Üç anayasa
ortasında büyüdün;
Biri akasya
Biri gül
Biri zakkum.
(‘Kısa Türkiye Tarihi’, Cemal Süreya.)
29 Ekim 1923’te, 1921 Anayasasında altı maddelik bir değişiklik yapıldı. Adı ‘anayasa değişikliği’ de değildi: “Teşkilat- Esasiye Kanunu’nun Bazı Mevaddının Tavzihan Tadiline Dair Kanun”. Anlaşılır haliyle, ‘anayasadaki bazı hükümleri daha anlaşılır hale getirmek için değişiklik düzeltme’. Tadille, 1921 Anayasası’nın ilk maddesine bir cümle eklenmişti: “Hâkimiyet, bilâ kaydü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. Devletin şekl-i hükûmeti, Cumhuriyettir.” Değişikliğin kabul edildiği pazartesi günü Mustafa Kemal Paşa meclis tarafından cumhurbaşkanı seçildi.
‘Cumhuriyet’ ilkesi 1924, 1961 ve 1982 anayasaları yapılırken tartışma konusu olmadan kabul edildi. 1921 Anayasası’nın birinci maddesinde yer alan ve içeriğine Anayasa’nın 10-23 maddeleri ile kavuşan, “İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir” ifadesi ise bir daha hiçbir anayasada yer almadı.
Cumhuriyet’in ilk anayasasının, 1924 Anayasası’nın ilk halinde Türkiye Devleti’nin bir ‘Cumhuriyet’ olduğu kabul edildi, 1937 yılında yapılan değişiklikle CHP’nin altı ilkesi Anayasaya eklendi; buna göre Türkiye Devleti, “cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimci’ idi.
Cumhuriyet’in ikinci anayasası, 1961 Anayasası ilk maddeyi korudu, ikinci maddeye “Cumhuriyet’in nitelikleri” başlığını koydu. 1961 Anayasasına göre Cumhuriyet’in nitelikleri şunlardı: “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıç’ta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Cumhuriyet’in üçüncü anayasasının, 1982 Anayasası’nın ilk maddesine göre “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” İkinci maddede Cumhuriyet’in nitelikleri sayıldı:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Gerek 1924 gerekse 1961 Anayasaları Cumhuriyet’in niteliklerini ‘değiştirilemez’ kabul etmedi. Her ikisine göre değişmez tek nitelik birinci maddede yer alan devlet şeklinin cumhuriyet olduğu yönündeki hükümdü. Oysa 1982 Anayasası ‘ilk üç maddeyi’ değişmezlik kapsamına aldı. Bu ‘genişleme’ anayasa komisyonunun önerisi değil, beş generalden oluşan Konsey’in talebiydi.
Bir anayasa hukuku kitabını açar ve cumhuriyetle ilgili sayfalara bakarsanız hemen hemen aynı tanımları görürsünüz. Devletler iki biçime ayrılır, biri cumhuriyet diğeri monarşi. Cumhuriyet, ‘monarşi olmayan’ devlet biçimidir. Devlet başkanı soy esasına göre değil seçimle belirlenir. Hepsi bu. Doğru ve gerekli bir tanımdır. Neden gereklidir? Çünkü ‘devlet biçimi’ ile ‘siyasal sistem’ arasında düzey farkı vardır; bir başka söyleyişle, bir cumhuriyet demokratik ya da ceberut olabileceği gibi, bir monarşi de demokratik ya da ceberut olabilir. Yeryüzünde, devletinin adı cumhuriyet olan otoriter rejimler, devletinin adı monarşi olan demokrat siyasal sistemler mevcut.
Ancak söz konusu kavramlar arasına kalın duvarlar örmek de sakıncalı.
Cumhuriyet ve demokrasinin farklı düzeylere ait kavramlar oluşu aralarında hiçbir ilişki olmadığı anlamına gelmez. Tarihe bakılırsa, muhtelif coğrafyalarda ‘cumhuriyetçiliğin’ demokratik talepler için mücadeleyi önceleyen bir hareket olduğu görülür. Yavuz Sabuncu’nun sözcükleriyle, “Almanya, Fransa, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi Avrupa ülkelerinde de demokratik akımların krallık ve kralcılarla hep ‘cumhuriyet’ sloganı altında mücadele ettikleri görüyoruz.” (Anayasaya Giriş/107) Demokrasi ilkesi ile cumhuriyet arasında derin uçurumlar yok.
AYM, 1961 Anayasası döneminden bugüne anayasa değişikliğine ilişkin yasaları denetlediği kararlarında, cumhuriyeti, yalnızca devlet başkanının belirlenmesine ilişkin bir ilke olarak yorumlamadı. Mahkemeye göre cumhuriyet, ancak ikinci maddede sayılan nitelikler ile birlikte ele alınabilir, o şekilde yorumlanabilir. Bu demektir ki Türkiye Devleti, insan haklarına saygılı ise, hukuk devleti ise, laik devlet ise, sosyal devlet ise, demokratik devlet ise bir cumhuriyet olmanın koşullarını yerine getirmiş sayılabilir. Söz konusu ilkelerden verilen ödün cumhuriyeti zedeler.
Şimdi anayasa hukukçularının kitaplarını kapatıp ‘siyasal düşünceler tarihi’ alanına göz atalım. 36 yıl öncesine dönüp sevgili hocamız Mehmet Ali Ağaoğulları’nın dersinde öğrendiklerimi özetlemeye çalışayım.
