GÜLFER AKKAYA yazdı: “Durum AİHM ile de çözülemez. Raporlarla da çözülemez. Bunlar meşruluğu güçlendirir, alan açar, bu açıdan önemli. … Bundan sonrası iradeleri gasp edilen Hayırcıların sokaklardaki demokratik, haklı duruşlarına partilerinin de sahip çıkmasıdır.”
GÜLFER AKKAYA
Referandum sonuçlarını en güzel Türkiye haritası anlatıyor.
Ondan da güzel anlatan bir başka görsel var; cumhurbaşkanının referandum sonuçlanmadan zafer bizim içerikli basın açıklaması sırasında elleri önde bağlanmış halde duran “akil adamların” yüz ifadeleri.
Devletin gücü ve olanaklarını, bizim paralarımızı bize karşı kullanarak OHAL koşullarında yaptıkları referandumda AKP, Erdoğan ve Bahçeli kaybetti.
Üstelik bir, iki puanlık bir kaybediş değildi bu. Her ne kadar gerçek rakamları asla bilemeyeceksek de siyasi olarak tepe taklak yuvarlanmaya başladıklarını hep beraber izledik 16 Nisan akşamı.
Bu gidişat yandaş yazarlarda nasıl bir korku, endişe, telaşa neden oluşmuşsa palavra değerlendirmeler, üfürükten tespitler ortalıkta uçuşuyor.
Biri büyük Türkiye diyor.
Biri kaybettiler sonucu kabul edemiyorlar diyor.
Biri kazandık ama sahillere giremiyoruz, bu konu artık çözülmeli diye üst perdeden konuşuyor, kovuldukları büyük-küçük şehirleri görmezden gelerek.
Bunlara yandaş prizma desek yeridir. Gerçek bunlardan kırılıp değiştirilerek evet diyen kesime ve topluma geçiyor. Bunların görevi bu. Laf cambazlığı, karalama, gerçeği çarpıtma gibi yöntemlerle sonuçları topluma olduğundan başka aktarma. Böylece yapılan alavere dalavereyi gizlemek, değiştirilmiş sonuçları gerçek sonuçlar diye halka yutturmak.
Ayrıca çalınan sonuçların gerçek sahipleriymiş rolü yaparak, tabii kimi eksikler var onları düzeltmek gerekir triplerine giriyorlar. Neymiş yeni bir politik dil kullanmak gerekiyormuş. Nasıl da özeleştireller. Bunu yaptıklarında kaybedilen az sayıdaki oy gerisin geri gelecekmiş.
Tüm bunlar Hayır diyenler üzerinde hayal kırıklığı, ümitsizlik yaratarak ne yapsak boş, değiştiremiyoruz, gitmeyecekler hissi uyandırmak için.
Oysa bunlar olsa olsa lafla peynir gemisi yürür sanan anket akıllılar! Toplumu anketlerle ölçüp, yönetebileceğini sanan popülist soytarılar.
Toplumsal isyanlardan eceli gibi korkan halk düşmanları.
Çok iyi gördükleri bir şey var, Abbas artık yolcu ve hep beraber gidecekler. Giderken yanlarında kibirleri de olacak.
İktidarın önünde devasa sorunlar var ve birini dahi çözmekten aciz. Bildikleri tek yöntem devlet şiddeti. Çünkü sorunları çözemedikleri gibi sürekli yeni sorunlar üretmekteler Sınıf mücadelesi, kadınların cinsel-sınıfsal mücadelesi, temel haklar, ülkede kangrene dönüşmüş sorunların var ettiği toplumsal dinamikler, gençlik…
Tüm bunlar Katar, Arabistan’dan gelen yeşil dolarlarla çözülemiyor.
Yeri geliyor kazan kaynıyor.
O nedenle referandumda atılan her Hayır oyu sadece başkanlığa karşı Hayır değildi. Tüm bu sorunları çözemeyen iktidara da Hayır idi.
AKP bunun farkında. HDP ve CHP de bunu görüyor ve referandumda gasp edilen Hayır oylarına bu minvalde sahip çıkmakla yükümlüler.
Yaşanan sayısal bir kayıp değil, siyasal, sosyal, ekonomik bir karşılaşma. Bu karşılaşmada kim daha dirençli ve inatçı, kim halkın iradesine gerçekten sahip çıkarsa o kazanacak.
