Emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun öldürülmesine ilişkin 10 yıl sonra açılan davanın ikinci duruşmasında tanıklar dinleniyor.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde Artvin’in Hopa ilçesinde yapacağı miting öncesi çıkan olaylarda polisin sıktığı biber gazı ile fenalaşıp hastanede yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüyle ilgili 10 yıl sonra açılan davanın 2’nci duruşması bugün Trabzon 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülüyor.
Davanın ikinci duruşmasını CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, TİP Milletvekili Barış Atay, CHP eski milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu, CHP’li Sevgi Kılıç, CHP Disiplin Kurulu Üyesi Doğuşcan Aydın Aygün, Sol Parti’den Alper Taş, Hopa, Rize ve Trabzon emek ve demokrasi platformları ile İzmir, Ankara, Diyarbakır, İstanbul, Antep ve Batman Barosu avukatları da takip ediyor.
Ayrıca duruşmayı Metin Lokumcu’nun eşi, oğlu ve kardeşleri de takip ediyor.
Duruşmada ilk olarak sanık avukatı konuştu. Avukat, üç müvekkiline dair somut bir suç isnadı olmadığını belirtti ve beraat istedi. Üç sanığın duruşmadan veraste tutulmasını istedi.
‘Süre uzayacak’
Daha sonra Lokumcu Ailesi’nin avukatı Nagihan Bulduk söz aldı. Bulduk, önceki duruşmadaki, görevsizlikle ilgili taleplerini hatırlattı. Bulduk, şunları kaydetti:
“Metin Hoca basın açıklamasına katıldı ve o açıklamaya biber gazlı saldırı oldu Metin Lokumcu hayatını kaybetti.
“Görevsizlik kararı her aşamada verilebilir ama bu dosya 9 yıl 28 gün geçen bir dosya. İddianamenin 9 sene sonra hazırladığı bir dosyadan söz ediyoruz. Burada makul süre söz konusu değil. Delilleri toplamak adına mevcut verilerin bir kenara bırakıp yeni delil topladığınızda zaten yargılama hakkını ihlal etmiş olacaksınız. Süre uzamış olacak.
“Aslında vereceğiniz karar, adil yargılanma hakkını da ihlal edecek.
‘Polisler sorumluluklarını biliyordu’
“Hopa’da o gün çok fazla gaz kullanıldı. Dosyada buna dair bilgiler var. Bütün kent gaz altındayken Lokumcu’nun bundan etkilenmediğini söyleyemeyiz. Bilimsel çalışmalar da gazın ölümcül sonuçları olabilir diyor. Metin hoca çok uzun süre gaza maruz kaldı. Biz buna dair bilimsel çalışmaları raporları dosyaya sunduk. O raporlarda açıkça bu bilimsel verilerden söz ediliyor. Türkiye’de kimyasal gazların kullanımıyla ilgili çok fazla can kaybı oldu. Bu konudaki raporu da sunduk. Burada olası kasıtla suç işleyen, yaptıklarının sonucunu bilen polisler var.
‘Davadan el çekin’
“Biz sizin görevsizlikle ilgili verdiğiniz kararı kabul etmiyoruz. Metin Lokumcu’ya isterse direkt gaz atsın isterse sadece Hopa Meydanı’na atsın, Metin hoca bu gazlardan etkilendi. Polisler bu sorumluluğu biliyordu. Görevsizlik talebimizi yineliyoruz.”
Bulduk’tan hemen sora avukat Oya Meriç Eyüboğlu söz alarak şunları söyledi:
“Siz görevsizlik kararını verirseniz dava Ağır Ceza’ ya gidecek. Adli Tıp raporu da gaz kullanımına dikkat çekiyor, ölüm nedenini söylüyor. Bu anlamda yeni bir delile ihtiyaç yok. O gün çok fazla kişi bu gazdan etkilendi. Hastanede yatanlar var. Bu durum bize gaz kullanımının ne kadar hukuk dışı olduğunu gösteriyor.
“Biz, mahkemenizin bu davadan el çekmesini ve Ağır Cezaya gönderilmesini istiyoruz.”
