Ateş Alpar, Diyarbakır Newroz’unda sırtından vurularak öldürülen Kemal Kurtuk için yazdı.
''Sabah olmak her gece kolay mı sanırsınız, bulutları dağıtıp güneş olarak doğmak, denizle gök arasında çiy yorgunu şehre.'' Attila İlhan
Sadece denizlerin ve okyanusların genzi yakan tuz kokusu olduğunu sanırdım. Şimdi nehirlerin de aynı tada sahip olduğunu tecrübe ediyorum. Genzim yanarken, huzur doluyor ciğerlerime. Nasıl olur demeyin, oluyormuş.
Evden çıkıp, ağır adımlarla kıyısına vardığım suyun
parlaklığı ile gözlerim kamaşıyor. Gözlerimi kısmam işe
yaramayacak gibi. Yanağımda birden bire hissettiğim
ıslaklık ile, güneşi de bahane edip takıyorum gözlüğü.
Gözlüğü aldığım iyi olmuş diyorum içimden.
Derin bir nefes alıp, uzunca bakıyorum karşı kıyılara.
Şansıma boş bir bank çarpıyor az ileride gözüme. Oturup kitabımı
okurken, bazı cümlelerin altını çiziyorum, 'güzel cümle'
demek istiyorum galiba.. Okumakla da olacak gibi değil
bu hâl. Kitabı çantama geri koyarken, kulaklığımı
takıyorum. Farsça bir ezgi çalıyor. İnsanın ciğerini parçalar
türden. Ezgilerin dili olmadığına bir kere daha inanıyorum.
Gözüm yeniden karşı kıyıya varıyor. Dalgaların coşkuyla
kıyıya vuruşunu izliyorum. Kiminin yolculuğu yarım kalıyor
suyun orta yerinde, kıyaya varamadan. Bu görüntüyü nasıl
anlatmalı bilmiyorum. Kusursuz… Nasıl bir kusur olabilir ki
zaten, insanın ettiği dışında?
Hava giderek kararıyor, içimde değişen bir şey yok…
Rüzgarı ellerimde hissediyorum, parmaklarımda.
Ellerim kuruyor ve dudaklarım.
Sonra gözyaşlarım
Sonra içim kuruyor
İcim kuruyunca çok tuhaf hissediyorum
Birini kaybetmiş gibiyim Birinin yokluğunun kuruluğu sanki
Biri kim, bilmiyorum…
Yarı çıplak bir çığlık, rüzgarla bir olup vuruyor kirpiklerime
Biri kim; biliyorum:
'Kemal Korkut' diyor, kirpiğimden süzülen yaş.
Ateş Alpar