Cumhuriyet/respublica kamunun yararıdır, kamusal olandır.
Ahalinin iyiliğini gözetmeyen, halk için olmayan bir rejim cumhuriyet kabul edilemez. İster Roma siyasal düşüncesine (Polybius, Çiçero…) ister Machiavelli’nin cumhuriyetine, ister Fransız devrimcilerinin cumhuriyetine bakılsın, cumhuriyet kamunun iyiliğini, eşitlik ve özgürlüğü önceler, yasalara dayanır ve ilkesi ‘erdem’dir.
Erdem/virtu, yurttaşlık erdemidir, özgürlük bu erdeme sahip olmakla, kamusal meselelere müdahil olabilmekle mümkündür.
Roma Cumhuriyeti (bu, aristokratik-oligarşik cumhuriyettir) ‘virtus’ sahibi insanlardan oluşmuştur, ortak yarar için, kamusal çıkar için yaşayan yurttaştan; cumhuriyet ayakta kalışını erdem sahibi yurttaşına borçludur.
Oligarşik İtalyan kent cumhuriyetlerin devrinin düşünürü Machiavelli ise ‘halkçı’ cumhuriyetten söz eder. Söylevler’de cumhuriyeti savunur ve asıl ağırlığı halka verir, cumhuriyeti ayakta tutan ilke yine ‘virtu’dur; cumhuriyetçi bir ilke olarak vatan sevgisi, kamusal iyiliğin/çıkarın baştacı edilmesi. Yurttaşı yurttaş yapan virtudur, cumhuriyeti ancak erdemli yurttaş var edebilir. Halk prensten daha akıllı, daha dengeli, daha ihtiyatlı ve daha erdemlidir.
Kıtayla birlikte Türkiye tarihini yakından ilgilendiren Fransa’nın 1789 Devrimi’nin başlangıcında cumhuriyet fikri güçlü olmasa da 1791’den itibaren belirginleştiğini görürüz.
Bu tarihte Kral kaçmayı deneyince halk tepki gösterir ve cumhuriyet tercihi kralın ortadan kaldırılması amacından doğar, 1792 yazında krallık fiilen sona erdirilince yeni bir meclis (konvansiyon) toplanarak cumhuriyet ilan eder. I. Cumhuriyet’in anayasası Temmuz 1793’te kabul edilir. Robespierre, anayasal yönetimin amacının cumhuriyeti korumak, devrimci yönetimin amacının cumhuriyeti kurmak olduğunu söylemiştir. Ne demek bu? İlan etmek yeterli değil, cumhuriyeti kurmak gerekir.
İşte bütün mesele. Nasıl kurulup yaşayacak cumhuriyet? Onu sahiplenecek yurttaşlar tarafından. Kimdir bunlar? ‘Vertu’ sahibi yurttaşlar, erdemli yurttaşlar. Ortak çıkarı gözeten, vatan sevgisine sahip yurttaşlar. Devrimciler der ki, bu niteliklere sahip yurttaş yaratılmalı, halk yeniden yaratılmalı, eğer cumhuriyet yaşayacaksa. Jakobenlere göre yurttaş erdem sahibi olmazsa, kişisel çıkar peşinde koşarsa, cumhuriyet varlığını sürdüremez. Söz ettikleri (diğerlerinden farklı olarak) demokratik bir cumhuriyettir.
Aralarında yüzyıllar bulunan bu üç cumhuriyet kavrayışı birbirinden farklıdır, ancak her birinde cumhuriyet, kamusal iyiliği-ortak çıkarı gözetmeyi gerektirir. Ve yurttaşın üçünde de erdem sahibi olması, kamusal çıkarı, eşitlik ve özgürlüğü her şeyin üzerinde tutması gerekir.
Demek ki bir cumhuriyeti kamusal çıkarın gözetilip gözetilmediğinden, vatan sevgisinden ve cumhuriyet yurttaşının sahip olması gereken başat ilke ‘erdem’den ayrı düşünmek mümkün değil. Evet, cumhuriyet bir devlet biçimidir ve evet, cumhuriyet bir ilkeler bütünüdür.
Sade bir yurttaş olarak Cumhuriyet’i ilan edenlere şükran borçluyum. Benim cumhuriyetim, ‘kimsesizlerin kimsesi’ olmayı dert edinen, çocuklarına fırsat eşitliği sunan, eşit ve özgür bir cumhuriyet. Cumhuriyet rejimini ve eşitlik, özgürlük, kamusal yarar ilkelerini benimsiyorum. Yurttaşın erdem sahibi olması gerekliliğini. Demokratik yasaları, o yasalara yurttaş sadakatini.
Cumhuriyet yalnızca ‘ilan’ edilen bir devlet biçimi değil, aynı zamanda ‘kurulması’, inşa edilmesi gereken bir olgu, değer, ilkeler bütünü. Hamurunda kamunun yararı, erdem ve eşitlik var. Ezcümle, bir cumhuriyetin cumhuriyet olabilmesi hayli zorlu bir iş.
Cumhuriyetçilerin Cumhuriyet Bayramını kutlarım.
Yazı önerisi: Ali D. Topuz’un Narin Güran vakası üzerine ‘eğitici’ yazılarının ikincisi ve üçüncüsü.
