Aslıhan Gençay, kamuoyuna yazdığı mektup ile, Sincan Cezaevi idaresinin baskılarını ve kendisi üzerinde kurulan ‘hukuki izolasyonu’ anlattı.
Açlık grevlerinde kalıcı rahatsızlık sebebiyle cezası affedilen eski bir mahpus. Ankarada gözaltına alındı ve 2 aydır tutuklu. Aslıhan Gençay cezaevinden bir mektup göndererek yaşadığı hak ihlallerini anlattı.Mektubu aşağıda paylaşıyoruz:
Hakkımda verilen eski bir ceza, 2001’de yaptığım 240 günlük ölüm orucunda yaşadığım kalıcı sağlık sorunlarından ötürü ertelenmiş olmasına rağmen, 28.04.2016 tarihinden bu yana Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunmaktayım.
Şu anda avukatımla görüştürülmemekteyim. Üzerimde ağır bir hukuki izolasyon uygulanmakta, dosyama dair hukuki girişimlerde bulunamamaktayım. Hakkımdaki AİHM kararları ve (adli tıp) sağlık heyeti raporlarına rağmen; aradan geçen 24 yıl ve yattığım 10 yıl göz önüne alınarak ceza zamanaşımının uygulanması ile AİHM kararlarıyla adli tıp raporlarının kayda alınmasına dair ilgili yerlere, AYM ve AİHM’e yapmayı düşündüğüm /istediğim başvurular, bu hukuki izolasyon nedeniyle engellenmektedir.
Üzerimde uygulanan hukuki izolasyon süreci şöyle gelişmiştir:
Sincan Kapalı Kadın Cezaevi’ne gelir gelmez hükümlü olmam nedeniyle vasi tayin etmem istenmiştir. 2016 Mayıs ayı başında vasi tayinimi yazılı olarak bildirmeme rağmen vasimi belirleyecek mahkeme tarihi kasım ayı ortasına atılarak o tarihe kadar herhangi bir avukata vekalet verebilmemin önü kesilmiştir.
Cezaevine benimle görüşmeye gelen avukatım, cezaevi idaresi tarafından ısrarla kapıdan geri çevrilmiştir. Avukatımın şikayeti üzerine “Hükümlülere sadece 3 defa vekaletsiz avukat görüş hakkı tanındığı, benim ise bu 3 hakkımı kullandığım” açıklaması yapılmıştır. Oysa diğer taraftan avukatıma vekalet vermem, zaten vasi tayin edecek mahkeme nedeniyle /gerekçesiyle engellenmektedir.
3 defa kullandığım avukat görüş hakkımı neden kullandığıma gelince; bu nedenler bambaşka hukuksuzlukların göstergesidir. Zira 28.04.2016 tarihinden bu yana ilk defa yeni tutuklanmam sebebiyle bir avukatla görüştüm. Sonraki 2 görüşmem, doğrusu avukat çağırarak görüşmek isteyip görüşmem, tamamen Sincan Kapalı Kadın Cezaevi’nde gördüğüm maddi manevi eziyet etme denemelerinden kaynaklanmıştır.
06.05.2016 tarihinde Sincan Kapalı Kadın Cezaevi İdaresi tarafından bir nöroloji sağlık kuruluşunda muayene edilmek amacıyla Ankara Numune Hastanesi’ne sevk edildim. Aynı gün saat 09.00’da asker tarafından alınarak cezaevi ring aracına bindirildim. Araçtaki hücrelerden biri boş olmasına rağmen lümpen ve ırkçı bir adli tutsak ile -o kelepçesiz, ben kelepçeli olmak üzere- aynı hücreye konuldum. Türkiye’de yaşanan son süreçten kaynaklı olarak siyasilere karşı dolduruluşa ve provokasyona hazır durumdaki bazı lümpen ve ırkçı adli tutsakların varlığı, bu bazı kişilerin koğuşlarda çıkardıkları sorunlar, yaptıkları saldırılar, Sincan Kapalı Kadın Cezaevi İdaresi ve askerler tarafından gayet iyi bilinmesine /öngörülmesine rağmen aynı hücreye belirttiğim şekilde bindirilmem iyi niyetten yoksun bilinçli bir davranıştı. Nitekim hücrede tacizler sonucu tartışma yaşanmış buna rağmen askerler hücreleri çok geç ayırmış, provokatif ortam hazırlamışlardır. Yine aynı gün “kurula giden hasta tutsak” konumunda görülmeme rağmen, güneşin altında park edilmiş ringin daracık havasız hücresinde saat 09.00’dan 17.00’ye kadar 8 saat tutuldum. Tüm uyarı ve taleplerime rağmen ring aracından indirilmedim, lavaboya dahi götürülmedim.
