Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye imza attıkları için işlerine son verilen akademisyenler, yaşadıklarını anlattı. Akademisyenler, “Aslında her birimizden tek tek imzalarımızı çekmelerimiz istendi. Bu konu da baskı gördük, gözaltına alındık, yakalama kararları çıktı. Ama geri adım atmadık, atmayacağız.” dediler.
Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye imza attıkları için işlerine son verilen akademisyenler, yaşadıklarını anlattı. Akademisyenler, "Aslında her birimizden tek tek imzalarımızı çekmelerimiz istendi. Bu konu da baskı gördük, gözaltına alındık, yakalama kararları çıktı. Ama geri adım atmadık, atmayacağız." dediler.
1128 akademisyen ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye imza atmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tepkisi sonucu birçok akademisyen işinden olmuştu. Bildiri mağdurlarından 3 akademisyen İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul şubesinde düzenlenen ortak basın toplantısında bir araya geldi. Toplantıda konuşan akademisyenler, ülkenin doğusunda yaşanan durum karşısında sessiz kalamayacaklarını belirterek, Türkiye’de ortak barış sürecinin yeniden sağlanması çağrısında bulundu.
Halil Zeybel: Kürt halkına çözüm adına çözümsüzlük dayatılıyor
Akademisyenlerin konuşmalarından önce İHD Eğitim Komisyonu üyesi Halil Zeybel açıklama yaptı. Zeybel, Kürt sorununa dikkat çeken akademisyenlere karşı yasa ve hukuk tanınmaksızın saldırı yapıldığını söyledi. Zeybel, “Kürt sorunun da ‘çözüm’ adına topluma çözümsüzlüğü, Kürt halkına karşı her türlü zulmü ve savaşı dayatırken adeta suçüstü yalanma psikolojisiyle hareket edenler, üzerlerine tutulan akademik ışığın paniğiyle, imzacı akademisyenlere ve onları destekleyen tüm kesimlere karşı yasa ve hukuk tanımaksızın saldırmaktadırlar.” şeklinde konuştu. Bildiriyi imzalayan akademisyenlere yönelik baskı ve şiddet olaylarının medyaya yansıyandan çok daha fazla olduğuna dikkat çeken Zeybel, "Yaptığımız araştırmada bugüne kadar toplam 147 akademisyene idari ya da adli soruşturma açılmış, 17 akademisyenin görevine son verilmiş, 26 akademisyen gözaltına altına alınmış, 3 akademisyenin evi basılmış ve aranmış, 5 akademisyen ise çeşitli şekillerde tehdit ve tacize maruz kalmıştır. Bu veriler sadece basına ve medyaya yansıyan bilgilerdir. Basına yansımayan daha birçok vakanın olduğu da herkesin malumudur. Korku ve karanlığın egemen kılınmaya çalışıldığı böylesi zamanlarda gerçekler hemen gün yüzüne çıkamıyor ne yazık ki.” ifadelerini kullandı.
Yetkililere seslenen Zeybel, “Farklılıklarımızla barış içinde bir arada varlığımızı sürdürebilmenin teminatı genç nesillerin eğitim ve öğretimine yapılan yatırımlardır. Bu nedenle ölüm kusan silahlara ve savaşa harcanan kaynakların bilimsel, çağdaş eğitim programlarına, eğitim araç ve gereçlerine aktarılması gerekmektedir.” dedi.
