İnsan hakları derneği, “Beyaz Toros” ve “JİTEM” ifadelerinin yer aldığı tişörtlerin satışa sunulmasına tepki gösterdi. Söz konusu sembollerin Kürtlere karşı işlenen ırkçı şiddetin ve faili meçhul cinayetlerin simgesi olduğunu belirten İHD, bu ürünlerin pazarlanmasının toplumsal hafızayı yaraladığına dikkat çekti.
İHD’nin açıklaması şöyle;
“Beyaz Toros Tişörtleri Aklanamaz: Cezasızlığa Son!
Tüm kamuoyunun bildiği üzere, özellikle 1990’lı yıllarda meydana gelen faili meçhul cinayetler ve gözaltında kayıplar, Türkiye’nin yakın tarihinde derin izler bırakmıştır. Bu dönemin en çarpıcı sembollerinden biri olan beyaz Toros, devlet görevlilerinin işlediği ağır insan hakları ihlallerinin simgesi haline gelmiştir.
Ancak son dönemde, bu simgeyi taşıyan “Beyaz Toros” ve “JİTEM” yazılı tişörtlerin ticari ürün olarak üretilip internet üzerinden satışa sunulması, insan hakları savunucularını son derece rahatsız etmiştir.
Bu nedenle İnsan Hakları Derneği (İHD) olarak, söz konusu ürünleri satışa sunan firmalar hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 215. maddesinde düzenlenen “suçu ve suçluyu övmek” ve 216. maddesinde düzenlenen “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlarının açık ihlali gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduk.
Ancak suç duyurumuzun ardından çok kısa bir süre içinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “kovuşturmaya yer olmadığına” dair bir karar verilmiştir. Savcılık, TCK’nın 215. maddesi bakımından gerekçesinde, “ortada kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmadığı için suç veya suçludan söz edilemeyeceğini” belirtmiştir. Bu yaklaşım, beyaz Toros’un simgelediği ağır insan hakları ihlallerini görmezden gelmek anlamına gelmektedir.
Yine savcılık, TCK’nın 216. maddesi yönünden ise “ifade özgürlüğü” gerekçesine dayanarak şu ifadeye yer vermiştir:
“AİHM’in birçok kararında belirtildiği üzere, rahatsız edici hatta şok edici düşünceler dahi ifade özgürlüğü kapsamındadır.”
Burada son derece ironik bir durum ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde barışçıl düşünceleri nedeniyle ifade özgürlükleri ihlal edilen yüzlerce insan varken, bir suçun sembolü olan bir fotoğraf “düşünce özgürlüğü” kapsamında değerlendirilmiştir.
Savcılığın bu kararı, Türkiye yargısının genel yaklaşımını yansıtmakta ve cezasızlık politikasının yeni bir örneği haline gelmiştir. İnsanlığa karşı işlenen suçlardaki cezasızlık, bu kararın ardında yatan temel gerekçedir.
İnsan hakları savunucuları olarak, bu karara karşı tüm iç hukuk yollarını sonuna kadar kullanacağımızı; iç hukukta adalet sağlanmadığı takdirde ise uluslararası hukuk mekanizmalarına başvuracağımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.
İnsan Hakları Derneği
Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon”
