Türkiye’de kamu emekçilerinin 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci, yalnızca ücret pazarlığının yapıldığı bir masa değildir; aynı zamanda rejimin niteliğini, kamu hizmetinin kamusallığını ve emekçinin geleceğini belirleyen bir siyasal düzlemdir. Daha ilk günden itibaren yaşananlar, bu masanın kimin masası olduğunu açıkça göstermiştir. Bakan’ın yurt dışı programına göre takvimin keyfi biçimde değiştirilmesi, grev hakkının yokluğu, Hakem Kurulu’nun iktidar güdümlü yapısı, TİS sürecini bir “pazarlık” olmaktan çıkarıp “onay mekanizmasına” dönüştürmüştür.
Bugün yürütülen toplu sözleşme rejimi, uluslararası normlarda öngörülen bağımsız, şeffaf ve grev hakkıyla tamamlanmış bir sistem olmaktan uzaktır. 4688 sayılı kanun etrafında şekillenen bu düzen, emekçiyi masadan dışlayan bir “garabet”tir. Hakem Kurulu çoğunluğu Cumhurbaşkanı tarafından belirlenir, kararlar sistematik olarak hükümet lehine çıkar ve bu kararlara yargı yoluyla itiraz hakkı tanınmaz. Kısacası “hakem”, aslında iktidarın çoğunluğu olarak işlemektedir. Bu koşullarda emekçi için masanın çare olmasını beklemek gerçekçi değildir.
Hükümetin 12 Ağustos’ta açıkladığı ilk teklif, kamu emekçilerinin taleplerinin dörtte birine dahi denk gelmeyen, milyonların gözünde bir “sefalet teklifi” idi. Bakan’ın “bu daha ilk teklif” sözleriyle yumuşatmaya çalıştığı bu tablo, yıllardır tekrar edilen senaryonun aynısıdır. Nitekim açıklanan ikinci teklif de ilkinden yalnızca birkaç puan farklıdır.
Kısacası ortada bir “teklif” yoktur; ortada milyonlarca emekçiyi daha fazla yoksulluk ve sefaletle tehdit eden bir siyaset vardır.
Bugün kamu emekçilerinin hane bütçesinde yaşadığı kayıp üç kanaldan büyüyor:
• TÜİK’in düşük enflasyon verilerine endekslenen artışlar,
• Seyyanen ve ek ödemelerin emekliliğe yansımaması,
• Dolaylı vergilerdeki ve gelir vergisindeki dramatik artışlar.
Örneğin Temmuz 2025’te “en düşük maaş” 50.460 TL görünse de bunun 18.682 TL’si seyyanen, 7.782 TL’si sabit ek ödeme, 2.660 TL’si eş yardımı, 877 TL’si çocuk yardımıdır. Emeklilik hesabına katılmayan bu kalemler, maaşın yaklaşık yüzde 44’ünü yok hükmünde bırakmaktadır. Bu, kamu emekçisine “mezarda emeklilik” dayatmasıdır.
Diğer yandan vergi yükü dramatik biçimde artmıştır. KDV’de yüzde 81, ÖTV’de yüzde 51, gelir vergisinde yüzde 79 artış ücretleri daha cebimize girmeden eritmektedir. Yoksulluk sınırı 85 bin TL’yi aşarken, en düşük maaşın 50.460 TL’de kalması, işçinin hanesinde yapısal bir açığı ifade etmektedir.
Masanın siyasetine karşı sokak
Tam da bu nedenle KESK’in yıllardır dillendirdiği “grevli, gerçek toplu sözleşme” talebi bir prosedür meselesi değil, bir rejim talebidir. Çünkü emekçinin taleplerinin hayat bulacağı yer, iktidarın noterliğini yapan masalar değil, emekçinin fiili-meşru mücadelesidir.
Bugün gelinen nokta, kamu emekçileri için yeni bir kırılma anıdır. Tarih boyunca bizlere “kapıkulu” muamelesi yapanlara karşı sendikalarımızı kurduk, mühürleri söküp attık. Bugün de aynı irade ile, uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınmış grev hakkımızı hatırlatıyoruz.
KESK’in çerçevesi nettir:
• En düşük maaşın yoksulluk sınırı üzerine çıkarılması,
• Seyyanen ödemelerin taban aylığa yedirilmesi,
• Güvencesiz istihdam biçimlerine son verilmesi,
• Hakem Kurulu’nun bağımsız ve demokratik biçimde yeniden düzenlenmesi,
• Ve grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu sözleşme sistemi.
Bu tabloyu değiştirecek olan şey, birkaç puanlık pazarlıklar değildir. Çıkış yolu; tabandan yükselen demokrasiyle, işyerlerinden başlayarak, emekçinin iradesini sokağa taşıyarak ortak mücadeleyi büyütmektir. “Hak verilmez, mücadeleyle alınır” sözü tam da bugün için söylenmiştir.
Bu nedenle çağrımız açıktır:
Hangi sendikanın üyesi olursa olsun, isterse hiçbir sendikaya üye olmasın; tüm kamu emekçilerini, emeklileri ve ailelerini insanca yaşam, güvenceli iş, güvenli gelecek için mücadeleye davet ediyoruz.
18 Ağustos Pazartesi günü üretimden gelen gücümüzü kullanarak 1 gün iş bırakıyoruz. G(Ö)REVE çıkıyoruz!
İktidarın hepimizle dalga geçen teklifine karşı
Yetkinin asıl sahiplerini G(Ö)REVE çağırıyoruz!
* Eğitim Sen TİS ve Hukuk Sekreteri