Latife Akyüz: Bizler bildiriye imza atarak barışın yeniden yaşanmasını istedik
Basın açıklamasının ardından konuşan Düzce Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi Yrd. Doç. Latife Akyüz, bildiriye imza atarak barışın yeniden tesis edilmesini istediklerini söyledi. Kendilerine yapılan saldırılardan dolayı geri adım atmayacaklarını belirten Akyüz, “Aslında ülkenin çok yakıcı bir gerçeğini dile getirdik. Bu ülkede özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra yaşanan, başlatılan saldırılarda artık nefes alamaz duruma gelmiştik. Her birimiz bir yerlerde bir şey söylemek istiyorduk ve bu bildiri bizim söylemek istediğimiz şeyleri ifade ediyordu. Biz ne istiyorduk bu bildiri de: barış olsun, çözüm sürecine geri dönülsün, insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin istedik. Bunu tekrar ediyoruz, etmeye devam edeceğiz. Bu saldırılarla bizi geri adım attırmak istediler. Aslında her birimize tek tek imzalarımızı çekmelerimiz istendi. Bu konu da baskı gördük, gözaltına alındık, yakalama kararları çıktı. Ama geri adım atmadık, atmayacağız. Çünkü sözümüz belli, söylediğimiz şeyde de haklıyız, buna da devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.
Bildiriye imza atan akademisyenlere yönelik soruşturmaların her geçen gün daha da çoğaldığına dikkat çeken Akyüz, “Biraz rakamları vermekte fayda var. 19 arkadaşımız işinden oldu. 500 üzerinde soruşturma var. Soruşturmalar gelmeye devam ediyor. Her gün giderek büyüyor. Uzaklaştırma alan arkadaşlarımızın sayısı oldukça yüksek.” dedi.
Muzaffer Kaya: Dünyada barış istemenin suç olduğu başka ülke yoktur!
Nişantaşı Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Muzaffer Kaya, barış ve demokrasi istedikleri için kendilerinin linç kampanyasına maruz kaldıklarını söyledi. Kendilerini vatan hainliğine kadar suçlamalarda bulunulduğunu belirten Kaya, “Bizler söylediğimiz sözün arkasındayız. Sadece barış istedik. Herhalde dünyada barış istemenin suç olduğu başka bir ülke yoktur diye düşünüyorum. Barış ve demokrasi istemeye devam edeceğiz. bildirimizin içeriğine dikkatli bakılırsa çok haksız saldırılara uğradık. Metin de haksız saldırılara uğradık. Yani vatan hainliğine kadar suçlanmış bulunuyoruz hepimiz. Bu linç kampanyası bizzat siyasi iktidar tarafından yürütülüyor.” ifadelerini kullandı. İmzaladıkları bildirinin arkasında olduklarını vurgulayan Kaya, “Fakat biz ne yaptığımızı biliyoruz. Bildiriyi de okuyarak imzaladık. Yanlışlıkla imzalamadık. İçeriğinin arkasındayız. Bizim yaşadığımız bu mağduriyet umarım Türkiye’de barış mücadelesinin demokrasi mücadelesinin yükselmesine bir vesile olsun. Bu ola bilirse bizim yaşadıklarımız çok önemli değil.” sözlerini söyledi.
Halil İbrahim Yenigün: Bize yanlışlıkla imza attığımız iddia edilerek çocuk muamelesi yaptılar
İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyasal Bilim öğretim üyesi Yrd. Doç. Halil İbrahim Yenigün ise, kendilerine imza attıkları için çocuk muamelesi yapıldığını öne sürdü. Yenigün, “Şuan itibariyle tabi ki kendi derdimize düşmüş değiliz. Böyle bir lüksümüz yok. Zaten bizim düşündüğümüz vaka siyasal iktidarın bizleri kendi derdine düşürerek, ülkede olup biten, aslında ülkenin doğusunda Kürdistan coğrafyasında olup biten acı gerçeklerden uzaklaştırmak ve kendimizle boğuşturmaktadır. Böyle bir durum olmayacak tabi ki. İnandığımız şeylere çok daha fazla sarılmış durumdayız, sahiplenmiş durumdayız yazdığımız bildiriyi. Bize çocuk muamelesi yapıldı. Attığımız imzaları yanlışlıkla attığımız iddia edildi. Sanki çalışkan öğrenciler yaptı bir yanlış farkında değil gibi saygısızca davranıldı bize. Fakat biz okuduğumuzun da, yazdığımızın da arkasındayız. Bunun ne anlama geldiğinin de farkındayız.” dedi.