Yargıtay, iş cinayetlerinde patronu kusursuz bulan ve kazanın ‘kaçınılmaz’ olduğunu savunan yerel mahkeme kararını bozdu. Kararda, iş güvenliğinin kâğıt üzerinde verilen eğitimlerle sağlanamayacağı vurgulandı.
Patronların çalışanlarına işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimini kâğıt üzerinde vermiş gibi göstermesi ve işyerlerinde gerekli önlemleri almaması nedeniyle iş cinayetleri artarak sürerken, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nden önemli bir karar geldi. Yargıtay, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin, bir kısım mevzuat hükümlerini içerir belgelerin çalışanlara verilmesiyle değil, eylemli olarak bu bilgilerin aktarımı ve öneminin kavratılması ile sağlanabileceğine hükmetti. Yerel mahkemenin, bir kömür ocağında yaşanan iş kazasında yüzde 50 işçi kusurunun, yüzde 50 kaçınılmazlık olgusunun olduğunu iddia ederek patronu aklamasını da eleştiren Yargıtay, “Kazanın sebebi kaçınılmazlık olgusu değil, dikkatsiz ve tedbirsiz çalışma yapılmasıdır. Yani somut olayda alınması gereken tüm tedbirler alınmış değildir” ifadelerini kullandı.
Mahkeme patrona açılan davayı reddetti
Bir kömür ocağında çalışan işçi, kesmeli bacaya malzeme taşırken taşıdığı maden direğinin demir bağlara çarpması sonucu dengesi bozularak dizlerini demiryolu raylarına çarptı. Ağır yaralanan işçi hastanede tedavi altına alındı. Sigortalı işçiye Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından geçici iş göremezlik ödeneği ve tedavi masrafları ödendi. SGK, 1. İş Mahkemesi’ne açtığı davada, kurum zararının işverenden rücuan tahsiline karar verilmesini istedi.
Kazanın gerçekleşmesinde yüzde 50 oranında işçinin kusurunun, yüzde 50 oranında da kaçınılmazlık olgusunun olduğunu savunan mahkeme, kazada işverene atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını öne sürerek davayı reddetti. Davacı SGK, kararı temyiz etti.
Yargıtay: Kazaların tümü engellenebilir
Dava dosyasını yeniden inceleyen Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesi açısından önemli bir karara imza attı. Yargıtay kararında şöyle denildi:
“İşçi sağlığı, iş güvenliği ve yapılmakta olan iş nedeniyle işçinin eğitimi, bir kısım mevzuat hükümlerini içerir belgelerin kendilerine verilmesi ile değil, eylemli olarak bu bilgilerin aktarımı ve öneminin kavratılması ile sağlanabilir. Eğitimden sonraki aşama ise işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili önlemlerin alındığının ve uygulandığının denetlenmesidir.
İşverenlerce iş güvenliği açısından yaşamsal öneme sahip bulunan araç ve gereçlerin sigortalılar tarafından kullanılması sağlandığında, kaza olasılığının tamamen ortadan kaldırılabileceği de yadsınamaz bir gerçektir.”
Kazanın nedeni tedbirsiz çalışma
Kararda, yerel mahkemenin kazanın nedenini ‘kaçınılmazlık olgusu’ ile açıklaması da eleştirilerek, “Meydana gelen iş kazasında şayet işveren tüm önlemleri almış bulunmasına karşın zararlandırıcı sigorta olayı ortaya çıkmışsa kaçınılmazlıktan söz edilebilir. Somut olayda artık kaçınılmazlıktan bahsedilemez. Kazanın sebebi kaçınılmazlık olgusu değil, dikkatsiz ve tedbirsiz çalışma yapılmasıdır. Yani somut olayda alınması gereken tüm tedbirler alınmış değildir. Kaçınılmazlık olgusunun var olabilmesi için öncelikle tüm tedbirler alınmalı, buna rağmen beklenmedik olaylar nedeniyle kaza meydana gelmelidir” ifadeleri kullanıldı.
Yeni bilirkişi raporu alınmalı
Yerel mahkemenin kararını bozan Yargıtay, yeni bilirkişi raporu alınmasını istedi: “Yanılgıya dayalı, yargısal denetime elverişli olmayan raporların hükme dayanak alınması yerinde değildir. Mahkemece, kusur oran ve aidiyetinin belirlenmesi için yeniden alanında uzman bilirkişilerden oluşan heyet raporu alınmalı ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Karar oybirliğiyle bozulmuştur.”
***
Maaşın geç ödenmesi haklı fesih nedeni
İşçiler açısından bir diğer dikkat çekici karar da Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nden geldi. Maaşı eksik ve geç yatırıldığı, yüksek ücret almasına karşın sigorta primi düşük gösterildiği için istifa eden ve kıdem tazminatını isteyen işçiyi Yargıtay haklı buldu.
Özel firmada çalışan bir işçi, ücretlerinin geç ve eksik ödenmesi, rızası alınmaksızın başka şubelerde yoğun şekilde çalıştırılması ve SGK prim ücretinin eksik yatırılması gibi sebeplerle istifa etti. Patronun kıdem tazminatını vermemesi üzerine iş mahkemesine dava açan işçi, istifa dilekçesinin kendisine zorla imzalatıldığını belirterek; kıdem, yıllık izin, fazla çalışma ücreti ve asgari geçim indirimi gibi alacaklarının tahsilini istedi. Patron ise işçinin sebep belirtmeksizin istifa ettiğini, bu nedenle kıdem tazminatına hak kazanamayacağını öne sürdü. Mahkeme davanın kısmen kabulüne karar verdi, işçinin tazminat talebini ise reddetti.
İşçinin kararı temyiz etmesi üzerine devreye giren Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, istifa dilekçesini baskı altında imzaladığı yönündeki iddiasını kanıtlayamamasına karşın işçiyi haklı buldu. Kararda şöyle denildi: “Davacı iş sözleşmesini, ücretlerinin eksik ve gecikmeli olarak ödendiği, daha yüksek ücret almasına rağmen primlerinin daha düşük ücret üzerinden bildirildiği gerekçesi ile feshettiğini belirtmiştir. Feshin haklı sebeple yapıldığı ve kıdem tazminatı talebinin kabul edilmesi gerekirken kıdem tazminatı talebinin reddi hatalıdır. Kararın bozulmasına oybirliği ile karar verildi.”
İHA