Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, 4. Olağan Kongresi’ni ‘Birlikte Bu Ablukayı Dağıtacağız, Yeni Bir Dünya Kuracağız’ şiarıyla gerçekleştiriyor. Kongrede, barış, eşitlik, adalet ve özgürlüğün hakim olduğu yeni bir dünyayı birlikte kurmak için mücadele vurgusu yapıldı.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) 4. Olağan Kongresi, 7 Ağustos’ta Ankara’da TMMOB Öğrenci Yurdu toplantı salonunda saygı duruşu ve sinevizyon gösterimiyle başladı. Kongrenin yapıldığı salona, “Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için eşitlik ve özgürlük mücadelemiz sürecek. Yeryüzü mora boyanıncaya dek” ve yaşamını yitiren devrimcilerin isimlerinin yazılı olduğu pankartlar asıldı.
Kongreye, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Esengül Demir, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan, DEV-Maden Sen Başkanı Tayfun Görgün, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başakanı Özlem Gümüştaş, Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren, Sol PArti Başkanlar Kurulu üyesi İlknur Başar, Emekçi Hareket Partisi (EHP) Sözcüsü Özge Akman, Halkevleri adına Serdar Kibar, Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Sözcüler Kurulu üyesi Perihan Koca, Alevi Kadınlar adına Gülfer Akkaya, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, Devrimci 78’liler Derneği adına Ahmet Telli ile İşçi Hakları Derneği (İHD), Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Halkevleri Dikmen Şubesi, HDP Ankara İl Örgütü ve DİSK temsilcileri katıldı.
Kongreye, Fas’tan Demokratik Yaklaşım Partisi, Lübnan Halkın Demokratik Partisi, Avrupa Türkiyeli İşçler Konfederasyonu (ATİK), İsviçre’den BastA!, İsviçre Emek Partisi (PDA) ve Mezopotamya Özgürlük Partisi ile HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Mahir Sayın, Tuncay Yılmaz, Fazlı Kuru ve Mehmet Çakır video mesaj göndererek kongreyi selamladı.
SYKP Eş Genel Başkanı Canan Yüce, açılış konuşmasına demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde yitirilenleri saygı ve sevgiyle anarak başladı.
Yüce, SYKP kongresinin ekonomik, siyasi, ekolojik ve insani açıdan krizler sarmalının içinde gerçekleştiğini belirterek, “Küresel sermayenin krizinin bedeli dünyanın yoksullarına, işçilerine, emekçilerine ödetilmek isteniyor. Kapitalist üretim tarzı insanlığı ve yer küreyi kendisiyle birlikte yok edecek bir işleyiş içinde. Dünyayı saran Pandemi bizleri bu gerçeklikle çok açık bir şekilde yüzleştirdi. Sermaye Dünya çarklarını yeniden döndürmek için: İzole Üretim Üsleri’nin önünü açtı. Üstelik pandemiyi bahane ederek bunu yaptı. Sermaye esnek üretimle, teknolojiyi emek gücünü azaltmak için kullanma yöntemiyle, düşük ücretle; emeği-doğayı talan ederek krizden çıkmaya ve karlılığını arttırmaya çalışıyor.” dedi.
Sermayenin krizinin, iktidarın yolsuzluğuyla, yandaş kayırmacılığıyla, uluslararası ölçekte mafya-siyaset-çete ağıyla, savaş politikalarıyla ve doğa talanıyla birleştiğini ifade eden Yüce, “İşçi sınıfını, emekçileri, yoksulları açlığa mahkum eden sisteme karşı kapitalizm sonrası bir dünyayı kurabileceğimiz günlerden geçiyoruz. 21. Yüzyılda hayat bizi Sosyalime çağırıyor.” dedi.
“Yeni bir dünyayı inşa edeceğiz”
Yüce, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“İşçi sınıfının, halkların, tüm ezilen ve sömürülenlerin mücadelesinin bileşkesiyle yeni bir toplum ve dünyayı inşa edeceğiz.
AKP-MHP bloğu Kendi iktidarlarını sürdürebilmek ve işledikleri insanlık suçlarının üstünü örtmek için koşar adım faşizmi kurumsallaştırma çabası içerisindeler. Her alanda baskıyı, zoru ve hukuksuzluğu sürdürüyorlar. İktidar hem ülke içinde hem sınır ötesinde savaş siyaseti sürdürüyor.
