Close Menu
Siyasi HaberSiyasi Haber

    Subscribe to Updates

    Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.

    What's Hot

    Özdağ serbest, ‘Barış’ tutsak!

    18 Haziran 2025

    Rüya mı kâbus mu?

    17 Haziran 2025

    LGBTİ+ hakları insan haklarıdır

    17 Haziran 2025
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Güncel
      • Ekonomi
      • Politika
      • Dış Haberler
        • Ortadoğu
        • Dünya
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Ekoloji ve Kent
      • Haklar ve özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen
        • Çocuk
        • Engelli Hakları
      • Yaşam
        • Eğitim
        • Sağlık
        • Kültür Sanat
        • Bilim Teknoloji
    • Yazılar

      Özdağ serbest, ‘Barış’ tutsak!

      18 Haziran 2025

      Bir Banka, Bir Saat, Bir Yalnızlık: isviçre

      16 Haziran 2025

      NATO’nun çürüyen tahtı; Emperyalizmin hırsızlık imparatorluğu çöküyor mu?

      2 Haziran 2025

      Yaban domuzunun günahı ne?

      31 Mayıs 2025

      Artı Değer Van Spor ve Marx’ın teorisi üzerine mizahi bir deneme

      28 Mayıs 2025
    • Seçtiklerimiz

      Rüya mı kâbus mu?

      17 Haziran 2025

      LGBTİ+ hakları insan haklarıdır

      17 Haziran 2025

      Varlığı bir dert yokluğu yara

      16 Haziran 2025

      Kamu işçileri için büyük tehlike!

      16 Haziran 2025

      Dişi aslan ve av

      16 Haziran 2025
    • Röportaj/Söyleşiler

      SYKP’li Turgan: Solun örgütsel bir yenilenmeye ihtiyacı var

      11 Haziran 2025

      Josu Urrutikoetxea: Silahlı mücadeleden müzakereye, ETA’dan Kürt mücadelesine

      9 Haziran 2025

      Bırakılan silahların yankıları: PKK ve ETA’nın karşılaştırmalı analizi

      9 Haziran 2025

      Grup Yorum’un notası emperyalizme teslim olmadı

      8 Haziran 2025

      Gölgede kalan mesele: Lozan ve Süryaniler

      31 Mayıs 2025
    • Dosyalar
      • 30 Mart Kızıldere Direnişi
      • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü 2022
      • AKP-MHP iktidar blokunun Kürt politikası
      • Cumhurbaşkanlığı Seçimleri
      • Ekim Devrimi 103 yaşında!
      • Endüstri 4.0 üzerine yazılar
      • HDK-HDP Tartışmaları
      • Kaypakkaya’nın tarihsel mirası
      • Ölümünün 69. yılında Josef Stalin
      • Mustafa Kahya’nın anısına
    • Çeviriler
    • Arşiv
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Hem gelir hem de servet bölüşümünde adaletsizlik artıyor

    Hem gelir hem de servet bölüşümünde adaletsizlik artıyor

    Siyasi Haber4 Aralık 2016
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn WhatsApp Reddit Tumblr Email
    Share
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Mustafa Durmuş’un yeni yazısı: Hem gelir hem de servet bölüşümünde adaletsizlik artıyor “Bu bağlamda, gelir dağılımı adaletsizliğini gösteren bir katsayı olan ve 2014’te 0,391 olan Gini Katsayısı 2015’te 0.397 oldu. Bu haliyle Türkiye, Şili ve Meksika’dan sonra 34 OECD ülkesi içinde geliri en adaletsiz bölüştüren ülke konumunu korudu.”

    Türkiye ekonomisine ilişkin son haftalardaki en büyük tartışmanın dövizin kurunun durdurulamayan yükselişi ya da (hangi taraftan baktığınıza bağlı olarak) liranın ABD doları ve avro karşısında yaşadığı daha önce görülmemiş düzeydeki değer kayıpları olduğu çok açık. Üstelik bu değer kayıpları da hem ekonomideki göstergelerden hem de siyasal iktidarın açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla sürecek gibi gözüküyor.