Avukat Eyüboğlu son olarak sanıkların davaya getirilmesini bir kez daha talep etti. Mahkeme bir önceki duruşmada, avukatların sanıkların mahkemeye katılması talebini reddetmiş ve “eğer gerek görülürse sanıkların SEGBİS’le bağlanabilecekleri”ni söylemiş ve savunma avukatlarının “sorularını yazılı olarak iletmesi”ne karar vermişti.
Terzide ölçüm
Eyüboğlu bu duruma da değinerek şunları söyledi:
“Mahkeme bir önceki duruşmada sanıkların mahkemeye gelmesine gerek yok kararı vermişti. Sanıkları getirirseniz, belki o gün Hopa’da olanlar, onları tanıyacak ve teşhis edecek. Biz bu kararın iptal edilmesini istiyoruz. Biz sanıkları görmeliyiz, görülmeden bu sanıklar nasıl teşhis edilecek? O gün orada olanlarla aynı polisler mi bunlar? Buraya tanıklar gelecek, o polisleri tanıkların görmesi lazım, teşhis edebilmek için. Siz bu teşhis için bir önceki duruşmada boy ve kilo ölçümü yapılmasını istediniz, evet bu yapılmış ve resmi yazışmalardan öğrendiğimiz kadarıyla sanıkların boy ve kilo ölçümleri terziye yaptırılmış. Polislerin ölçülerini terzi almış. Peki, belki bu 10 yıl içinde polisin boyu uzamamıştır ama kilosu aynı değildir! Bu insanlar nasıl teşhis edilecek?”
Söz konusu ölçümlerin Emniyet tarafından yapılması gerekiyor,
Tanıkların ifadesine geçildi.
Tanıklardan Kamil Ustabaş, “31 Mayıs 2011 günü dönemin Başbakanı’nın mitingi vardı. Bölgede HES’lerin yapılmaması için bir basın açıklaması vardı. Hopa Dereleri Koruma Platformu bunun için bir çağrı yapmıştı. Başbakana ve basına insanlar sesini duyurmak için Hopa Meydanı’nda toplanıldı. Ben de oradaydım. Aynı zamanda çayda kota ve kontenjana karşı da gerçekleşiyordu. Aynı zamanda çay üreticisiyim” dedi.
Ustabaş olay öncesini ve anını şöyle anlattı:
“Hopa’nın girişinde polisin yığınağı vardı. Hopa’daki iki caddede polislerle kapatılmıştı. Hopa’daki polisin 10-15 katı sanırım polis getirilmişti. Başbakan’ın miting yapacağı yerle bizim basın açıklaması yapacağımız alan arasında iki tane uluslararası yol bir tane de şehir içi yol bulunuyor. Basın açıklaması yapacak olanlar da horon oynuyordu. Horon sonrasında hiçbir uyarı yapılanmadan polis tarafından saldırıya geçildi. İnsanlar da can havliyle Dumlupınar Caddesi’ne kaçtı. Alanda toplananlara gaz ve su sıkılınca etrafta açıklamayı izleyenlerde esnafın dükkanına sığındı. Kolluk kuvvetleri o dükkanlara da gaz kullanarak, kapıları kurtar girdiler. O kadar gaz kullanıldı ki, bir dükkanın çatısı yandı. Yine Hopalı insanlar o yangını söndürdü. Aklımızın almadığı bir kolluk kuvveti yığılmıştı. Hopa gaz bulutu altında kaldı. Bir kadın kafasından yaralandı.”
Başbakan korumasının gidip “gaz şöyle sıkılır” diyerek polisin elinden gazı alıp gösterdiğine dikkat çeken Ustabaş, “Buna çok net şahit oldum. Dönemin Kaymakamının ‘stoklarda gaz kalmadı’ demeçleri gazetelerde çıkmıştı. Polisin o günkü tavrı ‘Geldik ve Hopa’yı süpürüp gideceğiz’ şeklindeydi. Niyeyse bir kenti teslim alma mantığıyla gelmişlerdi. Birçok ölü çıkabilirdi. Çıkmamasının sebebi, esnafın insanları dükkanlarında bir şekilde korumalarıydı” dedi.