15 Temmuz askeri darbe girişimiyle beraber ülkede faşist rejimin inşası hız kazandı. Ülkede faşizmi tahkim etmek için her yolu mubah gören iktidar iç savaş dahil olmak üzere her türlü yol ve yönteme baş vurabilecek ceberrut bir rejimle karşı karşıyayız.”
“Emperyalistlere en güçlü cevap enternasyonalist mücadele”
“Türkiye bu manzarayı yaşarken Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da savaşlar ve çatışmalar devam ediyor. Emperyalist güçlerin bölgeyi dizayn etme çabaları; bölgede hegemonya savaşları devam ediyor. Siyasal İslam dalgası her ne kadar IŞİD, Müslüman Kardeşler zemininde geriletilmiş olsa da bölgenin kanayan yarası olmaya devam ediyor. Bölgede halkları, dinleri ve mezhepleri çatıştıran emperyalist güçlerin farklı kutuplarına verilecek en güçlü cevap; ezilenler ve sömürülenlerin enternasyonalist mücadelesi olacaktır.
Ortadoğu siyasetini Neo Osmanlıcılık ve Kürt düşmanlığı üzerinden derinleştiren ve yayma çabası içinde olan Türkiye rejimine de verilecek en güçlü yanıt kalemle çizilmiş sınırları aşarak yürütülecek mücadeledir. Bu mücadele açlıktan, yoksulluktan kırılan işçilerin, emekçilerin, işsizlerin, yoksulların sınırları tanımayan mücadelesiyle mümkündür.
Araba kullanma hakkını mücadele ederek kazanan Arabistanlı kadınların, Sudan’da otoriteye karşı direnen Kandakaların, İran’da Beyaz Çarşambaları örgütleyen kadınların, Tahrir Meydanlarını terk etmeyen kadınların, Rojava’da Kadın Devrimi’nin öncülüğünü yapan Kürt kadınlarının; ez cümle bölgedeki tüm kadın hareketlerinin dayanışmasıyla ve ortak zeminde kalıcı mücadelesiyle mümkündür. Farklı halkların ve inançların suni zeminlerde çatışmalar değil; dayanışması ve ortak mücadelesiyle mümkündür.”
“HDP ezilenlerin ve sömürülenlerin partisidir”
“Coğrafyamızın en önemli sorunlarından biri olan Kürt sorunu 40 yıldır devam eden çatışmalarla çözülemez. Ülkenin demokratikleşmesi önündeki en önemli engellerden biri Kürt sorunudur. Çok kan aktı, çok bedel ödendi. Kürtlere dönük çöktürme planı devam ediyor. Orman yangınlarını bahane ederek Kürt halkına karşı yayılmak istenen ırkçı saldırılar kabul edilemez. Konya’da Dedeoğulları ailesinin katledilmesi iktidarın ırkçı ve ayrıştırıcı politikalarının ürünüdür. Kürt halkının duygusal kopuş yaşaması Türkiye halkları ve geleceği için çok büyük bir kayıptır.
Bileşeni olduğumuz HDP’ye dönük fiili saldırılar, açılan kapatma davası, devam eden Kobane davası ve hiç hız kesmeyen gözaltı ve tutuklamalar dün olduğu gibi bugün de bizleri yıldıramaz. Deniz Poyraz şahsında mücadelede yitirdiğimiz tüm canları saygıyla anıyorum. HDP köklerini Anadolu ve Mezopotamya topraklarındaki sol, sosyalist, anti kapitalist, demokratik, yurt sever gelenekten almıştır. İdeolojik kökleri sağlamdır. HDP kadınların, gençlerin, işçilerin, emekçilerin, yoksulların, doğa ve insan hakları savunucularının, mütedeyyinlerin, Alevilerin, Kürtlerin, tüm halkların ve inançların partisidir. HDP 4 duvar değildir. Ezilenlerin ve sömürülenlerin partisidir. Asla kapatılamaz. HDP iktidarın iki bloku dışında Demokratik Cumhuriyeti inşa edecek 3. Yoldur.
HDP aynı zamanda Faşizme karşı güçlü ve geniş bir ittifakının harcını karabilecek en önemli güçtür. Şunu iyi biliyoruz ki Türkiye’de faşizmi püskürtecek, ülkenin demokratikleşmesinin önünü açacak en önemli güç HDP’dir. En geniş antifaşist ittifak 3. Yolun önü açabilir. Bu yoğunlaşmayı sağlamak önümüzde duran önemli bir görevdir.”
