Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla sunulan Irak ve Suriye’ye asker gönderme ve bulundurma tezkeresinin süresinin 3 yıl uzatılmasına ilişkin görüşmeler yapıldı.
Tezkere, AKP, MHP ve İYİ Parti’nin oylarıyla kabul edilirken, DEM Parti, CHP ve EMEP “hayır” oyu verdi. Kabul edilen düzenlemeyle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Irak ve Suriye’deki askeri varlığı 2028 yılına kadar uzatılmış oldu.
CHP’den sert eleştiri: “Komisyon İmralı’ya gidecekse TSK neden sınır ötesinde?”
Genel Kurul’da CHP Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Namık Tan, tezkerenin içeriğini ve hükümetin Suriye politikasını sert bir dille eleştirdi.
Konuşmasına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan seçimleri anarak başlayan Tan, yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ı tebrik etti ve ardından tezkere gündemine geçti.
Tan, geçmiş yıllarda CHP’nin tezkereye verdiği “şartlı destek”i hatırlatarak, hükümetin yıllar içinde politikalarını tutarsız biçimde değiştirdiğini söyledi:
“AKP, 2012’den bu yana kendi yürüttüğü müzakere masasını devirdi; tehdit olarak ilan ettiği YPG’yi hedef alacağını açıkça duyurdu. Bugün geldiğimiz noktada, aynı iktidar Şam yönetimiyle görüşüyor, SDG’yi yeni Suriye ordusuna entegre olmaya davet ediyor.”
Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması sürecinde hükümetin YPG’li güçlerle birlikte hareket ettiğini hatırlatan Tan, “Bugün YPG’ye operasyon hazırlığı yapanlar o dönem birlikte çalışıyordu” dedi.
Tan, tezkerenin üç yıllık yetki süresine dikkat çekerek bunun Meclis denetimini fiilen ortadan kaldırdığını belirtti:
“Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetilen bir rejimde bu kadar geniş yetkiyi Meclis nasıl verir? Oldu olacak Anayasa’nın 87. ve 92. maddelerini de yürürlükten kaldırın.”
Barış süreci kapsamında kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na da değinen Tan, şu soruyu yöneltti:
“Komisyon İmralı’ya gidecekse TSK neden Irak ve Suriye’ye gidecek? Eğer asker orada kalacaksa bu komisyonun amacı nedir? PKK silah bırakıyorsa, SDG Şam’la uzlaşıyorsa bu tezkereyle biz kime operasyon yapacağız?”
Tan, hükümetin “barış” söylemini dış politikada “tehdit diliyle” birleştirdiğini belirterek, “Gerçek bir barış ancak demokratik bir ülkede mümkündür, ama siz demokrasiyi içeride değil dışarıda arıyorsunuz” dedi.
DEM Parti: “Tezkere entegrasyonu baltalıyor, savaş ekonomisine hizmet ediyor”
Tezkereye karşı çıkan DEM Parti İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek ise konuşmasında, metnin “Kürt sorunu bağlamında eski güvenlikçi anlayışın devamı” olduğunu vurguladı.
“Bu tezkereyle Türkiye’nin hem Suriye’deki hem de içerideki entegrasyon politikaları baltalanıyor. SDG’nin Şam’la yaptığı mutabakatı yok sayıyorsunuz. Hükümet ‘Suriye yönetiminin beklentisi doğrultusunda hareket ediyoruz’ diyor ama Suriye halklarının beklentisi nerede?”
Çiçek, tezkerenin “barış süreci” söylemiyle çeliştiğini ifade ederek şöyle devam etti:
“Eğer gerçekten çatışmasızlık süreci başlıyorsa, bu tezkere tam tersine o süreci sabote ediyor. Bu, halkların barış beklentisini değil, savaş ekonomisini büyüten bir yetki talebidir.”
DEM Partili vekil, hükümetin “güç politikası” anlayışına da eleştiride bulunarak, “İktidar, sınır ötesi operasyonlara haklılık atfederken buna karşı çıkan her sesi ‘terör’ kategorisine yerleştiriyor. Biz bu mutlak gücü sorguluyoruz ve kabul etmiyoruz” dedi.