    Bu noktada kurun yükselişinin, siyasal iktidarın açıkladığı gibi, dışarıdaki gelişmelerden ziyade içerdeki gelişmelerden kaynaklandığını M. Eğilmez, bloğunda verilerle ortaya koydu. Öyle ki avro ve yen gibi diğer sağlam ulusal paralar karşısında ABD dolar endeksi son bir haftada binde 56 değer kaybetmişken ve diğer yükselen ekonomilerin para birimlerinin dolar karşısındaki kaybı sadece binde 47’ de kalmışken, lira, dolar karşısında  yüzde 3,08 (altı kattan fazla), buna karşılık avro karşısında yüzde 3,71 değer kaybetmiş ise, bu kaybın nedenlerini ABD’deki gelişmelerden ziyade Türkiye ekonomisi ve onun üzerinde etkili olan siyasal gelişmelerde aramak gerekiyor (http://www.mahfiegilmez.com/2016/12/bir-haftada-neler-oldu).


    Bu gelişmelerin sonucunda da doların kuru Cuma günü itibariyle 3,58’e ve avronun kuru 3,81’e kadar yükseldi. TCMB gösterge faizi yüzde 2,90 puan ve CDS risk primi yüzde 4,41 puan arttı. Bu arada bu yılın içinde bulunduğumuz son çeyreğinde ekonominin büyüme yerine bir süreden beri ilk kez küçülmesi ve resmi olarak yüzde 12’ye yaklaşan işsizlik oranının daha da artması bekleniyor.


    Tüm bu parasal ve reel göstergelerin yanı sıra son 13 yıldır ekonomik refahımızın artıp artmadığını görebilmek için bölüşüm verilerine de bakmamız gerekiyor. Diğer yandan bu istatistikler hem yeterli sıklıkta ve doğrulukta yayınlanmadığında, hem de halk başka sorunlarla meşgul edildiğinde, gelir ve servetin giderek daha adil mi, yoksa daha adaletsiz mi dağıldığını yeterince kavrayamıyoruz. Sadece çarşıya pazara çıktığımızda cebimizdeki paranın ne denli yetersiz olduğunu gördüğümüzde faturayı ya enflasyona ya da esnafa kesmekle yetiniyoruz.


    Bölüşüm istatistikleri sadece halkın övünülen ekonomik büyümeden refah artışı biçiminde ne kadar pay aldığını ya da alamadığını göstermekle kalmıyor, son tahlilde siyasal iktidarların bu konuda ne kadar başarılı ya da başarısız olduklarının da bir göstergesi oluyor.  Sırasıyla milli gelir ve servetin nasıl bölüşüldüğüne bakalım.


    Gelir bölüşümü daha da adaletsiz bir hal almaya başladı


    TÜİK tarafından 2016’da yapılan gelir dağılımı araştırmasına göre, Türkiye’de 2015 yılında,  en zengin yüzde 20’lik nüfus toplam milli gelirin neredeyse yarısını alırken (yüzde 46,5), diğer yarısı Türkiye nüfusunun yüzde 80’i tarafından paylaşıldı. En zengin bu grup geçen yıla göre payını binde 6 oranında artırırken,  en yoksul yüzde 20’lik nüfusun gelirden aldığı pay binde1 azalarak yüzde 6,1’e geriledi. Ya da, en tepedeki üçte birlik bir nüfus gelirin üçte ikisine el koyarken, en alttaki yüzde 60’lık nüfus kalan üçte bir ile yetinmek durumunda kaldı (TÜİK, Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine göre sıralı yüzde 20'lik gruplar itibarıyla yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirinin dağılımı, 2006-2015).


