Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin dış borçları ile ilgili olarak Londra ya da New York’a gidildiğinde, “Türkiye borçlarını çevirebilecek mi?” sorularıyla karşılaşıldığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Dünya Bankası'nın sadece özel sektöre odaklı kalkınma kuruluşu Uluslararası Finans Kurumu’nun (IFC) kuruluşunun 60. yılını ve Türkiye'deki ofisinin açılışının 30. yılını kutlamak için IFC Başkanı ve CEO'su Philippe Le Houerou ev sahipliğinde Türkiye’de gerçekleşen panelde konuştu.
Şimşek, gelecek dönemde yapılabilecek çalışmalar hakkında bilgi vererek, kur riskinin ve açık pozisyonların yönetilmesi konusunda çalışmalara başlayacaklarını belirtti.
Başbakan Yardımcısı Şimşek şunları söyledi: "Özel sektör bizi ilgilendirmez diyemeyiz. Aşırı risk almayı kurala ve ölçüye bağlayabiliriz. Ancak bu konuda gelecek dönemin gündeminden bahsediyorum. Makro ihtiyati bir çerçevede bir taraftan finansal hedging (ters pozisyon alma) yapılmasının önünü nasıl açarız, nasıl teşvik ederiz, ona bakacağız. Ama bir taraftan da tabi ki özellikle döviz geliri olmayanların döviz cinsinden borçlanması hususunu tekrar bir takım kurallara bağlama gibi çalışmalar yapabiliriz."
Şu an için ‘zihinsel' düzeyde bir çalışma içinde olduklarını belirten Şimşek, "Henüz ortaya bir çerçeve konulmadı. Döviz geliri olmayanların döviz cinsinden borçlanmasına ilişkin ‘Kısıtlama gelecek' demiyoruz. Ancak buna da bakmalıyız. Tartışmalıyız" ifadelerini kullandı.
‘Londra'da bize borç soruyorlar'
Düşük tasarruf, yüksek açık ve reel sektörün dış borcunun Türkiye'nin önünde önemli bir problem olduğunu da kaydeden Şimşek, Londra ya da New York'a gidildiğinde, "Türkiye borçlarını çevirebilecek mi? "sorularıyla karşılaşıldığını aktardı. Kimsenin artık devleti konuşmadığını söyleyen Şimşek, yeni dönemde reel sektörün dış finansman ihtiyacı, mevcut dış borçlarının yönetimi için makro ihtiyati bir çerçeveyi oturtacaklarına dikkat çekti.
‘Avrupa ile entegrasyonu çok daha güçlü şekilde devam ettirmeliyiz'
Uluslararası toplumla ilişkilerin daha da iyileştirmesi gerektiğine dikkat çeken Şimşek, şu ifadeleri kullandı: "Avrupa ile entegrasyonu çok daha güçlü bir şekilde devam ettirmeliyiz. Nitekim Avrupa ile pozitif bir gündemimiz de var. Biliyorum sıkıntılı birçok konu var, ama pozitif bir gündem de var. Mesela Gümrük Birliği'nin güncellenmesi bence Türkiye'ye muazzam bir şekilde değer katar. Rekabet gücünü olumlu yönde etkiler.
‘AB ile ticaret 300 milyar dolara ulaşır'
Eğer biz kapsamlı yeni bir anlaşmayı uygulamaya koyabilirsek, ticaret hacmimiz yaklaşık 150 milyar dolar diyelim, çok rahat bir şekilde bunu 300 milyar dolara çıkarabiliriz. Türkiye'nin bölgesel anlamda AB'ye daha derinlemesine bir entegrasyonu Türkiye'nin menfaatinedir."
‘Körfez ile serbest ticaret görüşmesi üzerinde çalışıyoruz'
Şimşek, Körfez ile bir Serbest Ticaret Anlaşması (STA) üzerinde çalıştıklarını da belirtip "Onlar kabul etse belki yarın süreci tamamlarız. Körfez ile bir STA, AB ile yeni nesil bir Gümrük Birliği Türkiye'nin önceliklerinden biridir" dedi.
‘İnanıyorum ki bu anayasa değişikliğinden sonra Türkiye hızla normal gündemine döner, OHAL geride kalır'
Çok kapsamlı bir reform gündemleri olduğuna değinen Şimşek, "Yapacaklarımız üç aşağı beş yukarı hazır. Ben inanıyorum ki bu Anayasa değişikliğinden sonra hızla Türkiye normal gündemine döner, mevcut olağanüstü hal geride kalır ve hızlı bir şekilde yapısal reform uygulamalarını başarılı bir şekilde hayata geçiririz. Bunun için en önemli bileşen halkın desteğidir. Halkımız, milletimiz teröre karşı mücadelede arkamızda. Reformlara ilişkin çabalarımıza güçlü bir destek verdi, vermeye de devam ediyor. O nedenle bu dönemi fırsata çevirmek lazım" dedi. (SPUTNİK)