Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden tutsak Meryem Özsöğüt, cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin kaleme aldığı mektupta, Bolu F Tipi Cezaevi’nde 317 gündür ölüm orucunda olan Serkan Onur Yılmaz başta olmak üzere, farklı cezaevlerinde 200 günü aşkın süredir açlık grevinde olan tutukluların sağlık durumuna dikkat çekti.
Meryem Özsöğüt, yüksek güvenlikli cezaevlerinin “kuyu tipi” yapısını şöyle tarif etti:
“Hapis yatmayan bilmez; havalandırma bir tutsak için çok önemlidir. Kuyu tipi hapishanelerde tutsaklar günde yalnızca 1-2 saat havalandırmaya çıkabiliyor. Bu hapishaneler üç katlı olup, tutsaklar gökyüzüne bakarken kendilerini bir kuyunun dibinde hissediyor.”
Tutsakların gardiyanlarla doğrudan iletişim kuramadığını aktaran Özsöğüt, hücrelerdeki diafon aracılığıyla yönlendirme yapıldığını ve koridorlarda insan sesine ya da yüzüne rastlanmadığını belirtti:
“Görüş, revir gibi nedenlerle dışarı çıktığımızda kapılar otomatik açılıyor ve koridorda yine gardiyan yok; tutsak hoparlördeki sesle yönlendiriliyor. Kısacası kuyu tipi hapishanelerde: güneş yok, hava yok, hareket yok, ses yok, insan yok.”
Özsöğüt, mektubunda Hallaç-ı Mansur’un sözlerini hatırlatarak, sessiz kalmanın cezaevlerindeki zulme katkı sağladığını vurguladı:
“Gerçek cehennem acı çektiğin yer değil, acı çektiğini hiç kimsenin bilmediği yerdir. Kuyu tiplerine sessiz kalan herkes bu cehennem ateşine odun taşımış olur.”
Mektup, tutsakların dayanışma ve kamuoyunun dikkatini cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine çekme çağrısı niteliğinde. Özsöğüt, özellikle açlık grevindeki tutukluların durumuna duyarlılık gösterilmesini talep etti.