    Bu bağlamda, gelir dağılımı adaletsizliğini gösteren bir katsayı olan ve 2014’te 0,391 olan Gini Katsayısı 2015’te 0.397 oldu. Bu haliyle Türkiye,  Şili ve Meksika’dan sonra 34 OECD ülkesi içinde geliri en adaletsiz bölüştüren ülke konumunu korudu.


    TÜİK’in bir başka araştırması ise bu konuda daha çarpıcı başka veriler sunuyor (TÜİK Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması Bölgesel Sonuçları, 2015). Buna göre haneler içinde en yoksul yüzde 60’ı oluşturan hanelere giren yıllık gelir, hane başına sadece 8,868 lira oldu. Bir başka deyimle bu aileler aylık 739 lira (asgari ücretin yarısı kadar bir gelirle)  ile yaşamak zorundalar. Üstelik  Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ya da İç Anadolu Bölgesi’nin bazı kesimlerinde hanelerin bir kısmı bu 700 liranın biraz üzerindeki geliri dahi sağlayamıyorlar. Urfa ve Diyarbakır’da ise Gini Katsayısı 0,420’yi buluyor.


    Türkiye’de Bütçe yeniden bölüştürücü bir amaç için kullanılmıyor


    Gelir bölüşümü adaletsizliğinin sadece Türkiye’nin sorunu olmadığı da açık bir gerçek. Bu sorun kapitalist üretim ve bölüşüm tarzının doğal bir sonucu. Nitekim OECD ülkelerinde de bu sorun yaşanıyor.


    Ancak OECD tarafından yapılan bir çalışmaya göre (OECD, Income Inequality Update, November 2016),  bu ülkelerin büyük bir kısmında hükümetler bütçelerini gelir dağılımı adaletsizliklerini düzeltme doğrultusunda kullanıyorlar.  Örneğin 2007-2014 arasında bütçe kaynaklarının bu amaçla kullanılması sayesinde bu ülkelerde gelir dağılımında ortalama yüzde 27 oranında iyileşme sağlanmış. Hatta Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Fransa, Danimarka, Finlandiya ve İrlanda gibi ülkelerde bu iyileştirme yüzde 30- 40 arasında olmuş. Diğer yandan OECD üyesi olan ama kamu bütçesini yoksuldan yana yeniden bölüştürücü amaçlar için neredeyse hiç kullanmayan ilk üç ülke şöyle sıralanıyor: Meksika, Şili ve Türkiye. 


    Bir başka anlatımla OECD ortalamasında, bütçeler ile gelir adaletsizliği neredeyse üçte bir oranında azaltılırken Türkiye’de iyileştirme sadece yüzde 5 ile sınırlı kaldı. Kayıtlı ve kayıt dışı 10 milyona yakın işçinin aylık 1300 lira ve hanelerin yüzde 60’ının ayda asgari ücretin yarısı kadar bir ücretle geçinmek zorunda kaldığı (bu nedenle de hane halkı borçlarının son 12 yılda yaklaşık 13 milyar liradan 440 milyar liraya ulaştığı) Türkiye’de kapitalist üretim ilişkilerinin neden olduğu bu son derece adaletsiz gelir bölüşümü, devlet bütçesi aracılığıyla kısmen de olsa düzeltilebilecek iken, sermayedarların faydalandığı vergi muafiyet, istisna, indirimlerin bolluğu ( 2017’de 102 milyar liralık bir vergi bu gruptan alınmayacak), buna karşılık işçilerin sadece aylık en fazla 210 liralık bir vergi indiriminden yararlanması (asgari geçim indirimi) ve yine sermayedarların devlet harcamalarından sağladığı faydalar nedeniyle bütçe aracılığıyla daha da kötüleştirilmiş görünüyor.


