Cezaevinde bulunan Eski HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’den İstanbul seçimi değerlendirmesi: Demokrasi ve özgürlükler paydasında bir araya gelebilmeliydik.
Cezaevinde bulunan Eski HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçimlerine dair değerlendirmelerde bulundu. Önder, “Başta Kürtler olmak üzere HDP’nin tüm bileşenleri nitelikli bir destek verdi. “Bağrımıza taş basmak” zorunda kalmadan, demokrasi ve özgürlükler paydasında bir araya gelebilmeliydik” ifadelerini kullandı.
Sırrı Süreyya Önder, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından çözüm sürecindeki 2013 Newroz’unda yaptığı konuşmalar nedeniyle 7 Eylül 2018’de 3,5 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Aynı davada Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a da 4 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Dosyanın istinaf incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, 4 Aralık 2018’de kararı onadı. Önder, 6 Aralık 2018’den bu yana cezaevinde.
Önder, Medyascope’dan Canan Coşkun’un sorularını gönderdiği mektup aracılığıyla yanıtladı. Röportajdan öne çıkanlar şöyle:
2014’te Pınar Sağ ile HDP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıydınız. “HDP İstanbul Taahhütnamesi” vardı. Kampanya kapsamında halkın ortak kaynaklarının halka karşı kullanılmayacağından “israf projelerine” kadar bir dolu projeniz vardı. İmamoğlu’nun projelerine bakınca birbirine çok yakın olduğu göze çarpıyor. Nasıl buluyorsunuz İmamoğlu’nun vaatlerini?
Sayın İmamoğlu artık iki kez seçilmiş bir başkan olduğu için “Vaatlerimizin yakınlığı” ancak bahtiyar eder beni. Belirleyici olan artık bu vaatlere uygun bir pratiğin hayata geçirilmesidir. Merkezi iktidar ve meclis çoğunluğundan kaynaklı cendereler aşılabilir. Bunun yaratıcı yol ve yöntemleri ortaya çıkarılabilir. Bu sanıldığı kadar ya da verili koşulların gösterdiği kadar güç değildir. İlahı bir nizammış gibi gösterilen mevcut paradigmanın birazcık bile dışına çıkmak yetecektir. Halkın “güdülmek” yerine “gözetilmek” talebi en üst düzeydedir. Solculuk “yok”tan “çok” çıkarmaktır biraz da. Zor zamanların bilinen en etkili ilacı, dayanışma duygusunu uyandırmak ve yan yana durmaktır.
Yine seçim kampanyası broşüründeki söz şöyleydi: “Bu seçimde sadece yerel yöneticilerimizi seçmeyeceğiz. Aynı zamanda, bu yozlaşmış merkezi düzenin devamı ile yerel demokrasiyi, demokratik ve özgür belediyeciliği inşa etmek arasında bir seçim yapacağız.” Beş yıl sonra bir yerel seçimin broşürde yazdığı gibi yalnızca yerel yönetici seçiminden daha ötede olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Beş yıl önce toplumun bunu görmesi zor muydu? Ne değişti sizce?
Beş yıl öncesindeki CHP’nin şöyle bir kaygısı vardı: “HDP ve soldaki demokratik güçlerle yan yana durmamız bize zarar verir!”
Kendi tabanında oransal bir değer taşımayan anlayış, tavanda bütün karar süreçlerini domine edebiliyordu. Bu anlayış giderek “Kehanetin kendini gerçekleştirmesi” haline büründü. Hiçbir nitelikli ve derinlikli tartışma süreci üzerine yükselmeyen bu kaygı o kadar çok tekrar edildi ki gerçekten de en ufak bir dayanışma girişimi daha başında takatsiz bırakılıyordu. Daha sonra yaşanan “zor” süreci kendi başına bir öğretmen oldu. Elbette ki bizim de eksiklik ve yetmezliklerimiz oldu. Bugün değişen, sistemin ve statükonun dilini ve kaygılarını, statükonun kendisine bırakma çabasıdır. Bu başlamak için “çok”, sürdürmek ve geliştirmek için “az”dır. Ama bu topraklarda değişim her zaman baş döndürücü bir hız ve nitelik içermiştir. Bir kez başlamayagörsün.
İmamoğlu’nun kullandığı dili “kapsayıcı” buluyor musunuz? Sizce Kürtler, mecburiyetten mi oy verdi ona, yoksa gerçekten kendilerine yakın mı buldular?
Sayın İmamoğlu’nun dili de seçildikten sonraki yaklaşımları da değerlidir. Başta Kürtler olmak üzere HDP’nin tüm bileşenleri nitelikli bir destek verdi. Ben kişisel olarak, adımızın anılmaması ya da genel ifadelere sıkıştırılmasından dolayı mesafeliydim. Halen de bunun burukluğu birçok insanda var. Fakat bunu aşmamız gerektiğini düşünüyorum. “Bağrımıza taş basmak” zorunda kalmadan, demokrasi ve özgürlükler paydasında bir araya gelebilmeliydik. Bu ülkenin böyle bir pratiği görmesi gerekiyordu. Bunu yaşadık, sonuç aldık. Bu sonuç bütün paydaşlara önemli sorumluluklar ve duyarlılıklar yüklemiştir. HDP, kendisini de, demokratik süreçleri de dönüştürebilme yeterliliğine sahiptir. Son seçim süreci, birçok tartışmada daha etkili bir şekilde bunu göstermiştir, kanıtlamıştır.