüz Türkiye'de çalışıp çalışmayacağı, NATO ülkesinin Rus hava savunma sisteminin kullanın kullanmayacağı belli olmayan bir yere 6 milyar dolarlık bütçe ayırdınız, bunu çöpe atmış oluyorsunuz.
Buradan şunu da ifade etmem gerekiyor ki: Suriye'de düzenlenen operasyonlar, bu operasyonlar sonucunda Türkiye'de ilan edilen Suriye Millî Ordusu, bunların finansmanı kimler tarafından sağlanmaktadır. ÖSO'ya verdiğiniz maaşları sorduk, buradan bir kez daha soruyoruz: Bunları kim karşılıyor? Hatırlayacaksınız, ÖSO mensupları Türkiye sınırında Türkiye'yi protesto ettiler ve dediler ki: "Bize verdiğiniz maaşlar Suriye'deki enflasyonla kıyaslandığı zaman bize artık yetmez durumda." yani -mecazen- grev haklarını kullandılar.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yalan söylüyorsun! İftira atıyorsun!
TULAY HATİMOĞLULLARI ORUÇ (Devamla) – Ama burada Türkiye yasalarıyla kurulmuş olan sendikalar grev hakkını kullandığı zaman, kullanmak istediği zaman copla, polis şiddetiyle karşılaşıyor. Sendikalar diyor ki: "Çok zam var, halk aç, işçi aç, perişan, asgari ücret yaşanabilir bir seviyeye çekilmelidir." "EYT'lilerin mağduriyeti ne olursa olsun mutlaka giderilmelidir. KYK'lilerin borçları ödenmelidir çünkü bu ülkenin geleceği üniversite okuyan öğrencilerdir, o öğrenciler desteklenmelidir." dediği zaman, kadınlar bütçe talep ettiği zaman bunlara demin de ifade ettiğim gibi copla, polis şiddetiyle, mahpuslarla karşılık veriyorsunuz. Ben ÖSO'ya nasıl bir karşılık verdiğinizi çok merak ediyorum ve bir kez daha Suriye'ye akıtılan paraların örtülü mü, örtüsüz mü… Adı "örtülü ödenek" olabilir ama bu örtülü ödenekten kime ve ne kadar para harcandığını, halkın parasını ÖSO'culara niye harcadığınızı bu kürsüden tüm halklarımız adına sorma hakkına sahibiz ve soruyoruz da.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
Buyurun.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Teşekkürler Başkanım.
Değerli halklarımız, biz bunları ifade ettiğimizde vatan haini oluyorsak, evet, sevgili Nazım Hikmet'in dediği gibi biz vatan hainiyiz. Bu vatanseverlikse sizin yaptığınız, biz vatan hainiyiz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Diyarbakır Annelerinden bahsedin.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – PKK terör örgütü mü, onu bir söylesenize.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – "Vatan çiftlikleriniz ise, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekiler ise vatan, insanların açlıktan gebermesi ise vatan, fabrikalarda insanların kanının içilmesi ise vatan, polis copu ise, ödenekleriniz ise; ben vatan hainiyim."
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – PKK nedir, onu bir söylesenize.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Ve buradan, Sevgili Nazım Hikmet, rahat uyu diyoruz; senin vatan haini olmadığını, senin bu ülkedeki en iyi yurtsever olduğunu bütün dünya kamuoyu biliyor.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)