‘Lokumcu’nun öldüğünü duyduğumda hastaneye gittim, yoğun silah sesleri vardı’
Tanıklardan Recep Demirci, Metin Lokumcu’nun öldüğünü duyduğunda hastane önüne gittiğini ve o sırada yoğun silah sesleri olduğunu ifade etti. “Panzerlerden ve araçlardan rastgele havaya ateş açıldı. O sırada gaz ve su sıkıldı. Ben fenalaştım ve bayıldım. Hastanede müşahade altında kaldım. Uyandığımda sesler devam ediyordu” diye devam eden Demirci, “Sonrasında hastanenin önünde boş kovanları teslim alarak savcılığa teslim ettim” dedi.
‘Ben de ölebilirdim’
Tanık Ali Rıza Özgenç, o günlerde seçim atmosferinin hakim olduğunu anlatarak söze başladı. “Dönemin başbakanının miting yapacağı söylendi. Hopa’da iki ana temel sorunumuz vardı. Birincisi HES’ler, ikincisi de çay tarımıyla alakalı sorundu” diyen Özgenç şöyle devam etti:
“Bu iki temel sorunu dile getirmek için bir basın açıklaması düşündük. O alan halan daha çok kalabalık olan bir alandır, meydandır. Şenlik havası varken su ve gaz bombası atılması… Ben, Metin hoca… aynı yaş grubundaki insanlar bu arbedenin durdurulması için çok mücadele ettik. Bir ara polisler kalkanlar ittirdi, aramıza gaz bombası atıldı. Ben de ölebilirdim. Hiçbir neden yokken horon oynayan insanlara su ve gaz sıkılmasının hiçbir mantığı yoktu. Göz gözü görmüyordu, artık Metin hocayla kopmuştuk… Daha sonra ölüm haberi geldi Hopa’nın bütün caddeleri gaz altındaydı. Biz bunu hak etmemiştik. Ortada bir şey yoktu, miting alanıyla alakalı bir şey yoktu çünkü.”
‘Polisle sohbet ederken ‘Burası karışacak sen ayrıl’ dedi’
O gün orada gazeteci olarak bulunduğunu ifade eden tanık Cemil Aksu görüntü almak için meydana geldiğini şöyle anlattı:
“Meydan dediğimiz yer işlek bir yer, normal bir kalabalık vardı. Başbakan geleceği için de meraklı insanlar vardı. Ancak burası miting alanına epeyce bir uzak bir alandı. Mahalleden meydana gelene kader çok yoğun bir güvenlik önlemi vardı. Basın açıklaması için toplananların yanına geldiğimde, polisin kitlenin iki grubun arasında değil basın açıklaması yapacakları kapatan bir yerde durduğunu gördüm. Hopa Dereleri Koruma Platformu pankartı vardı. Bir polisle sohbet ederken burası karışacak sen ayrıl dedi. Bu esnada gazlı ve suyla müdahale başladı.”
Polis saldırısı sonrası dağılmanın yaşandığını ve kaçışan insanlara saldırının devam ettiğini vurgulayan Aksu yaşanan saldırıyı şöyle anlattı:
“Otellerin camları ve kapıları kırıldı. Ara sokaklara gaz atıldı. Meydanda yaşlı insanlar vardı. Fenalık geçirenler vardı. Metin Lokumcu yakın bir yerden horonu izliyordu. Gazlı müdahale anında da gördüm. Her yere gazla müdahale vardı. Metin hoca da onları durdurmaya çalışıyordu. Müdahalenin durdurulması için çok girişimleri oldu. Bütün bu girişimler sırasında da gazla müdahale oldu. O gün neredeyse kim yan yana geldiyse gazla karşılaştı.”
‘Birazdan küçük Moskova ne hale geliyor görürsünüz’
Tanıklardan Şenol Çelik bir akşam öncesinden Metin Lokumcu ile haberleştiklerini anlattı. “Ben o dönem muhtar olduğum için, kaymakam bizim alanı kontrol etmemiz için alanda olmamızı istedi. Alana gittiğimizde insanların horon oynadığını gördüm. Biz de kaymakam dediği için alanı gezmeye ve kontrol etmeye devam ettik” diyen Çelik polisin “Birazdan küçük Moskova ne hale geliyor görürsünüz” dediğini aktardı.