     


     


     


    Türkiye’de servet bölüşümü daha da adaletsiz


    Yıllık milli gelirin nasıl bölüşüldüğünü gösteren araştırmaların önemli olduğu kuşkusuzdur, ama en az bu gösterge kadar, hatta ondan daha önemli bir diğer ekonomik refah göstergesi servetin nasıl bölüştürüldüğüdür. Zira belli bir dönem sonrasında toplumun hangi kesimlerinin ya da sınıflarının ekonomik büyümeden, uygulanan ekonomi politikalarından ne kadar pay aldığını ya da almadığını asıl bu stok değişken olarak tanımlanan servetin bölüşümü gösteriyor.


    Bu bağlamda örneğin son 12 yılda hangi sınıflar ya da kesimlerin zenginleştiği ya da hangilerinin yoksullaştığının en önemli göstergesi bu dönemde yaratılan servetin bu kesimler arasında nasıl dağıtıldığını gösteren istatistiklerdir. Ancak ülke içinde resmi olarak bu veriler derlenmediği, yayınlanmadığı gibi yüzlerce milyar dolarlık servet de gerçek anlamda vergilendirilmiyor.


    Bu araştırmaları asıl olarak İsviçre’de yerleşik bir küresel finans kuruluşu olan Credit Swiss yıllık olarak yapıyor ve yayımlıyor. Bu yıl da kuruluş, Prof. T. Shorrocks, J. Davies ve R. Lluberans tarafından ve 173 ülke baz alınarak, yıllık olarak hazırlanan  “Küresel Servet Raporu’nu yayımladı (Credit Swiss,  Global Wealth Databook 2016, November 2016).  Bu raporda Türkiye’deki servetin gelişimi ve bölüşümü ile ilgili yer alan veriler, ekonomik refahın bölüşümü açısından son 12 yıllık dönemin muhasebesini yapmamızı kolaylaştırıyor.


    Ancak öncelikle raporun Dünya çapında servet bölüşümünün nasıl adaletsiz-eşitsiz olduğunu ortaya koyan çarpıcı bazı verilerini özetleyelim.  Rapora göre, 2015 yılında 252,3 trilyon dolar olan küresel servetin tutarı 2016 yılının ilk yarısında 255,7 trilyon dolara yükseldi.


    Ancak Dünyada yıllık olarak üretilen gelirin en az üç katı büyüklüğüne ulaşan bu servetin bölüşümü her yıl giderek daha da adaletsiz bir hal alıyor. Örnek olarak bu yıl en zengin yüzde 1’lik gruba dâhil yetişkinler servetin yüzde 51’ine sahip oldular (geçen yıl payları % 48 idi). En zengin ilk yüzde 10’a giren yetişkinler ise servetin yüzde 89’una sahipler. Buna karşılık en yoksul yüzde 50’lik yetişkin grubunun küresel servetten alabildiği pay sadece yüzde 1 olabildi.


    Bir başka anlatımla 3,5 milyar yetişkin (toplam yetişkinlerin % 73’ünü oluşturuyor) 10,000 ABD dolarının altında bir servete sahip iken, 140,900 yetişkinin her birinin 50 milyon dolardan fazla ve 2,000 yetişkininin her birinin 1 milyar dolardan fazla servetleri bulunuyor.


    Türkiye ile ilgili sunulan verilerden ise aşağıdaki tabloyu oluşturduk. Önce Türkiye’nin ileri sürüldüğü gibi son 12 yıllık sürede bir bütün olarak ne kadar zenginleştiğini Dünya ve diğer ülkelerin gösterdiği performansa ilişkin verilerle kıyaslayarak görmeye çalışalım.


    Türkiye’nin toplam servet tutarı 2002 yılı sonunda 439 milyar dolar ve Dünya serveti içindeki payı binde 4 idi. 2007 yılı sonuna kadar bu rakam 1,7 trilyon dolara ve pay da binde 8’e kadar yükselmiş ama 2013 yılından itibaren tekrar inişe geçmiş. 2015 yılı sonu itibariyle toplam servet tutarı 1,1 trilyon dolara gerilerken, ülke servetinin Dünya servet stoku içindeki payı da binde 4’e gerilemiş. Yani son 12 yılda Türkiye, Dünya serveti içindeki payı açısından başladığı yere geri dönmüş. Eğer servet ekonomik refahın önemli bir göstergesi ise son 12 yılın sonunda Türkiye binde 4 ‘lük paya geri dönerek yerinde saymış denilebilir. Bu da büyük ekonomik başarı efsanesini tartışmalı bir hale getirir.


