Ekonomik kriz, hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, savaş, ekolojik kriz ve kadın cinayetlerine karşı “Böyle Gitmez” mottosuyla başlattıkları kampanya hakkında konuştuğumuz SYKP Eş Genel Başkanı Cavit Uğur, “Saray ve etrafındakiler lüks yaşarken, halk karakışı yaşıyor” dedi.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Merkez Yürütme Kurulu(MYK) 25 Kasım’da yayımladığı yazılı bir açıklamayla, “Sokakta, Meclis’te, İşyerinde, Okulda Faşizme Birlikte Direnelim” diyerek; ekonomik kriz, hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, savaş, ekolojik kriz ve kadın cinayetlerine karşı “Böyle Gitmez” mottosuyla bir kampanya başlatmıştı. SYKP Eş Genel Başkanı Cavit Uğur ile “Böyle Gitmez” mottosuyla başlattıkları kampanya hakkında konuştuk.
“Sermaye sınıfı, pandeminin yükünü emekçilere yıktı”
SYKP Eş Genel Başkanı Cavit Uğur, Türkiye’nin tek adam rejimi ile birlikte süre giden kriz dinamiklerinin keskinleştiği bir eşiğe geldiğini ifade etti.
Uluslararası sermayenin sünen krizinin bir parçası olarak bir yandan ekonomik kriz, iklim krizi, gıda krizi ve nihayetinde bir uygarlık krizi ile karşı karşıya olduğunu belirten Uğur, “Bütün bunlar yaşanırken Covid-19 pandemisi ile yaşanan bütün krizler yeni bir bağlama oturmuştur. Ancak pandeminin seyri hakkında başlangıcında iki uç tartışma yaşanmıştır. Hatırlarsak sanki bir insanlığın sonuna doğru bir gidişat diye yorumlanan distopya, ya da kapitalizmin dünya ölçeğinde çöküşünün, yok oluşunun kaçınılmaz fırsatları ile karşı karşıya olduğumuza dair iyimser beklentiler vardı. Partimiz o tartışmada da bu uç değerlendirmelere dikkat çekerek sürecin çelişkilerine, açmazlıklarına, imkanlarına vurgu yapmış, sürecin sınıf mücadelesinin seyrine bağlı olarak dönüşeceği tespitini yapmıştır. Nihayetinde partimizin tespitinin haklılığını hayat göstermiştir. Sermaye sınıfı bir yandan çarklar dönsün diye pandeminin yükünü önemli ölçüde emekçilere yıkmış diğer yandan bunu da bir fırsata dönüştürmek için totaliter yeni bir emek rejimini inşa etmek gayretine girmiştir. Pandemi aynı zamanda yeni teknolojik devrimin hızlanması açısından da bir katalizör rolü üstlenmiştir” açıklamasında bulundu.
“AKP/MHP iktidar bloğu ekonomik krizin yükünü halka yıkıyor”
AKP/MHP iktidar bloğunun da hem ekonomik krizin yükünü hem de pandeminin yarattığı bütün sosyal maliyetleri çalışanlara, halka yıkarak süreci zorbalıkla yönetmeye çalıştığını anlatan Uğur, şöyle devam etti:
“Çalışanların en küçük hak talepleri devlet tarafından terörize edilmektedir. Bütün pandemi boyunca ki pandemi hala devam ediyor. Hala toplantı gösteri, grev, hak arama girişimleri devlet bekası diye yasaklanmış, bastırılmıştır. Başta Kürdistan da halkın seçtiği belediyelere kayyum atayarak devam eden faşizan uygulamalar üniversitelere sirayet etmiş Boğaziçi’ne kayyum atamıştır. Günlerce öğrenci ve akademisyenlerin itirazları yine polis şiddetine maruz kalmıştır. Yetmemiş LGBTİ+ bireyler şeytanlaştırılarak hedef gösterilmiş, adeta cadı avı yapılmıştır. Üniversiteler açıldı, yüzbinlerce öğrenci barınacak yer yurt bulmadı BARINAMIYORUZ dediler. Devlet en yüksek makamdan onları marjinal, terör ile iltisaklı ilan ederek bu talebi yok saydılar.