Çelik ifadesine şöyle devam etti:
“Bütün çevik kuvvetin bütün bir alanı sardığını gördüm. Panzerden su ve gaz bombaları gelmeye başladı. Herhangi bir anons duymadık. Ben de gazlardan kaynaklı boğulma tehlikesi geçirdim. Sonrasında yine çıkıp polislerle konuşmaya çıktım. Metin hocanın bir yerde polisler tarafından sıkıştırıldığını gördüm. Zaten gaz yemişti Metin hoca bir de üzerine kalkanla sıkıştırıldı… Sonrasında oradan birlikte uzaklaştık ama bir daha göremedim… Sonrasında hastaneye götürüldü ve ölüm haberi geldi.”
Duruşmaya 15.10’a kadar ara verildi.
‘Hopa’da polisin müdahalesini meşru gösterecek hiç bir durum yoktur’
Aranın ardından katılanlar vekili Av. Mert Ekinci söz aldı. Av. Ekinci “Tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere olay tarihinde Hopa’da polisin müdahalesini meşru gösterecek hiç bir durum yoktur. Polisin olaydaki tavrı sesini duyurmak için sokağa çıkan tüm muhaliflere verilen bir gözdağıdır” dedi.
Dosyada görevsizlik kararı verilmesini talep eden Av. Ekinci, “2011 den bugüne kadar benzer olaylarda kamu görevlileri hakkında etkin soruşturmaların yürütülmediği, caydırıcı cezaların verilmediği pek çok örnek vardır. Tanık anlatımları da olayda sanıkların olası kast ile hareket ettiğini çok ayrıntılı bir şekilde ortaya koymaktadır” dedi.
‘Kamu görevlileri suç işlerse gereği gibi yargılama yapılmıyor’
Av. Ekinci’nin ardından, Av. Fatma Girgin söz aldı. “Kamu görevlilerine” karşı işlenen suçlarda herkesin evinin basılabildiğini ancak kamu görevlileri suç işlediğinde gereği gibi yargılama yapılmadığına dikkat çeken Av. Girgin şöyle devam etti:
“Sanıkların verecekleri tepkiye göre soru yöneltme hakkımız vardır. Soracağımız soruların engellenmesi, doğrudan soru sorma hakkımızın alınması haklı değildir.”
‘Polis bu barışçıl gösteriye karşı ölümcül müdahalede bulundu’
Ardından söz alan Av. Sercan Aran, “Hopa’da müdahale edilen olaylar barışçıldır. Polis bu barışçıl gösteriye karşı ölümcül müdahalede bulunmuştur. O gün Hopa’da olağanüstü hal ilan edilmişti ve insanların sesini kesme niyeti vardı” dedi.
Av. Aran, polis müdahalesini gösteren video kayıtlarının bir kısmını mahkeme salonunda izletti. Görüntülerde polisin, çevik kuvvet ekiplerine “Gebert lan gebert vur şuna adam gibi” denildiği anlaşılıyor. Av. Aran videoların ardından “İnsanlar, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullandığı için öldürülüyor” dedi.
‘Videodan da görüleceği üzere her şey net, bu bir cinayettir’
İzlettiği görüntünün ardından sözlerine devam eden Av. Aran, “İzlediğimiz görüntüyü kaydeden emniyet müdürlüğünde görevli polisler. Bu polislerin söylediği şey ile yaşananları kıyasladığımızda biz oturup taksir tartışamayız. Polisler gerek tanık beyanlarıyla, gerekse de videodan da görüleceği üzere her şey nettir. Bu bir cinayettir” dedi.
Hakime “Görevsizlik vermeyecekseniz sanıkları duruşmaya getirtmeniz gerekiyor” diyen Av. Aran, “Sanıkları duruşmaya getirtmeniz gerekiyor. Sanıklardan Sinan Eyüpoğlu hariç CMK196/2’deki esas mahkemesinde ifade verip vermek istemediği sorulan sanık yok. Bu da usuli bir hatadır” diye devam etti.