    Ayrıca Türkiye’nin toplam serveti 2015’den bu yana toplam olarak 62 milyar dolar azalmış. Bu yüzde (-) 5,5’lik bir düşüşe denk geliyor. Kişi başı servetteki düşüş ise daha fazla: Yüzde (-) 7,1. Böylece kişi başı servetin en fazla düştüğü ilk yedi ülke arasında sıralanıyoruz. Bu verilerin 15 Temmuz öncesine ait olduğunun altını çizmek gerekiyor. Zira 15 Temmuz 2016’da doların kuru 2,90 iken, bugün 3,55 civarında seyrediyor. Yani bu zaman zarfında liranın uğradığı değer kaybı nedeniyle, dolar cinsinden toplam servetimizin değerinin çok daha düştüğü açık.


    Türkiye’deki servetin yüzde 60’ının finans dışı servet olması, hem servetin değerindeki dalgalanmaların sadece finans sektöründeki dalgalanmalardan kaynaklanmadığını (reel üretim düşüşlerinin de önemli olduğunu) hem de Türkiye burjuvazisinin özellikle de son 12 yılda çok önemli bir reel servet biriktirerek sınıfsal gücünü artırdığını gösteriyor. Ayrıca Rapora göre, Türkiye’deki finansal servetin 2013 yılı itibariyle % 82’si likit varlıklardan (nakit ve hızlıca nakde çevrilebilir servet) oluşurken sadece % 9’u hisse senetleri vs ve kalanı da diğerlerinden oluşuyor. Likit servetin payı 2008 yılından sonra belirgin bir biçimde artış gösterirken diğer varlıklar (üçüncü grubun) payı yarı yarıya azalmış durumda. Bu da Türkiye’deki servetin önemli bir kısmının likit olarak tutulduğunu ve bunun her an dışarı çıkartılabileceği gibi, içeri kolayca sokulduğunu ve hızlıca para piyasalarında getiri sağlayabildiğini ortaya koyuyor. Bu durum ayrıca servetin çok önemli bir vergileme kaynağı olabileceğini de gösteriyor.


    Servetin bölüşümü gelirin bölüşümünden çok daha adaletsiz


    Toplamı 1 trilyon doları aşan servetin 54 milyon yetişkin arasında nasıl dağıldığına ilişkin veriler ise servet bölüşümündeki adaletsizliğin gelir bölüşümündekinden kat be kat fazla olduğunu gösteriyor (s. 108).


    2016 ortası itibariyle her ne kadar kişi başı ortalama servet miktarı 19,685 dolar olsa da, kişi başı medyan servet sadece 4,339 dolar (Avrupa ortalamasının üçte birinden biraz fazla). Yani 54 milyon yetişkinin yarısından fazlasının birikmiş serveti (her türden) 4,000 doların biraz üzerinde. Bu 2007 yılı sonunda 9,700 doların üzerinde imiş. Yani AKP’nin ikinci döneminden itibaren servet giderek belli ellerde toplanırken, çoğunluğun payı azalmaya başlamış.


    Yetişkinlerin çok büyük bir kısmının (yüzde 73’ ünün) serveti 10,000 doların altında iken, yüzde 25’ininki 10,000- 100,000 dolar arasında,  yüzde 1,8’ininki 100,000 – 1,000,000 dolar arasında ve binde 1’inin serveti 1 milyon doların üzerinde.