İşte cezaevi idaresi ve askerlerin yarattığı, sorumlularının onlar olduğu bu bilinçli provokatif ortam ve uygulanan eziyete dair suç duyurusunda bulunabilmek için, aynı zamanda dışarıdaki insanları bu durumdan haberdar edebilmek için bir avukatla görüşmek istedim ve görüştüm.
Üçüncü kez avukat talebim de yine cezaevi idaresinin bilinçli ve provokatif tutumu nedeniyledir. Günde iki defa infaz koruma memurlarınca koğuş sayımları yapılmaktadır. 08.05.2016 günü akşam sayımında tarafıma tamamen keyfi bir sayım uygulaması dayatılmış, reddetmem ve uygulamamam üzerine vardiyadan sorumlu kadın infaz koruma memuru tehditkâr ve tacizkâr söylemlerde bulunmuştur. Bu kişi ile ilgili suç duyurusunda bulunmak ve adli işlem başlatmak, cezaevi idaresinin tarafıma yönelik kişileri öne süren sinsi ve provokatif yönelimlerini teşhir etmek için de avukat çağırdım ve görüştüm.
Yani görülmektedir ki iki avukat görüşüm zaten cezaevi idaresinin üzerimde uyguladığı provokatif ve bilinçli eziyet girişimlerine karşı hukuki haklarımı savunmak için gerçekleştirilmiştir.
Aynı zamanda Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde kaldığım 2 aylık süre boyunca gördüğüm, tanık olduğum, duyduğum ve Cezaevi İdaresi’ne yazılı, sözlü ifade ettiğim pek çok hukuksuzluk, keyfi ve kişisel davranış, özellikle sağlık konusunda ağır ihmaller, tutsaklara yönelik keyfi adaletsiz yaklaşımlar, bilgi alma hakkının engellenmesi gibi yasaya aykırı durumlar yaşanmıştır, yaşanmaktadır.
Hükümlünün avukat hakkı konusunda “yasaya bağlı” Cezaevi İdaresi pek çok konuda hiç de yasalarla bağlı değildir. Bu da art niyetliliğinin göstergesidir.
Cezaevini denetime gelen heyetler ise tutsaklarla görüşmemekte, idarenin belirlediği alanları ziyaret etmeyi yeterli görmekte, bazen yine idarenin belirlediği tutsaklarla iletişime geçmektedirler. Kısaca bu denetimler de ne adil ne de sağlıklı olup sadece göstermelik mahiyettedir.
Belki; tüm bu sorunları idare nezdinde kişisel olarak dile getirmem, şikayetçi ve ısrarcı olmam cezaevi idaresini üzerimde bu ağır hukuki izolasyonu uygulamaya /yaratmaya teşvik etmiştir, bilemiyorum.
Şu anda vasilik mahkemem uzak bir tarihe atıldığı için ne bir avukata vekalet verebiliyor, vekalet veremediğim için de ne herhangi bir hukuki girişimde bulunabiliyor, ne de ziyaretime gelen avukatlarla görüşebiliyorum. 2016’da Türkiye’nin başkentinde bana hukuki olarak ortaçağ yaşatılmakta, üzerimde ağır bir hukuki izolasyon uygulanmaktadır.
Tüm bunların basın ve kamuoyu tarafından bilinmesini istiyorum. Üzerimdeki ağır hukuki izolasyondan ve bundan sonra başıma gelebilecek her türlü olumsuzluktan Sincan Kadın Kapalı Cezaevi İdaresi sorumludur. Eğer bu uygulamaların müsebbibi onlar değilse ve onlara uygulatan başkaları var ise bunu açıklamakla da sorumludurlar.