‘Sanıkların ifadeleri birbirleri ile çelişkili’
Sanıkların ifadelerinin birbiriyle çelişkili olduğuna dikkat çeken Av. Aran, “Talimat mahkemelerinin hiçbiri bu çelişkileri gidermemiş. Biz nasıl gidereceğiz bu çelişkileri? Sanıklar burada olmadan?” diye sordu.
Devamında “Ya da şu fotoğraftaki şahıs kimdir? Sanıklardan biri midir? Bilmiyoruz” diyerek aşağıdaki fotoğrafı gösterdi.
Av. Aran, “Bildiğimiz tek şey sanıkların adları! Elimizde görüntüler var ama sanıkları görmediğimiz için görüntüleri inceleyip, şu şu kişidir deyip sanıklara dair tartışma yapamıyoruz” diye devam etti.
Sanık avukatlarının vareste tutulma taleplerine de tepki gösteren Av. Aran, “Zaten gelmiyorlar ki? Neyden vareste tutulacaklar?” dedi.
‘Demek ki mahkemenin de gücü yok’
Sanıkların duruşmalara gelmediklerini bir kez daha vurgulayan Av. Aran, şöyle konuştu:
Burada Türkiye Cumhuriyeti adına bir mahkeme kurulmuş. Sizin vareste tutulmaları yönünde sanıklarla ilgili bir ara kararınız yok. Ama zaten sanıklar gelmiyor. Demek ki mahkemenin de gücü yok. Sanıklar bizimle dalga geçiyor! Gelmedikleri duruşmaya gelmemek için talepte bulunuyorlar avukatları aracılığı ile. Bu dalga geçmektir. Sadece bizimle değil aynı zamanda sizinle. Bu talebimizi de kabul etmiyorsanız keşif icra etmeniz gerekiyor.
Av. Aran, tüm taleplerinin reddedilmesine tepki göstererek, “Şayet bu taleplerimizi ayrı ayrı reddedecekseniz. Zaten sizi reddettik ve reddi hakim talebimiz reddedildi. Burada size düşen dosyadan çekilmektir. Çünkü tüm taleplerimiz reddedilecekse bu dosyayı görme niyetiniz yok demektir” diye konuştu.
‘Öyle polis kamera kayıtları var ki atılan gazdan görüntü çekilemiyor’
Âv. Aran’ın ardından Av. Nagihan Bulduk söz aldı. Av. Bulduk “Sanıkların olay günü nerede bulundukları, nerede gaz kullandığı dosyadaki belgelerde, görev yazılarından bellidir. Metin Lokumcu sadece bir kişinin attığı gaza değil biber gazına boğulan Hopa Meydanında yoğun gaza maruz kalmıştır” dedi.
Av. Bulduk şöyle devam etti:
Öyle polis kamera kayıtları var ki atılan gazdan görüntü çekilemiyor. Mahkemenizin bu durumu en iyi şekilde anlayabilmesinin tek sonucu keşif yapmaktır. Tanıklar burada ara sokaklardan bahsediyor. Hangisi? Emniyet mitinge saldırı olacaktı diyor. Tanıklar miting alanı ile alakamız yoktu diyorlar. Gidelim hep birlikte tespit edelim.
‘Türkiye tarihi suçlu polislerin tespit edilememe tarihidir!’
Devamında söz alan Av. Meriç Eyüboğlu, “Türkiye tarihi suçlu polislerin tespit edilememe tarihidir! Mahkemeniz keşif ile ilgili görevli miyim değil miyim diye düşünmesin. Çünkü zaten görevsizsiniz. Bu dosyada Hopa’daydı. Buraya kaçırıldı. Siz de bu dosyaya atandınız! Atanmış bir mahkemesiniz” dedi.
Cumhuriyet Savcısı mütalaasını açıkladı
Cumhuriyet Savcısı mütalaasını açıkladı. Cumhuriyet Savcısı görevsizlik kararı verilmesini mütalaa etti.
Duruşmaya 17.00’a kadar ara verildi.