19 Aralık sıradan bir tarih değil,
Sadece bir takvim yaprağı hiç değil, devletin karanlık yüzüdür.
Maraş, 1978
Resmî kayıtlara göre 111 kişi öldürüldü.
Gayriresmî rakamlar yüzlerce insanın katledildiğini söylüyor.
Yüzlerce ev yakıldı, binlerce Alevi göçe zorlandı.
Devlet “seyirci”ydi denir.
Ama katliamdan sonra tek bir gerçek faile bile dokunulmadı.
Sıkıyönetim geldi, ama Alevilerin daha fazla ezilmemesi için değil. Düzenin devamı için.
O gün Maraş’ta öldürülenler, sadece Alevi oldukları için kurban edildi.
Devlet, onları korumaktan geri durdu.
Bilinçli ve hesaplı bir tercihle.
19 Aralık 2000 – Hayata Dönüş
Bu kez kapılar cezaevlerinde kırıldı.
20 cezaevinde eş zamanlı operasyon yapıldı.
28 tutuklu ve hükümlü öldürüldü.
Yüzlercesi ağır yaralandı.
Kimileri diri diri yakıldı, kimileri gaz bombalarıyla boğuldu.
Sağ kurtulanların bir kısmı ömür boyu sakat kaldı.
Operasyonun adı “Hayata Dönüş”tü.
Aslı ise hayattan koparmak.
Bu kez başka bir hükûmet vardı.
Ama devlet yine aynı refleksi gösterdi:
İtaat etmeyeni yok et!
Yargı mı?
Dosyalar süründürüldü, zaman aşımı devreye sokuldu.
Fail yine cezasız kaldı.
2024 – Suriye’nin Kuzeyi
Ve takvim 2024’e geldi.
Nazım Daştan
Cihan Bilgin
Nazım ve Cihan, Suriye’nin kuzeyinde gazetecilik yapıyordu.
Savaşın ortasında, Rojavalı Kürtlerin yaşadıklarını dünyaya anlatmaya çalışıyorlardı.
Ne askerdiler, ne militan.
Ama Türkiye için tehlikeliydiler.
Çünkü hakikati yazıyor, yansıtıyorlardı.
Bu kez iş başında AKP–MHP iktidarı iş başındaydı.
Ama mesele hükümet değildi.
Mesele devletin değişmeyen özüydü.
Suriye’nin kuzeyinde gazeteci öldüren akıl,
Maraş’ta Alevilere sırtını dönen,
Cezaevlerinde mahkûmları yakan aklın devamıydı.
Bugün AKP’nin elinde olan iktidar,
Dün Maraş katliamcılarını koruyan,
“Hayata Dönüş”ün faillerini aklayan devlet misyonunu devralmıştır.
Yöntemler değişti:
– Bazen kara kalabalıklar kışkırtıldı
– Bazen askerî operasyon yapıldı
– Bazen SİHA’lar devreye girdi
Ama hedef hep aynı kaldı:
İtaat etmeyen, görünür olan, anlatan.
Gazeteciler bu yüzden öldürülüyor.
Çünkü devlet, foyasını ortaya çıkaranlardan hazzetmez.
Nazım ve Cihan’ın öldürülmesi bir “sınır ötesi olay” değil,
Devletin iç sürekliliğinin dışa taşmasıdır.
Maraş’ta susturulan Alevilerle,
Cezaevlerinde susturulan mahkûmlarla,
Suriye’de susturulmak istenen gazeteciler arasında bir kopukluk yok.
Devlet aynı devlet.
Katliamlar farklı başlıklar altında.
Cezasızlık ise hiç değişmedi.
Ve biz bugün hâlâ yazıyorsak,
bu zinciri kırmak için,
bu katliamları unutturmamak için.
