Fransa’nın Millet Meclisi’nde bugün (8 Eylül’de) öğleden sonra güven oylaması yapılacak. 10 Eylül’de ise, iki aydır sosyal medya ağlarında büyüyen “Bloquons tout / Her şeyi durduralım” çağrısı hayata geçirilecek. 44 milyar avroluk tasarruf planı –iki resmi tatilin kaldırılması ve o tarihlerin çalışma gününe dönüştürülmesi, sağlık, eğitim, diğer sosyal hizmet ve kamu harcamalarında kesintiler vs– siyaseti ve sokağı aynı anda geriyor.
Güven oylamasını Başbakan François Bayrou istedi. Böylece, Fransa’nın iç ve dış borçları bahane edilerek Temmuz ayında açıklanan ama mecliste de yoğun tepki gören 44 milyar avroluk kemer sıkma planını daha rahat uygulayabileceğini düşünüyordu. Geçen yıldan beri diğer sol partilerden gitgide uzaklaşan ve daha uzlaşmacı bir tutuma giren Sosyalist Parti’nin de kendisine karşı çıkmayacağını sanıyordu ama yanıldı. SP “hayır” oyu vermekte kararlı görünüyor. Sol partiler ve (Le Pen’in partisi) faşist RN de öyle. Sonuç akşam üzeri belli olacak. Ne var ki hükûmetin düşeceğine şimdiden kesin gözüyle bakılıyor.
Bayrou hükümeti düşse de işbaşında kalsa da Macroncu iktidar bloku için Eylül ayı kritik bir dönemi işaret ediyor. Çünkü iki gün sonra, 10 Eylül’de, bu kez sokak konuşacak. Tüm ülkede tren istasyonlarının, rafinerilerin, ana yolların kapatılmasından yollardaki otomatik radarların sabote edilmesine ve klasik gösteri yürüyüşlerine kadar çeşitli eylemler bekleniyor. İstihbarat yetkilileri “Bloquons tout / Her şeyi durduralım” eyleminde 100.000 kişilik katılım ve sabotaj riski konusunda uyarıda bulunuyor
France Info’ya göre hareketin ilk kıvılcımı, 11 Temmuz’da @noüslesessentiels83 adli TıkTok hesabında yayımlanan, yapay zekâ ile hazırlanmış bir videoydu. Robotik bir ses, Fransız bayrağı önünde “10 Eylül’de her şeyi durduruyoruz” çağrısı yaptı. Mesaj kısa sürede sağ-popülist ve komplocu sosyal medya ağlarında yayıldı. 18 Temmuz’da “ülkeyi durdurma” çağrısı yapan mavi bir afiş viral hale geldi; ekonomik boykot sloganı öne çıktı. Visibrain verilerine göre, sadece bir hafta içinde 80.000 tweet atıldı.
Temmuz sonunda Jean-Luc Mélenchon ve sol partilerin devreye girmesiyle hareketin yönü değişti. 30 Temmuz’da Mélenchon kendi bloğunda destek verdi, 22 Ağustos’ta “genel grev” çağrısı yaptı. Visibrain verilerine göre bu süreçte sol hesapların ağırlığı belirginleşti; Ağustos sonunda radikal sol çevreler ve büyük takipçili hesaplar hareketin merkezine yerleşti. Başlangıçta ön planda olan sağ-popülist #JeSuisNicolas çevresi ise geri çekildi; bugün hareketin sağ kanadı “çok küçük bir azınlık” konumunda görünüyor.
Sendikalar ise bölünmüş durumda. Le Parisien’e göre CGT, 10 Eylül’ü “kemer sıkma planına karşı ilk adım” sayarak greve çağrı yaptı. Buna karşılık CFDT ve Force Ouvrière katılmayacaklarını duyurdu. Sud Ouest’in aktardığına göre Solidaires, Sud Rail ve CGT’nin bazı federasyonları harekete destek verirken, konfederasyon merkezleri temkinli bir tutum içinde. Ancak 18 Eylül için yapılan ikinci grev çağrısı ortak ve bütün sendika konfederasyonları hangi iş yerlerinde greve çıkacaklarını ilan etmiş bulunuyor.
Sonuç olarak, “Her şeyi durduralım” hareketi sağ kökenli bir dijital çağrıdan doğmuş olsa da kısa sürede sola kaydı. Bugün katılımcı profili ağırlıkla radikal sol çevrelerden gelecek gibi görünüyor. “Sarı yelekliler”in eylemlerinden farklı olarak, işçi hareketiyle de bütünleşebilir. İki gün arayla yaşanacak ve ola ki sonra da devam edecek bu sınavlar, Fransa’daki temsil krizini yeniden gündeme taşıyor. Hükümet düşerse Macron yeni bir başbakanla devam mı edecek, yoksa meclisi feshedip erken seçime mi gidecek? Parlamentodaki güven oylaması ve sokak hareketi, kimin temsil hakkını daha meşru kılacak?