“Yalan ve hilekarlığa dur demek için BÖYLE GİTMEZ”
Az bir zaman sonra asgari ücret tespit edilecek. Asgari ücret tespit komisyonu; malum 5 işveren, 5 devlet, 5 Türk-İş temsilcisinin oynadığı piyesdir ve beklenen hamle seçimlerde Yüksek Seçim Kurulundan geliyordu asgari ücret söz konusu olunca bu sefer figüran TUİK oldu. Hiçbir AKP’linin bile inanmayacağı tüketici enflasyonu açıklandı. Maksat enflasyona endekslenmiş bir asgari ücret tayin etmek. Hatta ne kadar düşük ilan edilir ve de sonra bunun üzerinde bir rakam ilan edilirse sözde işçileri enflasyon canavarına yedirmeyecekler. Bu yalan ve hilekarlığa dur demek için de BÖYLE GİTMEZ diyoruz. Açlık ve yoksulluk sınırları ortada. GSMH ile asgari ücret arasındaki açı bu hükümet döneminde yarı yarıya inmiştir. Yani toplumsal servet büyürken işçiye düşen pay küçülmeye devam etmektedir. Tabi ki BÖYLE GİTMEZ.
“Siyasal İslam’ın yarattığı politik iklim; kadın cinayetlerinin, çocuklara yönelik cinsel tacizlerin ve çocuk evliliklerinin hızlanmasına neden oldu”
Türkiye faşizmi toplumun sahip olduğu bütün özerk var oluş alanlarını yok etmek için bir düşman hukuku politikaları uygulamaya başlamıştır. Gerici siyasal İslam’ın yarattığı politik iklim kadınlara dönük cinayet ve tecavüzlerin hız kazanmasın neden olmuş, çocuklara dönük cinsel taciz ve çocuk evlilikleri her gün ‘Diyanet’ denen kurum tarafından adeta teşvik edilir hale gelmiştir. Bütün bunlara bir siyasal partinin var oluş gerekçesiyle değil insan olarak bile dur demezsek kendimizi inkar eder, insan olmaktan çıkmış oluruz. Bundan dolayı partimiz politik sorumluluğu gereği toplumun sesine tercüman olmak ve kendi sesini halkın sesinin yanına katmak için BÖYLE GİTMEZ dedi.
“Saray ve etrafındakiler lüks yaşarken, toplum karakışı yaşayacak”
Son döviz krizinden öncesinde de hayat zaten iki katı pahalılaşmış, temel ihtiyaçlar en az yüzde 50 ila yüzde 200 arası zamlanmıştır. Üretici köylü gübre alamaz hale gelmiş, zaten iklim değişikliğinin yıkıcı sonuçları ile büyük sıkıntılar yaşarken girdi maliyetleri 3 e, 4 e sıçramıştır. Bu demektir ki gıda krizi derinleşecek. Doğal gaz, LPG, tüp, odun, kömür 3 katına çıktı. Kelimenin gerçek anlamıyla halk karakışı yaşıyor. Peki, burada durum bu iken saray ve etrafındakiler nasıl bir hayat sürüyor. İtibardan tasarruf olmaz diye toplum kaynakları lüks ve sefahata ayrılmış durumda. BÖYLE GİTMEZ demeyip de ne diyeceğiz.
“BÖYLE GİTMEZ demeye devam edeceğiz”
Partimizin sesi tabi ki kıymetli. Ancak biz esas itibariyle bu düzenden zarar gören, ezilen, hakları gasp edilen işçilere, kadınlara, öğrencilere sesleniyoruz. Hayatta kalmak, insan onuruna yakışı bir yaşam için bu düzen değişene kadar BÖYLE GİTMEZ demeye devam edeceğiz.”