“Kadınlar ve LGBTİ+lar olarak hayatlarımızı savunmaktan asla geri durmayacağız”
“AKP’nin sağ popülist totaliter bir rejim inşa etmeye hız vermesi ile birlikte beden politikaları aracılığı ile kadınlara yapılan saldırılar da arttı. Özellikle son dönemde önce tartışmaya açılan sonra da tek taraflı olarak çekilinen İstanbul Sözleşmesi süreci, bize erkek şiddetinin AKP için ne kadar elzem olduğunu tekrar hatırlattı. İstanbul Sözleşmesinden çekilmek 6284 sayılı maddenin uygulanmaması kadına yönelik şiddeti arttırıyor. Daha iki gün önce katledilen Azra Gülendam Haytaoğlu, Emine Akkız şahsında erkek şiddetiyle katledilen bütün kadınları saygıyla anıyorum.
Kadınların şiddet altında, aileye hapsolarak hayatlarını sürdürmesi ve hatta öldürülmesi pahasına ailenin korunması bakış açısıyla yaklaşan iktidar, özellikle son yıllarda Kadın kırımına dönüşen erkek şiddetini önlemek bir yana destekledi ve arttırdı. Kadınların bu saldırılar karşısında çok yönlü mücadelesi tüm hızıyla sürüyor.
Bu tartışmalar esnasında en çok gündeme gelen ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramı ise kadınların ve LGBTİ+ larin mücadelesine olan katkısı sebebi ile biraz daha öne çıkmış durumda. Toplumsal cinsiyet kavramı bize, cinsiyetlerin kültürel ve sosyal olarak inşa edilen şeyler olduğunu, doğal ve verili değil atanmış şeyler olduğunu anlattığı için ve şiddetin münferit, cinnet ya da dışsal koşullardan değil, ataerkil erkeklik sebebiyle olduğu için çok kıymetli. Aynı zamanda bize ikili cinsiyet sistemini tartışmaya açtığı için, ataerkil/muhafazakar aileyi sarsmaya yaradığı için de ayrıca önem taşıyor. İşte bu sebeple kadınlar ve LGBTİ+lar bu saldırılara maruz kalıyor. Saldırılar arttıkça, bizlerin de kurduğu köprüler, dayanışmamız ve mücadelemiz büyüyor. Biz kadınlar ve LGBTİ+lar olarak hayatlarımızı savunmaktan asla geri durmayacağız.”
“Doğa talanına karşı durmadan yeni bir dünyayı kuramayız”
“Ekoloji kriz dünyayı ve tüm insanlığı ayrımsız tehdit etmektedir. Amazonlar’da, Ege’de, Akdeniz’de , Kürdistan’da yanan ormanlar; kurutulan dereler, kurulan HES’er, RES’ler, nükleer santraller, maden şirketlerine peşkeş çekilen alanlar… Kanal İstanbul Projesi. Bugün gezegenimizin en akut, en yakıcı, insanlığın, biyosferin geleceğini çok yakından ilgilendiren, ivedi çözüm bekleyen en önemli meselesi iklim krizidir.
Sermayenin bitmez tükenmez kar hırsı ve sonsuz büyüme, üretim ve bu üretimi besleyecek sınırsız enerji açlığının sonucu olarak yaşam hızla geri dönülemez sınıra doğru yaklaşmaktadır. İklim krizi, artan kuraklık, eriyen buzullar ve burada ifade edemediğim nice gelişme dünyayı yaşanmaz bir gezegen olmaya götürüyor.
Son süreçte dünya genelinde ve ülkemizde tanık olduğumuz yangınlar, seller, kasırgalar aslında bizim felaket kapitalizmi dediğimiz olay ve olguların en açık göstergeleridir. Daha yakın zamanda sadece Artvin’de Rize’de, Van’da değil, en gelişmiş kapitalist ülkelerde dahi pek çok kayba yol açan seller, kuraklıklar, aşırı ısı yükselişleri ve bu aşırı ısı yükselişlerinin yol açtığı orman yangınları ve benzerleri adeta doğanın bizler için çaldığı alarm çanlarıdır.
Sermayenin bu “acil durum” çağrısına verdiği cevap ise 30 yılı aşkın süredir küresel ısınmayı azaltmak için alınmış ama uygulanmamış tonla karar ve bizzat ekolojik krizin kendisini dahi “yeşil kapitalizm” masallarıyla ticarileştirme girişimidir. En küçük kazanımı dahi önemseyen yaklaşımımızdan geri adım atmadan asıl odaklanmamız gereken büyüme, daha fazla üretim-tüketim, daha fazla enerji ihtiyacına dayanan bu sürdürülemez kapitalist sistemi durdurmaktır.
