Meclis Genel Kurul’da 2022 bütçesine dair konuşan Buldan, “Bu bütçe iktidarınızın son bütçesidir” ifadelerini kullandı. Kürt sorununun çözümüne dair de konuşan Buldan, “Çözülenlerle, sorun çözülemez” dedi.
2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 2020 Merkezi Yönetim Bütçe Kesin Hesapları’nın Genel Kurul görüşmeleri başladı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın sunumu ardından İYİ Parti Grup Başkanvekilleri Müsavat Dervişoğlu ile Erhan Usta söz aldı. MHP adına ise Grup Başkanvekilleri Erkan Akçay ve M. Levent Bülbül konuştu. Ardından söz alan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan bütçeye ilişkin açıklamalarda bulundu.
Mezopotamya Ajansı’nın aktardığı habere göre Buldan, görüşülmekte olan bütçenin, ‘geçim derdindeki halkın değil, seçim derdindeki bir iktidarın bütçesi’ olduğunu söyledi. “Halkın bütçe hakkının yok sayıldığı, katılımdan uzak, sarayın emir ve isteğine göre hazırlanan bir bütçedir” ifadelerini kullandı.
Çözüm sürecine ilişkin de konuşan Buldan, “Dik duramayanlar, cesaretli olamayanlar, inkâra sarılanlar sorunu çözemez. Dolmabahçe Masası’nın yerine savaş koalisyonuyla çözümsüzlük masası kuranlar sorunun karşısında çözülür, nitekim çözülüyor da. Evet, çözülenlerle, sorun çözülemez” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan şöyle konuştu:
“İktidarınızın son bütçesidir”
Bütçenin ekmeği büyütme bütçesi olmadığını ifade eden Buldan, “Halkın sofrasındaki ekmeği daha da küçültme, yoksulluğu, açlığı daha da büyütme bütçesidir. Bu bütçe, adaletsizliği ve eşitsizliği daha da çoğaltma bütçesidir. Saraya kemer gevşettiren, halka ise kemer sıktıran bir bütçedir. Toplumsal barış taleplerini ve bu ülkenin çoğulculuğunu, farklılıkları reddeden tekçi sistemin retçi bütçesidir. Kadınları ve eşitlik talebini reddeden erkek düzenin bütçesidir. Ve bu bütçe iktidarınızın son bütçesidir. Dönüşü olmayan gidiş bütçenizdir” dedi.
‘Halkın talebi barıştır”
Gelinen noktada Türkiye toplumunun talep ve ihtiyaçlarıyla iktidarın tercihlerinin keskin bir şekilde ayrıştığına ifade eden Buldan, şöyle devam etti: “Halkın talebi; huzurdur, refahtır, adalettir, gelir dağılımı eşitliğidir, toplumsal barıştır, özgürlüktür, güven duyacağı demokratik bir sistemdir. İktidarınızın hedefi ise, çoklu kriz üreten bu yozlaşmış otoriter, rantçı sistemin ömrünü biraz daha uzatmaktır. Ekonomik ve sosyal olarak çökmekte olan halka, diriliş, şahlanış, uçuş hamasetini izlettirmek isteyen, kitlesel açlığın karşısında iktidar yandaşlarının tokluğunu güvence altına almaya çalışan bir anlayış bu ülkeden de halktan da sokağın gerçekliğinden de çoktan kopmuştur.
“Kendinize gelince Nas, yurttaşa gelince acı reçete”
Nas ortadaysa, buyurun ilk devletten başlayın, öğrenciden, çiftçiden, borçlu vatandaştan aldığınız yüksek borç faizlerini hemen silin. Nas yurttaş için geçerli değil midir? Kendinize gelince Nas, yurttaşa gelince acı reçete. Öylemi? Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 10 bin 396 liraya ulaştı. Sarayınızın zenginlik sınırı ise 128 milyar dolardır. Açlık sınırı asgari ücreti geçti. Bugün açlık sınırı 3 bin 192 liradır. İktidarınızın tokluk sınırı ise çifter, hatta üçer, beşer maaşlarınızdır. Yarattığınız ülke tablosu işte budur.
“Zihniyetinizi değiştirmeden farklı sonuç beklemeniz beyhudedir”
Zihniyetinizi değiştirmeden sık sık hazine bakanı, merkez bankası başkanı değiştirerek farklı sonuç beklemeniz beyhudedir. Einstein’in dediği gibi; ‘Bir sorunu ortaya çıkaran zihniyet o sorunu çözemez’ TÜİK’in yalan rakamları bir yana, halkın mutfağındaki gerçek enflasyon bugün yüzde 60’adayanmış durumdadır. AKP Genel Başkanı ise, ‘Göreceksiniz seçim öncesi enflasyon düşecek’ diyor. Evet, iki düşüşü birden göreceğiz. Önce iktidarınız sandıkta düşecektir, sonra da mutfaktaki enflasyon düşecektir. TÜİK’iniz de yalanlarınız da sizi kurtarmaya yetmeyecektir. Bunu biz başaracağız, enflasyon altında inim inim inlettiğiniz emekçi yoksul halklarımız başaracaktır.
“Kişi başı 4 bin doları savaşa harcadınız”
Çözüm sürecinde 12 bin dolar olan milli gelir, bugün 8 bin dolara inmiştir. Kişi başı 4 bin doları savaşa harcadınız. Oysa çözüm sürecinde ekonomi de büyüyordu, demokrasi de gelişiyordu. Barış çabaları büyürse ekonomi de büyür, istikrar da gelişir. Savaşı büyüttüğünüzde ise ekonomiyi yerlerde süründürürsünüz. ‘Bu sorunu izin verilirse bir haftada çözerim’ diyerek cesur bir irade ortaya koyan Sayın Öcalan’ın çözüm çağrısına tecritle karşılık verdiniz. Hukuka aykırı görüş engelleriyle çözümsüzlüğü büyüttünüz. Sonuç: Her yönüyle çözülen Türkiye’dir.