    Türkiye’deki yetişkin dolar milyoneri ve milyarderi sayıları ise servetlerine göre şöyle sıralanıyor (s.116):


    1-5 milyon $ arası: 65,005 yetişkin; 5-10 milyon  $ arası: 6,775; 10- 50 milyon $ arası: 4,612; 50- 100 milyon $ arası: 485; 100- 500 milyon  $ arası: 338; 500 m- 1 milyar $ arası: 35 ve 1 milyar $  üstü: 29 yetişkin.


    Kuşkusuz böyle bir eşitsiz,  adaletsiz servet bölüşümü sonucunda Servet Gini Katsayısı 0.832 gibi bir düzeye çıkıyor. Buradan hareketle kabaca Türkiye’de servetin gelire göre en az iki kat daha adaletsiz dağıldığı ileri sürülebilir. Bu arada 173 ülke arasında Servet Gini’si Türkiye’den yüksek olan sadece 8 ülke var. Bunların arasında ABD, İsveç, Tayland gibi ülkelerin yanı sıra Surinam ve Zambia gibi çok az gelişmiş ülkeler yer alıyor.


    Servet zenginliği yoksullukla bir arada ele alınması gereken bir olgu. Yani bir ülkede servet zenginleri varsa, mutlaka yoksulluk da yaygın bir şekilde mevcuttur. Örneğin dünyada en az servet sahibi (dolayısıyla da en yoksul) yüzde 5’lik yetişkin nüfus içinde 8,3 milyon TC vatandaşı var (Dünya çapında bu sayı 968 milyon). Bu yüzde dilim, yüzde 5’ten en az servet sahibi yüzde 20 ve yüzde 50’ye çıkartıldığında sırasıyla,  bu gruba giren TC vatandaşları yetişkinlerin oranı yüzde 15,4 ve yüzde 36,4’e yükseliyor (s. 125).


    Kuşkusuz tabloda bir diğer önemli veri kişi başı borç tutarları ile ilgili. Kişi başı ortalama servet 2002 sonunda 11, 102 dolardan, 2016 ortasında 19, 685 dolara yükselirken, kişi başı borç tutarı da yine dolar cinsinden aynı yıllarda 470 dolardan 6,089 dolara fırlamış. Yani kişi başı servet iki kata yakın, buna karşılık kişi başı borç 12 kat artmış.


    Kısaca son 12 yılda üretilen hâsıla ve yaratılan değerin hem mutlak büyüklüğü hem de göreli dağılımı, bölüşümü açısından parlak bir tablo ile karşı karşıya bulunduğumuzu ileri sürmek oldukça güç.


    Bazı yıllar dışında elde edilen ortalama yüzde 5-6’lık ekonomik büyümenin işçi sınıfı başta olmak üzere emekçi sınıfların refahını reel olarak artırmadığı, bu süreçte yaratılan değerin ise mutlak anlamda Dünya ölçeğinde yerinde sayarken, ülke içinde son derece adaletsiz bölüşüldüğü görülüyor.


    Bu dönemin sonucunda mevcut sermaye grupları ve servet zenginlerinin güçlerini korumalarının yanı sıra yeni servet zenginlerinin ortaya çıktığı bir gerçek.  Dünyanın en büyük 250 inşaat firmasından 42’sinin Türkiyeli olması bunu doğruluyor. Ancak ülkede yoksul sayısının ve yoksullaşmanın daha da arttığı da ortada.  Üstelik önümüzdeki yıldan itibaren , bu yoksulluğu, işsizliği ve adaletsizlikleri daha da artıracak olan ve hem 2001 hem de 2008 krizinden daha derin bir ekonomik kriz gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalacağız.