Muhalefet partilerinden Hayırcıların beklentisi bu. Referandum sonrasındaki ilk üç gün boyunca bu konu YSK önünde protestolarla, suç duyuruları ile ele alınmışsa da beklenen son da yaşanmıştır. Ve Hayır’ın YSK’ya sıkıştırılamayacağı herhalde fark edilmiştir.
Durum AİHM ile de çözülemez. Raporlarla da çözülemez. Bunlar meşruluğu güçlendirir, alan açar, bu açıdan önemli. Ayrıca AB ve ABD oy gaspına rağmen iktidarla çalışmaya devam edecek. Erdoğan, Trump ile görüşmeyi şimdiden ellerini ovuşturarak beklemekte.
Bundan sonrası iradeleri gasp edilen Hayırcıların sokaklardaki demokratik, haklı duruşlarına partilerinin de sahip çıkmasıdır. Çünkü sokakta olanlar bu partilerin tabanıdır. Bu partilere inanan, onlarla yola çıkan, oy veren kişilerdir sokaklarda olanlar.
Kendi yasalarını çiğneyen YSK’dan yaşanan usulsüzlüklere ilişkin tatmin edici bir açıklama dahi gelmemiştir.
Devletin kurumları olması gibi çalışmamakta. Hak aramak için çalınacak kapı neredeyse kalmadı.
Oylamaya ilişkin her gün yeni usulsüzlükler ortaya çıkmakta, sosyal medyada, basında paylaşılmakta.
Bu duruma itiraz eden partilere resmi ağızlardan demokratik anlayıştan uzak, ciddiyetsiz, küçümseyici, alaycı, hizalayıcı açıklamalar yapılmaktadır. Muhalefet partilerinin hak arama mücadelesinde önleri kesilmektedir.
Tam böyle bir ortamda ana muhalefet partisinin haklı bir çıkışının ömrü ancak bir saatlik olabildi.
Diyeceksiniz ki iyi de CHP bu, ondan dik durmasını mı bekliyorsun?
Hayır ama CHP bu tavırlarıyla Hayır diyen önemli bir kesimi de olumsuz etkiliyor.
CHP böyle yaparak sokağa çıkanlar arasında kendi kitlesini yoruyor, umutsuz kılıyor. Belli ki başka hesapları var. Ama bugüne dek CHP’nin hiçbir hesabı tutmadığı gibi, sık sık acınacak, komik durumlara da düştü.
Güçlü muhalefetiyle gözlerin üzerine çevrildiği HDP’den henüz (bu yazı yazılırken) bundan sonrası için ne yapılacağına dair bir açıklama yapılmadı.
Elbette partiler toplanacaklar, kritik yapıp kararlar alacaklar. O kararları alırken sokakları gözeteceklerdir. Ve daha başka gelişmeleri de.
En son Meclis’in açılıp hemen kapatılması da bizlere göstermiştir ki artık Meclis adı var kendi yok bir yerdir.
Madem tüm bunlara Hayır dendi, o halde Hayırların yaşam bulması için çalışılmalıdır. Ve hangi parti Hayır’lara sahip çıkarsa bu halk onu unutmayacaktır. Gerçek kazanan o olacaktır.
Çünkü sandıktan Hayır çıktı. Kazanan Hayır’dı. Bu iradeyi her kim yaşatırsa o kazanacaktır hem tarihi açıdan hem de siyasal açıdan. Sahip çıkmayan bedelini öder.
Bundan sonrası için referandum iptali vb talepler olmamalıdır. Kazananın Hayır olduğu iyice halka anlatılmalı, Hayır’ın hayat bulacağı alanlar kurulmalı, bir kaç temel talepte anlaşarak olabildiğince geniş bir zeminde Hayırcılar bir arada olup birlikte çalışmalıdır.
Erken seçim hedeflenmeli, seçime de bu örgütlülük ve bilinçle, çalışmayla gidilmelidir.
Unutulmamalıdır ki atı çalan Üsküdar’ı geçememiştir. Üsküdar da Hayır dedi. Atı çalan Üsküdar’da attan düşmüştür.
At bizdedir.
Maç meselesine gelince, o da çarpıtılarak anlatılmaktadır.
Doğrusu şöyle: Maç her ne kadar taraflı hakem YSK’ca yönetildiyse de golü de biz attık, maçı da biz aldık.