“Çözülenlerle, sorun çözülemez”
İçeride barışa kapattığınız kapı sebeptir, dışarıda uluslararası alanda medet umduğunuz, saatlerce bekletildiğiniz kapılar ise birer sonuçtur. 2013’teki çözüm iradesinin reddi sebeptir, 2021 Türkiye’sinin çöküşü ise sonuçtur. ‘Ne Dolmabahçe’si?’, ‘Ne çözümü’ diyen akıl; bugün Kürt sorununun çözüldüğünü savunmaktadır. Dik duramayanlar, cesaretli olamayanlar, inkâra sarılanlar sorunu çözemez. Dolmabahçe Masası’nın yerine savaş koalisyonuyla çözümsüzlük masası kuranlar sorunun karşısında çözülür, nitekim çözülüyor da. Evet, çözülenlerle, sorun çözülemez. Bu mesele; samimiyetle yaklaşan, geçmişten ders alan, demokratik müzakereye, diyaloğa inanan bir irade ve siyasi akılla çözülür ve çözülecektir de. Bu irade de Türkiye halklarının ve demokrasi güçlerinin bugünkü ortak barış iradesidir ve demokratik parlamenter zemindir.
“Sandıkta, yenemediğiniz HDP’yi mahkemede yenemeyeceksiniz”
Kobanê Kumpas davası, iktidarınızın bir seçim kampanyasıdır. Merkez Bankası Başkanı değiştirir gibi sık sık değiştirdiğiniz mahkeme üyeleri Saray’ınızın birer partizanıdır. IŞİD’in Kobanê’de kendi karanlığına gömülmesi, politikalarınızı çökertti. Siz de HDP’yi ve demokratik siyaseti tasfiye ederek, intikam almak istiyorsunuz. 7 Haziran’ın, 31 Mart’ın siyasi intikamı peşindesiniz. Ortada bir hukuk yoktur, bağımsız bir yargı yoktur. Engizisyon mahkemeleriniz vardır. Ama unutmayın. Darbe mahkemelerinizle siyaseti de geleceği de şekillendiremeyeceksiniz. Sandıkta, meydanlarda yenemediğiniz HDP’yi mahkeme salonlarında da yenemeyeceksiniz. Kumpas ve komplo siyaseti yenilecektir.
“Bu seçim bir rejim seçimidir”
Yurttaşlarımız bilmelidir: Bu seçim bir cumhurbaşkanlığı seçimi değildir. Bu; bir rejim seçimidir. Gelecek yüz yılı belirleme seçimidir. Bu seçim; halkın huzur ve refah içinde eşitçe yaşayacağı güçlü bir demokrasi ve herkes için adalet düzeniyle, hukuksuzluk, talan ve soygun düzeni arasındaki bir seçimdir. Haksız zenginleşme ve yolsuzluk düzeniyle, ekmeği, aşı büyütme arasındaki bir seçimdir. Bu seçim, halklarımıza tekçiliği dayatan düzenle, kimliği, dili, inancı ve kültürü reddedilmeden herkesin eşit ve özgürce birlikte yaşayacağı ortak gelecek arasındaki bir seçimdir. Bu seçim; eşitsizlikle en büyük şiddet ve ayrımcılığa uğrayan, kazanımları her gün saldırı altında olan kadınların özgürlük ısrarıyla erkek düzen arasındaki seçimdir.
“Gelin yeni bir dönemi hep birlikte başlatalım”
Demokrasiden, barıştan, adaletten, emekten, birlikte yaşamdan yana olan, bu düzenin zulmü altında her gün bedel ödeyen tüm yurttaşlarımıza, toplumsal muhalefete, tüm demokratik muhalefete buradan mücadele ortaklığı çağrısı yapıyorum: Gelin yeni bir dönemi hep birlikte başlatalım. Korkuları, siyasi kaygıları, hesapları bir kenara bırakalım. Siyaset üstü bakalım. Bu ülke halklarının enkazdan kurtarılması için en güçlü birlikteliği kuralım. Türkiye toplumunu yoksulluk-işsizlik-açlık-adaletsizlik sarmalıyla kuşatan bu zulüm düzeninin karşısında demokrasi, adalet, barış, özgürlük ve ekmek mücadelesini büyütelim.
“Büyük değişimin kapısını HDP şimdiden açmıştır”
En güçlü demokrasi ittifakıyla, büyük barış ittifakıyla yüzüncü yılında cumhuriyeti büyük demokrasiyle, büyük barışla buluşturalım. HDP buna vardır, bu cesarete ve kararlılığa her zamankinden daha fazla sahiptir. Ve bunu başaracaktır. Herkes umutlu olmalıdır. Değişim gücü halklarımızın elindedir. Karunlaşan iktidar düzenini değiştirecek olan halklarımızın Harunlaşan mücadelesi olacaktır. Unutulmamalıdır: Karanlığın en koyu olduğu an aydınlığın en yakın olduğu andır. Ve O an hızla yaklaşmaktadır. Büyük değişime az bir süre kalmıştır. Ve bu büyük değişimin kapısını HDP şimdiden açmıştır. Milyonların iradesi ve umudu yeni bir dönemi başlatacaktır. Güneşi gülüşüne, direnişi yaşamına sığdıran kadınlar, cesaretini gelecekle buluşturan gençler, bu yüzyılı demokrasi ve özgürlük yüz yılına çevirmeyi başaracaktır.”