     


     


     


     


     


     


     


    Tablo: Türkiye’de servet bölüşümü göstergeleri


















     

    Yetişkin sayısı


    (milyon)

    Toplam servet (milyar $)

    Dünya servetindeki payı (%)

    Kişi başına servet ($)

    Kişi başı finansal servet ($)

    Kişi başı finans dışı servet ($)

    Kişi başı borç ($)

    Kişi başı medyan servet ($)

    2002 sonu

    41,3

    459,0

    % 04

    11,102

    3,509

    8,063

    470

    3,277

    2007 sonu

    46,2

    1,676

    % 08

    36,247

    13,443

    25,474

    2,670

    9,713

    2008 sonu

    47,1

    1,182

    % 06

    25,080

    4,596

    21,925

    1,440

    6,574

    2009 sonu

    48,0

    1,025

    % 05

    21,351

    3,912

    18,664

    1,226

    5,489

    2010 sonu

    48,9

    1,256

    % 06

    25,688

    4,706

    22,452

    1,475

    6,448

    2011 sonu

    49,8

    1,293

    % 06

    25,947

    11,235

    19,560

    4,848

    6,365

    2012 sonu

    50,8

    1,455

    % 06

    28,661

    13,103

    21,606

    6,048

    6,849

    2013 sonu

    51,7

    1,288

    % 05

    24,928

    12,364

    18,693

    6,130

    5,828

    2014 sonu

    52,6

    1,283

    % 05

    24,381

    12,428

    17,964

    6,011

    5,557

    2015 sonu

    53,1

    1,125

    % 04

    21,196

    10,777

    16,063

    5,644

    4,788

    2016 ortası

    54,0

    1,063

    % 04

    19,685

    10,087

    15,687

    6,089

    4,339

    Dünya ortalaması

    4,841

    255,7

    % 100

    52,819

    33,517

    27,963

    8,660

    2,222

    Avrupa ortalaması

    584,3

    73,3

    % 29

    125,460

    66,374

    81,011

    21,925

    11,319


    (Kaynak: Global Wealth Databook 2016, s. 41-97’deki verilerden derlenmiştir)


     


     


     

    Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Telegram Email

    İlgili İçerikler

    Özdağ serbest, ‘Barış’ tutsak!

    18 Haziran 2025

    Bir Banka, Bir Saat, Bir Yalnızlık: isviçre

    16 Haziran 2025

    NATO’nun çürüyen tahtı; Emperyalizmin hırsızlık imparatorluğu çöküyor mu?

    2 Haziran 2025
    Destek Ol
    Yazılar
    Mehmet Murat Yıldırım

    Özdağ serbest, ‘Barış’ tutsak!

    Zeynel A. Göçer

    Bir Banka, Bir Saat, Bir Yalnızlık: isviçre

    Coşkun Özdemir

    NATO’nun çürüyen tahtı; Emperyalizmin hırsızlık imparatorluğu çöküyor mu?

    Mehmet Murat Yıldırım

    Yaban domuzunun günahı ne?

    Bağlantıda Kalın
    • Facebook
    • Twitter
    Seçtiklerimiz
    Ergin Yıldızoğlu

    Rüya mı kâbus mu?

    Osman İşçi

    LGBTİ+ hakları insan haklarıdır

    M. Ender Öndeş

    Varlığı bir dert yokluğu yara

    Aziz Çelik

    Kamu işçileri için büyük tehlike!

    Güncel Kalın

    E Bültene üye olun gündemden ilk siz haberdar olun.

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    EMEK

    İşçiler ne yapsın?

    11 Haziran 2025

    Grev okulundan dersler

    10 Haziran 2025

    İzBB grevinin hatırlattıkları…

    7 Haziran 2025
    KADIN

    Kadının İnsan Hakları Derneği, İstanbul Sözleşmesi’ni AİHM’e taşıdı

    3 Mayıs 2025

    DEM Parti Kadın Meclisi’nden Saadet Partisi’ne ziyaret

    14 Mart 2025

    Kadınlar Taksim’de yasağa rağmen yürüdü: Susmuyor, isyan ediyoruz

    8 Mart 2025
    © 2025 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Home
    • Buy Now

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.