HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’dan İstanbullulara çağrı: YSK’nin 250 sayfalık gerekçeli kararına 23 Haziran’da 250 bin oy farkıyla cevap verelim.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin TBMM Grup Toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Buldan, sözlerine "Tecrite karşı Leyla vekilimiz ve cezaevlerindeki binlerce tutsağın açlık grevi ve ölüm orucu Sayın Öcalan'ın çağrısıyla sona ermiştir. En nihayetinde yaşam kazanmıştır. Halkların taleplerine asla karşı durulamaz. Ve halklar da şunu çok iyi biliyor ki; Yaşamak direnmektir, direnmek yaşamaktır" diyerek başladı.
Buldan sözlerine şöyle devam etti:
"Değerli anneler sizler direnenlere ses oldunuz. Tülbentlerinizle yaşamın, barışın, adaletin bayrağını dalgalandırdınız. Çabanız ve direnişiniz için her birinizin önünde saygıyla eğiliyorum. Bu kararlı mücadeleniz her zaman her yerde indanlık mücadelesine güç katacaktır. Tecritin kalkması için dayanışma içinde olan demokratik kitle örgütlerine, insan hakları savunucularına da selam ve saygılarımızı sunuyoruz.
Açlık grevleri barış ve demokrasi için yükselen bir sesti. Bu eylem tecrit politikasıyla ülkenin yönetilemeyeceğini herkese göstermiştir. Yasal bir hak olan avukat ve aile görüşünün sürdürülmesi önemlidir. Çözüm sürecinin sonlandırılıp, tecrit politikasının devreye sokulmasıyla ülke darbeden, ekonomik krize her alanda bir kaos ortamına girdi. Çözüm sürecinde anneler ağlamıyor, genç fidanlar toprağa düşmüyordu. Basrışa bir nebze de olsa yaklaşılıyordu. Ne yazık ki o sürecin bititilmesi bu ü-lkeye 4 yıl kaybettirdi. Demokratik çözüm ve barış olmadan bu ülkenin düzlüğe çıkamayacağını bu 4 yıl gösterdi.
Tecridin tamamen kaldırılıp, diyaloğun yeniden başlatılması sorunları çözme perspektifi sağlayacaktır. Tek adam rejimiyle, demokrasiyi yok sayan zihniyetle ülkenin yönetilemeyeceği, demokratik taleplerin bastırılamaycağı görülmelidir. Tüm sorunların çözümü toplumsal uzlaşıyla mümkündür. Brış ve demokrasiden başka bir çıkış olmadığını hepimiz biliyoruz. Hükümet de bunun farkındandır. Ya Kürt sorunu, demokrasi ve adalet sorunu çömzülecek ya da devlet ve iktidar çözülecek. Demokrasiden barıştan adaletten yana olan tüm kesimlerin, bu ülkeyi faşizm karanlığında tutmak isteyen tekçi zihniyetin karşısında durması oldukça önemlidir.
HDP olarak barış ve demokrasi çizgisinde ısrar edeceğimizi bir kez daha belirtiyoruz. Mücadelemizi daha da yükselteceğiz. Demokratik muhalefeti büyüteceğiz. Demokratik mücadelenin sonu, demokratik müzakere olacak. HDP varolduğu sürece demokrasi ve barış umutları büyümeye devam edecek.
Hukuk dışılıkta gelinen son noktayı YSK'nin İstanbul kararında gördü. 250 sayfalık gerekçe tam bir hukuksuzluk. 250 sayfa uydurdular. Çünkü savunamadılar. AKP Genel Başkanı ne diyordu, 'organize oy hırsızlığı var' diyordu. YSK kararında oy hırsızlığı yok. Çünkü İstanbul halkı'nın iradesi çalındı. Asıl gerekçeli kararı 23 Haziran'da İstanbul halkı verecek. İstanbullulara çağrım, bu 250 sayfalık gerekçeye 23 Haziran'da 250 bin fark atalım ki anlasınlar. AKP’nin 31 Mart’ta verilen dersten bir şey anlamadığını görüyoruz. Şimdi en büyük dersi 23 Haziran'da alacaklar.
Bu ülkeyi karanlıkta bırakmak, toplumu sindirerek karanlıkta bırakmak isteyenleri görüyoruz. Urfa Halfeti'de insanlara işkence yapıldı. Gözaltına alınanların kafalarına torba geçirildiği, falaka, elektrik gibi i,şkenceler yapıldığı ve vücutlarında kırıklar olduğu kamuoyuna yansıdı. Bu süreçte Halfeti'ye giriş çıkışlar yasaklandı. Suruç'ta bir minibüs polisler tarafından tarandı. 6 tarım işçisi yaralandı. Bu anlayışı biz Cizre'den, Sur'dan tanıyoruz. Suruçlu Şenyaşar ailesinin başına gelenlerden biliyoruz. Bu faşist devletin son örneğidir. Bu işkenceler 'işkenceye sıfır tolerans' diyen AKP'nin iktidarında yaşanıyor. İşkenceye sıfır tolerans değil, işkenceciye sınırsız tolerans diyorlar bunlar. Halfeti'den elinizi çekin, işkenceciler hakkında gereken işlemi yapın. HDP olarak bu işkencenin peşini bırakmayacağımızı belirtmek isterim. Bu işkenceyi yapanlar bu iktidara asla güvenmesin. Gün olur devran döner. Bu suçu işleyen iktidar da memurlar da bunun hesabını verecek.
Devlet adına faili meçhul cinayetler işleyen, DEP milletvekili Mehmet Sincar'ın katilinin de bulunduğu Hizbullahçılar birer birer tahliye ediliyor. Demokrasiyi, barışı, adaleti savunanlara, Demirtaşlar, Yüksekdağlar içerdeyken, katiller dışarıda. Selahattin Demirtaş'lar, Fügen Yüksekdağlar, Selma Irmakların, Abdullah Zeydanların, İdris Balukenlerin varlığına olan ihtiyaç, barışa demokrasiye olan ihtiyaçtır. Siyasetçiler, gazeteciler cezaevinde ama insan öldürenler tahliye ediliyor. Hizbullahçıları tahliye edenler, Roboski Katliamı'nda yakınlarını kaybeden Veli Encü'yü cezaevine gönderdi. Roboski'de adaleti de yok ettiler. Bir gün o adalet size de lazım olacak Sayın Erdoğan.
Bugün Gezi direnişinin başladığı tarih. Bu vesileyle Berkin Evlan, Ekrem Sarısülük, Abdullah Cömert başta olmak üzere yaşamını yitirenleri anıyorum. Tutuklu olan Sırrı Süreyya Önder'e selamlarımızı yolluyoruz. 23 Haziran'da da halklarımız aynı ruhla destan yazmaya devam edecek."
(Artı Gerçek)