Bu gidişata hep birlikte dur demek zorundayız. Bu anlamda Türkiye’de çoğu yerde kadınların öncülük ettiği yaşam alanlarına sahip çıkma mücadelesi çok önemli. Doğanın talanına karşı Türkiye’deki dünyadaki ekoloji mücadelesini selamlıyorum. Doğa talanına karşı durmadan yeni bir dünyayı kuramayız.”
Yüce, konuşmasına “Bir çağ dönümünün eşiğindeyiz. Sermaye düzeninin yarattığı esarete karşı emeğin, halkların, kadınların, ezilen ve sömürülenlerin özgürlüğünü inşa edeceğiz. Hiç kimse bu esarete mahkum değildir. Bizler bu esarete mahkum değiliz. Birlikte bu ablukayı dağıtacak, yeni bir dünya kuracağız. Barışın, eşitliğin, adaletin, özgürlüğün hakim olduğu yeni bir dünya kuracağız.” sözleriyle son verdi.
SYKP Eş Genel Başkanı Cavit Uğur ise önemli bir dönemin eşiğinde olunduğunu belirterek Türkiye’nin büyük bir krizin içerisinde bulunduğunu dile getirdi.
“Artık birileri için çanlar çalmaya başlamıştır” diyen Uğur, sözlerine şöyle devam etti:
“Bakmayın parmak salladıklarına, azınlıkta ve güçsüzler. Ancak bir araya gelip onları iteklememiz lazım. Bunun için yeterince gücümüz var. Halklar, emekçiler için hayatı yaşanmaz kılan, kaplumbağaya, tavuğa beyaz et diyen bir zihniyetin diktatörlüğüne gideceğiz ya da daha eşit bir dünya kurmak için Kürtlerin özgürleştiği ve Alevilerin eşit yurttaş olduğu yeni bir Türkiye’yi yaratacağız. Türkiye’de faşizm inşa edilmeye devam ediyor.
Emperyalizmi, faşizmi yıkacağız. Bununla yetinmeyeceğiz. Halkların kurtuluşu açısından doğru bir yönetimde kurmak istiyorsak, güçlerimizi birleştirmeliyiz. HDP’nin kapatılmasına karşı mücadele etmek faşizme karşı mücadele etmektir. Faşizmi durdurmak ve mevcut bloğun karşısında durmak için yeni rejimin inşasını konuşmamız gerekir.”
Demir: Bu dönemde birlikteliğe ihtiyaç vardır
Kongrede söz alan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Esengül Demir, Türkiye’de yaşanan krizin, küresel krizin ötesinde siyasal ve yönetimsel bir kriz olduğunu söyledi. Pandemi ve yaşanan sorunların, küresel mücadelenin açığa çıkması gerektiğini gösterdiğine vurgu yapan Demir, şunları ifade etti:
“Küresel bir mücadele hattı oluşturmak durumundayız. Son yaşanan yangınlar, çok net bir şekilde siyasal krizi ortaya çıkardı. Savaş politikalarını destekleyen Türkiye’nin özellikle Kürtlere dönük yürütülen savaşın birebir yaşam alanlarına dönük bir katliama dönüştüğünü gösteren çarpıcı bir süreç oldu.”
“İktidar özellikle Kürdistan’da halkın kendini yönetme politikasına müdahale ederek, kayyımlar aracılığıyla bu mekanizmaların önüne geçti. Kürdistan da halkın kendi kendini yönetme iradesinin önüne geçti.” diyen Demir, yerel yönetimlerin özgün olmasının, kendi kendini yönetmesinin ne kadar elzem olduğunun son yangınlarla bir kez daha görüldüğünü söyledi.
Bu dönemin, birlikte ve ortak mücadele alanlarını ortaya çıkarma, örgütsel mekanizmaları kurma dönemi olduğuna vurgu yapan Demir, “Türkiye ve dünya ölçeğinde halkaların ihtiyaçlarına cevap vermediği sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda hem Türkiye hem de dünyada küresel emekçilerin, halkların, kadınların ve yoksulların küresel birlikteliğine ihtiyaç vardır. Bu dönem o dönemdir.” dedi.
Kongreye katılan siyasi parti, sendika ve demokratik örgüt temsilcileri söz alarak faşizme karşı birlikte mücadele ve dayanışma mesajlarıyla kongreyi selamladı. Kongre konuşmaların ardından karar tasarıları tartışmalarıyla devam ediyor.